Fetö Askeri Personel Göreve İade Talebi

Fetö Askeri Personel Göreve İade Davası ve Dilekçesi

X NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

Yürütmenin Durdurulması, Adli Müzaheret ve Duruşma Taleplidir

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI: MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI/ANKARA

KONU                 : Hv.K.K.lığının…….. sayılı emri, Milli Savunma Bakanlığı’nın ……. sayılı karar onayı ile müvekkiliminkamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kararının İPTALİNE karar verilmesi talebidir. .

AÇIKLAMALAR     :

Müvekkilim; …….. görev yapmakta iken, Hv.K.K.lığının ………… sayılı ve “Kamu Görevinden Çıkarılan Personel” konulu emri Milli Savunma Bakanlığı’nın …….. sayılı karar onayı ile kamu görevinden çıkarılmıştır.Müvekkilimiz hakkında verilen bu karar hukuki dayanaktan yoksun, somut gerekçelere dayanmayan ve birçok hak ihlalini içerisinde barındıran bir idari işlemdir. Dolayısıyla Milli Savunma Bakanlığının bu kararı usul ve yasaya aykırı olup aşağıdaki gerekçelerle iptali gerekmektedir. Şöyle ki;

Öncelikle belirtmek gerekir ki müvekkilimiz hakkında verilen kararın hangi soruşturmaya dayandığı veya bir soruşturmaya dayanıp dayanmadığı belirsizdir. Karar müvekkilime gösterilmemiştir. Kararın içeriğinde, değerlendirmeler olup olmadığı, gerekçelerin neler olduğu bilinmemektedir. Karar içeriği istendiği halde ekteki cevap yazısından da anlaşılacağı üzere müvekkile ihraç kararının içeriği ile ilgili hiçbir şekilde bilgi verilmemiştir.

Davalı idarenin müvekkilim hakkında verdiği karara dayanak olarak gösterebileceği tek husus………… Sayılı dava dosyasıdır. Söz konusu dosyada da müvekkilim hakkında 28 Eylül 2019 tarihindeki ilk duruşmada tahliye kararı verilmiş olup dava devam etmektedir. Davalı idare müvekkilim hakkında kesinleşmiş bir hüküm olmamasına rağmen müvekkilimi kamu görevinden çıkartarak adeta terör örgütü üyesi ilan etmiştir. Oysa müvekkilim hakkında yürütülmekte olan ……….. dosyasındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde müvekkilimin söz konusu terör örgütüyle hiçbir alakası olmadığı anlaşılacaktır. Bu nedenle ……………… Sayılı dosyanın UYAP üzerinden celbini talep ediyoruz. Ayrıca uzun yıllardır TSK mensubu olarak çalışan müvekkilimin özlük dosyasının idareden istenilerek dosya arasına alınmasını sayın mahkemeden talep ediyoruz.

Davalı idarenin kararı ile müvekkilimin, ilgisinin ne olduğu belirtilmeden bir terör örgütüne aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olduğu peşinen kabul edilmiş olup hiçbir somut delil ve gerekçe sunulmaksızın meslekten çıkarılmıştır. Müvekkil hakkında verilen kararın dayanağı bile tarafımızca ancaktahminen değerlendirilmiştir. Zira müvekkilim hakkındaihraca gerekçe olan yapı, oluşum veya gruplara mensubiyetinin, iltisakının veya irtibatının ne olduğu, nasıl olduğu idare tarafından açıklanmamış, izah edilmemiştir. Müvekkilim hakkındaki yargılama süreci devam ettiği halde ve hatta yerel mahkemede ilk derece mahkemesince yürütülen dava devam ederken ihraç edilmiş olması sebebiyle ismi, maddi ve manevi bütünlüğü lekelenmiştir. Dolayısıyla hiçbir geçerli sebebe ve somut delillere dayanmayan bu karar ilgili mevzuat, yerleşik Yargı içtihatları, Anayasa ve AİHS’e aşağıda ayrıntılı şekilde açıklayacağımız üzere açıkça aykırıdır.

  • MÜVEKKİLİMİN SAVUNMA VE ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLMİŞTİR.

