Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi 1
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
Sunulmak Üzere
ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NE
Dosya No:
Karar No:
İstinaf Kanun Yoluna Başvuran Suça Sürüklenen Çocuk:
Müdafi: Avukat Saim İNCEKAŞ
Müsnet Suç: Herkesin Girebileceği Bir Yerde Bırakılmakla Birlikte Kilitlenmek Suretiyle Hırsızlık, İş yeri Dokunulmazlığını İhlal Etme
Talep Konusu: Adana Asliye Ceza Mahkemesinin 12 Tarihli 13 Esas ve 15 sayılı kararının SSÇ lehine kaldırılarak BOZULMASI istemiyle istinaf dilekçesinin sunulmasından ibarettir.
Başvuru Sebepleri ve Gerekçesi:
Müvekkilim hakkında – Cumhuriyet Başsavcılığı’ nın 11 sayılı iddianamesi ile Herkesin Girebileceği Bir Yerde Bırakılmakla Birlikte Kilitlenmek Suretiyle Hırsızlık, İş yeri Dokunulmazlığını İhlal Etme kamu davası açılmış olup, … Asliye Ceza Mahkemesi’ nin …Tarihli …. Esas ve …. sayılı kararı ile müvekkilimin kendisine yüklenen ve sabit olan “ Bina İçinde Muhafaza Altına Alınan Eşya Hakkında Hırsızlık ” suçundan, 2 YIL 9 AY 10 GÜN HAPİS CEZASI İLE ve “ konut dokunulmazlığını ihlal etme ” suçundan, 3 AY 10 GÜN HAPİS CEZASI İLE cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Müvekkil müştekinin evine girdiğini bir kolye aldığını başka bir şey almadığını ikrar etmiştir. Yaptığı fiilden dolayı pişman olduğunu müştekinin bir zararı var ise zararı karşılamak istediğini belirtmiştir.
Müşteki evinin penceresi kırılarak eve girildiğini künyesinin alındığını zararının karşılanmasını talep ettiği ayrıca kısmı iadeye rızası olduğunu belirtmiştir.
1- Müvekkil hakkında CMK 100/1 maddesi ve Ceza Hukukundaki “orantılılık ilkesine” ve CMK’nun 109 ve devamı maddelerinde yer alan adli kontrol şartlarının oluştuğu dikkate alınmaksızın verilen kararın hukuka aykırı olduğu kanaatini taşıdığımızdan müvekkilim hakkında verilmiş tutuklama kararının kaldırılarak tahliyesine, olmadığı takdirde uygun görülecek teminat karşılığında tahliyesine, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise diğer adli kontrol hükümlerinin uygulanarak tahliyesine karar verilmesini talep etmekteyiz.
2- Müvekkilim üzerine atfedilen suçu ikrar etmiş olup, çok pişman olduğunu ve müştekinin tüm zararını karşılayacağını, uzlaşmak istediğini mahkemede beyan etmişse de Sayın Mahkeme, müvekkilim hakkında, “Bina İçinde Muhafaza Altına Alınan Eşya Hakkında Hırsızlık” ve “konut dokunulmazlığını ihlal etme ” suçlarını işlediğini ve bu suçların ayrı değerlendirilmesi gerektiği kanaatine vararak cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Müştekinin zararının giderilmek istendiği hususu hiç dikkate alınmamıştır.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’ nun “etkin pişmanlık” başlıklı 168.maddesinin 2.fıkrası; “ Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmeden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.” şeklinde olup, müvekkilim sanığın İlk Derece Mahkemesi huzurundaki beyanları dikkate alındığında katılanın zararını karşılamak istediği son derece açık olup, bu husus dikkate alınmaksızın Sayın Yerel Mahkeme kararının eksik inceleme neticesinde verildiği kanaatinde olduğumuzdan istinaf kanun yoluna başvurma zorunluluğumuz hasıl olmuş olduğundan 5271 sayılı CMK m.280/2 hükmüne istinaden İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ KALDIRILMASINI talep etmekteyiz.
Açıklanan nedenlerle dolayı istinaf kanun yoluna başvurma zarureti hâsıl olmuştur.
Sonuç ve İstem :
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerekçelerle;
1) Adana Asliye Ceza Mahkemesinin 11Tarihli 12 Esas ve 14 sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde lehine KALDIRILMASINI ve yeniden yargılama yapılarak müvekkilimin BERAATİNE karar verilmesini;
2) Ceza davasının Sayın mahkemenizce yeniden görülmesi mümkün değilse, hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden karar verilmek üzere Yerel Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arz ve talep ederiz.
İstinaf Yoluna Başvuran
SSÇ Müdafi
Avukat Saim İNCEKAŞ – Seyhan/Adana 01010 – Ziya Algan İş Merkezi
av-saimincekas.com
Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi 2
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
(Gönderilmek Üzere)
ADANA ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO:
KARAR NO:
İSTİNAF EDEN SANIK:
MÜDAFİİLER:
SUÇ: Herkesin Girebileceği Bir Yerde Bırakılmakla Birlikte Kilitlenmek Suretiyle Hırsızlık
SUÇ TARİHİ VE YERİ:
KARAR TARİHİ:
TALEBİN KONUSU:
KARARIN TEBLİĞ TARİHİ:
KARARIN ÖZETİ: Sanığın TCK 142/2-h-1 maddesi gereğince, suçun işleniş şekli, suç konusunun önem ve değeri göz önüne alınarak 5 YIL HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA
İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ VE AÇIKLAMALAR:
Adana Asliye Ceza Mahkemesi’nin yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararı ile, sanık hakkında açılan kamu davasının yürütülen yargılaması sonucunda verilen karar tarafımıza tebliğ edilmiştir. Gerekçeli karar ile dosya içeriğini istinaf süresi içerisinde incelememiz neticesinde ise, kararın usul ve yasaya aykırı olduğu tarafımızca anlaşılmıştır. Bu nedenle izah ettiğimiz nedenler ve Bölge İstinaf Mahkemesi’nce saptanacak sair sebeplerle zikredilen kararı lehimize hüküm ifade etmek üzere istinaf ediyoruz.
Müvekkilim … Hava İkmal Konutanlığı’nda sivil kamu işçisi olarak çalışmaktadır. Çalıştığı kurumun sunduğu ekonomik imkanlar diğer kamu işçisi çalıştıran kurumlara nazaran daha iyidir. Müvekkilimi böyle onur kırıcı bir suça itecek ekonomik sıkıntısı bulunmamaktadır.
