ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
SAYIN HAKİMKLİĞİ’NE
DOSYA NO:
DAVACI:
VEKİLİ:
KONU: Cevaba cevap dilekçemizin sunulmasıdır.
AÇIKLAMALAR
Sayın mahkeme huzurunda görülmekte olan davada davalı tarafın cevap dilekçesi tarafımıza … tarihinde tebliğ edilmiş olup süresi içerisinde cevaba cevaplarımızı sunuyoruz. Şöyle ki;
Davalı taraf cevap dilekçesinde davanın süresinde açılmadığını, davacının davaya konu borcu ikrar ettiğini işbu nedenlerle davanın reddini savunmuştur. Mamafih davalı tarafın dilekçesindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki;
Mahkeme huzurunda ikame edilen dava menfi tespit davasıdır. Menfi tespit davası gerek kanunda gerekse yargıtay içtihatları neticesinde bir zaman aşımı süresine tabi değildir. Menfi tespit davası kural olarak icra takibinden önce ve yahut sonra açılabilecek bir davadır. Hali ile icra takibinden haberdar olmak ve yahut icra takibinin üzerinden belirli bir süre geçmesi menfi tespit davası açamaya engel değildir. İşbu yüzden davalı yanın bu yönde ki beyanlarına itibar etmek mümkün değildir.
Davacı yanın icra takibindeki borcun tahsiline engel olmak adına bu davanın ikame edildiği ve müvekkilin kötü niyetli olduğu iddiası da doğru değildir. Müvekkilin bugüne kadar huzurdaki davayı ikame edememesinin en önemli nedeni maddi durumunun elverişli olmaması ve hukuki bilgisinin bulunmamasıdır. Hali ile kanun tarafından kendisine tanınan yetkiyi kullanarak dava açan müvekkili kötü niyetli olduğunu iddia etmek abesle iştigaldir. İşbu nedenle davalı tarafın bu yöndeki beyanlarına itibar edilmemelidir.
Davalı tarafın cevap dilekçesinde dayandığı bir diğer husus ise müvekkilin borcu ikrar ettiğidir. Mamafih müvekkilim hiçbir şekilde borcu ikrar etmemiştir. Şöyle ki;
Davalı taraf bu iddiasının ispatı olarak haciz tutanağında borcun açıkça ikrar edildiğini, müvekkilin huzurdaki dava ile aynı gerekçeleri taşıyan………… sayılı dosya ile şikayette bulunduğu, işbu şikayet dosyasında borcu ikrar ettiği tespit edildiğinden dolayı davanın reddini istemiştir.
Müvekkil yukarıda belirttiğimiz üzere hukuk bilgisi yeterli düzeyde olmadığı için…………………… dosya ile şikayet yoluna başvurmuş olup mahkemece süresinde olmadığından bahisle şikayetin reddine karar verilmiştir. İşbu nedenle şikayet dava dosyanın mahkeme huzurunda ikame ettiğimiz menfi tespit davası ile hukuki bir bağı yoktur. Nitekim şikayet dosyasında esasa girilmeden süresinde olmaması nedeniyle şikayet usulden reddedilmiştir. Hali ile şikayet dosyasında bir borç ikrarının tespiti mümkün değildir. Ayrıca icra iflas hukuku kapsamında düzenlenmiş olan şikayet kurumu esasında bir dava olmayıp menfi tespit davasına göre daha dar incelemenin yapıldığı bir kurumdur. İşbu nedenle huzurdaki davaya delil ve yahut her anlamda esas teşkil etmesi mümkün değildir. Sayın Mahkemece davamızın esasına girilmeli ve davaya konu senet üzerinde imza incelemesi yapılmalıdır.
Davalı tarafın müvekkilin borcu ikrar ettiğini belirtmekte ve bu hususu…………..dosyada tespit edildiğini iddia etmekte ise de işbu şikayet dosyasına bakıldığında haciz tarihinin … olduğu, müvekkile tebligatın … tarihinde yapıldığı hali ile yapılan haczin ihtiyati haciz olduğu açıktır.
Alacaklı tarafça müvekkilimin evine ihtiyati haciz uyarınca … tarihinde gidilmiş olup müvekkilim de ihtiyati haciz baskısı altında iken hukuki bilgisinin de bulunmaması nedeniyle anlatılanları anladığını, ödeme gücü olmadığını belirtmiştir. Müvekkilin bu beyanları dışında hiçbir beyanı bulunmamakta olup işbu beyanların, borcun ikrarı olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki bir an için borç ikrarının varlığı kabul edilse dahi YERLEŞİK YARGITAY İÇTİHATLARINDA AÇIKÇA HACİZ BASKISI ALTINDA VERİLEN VE TAM ANLAMIYLA AÇIK SÖZCÜKLER İLE İFADE EDİLMEYEN BEYANLARIN BORÇ İKRARI SAYILMAYACAĞI BELİRTMİŞTİR. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 11.02.1987 tarihli 1987/11-93 Esas 1987/88 Karar tarihli ilamında açıkça “Borçlu şirket yetkilisinin, kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe geçilmezden evvel ihtiyati haciz kararının infazı sırasında borcu kabulü, yukarıda ayrıntısı açıklandığı üzere İCRA TAKİP İŞLEMİ NİTELİĞİNDE OLMAYAN İHTİYATİ HACZİN TATBİKİ SIRASINDA GERÇEKLEŞTİĞİNDEN HUKUKİ NİTELİKÇE HARİCİ İKRAR OLUP, BU İKRAR BAŞKA EMARE VE DELİLLERLE DE TEYİT EDİLMEDİĞİNDEN BAĞLAYICI SAYILAMAZ.” demek suretiyle işbu iddialarımızı ispatlamaktadır.
Yine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 22.01.2014 tarihli 2013/18527 Esas 2014/1703 Karar sayılı ilamında “Sırf aleyhine yürütülen icra takibini durdurmak saikiyle haciz baskısı altında davacının anılan sekilde dava konusu borcu da kapsayacak sekilde tüm borcu kabul ve ödeme taahhüdünde bulunması borç ikrarı olarak nitelendirilemeyeceginden yazılı ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddinde isabet görülmediği” demektedir.
Yine yargıtay 12. Hukuk Dairesi 24.05.2010 tarihli 2010/323 Esas 201012484 Karar tarihli ilamında açıkça “Borçlunun ihtiyati haciz sırasındaki ikrarının müzayaka altında yapıldığı düşünüldüğünde ve yasal olarak ancak ödeme emri tebliği üzerine senedi inceleme ve itiraz olanağı doğacağı gözönünde tutulduğunda, bu ikrarın ödeme emri tebliği ile doğan imza itirazı olanağını ve dava hakkını ortadan kaldırmayacağının kabulü gerekir” demektedir.
Yukarıda detaylı şekilde anlatılan nedenlerle ve verilen yargıtay ilamları uyarınca davalı tarafın borç ikrarı olduğu yönündeki iddiaları gerçeği yansıtmamakta olup mahkemece hükme esas alınması mümkün değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle ve mahkemece resen dikkate alınacak nedenlerle davalı tarafın somut delillerden uzak soyut beyanlarına itibar edilmeden davamızın kabulüne karar verilmesini talep ederiz.
Davacı Vekili