Müvekkilim hakkındaki “Kamu Görevinden Çıkarma” kararı verilmeden önce davalı idare tarafından sağlıklı bir şekilde savunması alınmamış ve böylelikle temel haklardan olan savunma hakkı ihlal edilmiştir. Zira müvekkilimin savunma hakkı göstermelik bir şekilde kullandırılmıştır. Müvekkilimin hakkında tesis edilen işleme yönelik kendisine isnadın araştırılmasını talep etme hakkı verilmemiştir. Dava konusu işlemde; karara dayanak yapılan eylemin/eylemlerin ne olduğu, yeri, zamanı, kime karşı işlenmiş olduğu hiçbir suretle müvekkilime bildirilmemiştir. Müvekkilimin “İSNADI ÖĞRENME HAKKI” ve “SAVUNMA HAKKI” gibi temel hakları elinden alınmıştır. Kamu görevinden çıkarılan müvekkilime sağlıklı ve hukuka uygun bir şekilde savunma hakkı verilmediği gibi davalı idare tarafından yarı yargısal bir süreç bile işletilmemiştir. Davalı idare; müvekkilim hakkında bir ceza davası olduğundan dolayı adeta bir ön kabulle müvekkilimin savunmasını almış ve zaten belli olan sonucu ilan etmiştir. Dolayısıyla somut olayda müvekkilimin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği açıktır. Müvekkilim hakkında; alelade bir soruşturma yapma ve savunma alma, kanunun öngördüğü usullerin formalite olarak yerine getirilmesi ile bir kamu görevlisi için uygulanabilecek en ağır yaptırım uygulanmıştır. Dava konusu ihraç kararı bu yönüyle idare hukukuna hakim olan “ölçülülük” ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir. Böylesi ağır sonuçları olan bir işlemin tesisinden önce disiplin hukukunun en temel ve vazgeçilmez ilkesi olan savunma hakkı tanınması zorunludur. Nitekim, Anayasamızda m.129/2’ye göre;

Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.” şeklinde açık hüküm bulunmaktadır. Yine 657 Sayılı Kanunun 129.maddesinde “Hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olrak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir.” şeklinde hüküm bulunmaktadır.

Bu hususta Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 17.02.2011 tarihli 2007/1846 E., 2011/66 K. Sayılı kararı yol göstericidir, emsal niteliğindedir. Bu karara göre, Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme’nin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan 6. maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, 14.7.1998 günlü, 1997/41, 1998/47 sayılı kararında, herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukuki niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir.      

Bu itibarla, işbu işlem başta Anayasayla güvence altına alınan temel hak ve hürriyetlere, taraf olduğumuz milletler arası sözleşmelere (m. 36/1 AY, m. 11 İHEB, m. 6 İHAS, m. 14/3b MvSHS). açıkça aykırıdır. Dolayısıyla müvekkilimiz hakkında verilen kamu görevinden çıkarma kararının iptali gerekmektedir.

  • MÜVEKKİLİMİZ HAKKINDA “MASUMİYET KARİNESİ”(AİHS m. 6/2) HİÇE SAYILARAK İŞLEM TESİS EDİLMİŞTİR.

Müvekkilin kamu görevinden çıkarılmasına dayanak olduğunu tahmin ettiğimiz silahlı terör örgütüne üye olma suçu iddiasıyla açılan………………… halen devam etmektedir. Müvekkilimiz hakkında işbu dosya kapsamındaki ilk duruşmada tahliye kararı verilmiştir. Ancak davalı idare; söz konusu ceza dosyasının sonucunu beklemeden, davanın akıbetini dahi araştırmadan müvekkilimi kamu görevinden çıkartmıştır. Davalı idare bu işlemiyle adeta müvekkilimin terör örgütüne üye olduğu şüpheye yer vermeyecek şekilde kararlaştırılmış, usulsüz bir işlemle yargılanmadan cezalandırılmış bulunmaktadır. Müvekkilim hiçbir yargılama yapılmadan, kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan bir terör örgütüne üye olmakla suçlanmış ve mahkûm edilmiştir. Oysa kamu görevlilerine verilecek disiplin cezalarında ceza hukukunun önemli ilkelerinden birisi olan “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uygulanmaktadır. Buna rağmen idarenin almış olduğu kararla müvekkilim terör örgütü üyesi gösterilerek masumiyet karinesinden yararlanma hakkı da açıkça ihlal edilmiştir. Zira Anayasanın 38/4 maddesine göre, “Suçluluğu hükmen (kesin bir yargı kararı ile) sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” Tüm bu hususlara rağmen müvekkilimiz dava konusu işlem ile hakkında bir mahkeme kararı olmadan suçlu ilan edilmiş ve kamu görevinden çıkarılmıştır. Dolayısıyla dava konusu kararın masumiyet karinesi hiçe sayılarak verildiği açıktır ve söz konusu idari işlem bu yönüyle de hukuka uygun tespitlere dayanmamakta ve iptali gerekmektedir.