Müvekkilim müşteki ile yıllardır aynı kurumda çalışmakta aynı soyunma odalarını kullanmaktadır. Müşteki … ile müvekkilim bir süre yakın arkadaş olmuşlardır fakat aralarında yaşanan tartışmadan sonra aralarında husumet gelişmiştir. Müvekkilimin bu davada sanık olarak adının geçmesini müşteki ile aralarında bulunan husumete bağlamaktayız. Şöyle ki:
Müşteki … İlçe Emniyet Müdürlüğü … Polis Merkezi Amirliği’ne söz konusu olay tarihinden bir gün sonra …………… tarihinde verdiği ifadede; “yurtdışından toplamda 880 dolar para vererek getirtmiş olduğum ………………… imei nolu …………………….marka model cep telefonumu pasaporta işletmek üzere ……………………. günü sabah 08.00 sıralarında yanımdaki çantama koyarak ……………… Mahallesindeki …………………..içerisine götürerek kutusuyla birlikte çantamın içerisinde soyunma dolabımın içerisine koydum. Akşam 17.45 sıralarında çantamı alarak servise binerek eve gittiğim sırada telefonuma baktığımda kutusuyla birlikte yerinde olmadığını gördüm.” demektedir. Bu hususta müşteki telefonunu pasaporta işletmek için 17.45te çıktığı iş yerine getirmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Çünkü bilindiği üzere devlet dairelerinde saat 17.00 de mesai bitmektedir. Yetişkin her bireyin bildiği bu husus dikkate alındığında müştekinin olay günü telefonu çalıştığı yere getirdiği ifadesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Ayrıca müşteki ifadesinde eve gitmek için servise bindiğini belirtmektedir. İş çıkışı eve gidecek olan müştekinin kullanmadığı cep telefonunu işyerine getirmesinin akla yatar tarafı yoktur.
Müşteki ifadesinin devamında; “Daha sonra işyerindeki arkadaşlarımı arayarak soyunma dolabımın içine ve çevrelerine bakmalarını kutu ile içerisindeki telefonumun kayıp olduğunu söyledim.” demektedir. Müştekinin bu beyanından açıkça anlaşılacağı gibi müştekinin iş arkadaşları bu telefon görüşmesi …………….. marka model cep telefonundan haberdar olmuştur. Bu görüşmeler sırasında müvekkilim ve müşteki aynı servis aracında yolculuk etmektedirler. Müşteki iş arkadaşlarını aramadan önce ablasını arayarak ‘abla ben telefonu evde unutmuşum. Bulabilir misin?’ dediğini müvekkilim bizzat duymuştur. Bu hususlar dikkate alındığında müştekinin ……………….marka model cep telefonunu işyerine getirdiği konusunda kendisinin de emin olmadığını olay örgüsü dahilinde açıkladığımız nedenlerle cep telefonunu işyerine getirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu ortadadır.
Mantık çevresinde düşündüğümüzde gelir düzeyi iyi olan insanların çalıştığı …… kurumda iş akitlerinde açıkça mesleklerinden olacakları yazan ve bunun yanında Türk Ceza Kanunu gereği hapis cezası ile cezalandırılacakları toplumun her bireyinin bildiği bir gerçek olan suçu müştekinin mesai saati bitmeden fark etmesi ihtimali göz önüne alındığında yetişkin ve akli melaikeleri yerinde bir insanın işlemesi imkansızdır. Kaldı ki suça konu eşya kurum çalışanlarının her birinin bir aylık maaşından daha az tutardadır.
Müştekinin …………… imei nolu ……………. marka model cep telefonunun …………. Fabrika Müdürlüğü içerisinde çalındığına dair hiçbir delil ve tanık ifadesi yoktur.
HTS raporundan ……………..marka model cep telefonu hakkında tefrik kararı verilen ………………….tarafından kullandığı belirlenmiştir. …………………..ifadesine göre kendi üzerine kayıtlı hattını …………………….kullanmaktadır ve ………………………. letgo isimli alışveriş uygulamasından alınan ………………..marka model cep telefonunun çalışıp çalışmadığını kontrol etmek amacı ile annesi üzerine kayıtlı hattı takıp kontrol etmiştir. …………………… telefonu aldıkları kişiyi tarif ederken ismi ………. olan 25-30 yaşlarında, esmer tenli, orta boylu, hafif sakallı, hafif kilolu şeklinde tarif etmişlerdir. Müvekkilim bu tarife asla uymamaktadır. Müvekkilim uzun boylu, zayıf ve açık tenlidir. Kaldı ki …………. tanık sıfatı ile katıldığı duruşmada telefonu satan kişinin müvekkilim olduğundan emin olmadığını belirtmiştir.
Müşteki ………………ile …………………….arasında geçtiği iddia edilen whatsapp yazışmalarında da Müştekinin teşhis etmesi talebi üzerine attığı fotoğraflara ‘ben bir arkadaşlara sorayım?’ demesi fotoğraflardaki kişi ile telefonu onlara satan kişinin aynı kişi olmadığını kanıtlar niteliktedir. Kaldı ki konuşmanın devamında teşhis ettiği iddia edilen ………………‘ arkadaşlara sordum evet bu kişi’ demektedir. Eğer iddia edildiği gibi telefonu müvekkilimden kendi aldığı halde teşhisi kendi yapamaması şüphe uyandırmaktadır. ………………. ………………imei nolu ……… marka model cep telefonunu savcılığa iade etmişlerdir. Oluşan zararlarını giderebilmesi için başvuracakları tek kişi onlara telefonu satan kişidir. Bu husus dikkate alındığında müşteki söz konusu konuşmalarda ………… ve …………’na zararlarını giderebilecek bir sorumlu sunmaktadır. Bu durum yazışmaların güvenilirliğine şaibe düşürmektedir.
Müvekkilim …………………. letgo isimli alışveriş sitesinden birçok kez telefon almış ve satmıştır. Ülkemizde teknolojik ürünlerin ekonomik değerleri döviz kurunun sabit kalmaması nedeni ile sürekli değişiklik göstermektedir. Müvekkilimde piyasaya göre uygun bulduğu cep telefonlarını alarak normal piyasa değerini yakalamak için üstüne 200-300 TL ekleyerek letgo isimli alışveriş uygulamasın üzerinden satmaktadır. Müvekkilim ailesi …………………. Yaşadığı için ve ………………..ilçesinden daha yakın olduğu için sık sık …………….a gidip gelmektedir. İzinlerini genellikle ……………. geçirmektedir. İşbu nedenle sattığı veya aldığı bazı telefonların alışverişini ……………….. bazılarını ……….. yapmaktadır. Bu durum müvekkilime özgü bir durum değildir. ………………. çalışan …………… ve ………. gibi illerden gelen çalışanlar yolun 1 saat sürmesi nedeniyle günlük gelip gittikleri gibi bazen müvekkilim gibi hafta sonlarını memleketlerinde geçirmektedirler.