Danıştay 12. Dairesi’nin 16.11.2005 tarih ve 2002/5920 Esas ve 2005/4029 Karar No’lu kararında da özetle, “disiplin cezası ile cezalandırılan kişinin, disiplin suçu sayılabilecek bir eylemde bulunduğunun objektif bir şekilde ortaya konulması gerektiği, isnat edilen fiili işlediğinin şikâyetçinin tanık olarak gösterdiği iki kişi dışında soruşturma sırasında ifadesine başvurulan altı kişiden hiçbirisince kabul edilmemesi nedeniyle sübuta ermediği sonucuna varıldığı, hangi eylemi ve fiili nedeniyle bu cezanın verildiğinin belirtilmesi gerektiği, isnat edilen fiilin somut olarak ortaya konmadan kişiye ceza verilemeyeceğini” açıkça belirtmiştir. Danıştay’ın bu ilkeyi disiplin suçları açısından isabetle uyguladığı görülmektedir. Yine Danıştay 10. Dairesi’nin 27.10.1987 tarihli ve K.N :1987/1721, E.N:1987/2015 sayılı kararında, “… Bu durumda üstüne atılı disiplin suçunu işlediği hiç bir şüpheye yer vermeyecek biçimde kesin olarak ortaya konmadan, çelişkili ifadeler dayanak alınarak davacının meslekten çıkarma cezası ile cezalandırılması yolundaki dava konusu işlemde hukuki isabet görülmemiştir…” denilerek, şüpheden sanık yararlanır ilkesini uygulamıştır.

  • MÜVEKKİLİMİZ HAKKINDA CEZA SORUŞTURMASINDA YER ALAN BİLGİ VE BELGELER HAKKINDA AÇIKLAMALARIMIZ

Öncelikle belirtmek gerekir kidavalı idare müvekkilim hakkında vermiş olduğu karara bir sebep göstermemiştir. Oysa idarenin tüm işlemleri idari faaliyetlerin amacı olan kamu yararını gerçekleştirmeye yönelen bir sebebe dayanmak zorundadır. İdarece gösterilen sebeplerin var olmaması işlemi sakatlar ve iptalini gerektirir.

“…. İdari işlemlerin iptal sebeplerinden biri, sebep yönünden hukuka aykırılık olup, sebep idareyi bir işlem yapmaya yönelten etken olarak tanımlanabilir. Sebep, idari işlemin dayanağı olup, sebep olarak gösterilen hukuksal işlemin sakatlığı, esas işlemi de sakatlayacaktır…” (Danıştay 8. Dairesi E.2008/7089, K.2008/7331, T.11/11/2008)

Yukarıda usul eksiklikleri ve hak ihlallerine değindiğimiz idari işlem gerçek ve hukuka uygun sebeplere de dayanmamaktadır.