Müvekkilim ikinci el piyasasında çabuk değer kaydetmediği için bu işle uğraşan diğer insanlar gibi ticaretini ………. markası üzerine yoğunlaştırmıştır. ……… ve ……….. illerinde defalarca ………… marka telefon satmış ya da almıştır. Bahsi geçen tarihlerde Kütahya ve Eskişehir’de telefon alıp satmaya devam etmektedir. İddia edilen olayın geçtiği gün ile müvekkilim ……….. olaylardan haberdar olduğu tarihler arasında yaklaşık bir buçuk yıl olması ve yaptığı işin müvekkilim için gündelik bir iş olması nedeniyle hatırında özel bir yer bırakacak mahiyette olmaması nedeniyle net olarak hatırlamaması olağandır. Hatırladığı kadarıyla …………………..marka model bir telefonu esmer sakallı birine satmıştır. Bu telefonu müvekkilim Letgo üzerinden ……………kullanıcı isimli kişiden almıştır. Dosyaya sunulan müvekkilim ve …………………….kullanıcı adlı kişinin facebook konuşmaları bunu kanıtlar niteliktedir. Sonrasından gerçek adı……………. olmadığı anlaşılan …………………ın ………… Asliye Ceza Mahkemesinde verdiği beyanda ………………… marka model cep telefonunu …………’de letgo isimli alışveriş uygulamasında tanımadığı bir erkeğe sattığını daha sonra müvekkilim ………….. onu telefonla arayarak bana sattığın telefon çalıntıymış dediğini beyan etmiştir. Müvekkilim …………..’ın sattığı telefonun zilyetliğini hırsızlamak suretiyle değil letgo isimli alışveriş uygulamasından …………….’dan satın alarak kazandığı ortadadır. Müvekkilim üstüne atılı hırsızlık suçunu işlemediği yukarıda sunduğumuz kanıtlar ve sayın mahkemenizin değerlendireceği her türlü unsurla sabittir.
Müvekkilim ……………. ilinde tanımadığı bir insana sattığı telefon suça konu imei nolu marka model cep telefonu değildir ve sattığı kişilerde ……………………..değildir. Fakat iddianame hazırlanırken MÜVEKKİLİMİN HİÇ BİR BEYAN, SAVUNMA VE İFADESİNDE GEÇMEYEN ‘TELEFONU ………. SATTIM’ CÜMLESİNİN İYİ NİYETİMİZ İLE SEHVEN YAPILAN BİR HATA OLDUĞUNU DÜŞÜNMEKTEYİZ. Kaldı ki Müvekkilimin sattığı telefonun imei nolu …………. marka model cep telefonu olduğunu ………….. sattığını varsaydığımız takdirde Müvekkilim …………..telefonu letgo isimli alışveriş sitesinde …………….isimli şahıs aldığı gerçeği ortada olduğuna göre müvekkilimin hırsızlık suçunu işlemediği ortadadır. Böyle bir durumda müvekkilim hırsızlık suçundan değil Türk Ceza Kanunu madde 165 gereği suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan yargılanmalıdır. Yine aynı şekilde………………..’a sattığı telefon ……………… imei nolu …………… marka model cep telefonu ise ………………da Türk Ceza Kanunu madde 165’te düzenlenen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan yargılanmalıdır.
Türk Ceza Kanunu madde 165’te düzenlenen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçunun söz konusu dava ile ilgili hükümleri yargısal uygulamada suç vasfının belirlenmesi açısından diğer delillerle birlikte özellikle iki koşul dikkate alınır:
1- Suça konu malın nereden alındığı: Suça konu eşyanın hayatın olağan akışına aykırı şekilde o eşyanın alım satımının yapılmadığı bir yerden alınması suç belirtisi oluşturur. Müvekkilimin cep telefonunu ikinci el her taşınır eşyanın satılıp alınabildiği özellikle ikinci el cep telefonlarının satıldığı letgo isimli alışveriş sitesinden aldığı sabittir.
2- Suça konu eşyanın normal değerinin altında alınması: Suça konu eşyanın piyasa değerinin çok altında satılması, neredeyse yarı fiyatına satılması gibi alıcıda şüphe uyandıracak unsurlara dikkat edilmeden alınmasını ifade eder. Müvekkilim …………… …………………..’dan aldığı Iphone cep telefonun alım satım tahinide ortalama piyasa değeri 2. El olduğunu ve kayıt masrafları dikkate alındığında 2500 TL ile 3000 TL arasında, döviz kurlarındaki dengesizlikle birlikte bazen dahada yükselerek yada düşerek geniş bir bantta değişkenlik göstermektedir. Müvekkilim tam hatırlayamamakla birlikte telefonu 2800-2900 TL almış ve 3100-3200 liraya satmıştır.
Yukarıda açıkladığımız koşullarla birlikte müvekkilim üstüne atılı hırsızlık suçunu ve suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçlarını işlemediği kesindir.
Müvekkilim bu suçlamalar yüzünden işyerinde mobbinge maruz kalmaktadır. İş arkadaşları ile arası açılmıştır. Çalıştığı kurumla olan iş akdi gereği beraat etmemesi halinde işinden olacağı taciz boyutuna varan sıklıklarda söylenmektedir. 29 yaşında evli daha önce hiçbir suça karışmamış müvekkilim işlemediği suçun cezasını, yargılama sürecinin başlaması ile birlikte manen ve madden çekmektedir.
Mahkemenizin aksi yönde karar vermesi halinde müvekkilim sanık hakkında verilen kararda “Sanık hakkında kanunen ve takdiren herhangi bir arttırım veya indirim maddesi uygulanmasına YER OLMADIĞINA” kararı verilmiştir. Ancak bu durum usule ve hukuka aykırılık teşkil etmektedir.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 14.01.2020 Tarihli, 2019/21 Esas 2020/662 Karar Sayılı kararında “TCK’nın 62. maddesinde öngörülen “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi hususlar değerlendirilmeden “lehlerine takdiri indirim nedeni görülmediğinden” biçimindeki kanuni olmayan ve yetersiz gerekçe ile takdiri indirimin uygulanmaması, bozma nedenidir.” hükmüne yer vermiştir. Takdiri indirime ilişkin kanuni nedenler değerlendirilmeden takdiri indirim uygulanmamasına karar verilmesi hukuka aykırıdır.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 04.02.2020 tarihli 2019/11771 Esas 2020/2152 Karar sayılı kararında “TCK’nın 62. maddesinde öngörülen “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi hususlar değerlendirilmeden “sanığın inkarı nedeniyle” biçimindeki kanuni olmayan ve yetersiz gerekçe ile takdiri indirimin uygulanmaması, bozma nedenidir.” hükmüne yer vermiştir.