Davalı idarenin müvekkilimiz hakkındaki ihraç kararının dayanağı olduğunu düşündüğümüz husus………………….. dosyasında FETÖ/PYD terör örgütü üyeliği ile suçlanmasıdır. Müvekkilime söz konusu ceza dosyasında isnat edilen tek suçlama sınırlı sayıdaki ardışık aramalardır. İşbu suçlamayı kesinlikle kabul etmemekle birlikte müvekkilim hakkındaki ceza dosyasında FETÖ/PYD ile irtibatı ortaya koyacak başka bir husus da bulunmamaktadır. Müvekkilimize atfedilen ardışık aramalar da sınırlı sayıda olup, aramaların kim tarafından ne amaçla yapıldığı belirsizdir. Söz konusu aramalarda konuşma yapılıp yapılmadığı dahi belli değildir. Aramaların örgütsel bir amaçla yapıldığı yönünde hiçbir somut delil bulunmamaktadır. Dolayısıyla davalı idare müvekkilim hakkındaki kararının gerekçe olarak ceza dosyasındaki bu aramaları gerekçe olarak gösteremez. Zira ceza yargılamasında ilk duruşmada müvekkilim hakkında tahliye kararı verilmiştir. FETÖ/PYD terör örgütü ile ilgili yargılamalar aşamasında tahliye kararlarının nadiren verildiği kamuoyunun malumudur. Dolayısıyla davalı idarenin almış olduğu karar somut gerekçelere dayanmadığı gibi, gerekli araştırma ve özen gösterilmeden acele alınmış bir karardır. Zira müvekkilim vatan sevgisiyle dolu ve şanlı Türk Ordusunun bir mensubu olmaktan daima gurur duymuş, milli iradeye kasteden hain terör yapılanmasının yanından bile geçmeyen bir Anadolu gencidir. Müvekkilim hakkındaki ceza yargılaması suçlarından aklanma yönünde ilerlerken davalı idarenin almış olduğu kararın izahı yoktur. Müvekkilimin ceza dava dosyası gereği gibi incelendiği takdirde dosyada yer alan bilgi ve belgelerin müvekkilimizin FETÖ/PYD örgütü ile irtibatı değil tam aksine bu örgütle ilgi alakasının olmadığı anlaşılacaktır.

Kaldı ki idareler ve idare mahkemeleri bir ceza mahkemesi kararı kesinleşmedikçe “masumiyet karinesi” gereğince bu olguları idari işlemlere gerekçe olarak gösteremezler. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesinin benzer bir dava hakkındaki emsal kararı bu husustaki hukuka aykırılığı açıkça ortaya koymaktadır. 24.04.2019 tarihli, 2019/432 E. ve 2019/246 K. sayılı ilgili kararda “İlgililer hakkında terör örgütü üyeliği kapsamında açılmış olan ceza davalarının derdest yani kesinleşmemiş olması durumunda ise, – velev ki ilk derece ceza mahkemeleri ve istinaf mahkemeleri terör örgütü üyeliği suçunun unsurlarının sabit olduğu yönünde hüküm kurmuş olsun- masumiyet karinesi nedeniyle idari yargı mercilerinin söz konusu cezayı dayanak alarak karar vermesi mümkün görülmemektedir” ifadeleri geçmektedir.

Ayrıca önemle belirtmek müvekkilimize ait soruşturma ve kovuşturma evrakları incelendiğinde müvekkilimizin FETÖ/PYD terör örgütü ile irtibatı olmadığına dair birçok husus bulunmaktadır. Yargı içtihatlarıyla geliştiği üzere FETÖ/PYD ile irtibatın en belirgin kıstasları “Örgüt toplantılarına katılma” “ByLock”, “Bank Asya’ya para yatırma”, “Örgüt liderleriyle HTS kayıtları” gibi hususlardır. Oysa müvekkilimiz hakkında bu kıstaslar açısından hiçbir olumsuz bulgu yer almamaktadır. Şöyle ki;

  • Bylock kullanıcı olmaması : Müvekkilimiz soruşturma dosyasında sabit olduğu üzere Bylock kullanıcısı değildir.
  • HTS Kaydı olmaması: Müvekkilimizin soruşturma dosyasında incelenen HTS kayıtlarında, hiçbir üst düzey örgüt üye(si)leri ile görüşmesi yoktur.
  • Bank Asya’da belirtilen tarihler arasında hesap hareketi olmaması
  • Örgüt toplantılarına katılmamış olması : Müvekkilim hiçbir dönem örgüt toplantılarına katılmamış, sohbetlerine gitmemiştir.
  • Dershane kaydı olmaması: Müvekkilimiz ve ailesi FETÖ ile irtibatlı dershaneye gitmemiştir.
  • Örgüt evi bağlantısının olmaması : Müvekkilim hiçbir zaman bir örgüt evinde kalmamıştır. Buna ilişkin bir kayıt da bulunmamaktadır.
  • Okul kaydı olmaması: Müvekkilimiz ve çocukları FETÖ ile irtibatlı hiçbir okulda eğitim görmemişlerdir.
  • Dernek, vakıf üyeliği olmaması: Müvekkilimizn FETÖ ile irtibatlı hiçbir dernek, vakıf gibi kurumlara üyeliği yoktur.

Bu liste FETÖ bağı (irtibat, iltisakı) sayılan kriterler için de uzatılabilir. Ayrıca belirtmek gerekir ki müvekkilim askeri okuldayken FETÖ/PYD ile irtibatını sonradan öğrendiğimiz bir komutanı tarafından sorgulanmış ve disiplin cezasına çarptırılmıştır. İşbu hususa ilişkin belge de ……………. Tüm bu hususlar kül halinde değerlendirildiğinde müvekkilimzin FETÖ/PYD ile irtibat ve iltisakı olmadığı anlaşılacaktır.

Sonuç olarak davalı idarenin müvekkilimi kamu görevinden çıkarması usul yönünde bir çok hak ihlalini içerisinde barındırmakta ayrıca sebep yönüyle de hukuka uygun tespitlere, maddi olgulara dayanmamaktadır. Müvekkilimin kamu görevinden çıkarılmasının gerekçesi dahi halen ifade edilmemiştir. Müvekkilin suç işleyip işlemediği, işlediyse hangi suçu ne şekilde işlediğine ilişkin hukuki ve somut bir kanıt veya hüküm söz konusu değildir. Kaldı ki bu konuda hukuki yollardan elde edilen bir delil de bulunmamaktadır. Müvekkilim davalı idare tarafından…………………….. dosyası sebebiyle kamu görevinden çıkarılmış ise de henüz sonuçlanmamış bir dava sebebiyle adeta terör örgütü üyesi ilan etmiştir. Daha önce açıkladığımız üzere söz konusu örgüt mensubiyetine yönelik isnat tamamen mücerret, vehme dayalı ve mesnetsizdir. Yöneltilen bu isnadın idare tarafından araştırılmadığı ve hatta bu çerçevede bir soruşturma yürütülmediği de açıktır. Bu husus, verilen kararın da nihai amacı olan “kamu vicdanının sağlanması ilkesi” ile bağdaşmaz. Hukuksuz bir sebep ve gerekçe üzerine inşa edilmiş olan bu karar aynı zamanda, yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönünden de sakattır ve iptali gerekmektedir. Sayın mahkemeniz söz konusu kararın iptali konusunda aksi kanaatteyse de”masumiyet karinesi” ve idari işlemin maddi olgulara dayanması gerektiğinden müvekkilimiz hakkında ……………………… dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep ederiz.

İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ‘duruşma’ başlıklı 17. Maddesi uyarınca, huzurdaki dava duruşmalı görülebilecek davalardandır. Anılan yasa hükmü dahilinde sayın mahkemeden duruşma talep etmekteyiz.

Son olarak; idare, müvekkilime kamu görevinden çıkarma kararını tebliğ etmediği, ancak sadece kamu görevinden çıkarıldığını bildirdiği için, müvekkilim ihracın gerekçesini bilmemektedir. Bu nedenle iş bu dava devam ederken idarenin, söz konusu kararı müvekkilime tebliğ etmesi veya davalı cevap dilekçesi ekinde veya dava dosyasına sunulması halinde, ihraç kararının içeriğine ilişkin talep, dava ve beyanda bulunma hakkımızı saklı tutuyoruz.