Yargıtay 18. Ceza Dairesi 03.02.2020 tarihili 2019/15464 Esas 2020/1997 Karar sayılı kararında “Sanığın 25/03/2010 tarihli duruşmadaki lehe hükümlerin uygulanması talebinin, TCK’nın 62. maddesindeki takdiri indirim uygulanmasını da kapsadığı gözetilerek, CMK’nın 230/1-d maddesi uyarınca, bu hususta kanuni dayanakları da gösterilerek olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi, bozma nedenidir.” hükmüne yer vermiştir. Yargılama sürecinde müvekkilimiz adına lehe hükümlerin uygulanması talep edilmiştir ancak bu husus ………. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dikkate alınmamıştır.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi 08.07.2019 tarihli 2019/3218, 2019/4776 Karar sayılı kararında “Takdiri indirim nedeni olarak; failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failinin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususların göz önünde bulundurulması gerektiği gözetilmeden geçmişte hakkında herhangi bir suç kaydı ve sabıkası bulunmayan ve dosyaya yansıyan olumsuz bir davranışı tespit edilemeyen sanık hakkında yazılı şekilde yeterli olmayan gerekçe ile TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi bozma nedenidir.” hükmüne yer vermiştir.
Yargıtay 16. Dairesi 10.07.2019 tarihli 2019/2101 Esas, 2019/4897 Karar sayılı kararında “Takdiri indirim nedeni olarak sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden, soruşturma ve sorgu aşamasındaki verdiği ifadeler ile de mahkemeye yardımcı olduğu anlaşılan, olumsuz kişiliğine yahut davranışına dair dosyaya yansıyan bir tespit bulunmayan, geçmişte de sabıkası olmayan sanık hakkında yerinde olmayan gerekçe ile TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir.” hükmüne yer vermiştir. Müvekkilim sanık ……………. bu yargılama öncesinde herhangi bir suç kaydı bulunmaması, yargılama sırasında hiçbir olumsuz davranışı bulunmamasına rağmen bu hususlar takdiri indirim için incelenmeden hüküm kurulmuş olup, bu sebeple verilmiş olan karar hukuka aykırılık oluşturmaktadır.
HUKUKİ NEDENLER: 5271 S. K. m. 219, 280 – 5237 S. K. m. 29, 168 – 5395 S. K. m. 35
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle re’sen nazara alınacak hususlar dikkate alınarak;
1- Mahalli ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı hususlarının belirttiğimiz sebep ve gerekçelerle müvekkilimiz lehine ortadan kaldırılmasına,
2- Müvekkillerimiz hakkında TCK ilgili maddelerinin tatbik edilerek beraatine karar verilmesini arz ve talep ederiz.
İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN
Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi 3
Üçüncü olarak paylaştığımız bu istinaf dilekçesinde BTK kayıtlarına dayanarak hırsızlık suçu yönünde hüküm kurulmasına dair verilen karara itiraz beyanları yer almaktadır.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO:
İSTİNAF BAŞVURUSU YAPAN SANIK :
DAVA KONUSU : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK hakkımda beraat kararı verilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR :
Hakkımda Cumhuriyet Başsavcılığının 2019 sayılı iddianamesi ile Bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık, Konut dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından kamu davası açılmış olup, 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 02/04/2021 tarihli 2019 Esas ve 2021 sayılı kararı ile şahsıma yüklenen ve sabit olan “ Bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık ” suçundan, 4 YIL 2 AY HAPİS CEZASI İLE ve “ konut dokunulmazlığını ihlal etme ” suçundan, 5 AY HAPİS CEZASI İLE cezalandırılmama karar verilmiştir.
Kolluk kuvvetlerinde ve mahkemede verdiğim ifadelerde de söylediğim gibi üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum.Ben Müşteki olan xx isimli şahsı tanımam.Ben müştekinin evine girmedim , hırsızlık yapmadım.Ben günlük hayatımda cep telefonu kullanmıyorum.Üzerime olan hatları her zaman yanımda taşımaktayım.BTK kayıtlarında çıkan hattımı telefona taktığım saatten yaklaşık yarım saat önce daha önce tanımadığım ve şuan sadece sima olarak hatırlayabildiğim seyyar satıcı olan telefonculardan yaklaşık 80-90 TL karşılığında telefonu satın aldım.Hattımı taktığımda telefonun ekranının gelmediğini siyah bir ekran çıktığını görünce telefonu bir kaç defa aralıklar ile kapatıp tekrar açtım.BTK kayıtlarında çıkan hattımın takılıp takılıp çıkartılması hususu bundan ibarettir.Kolluk ve mahkeme huzurunda heyecandan ve korkudan ifademi tam bir şekilde veremediğim için bu cezaya hükmedildim.
Hükme dayanak yapılan tutanaklar ve beyanlar Ceza Muhakemesinde “BELİRTİ” olarak kabul edilmektedir.
İlk derece mahkemesi BTK kayıtları, tutanaklar ile birlikte beyanları mahkumiyet kararının gerekçesi yapmıştır.
Şahsımın BTK kayıtlarından ve sadece beyanlardan elde edilen bilgiler hukuki niteliği itibariyle “belirti” olarak nitelenebilir.
Belirtilerden bir sonuca varabilmek için, belirtiler takip edilerek;
a- Maddi bir bulguya ulaşılmalıdır: Suçu işlediğime ilişkin, şahsıma irtibatlandırılabilecek bir maddi bulguya ulaşılamamıştır.
b- Belirtileri Destekleyecek Beyan veya Belge Delili Olmalıdır: Savunmamın aksini ispatlayan müşteki beyanından başka hiçbir beyan veya belge delili yoktur. Ayrıca Müşteki beyanında beni tanımadığını suçu işlerken görmediğini ve sadece bu suçun müştekisi olduğunu ve zararını beyan etmiştir.
SONUÇ ve İSTEM : Yukarıda açıklandığı üzere istinaf incelemesi neticesinde;
İstinaf başvurumun kabulüne,
Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve duruşmalı yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK beraatime karar verilmesini talep ederim.
SANIK
Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi 4
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA 2. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNE
DOSYA NO:
KARAR NO:
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA BULUNAN SANIK:
MÜDAFİİ:
SUÇ: Bina İçinde Muhafaza Altına Alınmış Olan Eşya Hakkında Hırsızlık, Konut Dokunulmazlığını İhlal Etme
KONU: Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12 tarih, 13 sayılı dosyasıyla sanık hakkında verilen karara ilişkin gerekçeli istinaf dilekçemizin sunulmasından ibarettir.
AÇIKLAMALARIMIZ
Adana 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 12 tarih, 13 sayılı kararı tarafımıza 15 tarihinde tebliğ edilmiştir. Gerekçeli karar incelendiğinde bahse konu kararın aşağıdaki gerekçelerle usul ve yasaya aykırı olduğu açıkça görülmektedir:
1- İstinaf talebimize konu dosya incelendiğinde, kararı veren ilk derece mahkemesince müvekkilimiz lehine olan tüm hususlar soyut ve hukuki olmayan gerekçelerle göz ardı edilmiştir. Şöyle ki; müvekkilimin tüm olayı samimi bir şekilde anlatmış olması, olaydan dolayı duyduğu pişmanlığı açık bir şekilde ifade etmiş olması, somut olayda müştekinin tazmin edilmesi gereken bir zararının bulunmaması, müştekinin müvekkilimden şikayetçi olmadığını beyan etmiş olması, vb. tüm hususlara hiç değinilmeyerek TCK md 62 uyarınca cezasında indirim yapılmadığı gibi, erteleme sınırları içerisinde kalmasına rağmen, “Konut Dokunulmazlığını İhlal” suçu yönünden TCK md 51 hükmü uygulanmamış ve teşebbüs yönünden alt sınırdan indirim uygulanmıştır. Mahkemece tüm bu hususların göz ardı edilmesine gerekçe olarak ise; “Sanığın dosyaya yansıyan kişilik özellikleri” ve “Sanığın suçtan sonraki tutum ve davranışları” gibi soyut ve yetersiz gerekçeler gösterilmiştir.
Oysa bilindiği üzere, mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanmanın bir gereğidir ve hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz şartıdır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3 maddesinde, 5271 sayılı CMK’nın 34., 230. ve 289. maddeleri ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih ve 2014/145 Esas sayılı kararı uyarınca, mahkeme kararlarının denetime olanak sağlayacak şekilde açık olması ve sonuca etkili tüm argümanların, kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken bu ilkelere uyulmadan gerekçeden yoksun olarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Hadjianastassiou/Yunanistan, 16.12.1992; de Hurk/Hollanda, 19.04.1994; Hiro Balani/İspanya 09.12.1994; Ruiz Torija/İspanya, 09.12.1994 kararları). Müvekkilin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın müvekkilin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi tüm hususlar Mahkemece göz ardı edilerek hakkında ceza tayin edilmiştir.
2- Müvekkilin dosyaya yansıyan herhangi bir olumsuz kişilik özelliği bulunmamasına karşın, hakkında uygulanma ihtimali bulunan tüm lehe hükümler, “olumsuz kişilik özellikleri” gerekçe gösterilerek göz ardı edilmiştir. Bu anlamda gerekçenin yeterli ve hukuki olduğunu söylemek güçtür. Zira müvekkilin adli sicil kaydı incelendiğinde hakkında Adana 1. Çocuk Mahkemesinin 03/07/2019 Tarih, 2019/182 E.-2019/525 K. Sayılı ilamıyla verilen HAGB kararının bulunduğu ve anılan karardan da anlaşılacağı üzere suç tarihinde müvekkilin çocuk yaşta olduğu hususları bir arada değerlendirildiğinde, müvekkilin dosyaya yansıyan kişilik özelliklerinin olumsuz olduğunu söylemek oldukça güçtür. Yine müvekkilin hangi tutum ve davranışlarının mahkemede olumsuz kanaat uyandırdığı hususunda da yeterli ve hukuki bir gerekçeye rastlamak mümkün değildir. Mahkemece müvekkil adeta bir mükerrirmiş gibi hatalı bir değerlendirme yapılmış ve lehe olan hiçbir hüküm dikkate alınmamıştır. Yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden erteleme ve takdiri indirim hükümlerinin uygulanmaması, pek çok Yargıtay kararında da görüleceği üzere açık bir bozma sebebidir (Bkz. Yargıtay 10. CD., 27/01/2021 T., 2020/8261 E.- 2021/1239 K.; Yargıtay 10. CD., 08/04/2021 T., 2019/7440 E.-2021/4626 K.; Yargıtay 19. CD., 18/02/2021 T., 2019/6448 E.- 2021/1850 K.; Yargıtay 14. CD., 06/04/2021 T., 2020/3434 E. , 2021/2780 K.)
SONUÇ ve TALEP: Yukarıda gerekçeleri izah edildiği üzere; ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karar usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple, istinaf başvurumuzun kabulüne, hükmün bozularak dosyanın yeniden incelenmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine; eğer hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde incelenerek yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmü KALDIRILARAK duruşmalı olarak yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine karar verilmesi hususunda,
Gereğini saygılarımızla arz ederiz.
Sanık Müdafii
Ekler: 1-Yargıtay 10. CD., 27/01/2021 T., 2020/8261 E.- 2021/1239 K. sayılı ilâmı, 2- Yargıtay 10. CD., 08/04/2021 T., 2019/7440 E.-2021/4626 K. sayılı ilâmı, 3-Yargıtay 19. CD., 18/02/2021 T., 2019/6448 E.- 2021/1850 K. sayılı ilâmı, 4- Yargıtay 14. CD., 06/04/2021 T., 2020/3434 E. , 2021/2780 K. sayılı ilâmı.
Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi 5
X BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİ’NE
sunulmak üzere
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE
DOSYA NO :
KARAR
TEBLİĞ TARİHİ :
İSTİNAF BAŞVURUSUNDA :
BULUNAN
MÜDAFİİ : Av.
D.KONUSU : İstinaf başvurumuzun kabulüne karar verilerek; hükmün bozulması, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesi; hükmün bozulması yerine davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse, ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASI ve yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkil hakkında beraat kararı verilmesi talebidir.
AÇIKLAMALAR :
Yerel mahkeme 2015/266 E. 2017/73 K. Sayılı kararında müvekkile ‘’Mala zarar verme’’ , ‘’Bina içersisinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık’’ ve ‘’Konut dokunulmazlığını ihlal etme’’ suçlarından hüküm vermiştir.
Yerel mahkemece verilen karar hukuka aykırıdır. Şöyle ki;
1-YEREL MAHKEMECE VERİLEN KARAR ‘’ NE BİS İN İDEM’’ İLKESİ GEREĞİ HUKUKA AYKIRI OLUP, KARARIN TASHİHİ ZORUNLULUĞU HASIL OLMUŞTUR.
Nitelikli hırsızlık
MADDE 142. – (2) Suçun; ‘’ h) (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.’’ Demektedir.
Yerel Mahkeme kararlarının denetlendiği ve adli yargının üst derece mahkemesi olan Yargıtay’ımızın, vermiş olduğu kimi kararlarda, hukuk fakültesinde öğretilen teorilerle taban tabana zıtlık olabilmektedir.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 142.maddesinde hırsızlık suçunun nitelikli hali düzenlenmiştir. 142/2-h fıkrasında “…Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında…” işlenmesi durumunda, Türk Ceza Kanunun 116.maddesinde yer alan konut dokunulmazlığını ihlali suçundan da ceza verileceği şeklinde kararlar verilmektedir.
Fakat hırsızlığın “…bina ve eklentileri…” içinde işlendiği kabul edildiğinde, aynı zamanda Konut Dokunulmazlığını İhlal suçunun da oluşacağı kaçınılmazdır. Bu durumda ise teoride BİLEŞİK SUÇ diye tanımladığımız durum ortaya çıkar.
Ceza Kanunumuzun 42.maddesinde “…Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz…” denilmektedir. Maddeden de anlaşılacağı üzere bileşik suç; biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil olarak kabul edilen suç olarak tanımlanmaktadır. Maddede “…tek suç…” terimi yerine “…tek fiil…” terimi kullanılmıştır.
T.C.K.’nın 142/2-h maddesi gereğince bina içinde yapılan hırsızlık ağırlaştırıcı neden olarak düzenlenmiştir. O halde T.C.K.’nın 116.maddesinde yer alan konut dokunulmazlığını ihlal suçu anılan maddenin ağırlaştırıcı sebebi olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle somut olayda TCK md 42 gereğince tek fiil sayılmalıdır.
Başka bir deyişle konut dokunulmazlığını ihlal suretiyle işlenmiş hırsızlık suçlarında, TCK. md 42 açık hükmü gereği tek fiil sayılmalı, nitelikli hırsızlık maddesi olan 142/2-h maddesi uygulanmalı ancak fail hakkında ayrıca konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza verilmemelidir.
Yerel mahkemenin vermiş olduğu karar bileşik suç hükümlerine aykırı olarak “…ne bis in idem…” ilkesi de dikkate alınmadığından hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Ceza Hukukuna hakim ilkelerden olan “…ne bis in idem…” ilkesi, aynı eylemden dolayı mükerrer veya çifte ceza verilmesi yasağını, diğer bir deyişle aynı suç için iki kez ceza verilmeyeceğini ifade etmektedir.
5560 SAYILI YASA İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİK:
19.12.2006 tarihinde yapılan değişiklikle T.C.K.’nun 142.maddesine 4. fıkra eklendi. Bahsi geçen değişiklikte “….Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz…” denilmektedir. Yasa koyucu soruşturma ve kovuşturması şikayete bağlı olan, aynı zamanda uzlaşma kapsamında olan “…mala zarar verme…” ve “…konut dokunulmazlığını ihlal…” suçlarının ayrı yürütülmemesi için hırsızlık dosyası ile bir görülmesi amacını gütmüştür.
Adalet Komisyonunun 5560 sayılı yasa için gerekçesi şöyledir:
“…”Kaç tane fiil varsa o kadar suç, kaç tane suç varsa o kadar ceza” kuralı gereğince hırsızlık suçunu işlemek için başkasının konutuna girilmesi veya mal varlığına zarar verilmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmetmek gerekir. Ancak her iki suçun temel şekli, soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suç olduğu için; örneğin konut dokunulmazlığını işlemek suretiyle hırsızlık suçunun işlenmesi halinde, konut dokunulmazlığının temel şekli uzlaşma kapsamına girmekte ve fakat, hırsızlık suçu uzlaşma kapsamı dışında kalmakta ve bu durumlarda, uygulamada hırsızlık suçundan dolayı soruşturmanın bekletilmesi veya ayrı yürütülmesi gibi sorunlarla karşılaşılmaktadır. Belirtilen sakıncanın ortadan kaldırılması amacıyla 5237 sayılı Kanunun 142 nci maddesine fıkra eklenmesini öngören önerge kabul edilmiş ve diğer madde numaraları buna göre teselsül ettirilmiştir…”
TCK md 42 bileşik suç tanımı yapılırken biri diğerinin unsuru veya ağırlaştırıcı nedeni olan suç tek fiildir denilmektedir. Uygulamada ise hem ağırlaştırıcı ( hırsızlık suçunun nitelikli hali) neden olan “…bina ve eklentileri içinde…” yapılan hırsızlıktan dolayı ceza verilmekte, hem de konut dokunulmazlığını ihlalden ceza verilmektedir. Bina ve eklentilerine girme şeklindeki hırsızlıktan ceza verildiğinde aynı zamanda konut dokunulmazlığından da ceza verildiği kuşkusuzdur. Çünkü suçun nitelikli halinden ceza verilirken aynı zamanda konut dokunulmazlığından da ceza verilmektedir. Yani konut dokunulmazlığı suçu cezasız kalmamaktadır.
Bileşik suç halinde, ilk bakışta aynı olaya Kanunun birden fazla hükmünün uygulanabilir görünmesine rağmen esasen bunlardan sadece biri uygulama alanı bulur. Örneğin somut olayda girilen ve içinde hırsızlık yapılan bina, konut veya açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan yerler dışındaki iş yeri ya da bunların eklentisi ise, hem 116. maddenin hem de Kanunun 142/2-h maddesinin ihlal edildiği düşünülebilir.
Zira konutun ya da işyerinin ya da bunların eklentisinin bina tanımı içinde yer aldığı kuşkusuzdur. Ancak bu durumda özel hükmün önceliği ilkesi gereği yalnızca 142/ 2-h maddesi ihlal edilmiştir ve bu hükmün uygulanması gerekir.
Hâlbuki özel normun önceliği, faile bir fiilden dolayı iki ayrı hükmün dolayısıyla iki ayrı cezanın uygulanmasını önleyen temel bir hukuk ilkesidir. Bu itibarla Kanunda bileşik suçu tanımlayan bir hüküm bulunmasa idi bile, hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali halinde anılan ilke gereği fail hakkında sadece TCK md 142/2-h’nin uygulanması gerekirdi.
Sonuç olarak, TCK md. 142/4, hukuk devletinin bir gereği olan cezaların işlenen suçla orantılı olması ilkesine uygun düşmemekte ve bu yönüyle Anayasaya aykırı bir nitelik taşımaktadır.”
2- YEREL MAHKEMENİN VERMİŞ OLDUĞU AYRICA MALA ZARAR VERME SUÇU KARARI CEZA GENEL KURULU KARARLARINA AYKIRILIK TEŞKİL ETMEKTEDİR.
Hırsızlık ve mala zarar verme suçları 5237 sayılı TCK’nın onuncu bölümünde “mal varlığına karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiş olup her iki suçun da koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Hırsızlık eyleminde fail zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamını veya bir kısmını almak suretiyle, müştekinin mal varlığına zarar vermektedir. Mala zarar verme suçunda ise başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip etmek ya da yok edip bozmak suretiyle kullanılamaz hâle getirip veya kirleterek zarar vermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur mal varlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda suça konu mal, alıp götürülmek suretiyle mağdurun zilyetliği tamamen ortadan kaldırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise malın mutlaka alınması gerekli olmayıp, çoğunlukla malın tamamı ortadan kaldırılmamakta, zarar verilerek kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getirilmektedir. İki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta fail faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirdiği halde, mala zarar verme suçunda mağdura zarar verme düşüncesiyle hareket etmektedir. Mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı tanışır mal olması halinde, ayrıca mala zarar verme suçundan da ceza verilmemesi gerekmektedir.
Ancak hırsızlık eylemi gerçekleştirilirken suça konu mal dışında bir başka eşyaya zarar verilmiş ise, mala zarar verme suçu ayrıca gerçekleşecektir. Örneğin, aracın camı kırılarak içerideki telefonun alınması halinde hırsızlık suçu yanında, ayrıca hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaya araç camının kırılmış olması nedeniyle mala zarar verme suçu da oluşacaktır. Bununla birlikte hırsızlık suçunun konusunu oluşturan eşyanın çalınması sırasında ayrıca bu eşyaya zarar verilmesi de söz konusu olduğu hallerde, bu durum 5237 sayılı TCK’nun 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın hırsızlık suçunun konusunu oluşturan aracın kapısına zarar verip, kontak kilidini kırarak düz kontak yapıp çalıştırarak aracı götürmesi suretiyle çalması şeklindeki olayda, eylem gerçekleştirilirken suç konusu aracın direksiyon muhafazasının kırıldığı ve sağ ön kapının zarar gördüğü sabittir. Sanığın suç konusu araçla ilgili olarak hırsızlık eylemini gerçekleştirebilmek için araçtan bağımsız olan başkaca bir mala zarar vermesi söz konusu olmayıp, bizzat suç konusu olan araç üzerinde meydana gelen bir zarar bulunmaktadır. Burada suçun konusunu oluşturan mal, aracın tamamı olup, zarar da aracın çalınmasıdır. Bu nedenle sanığın, suça konu aracın kapısına zarar verip düzkontak yaparak çalması biçimindeki eylemi nedeniyle hırsızlık suçunun yanında, ayrıca mala zarar suçundan da hüküm kurulması isabetli değildir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, mala zarar verme ve buna bağlı olarak hırsızlık suçuna yönelik Özel Daire onama kararının kaldırılmasına..
Ceza genel kurulunun bu kararı dikkate alındığı takdirde yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın bozulması gerekmektedir. Zira kilit ayrı bir mal olmayıp suçun maddi konusu olan malın eklentisi olup asıl eşyanın kaderine bağlıdır. Bu sebeple asıl eşyaya tabi olduğu için ayrıca mala zarar verme suçu oluşmamaktadır.
NETİCE VE TALEP:
- İstinaf başvurumuzun kabulüne,
- Hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine;
- Hükmün bozulması yerine, davanın Bölge Adliye Mahkemesi’nde yeniden görülmesine karar verilirse; ilk derece mahkemesinin hükmünün KALDIRILMASINI ve mahkemenizce re’sen yapılacak istinaf incelemesi neticesinde YENİDEN HÜKÜM KURULARAK müvekkilin beraatine/lehe olan hükümlerin uygulanmasına karar verilmesini talep ederiz.
Avukat
Hırsızlık Suçu İstinaf Dilekçesi 6
X BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ CEZA DAİRESİNE
Sunulmak Üzere
X ASLİYE CEZA MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA
Dosya No :
İSTİNAF KANUN YOLUNA BAŞVURAN
Sanık :
Müdafii :
ÖZÜ : X 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİ X karar tarihli kararın bozulma istemidir.
Tebliğ Tarihi :
OLAYIN ÖZETİ:
X tarihinde saat: 14.00 sıralarında X mah. X sokak üzerinde No:30/1 adreste balkon duvarında bulunan takım çantasının hırsızlanmasına ilişkin olay.
AÇIKLAMALAR :
1) Çağdaş muhakeme hukukunda sanık belli hakları ve yükümlülükleri olan ve muhakemenin gidişine etki edebilen bir muhakeme süjesidir. Bu ilke bir savunmanın yardımından faydalanmayı da içerir. Sanığa savunmasını yapacak imkân ve olanakların tanınması gerekir. İmkânları yoksa ücretsiz müdafii, delillere ulaşabilme ile lehine olan delillerin toplanmasında gereken işlemlerin yapılmasıdır.
A) Failin kollukta vermiş olduğu ifade hukuka uygun değildir, müdafii talebinin bulunup bulunmadığı sorulmamıştır ve psikolojik cebir altında ifadesi alınmıştır işbu kollukta verilmiş ifadenin de hakikati balkon duvarında veya balkonun içerisinde bulunan takım çantasının hırsızlanması değil balkonun önünde bulunan balkonla bir eklentisi olmayan duvardan alınmış bir çantadır. Verilen ifadelerde, balkonun duvarının üzerinden alındığı, balkonun içerisine girilerek alındığı sadece söylentilerde kalmaktadır bu somut bir delil oluşturamaz.
B) Sanığın ifadesinde yer alan, “ Eski bir takım çantasını elimi uzatarak aldım” ifadesini dikkate alınmamış aynı zamanda taşınır sahibininde ifadesinde “ikametimin balkon kapısında zorlama olmadığını ve içeri girilmediğini tespit ettim” beyanında bulunmuştur. Bu ifadeler doğrultusunda sanığın bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun oluşmadığı verilen ifadeler doğrultusunda anlaşılmaktadır. Eğer balkondan içeri girmiş olduğu tespit edilebilecek olsa zaten ayak izi, parmak izi araştırması yapılması ve elde edilen somut bir delil ile ceza nitelikli hâl alması gerekirdi hâlbuki failin savunmasında nitelikli bir hâl görülmemekte ve eldeki deliller sonucunda da balkonun içerisine girdiği kesin olarak saptanamamaktadır. Ağırlaştırıcı sebep olarak belirtilen “ Bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya” maddi gerçekle örtüşmemektedir , suçun işleniş biçimini farklı derecelerden değiştirilmesine ve buna kanıt olarak herhangi bir delilin yeterli olmaması(Balkonun içine girdiğine dair parmak izi veya ayak izleri saptamasının bulunmaması) ceza yargılamasında meram anlatma ilkesine aykırılığın sonucudur.
2) Sayın mahkemece, suçun vasıf ve mahiyeti yanlış belirlenmiş olup fail hakkında fahiş bir ceza tayin edilmiştir. TCK’nun 142/2-h maddesi gereğince nitelikli hırsızlık suçundan suçun vasıf ve mahiyeti tayin edilmiş olup, basit hırsızlık suçundan suçun vasfının tayin edilmesi gerekirken suç vasfında hataya düşülerek nitelikli halinden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
A) Ancak, meydana gelen olayda mağdurun beyanında da açıkça anlaşılacağı üzere çantanın balkonun duvarında olduğu, balkonun 1. Kat olması dolayısıyla muhafaza altına alınmış bir yerde bulunmadığı veya kilitlenmediği açıkça görülmektedir.Dolayısıyla fail hakkında TCK’ md 141 kapsamında “basit hırsızlık” suçundan hüküm kurulması gerekirken nitelikli halinden hüküm kurularak fazla ceza tayini ve usul ve yasaya aykırı olmuştur.
B) Gerek soruşturma gerekse Kovuşturma aşamasında belirtilen suç, Bina İçinde Muhafaza Altına Alınmış Olan Eşya Hakkında Hırsızlık olarak nitelikli hâl belirtilmiştir. Delillerin binanın içerisinde olmadığını hatta krokide belirtilen balkon noktasının yol tarafına baktığını ve en alt katta olduğunu balkon duvarından yere düşme ihtimalinin bulunması ve failin duvardan içeriye girdiğine dair hiçbir yeterli delil olmadığı ortadadır. Failin ifadesinde yer alan “Yolun kenarından duvarın üzerinden elimi uzatarak aldım” acaba balkon duvarından mı yoksa yolun üzerindeki duvardan mı olduğu konusu tartışmaya açık olacak ki bulunan bölgede balkon duvarından harici bir duvar daha vardır. Gerektiği kadar araştırılmadığı ortadadır.
3) Değeri az olan mal üzerinde hırsızlık
Kanunumuzda malların tasnifinde bile ayrıma gidilerek, genellikle üzerinde zilyetlik veya bir diğer görüşe göre mülkiyet kurulabilecek ekonomik bir değer taşıyabilecek eşyalar, hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir. Değeri az olan mal üzerinde hırsızlık yapılması hırsızlık suçunun cezasını hafifletici bir sebeptir.
5237 sayılı TCK md 145/1. Maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilcek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir. Şeklindedir.
TCK’nın 145. Maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK’nın 3. Maddesinde öngörüldüğü üzere işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında suçun işleniş şekli ve özellikleri de dikkate alınmalıdır.
A) Taşınır sahibininde ifadesinde “ İçinde ikinci el bir kaç tane tornavida ve pensenin bulunduğu siyah renkli takım çantası” denmektedir. Bir kaç tane tornavidanın sıfır değeri 3-5 lira kadardır ki ikinci el değeri ne kadar edebilir. Buradaki hafifletici bir sebebin göz ardı edildiği sanığın hafifletici sebepten de yararlanamadığını görmekteyiz. Kaldı ki kendisini zenginleştirme amacıda bulunmamaktadır değeri belli bir miktarın üzerinde olan taşınırlar için uygulanan hükümle bu hükümün arasında hiçbir fark gözetilmemiştir. Bu ihmalkârlıkta TCK’nın 145. Maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
B) Suçun işleniş şekli ise sadece söylentiden ibarettir. Fail takım çantasını uzanarak rahat bir şekilde aldığını bunun için bir çaba göstermediğini ifade etmektedir. Bu durumda belki taşınır sahibinin bilmeden balkonun üzerinde unutması veya onun oradan düşüp yerde olup alınması bir ihtimaldir. Bunun için yeterli delil araştırılması yapılmalıydı, belirtmeliyim ki burada verilmiş olan hüküm gencecik bir insanın hayatını 15-20 lira kadar değerinin olmadığı bir çantanın değiştirmesi vicdanen adaletin sağlanamadığının göstergesi olacaktır. Hatırlatmalıyım ki verilen hüküm 4 sene 2 aydır.
C) Failin, mevcut durumunda daha önceden hırsızlık ile ilgili bir olaya karışmadığı, şuan ise vatani görevini yeni bitirmiş, çalışarak ailesinin geçimini sağlamakta geleceği için ise bir takım birikimler yapmaktadır. Kendisinin sosyal hayatı dikkate alınarak verilen hükmün en azından alt sınırda tutulması beklenirken üst sınırdan verilmesi, verilen kararın özensizce ve failin ifadelerinin dikkate alınmayarak verildiğini açıkça göstermektedir.
4) Etkin Pişmanlık
A) “ Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
Taşınır sahibinin ifadesinde; “Ben olay nedeniyle şikayetçi değilim, maddi zararım yoktur, eşyalarım bana iade edilmiştir” diyerek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme durumu söz konusu olmuştur.
Rızaen iadede bulunmadığını gerekçe gösterilerek sanık hakkında şartları oluşmadığından TCK’nun 168 ve 35/1-2 maddelerinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmiştir fakat sanık ifadesinde, “maddi bir değeri olmadığı için hırsızlık yaptığımın farkında değilim, pişmanım.” İfadesininde dikkate alınmadığı her türlü zararı karşılama çabası içinde bulunacağı gözlerden ırak tutulmuştur. Şahısın bulunduğu yerden almış olduğu çantanın epey eski olması terk edilmiş mal olarak şahısta algı yaratmış olduğu , “Hırsızlık yaptığımın farkında değildim” ifadesindende anlaşılmaktadır.
5) KUSURLULUK
1) Suç kast ile işlenir, fakat gen kast yeterli değildir, özel kastında olması gerekmektedir. Özel kast hırsızlığı malvarlığına karşı öteki bazı suçlardan ayırmayı sağlayan zorunlu unsurdur. Kanun, özel kastı, “kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadı” hükmüyle ifade etmiştir. 765 sayılı Kanun özel kastı “faydalanmak için” biçiminde ifade etmiştir. Failin kusurlu olması için genel kastın varlığı yeterli değildir. Özel kast “kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadı” altında almış olmasıdır. Fail başkasına ait bir taşınırı bu niyetle almış olmazsa, alma fiili, başka bir suçu oluşturabilir, ama hırsızlık suçunu oluşturmaz.
A) Failin, tornavida çantasını ne amaçla bulunduğu yerden aldığı cevapsız kalmıştır, eski bir çantanın ve içinde bulunan iki üç tornavidanın kendisine bir yarar sağlayacağı düşünülemez bir tamirciden istese de bu tür aletlere rahatlıkla ulaşabilir. Fail terk edilmiş olarak bırakıldığı düşüncesi ve yarar sağlama amacı gütmeden eylemi gerçekleştirdiği kanısı, maddi gerçekliğe daha yakındır.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda ve Yerel Mahkeme dosyasında arz ve izah ettiğimiz ve re’sen dikkate alınacak gerçeklerle; X Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/221 Esas, 2018/565 karar ve 08/06/2018 karar tarihli kararının istinaf incelemesi neticesinde KALDIRILMASI ve yeniden yargılama yapılarak BERAATİME karar verilmesini, bilvekale saygılarımla arz ve talep ederim.
Avukat