ADLİ MÜZAHERET TALEBİNE İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ

Yukarıda arz ve izahına çalıştığımız gibi, müvekkilim davalı idare tarafından haksız yere ihraç edilmiştir. Müvekkilim uzun süre tutuklu kalmış ve şu anda geçimini sağlayacak kimse bulunmamaktadır. Şu anda hiçbir geliri olmayan müvekkilim, iş bu dava harç ve giderlerini karşılayabilecek durumda değildir. Yapılacak sosyal ve mali durum araştırmasından da anlaşılacağı üzere müvekkilim maddi sıkıntı içerisinde olmakla yargılamanın masraf yükünü kaldırabilecek durumda değildir. Adli müzaheret kurumun amacı ve müvekkilimin mali durumu da dikkate alınarak adli müzaheretten yararlandırılması talebimizin kabulüne karar verilmesini talep ederiz.

YÜRÜTMENİN DURDURULMASI TALEBİMİZE İLİŞKİN AÇIKLAMALARIMIZ

Yukarıda detaylıca izah edildiği üzere müvekkil hakkında tesis edilen idari işlem sebep ve usul yönüyle açıkça hukuka aykırıdır. Söz konusu idari işlemin uygulanması halinde müvekkilim henüz hakkında bir yargı kararı olmadan terör örgütü üyeliğiyle yaftalanacak, söz konusu işlem sebebiyle maddi manevi büyük kayıplara uğrayacaktır. Müvekkilim hakkında dava konusu idari işlemin uygulanması halinde yalnızca mesleğini kaybetmeyecek, sosyal hayatında da genç yaşında büyük bir yıkıma uğrayacaktır. Zira müvekkilim hakkında yürütülen ceza davasındaki bilgi ve belgeler, ilk duruşmada tahliye kararı verilmesi gibi hususlar düşünüldüğünde müvekkilimin üzerine atılı suçlamalardan beraat etme olasılığı çok yüksektir. Bu nedenle dava konusu idari işlemin uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararlar ortaya çıkacağı açıktır. Dolayısıyla açıkça hukuka aykırı olan işbu idari işlemin uygulanması halinde telafisi mümkün olmayan zararlara yol açacağından İYUK m.27 gereğince sayın mahkemenizden yürütmenin durdurulması kararı verilmesini talep ediyoruz.

HUKUKİ SEBEPLER  : Anayasa, AİHS, 657 sayılı DMK, 4483 sayılı Kanun, İYUK, 5237 sayılı TCK, 5271 sayılı CMK, taraf olduğumuz uluslararası mevzuat ve sair alakadar mevzuat

HUKUKİ DELİLLER:

-Hv.K.K.lığının………………….., kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kararı ve Milli Savunma Bakanlığı’nın……….. karar onayı

 Sayılı dosyası

-Bilirkişi İncelemesi,

-Emsal kararlar,

-Tüm yasal deliller.

SONUÇ VE TALEP      : Yukarıda arz ve izah edilen sebepler ve Sayın Başkanlığı’nızca re’sen dikkate alınarak sebepler çerçevesinde;

1-) Yürütmenin Durdurulması Talebimizin KABULÜNE,

2-) Haklı davamızın kabulüyle …………………….. kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin emri ve Milli Savunma Bakanlığı’nın …………………. karar onayının İPTALİNE,

3-) Müvekkil Adına Açılan …………………. Sayılı dosyası BEKLETİCİ MESELE YAPILMASINA Ve Dosyanın CELBİNE,

4-) Yargılamanın duruşmalı olarak yapılmasını,

5-) Adli müzaheret talebimizin KABULÜNE,

6-) Davalı idareden, müvekkilin “kamu görevinden çıkarılmasına sebep olan tüm bilgi ve belgelerin (tutanaklar, değerlendirme raporları, tüm yazışmalar v.s)” istenerek dosya arasına alınmasına karar verilmesini,

7-) Davalı idareden, müvekkile yönelik idare tarafından yapılan değerlendirmelerde, şahsının suçlayıcı tanımlamalardan hangisine veya hangilerine uyduğunun, bu tespitin nasıl ve hangi birim veya amirler tarafından yapıldığının, bu tespitlere dayanak olan somut bilgi ve belgelerin neler olduğunun, mevcut herhangi bir tespit olup olmadığının sorulmasına karar verilmesini,

😎 Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini vekaleten arz ve talep ederiz.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir