TBK. m. 82 ‘de sebepsiz zenginleşme davası için, biri iki yıllık kısa, sübjektif ve nispi, diğeri de on yıllık uzun, objektif ve mutlak olmak üzere iki ayrı zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Bu süreler içinde dava açılmadığı takdirde sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak hakkı, eksik borç halini alır. Bundan sonra alacaklı bu davayı açtığı zaman, sebepsiz zenginleşenin zamanaşımı defi ile karşılaşabilir ve bu durumda dava zamanaşımı nedeniyle reddedilir.
İki Yıllık Zamanaşımı Süresi
İki yıllık süre, hak sahibi davacının zenginleşmeyi geri isteme hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Geri isteme hakkının olduğunun öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl içinde sebepsiz zenginleşme davası açılmadığı takdirde, bu hak (alacak) zamanaşımına uğrar.
Davacının geri isteme hakkının olduğunu öğrenebilmesi için zenginleşenin kimliğini, zenginleşmenin kendisine ait olduğunu ve nihayet haksız zenginleşmenin miktarını fiilen bilmesi gerekir. Bu şartlar davacı tarafından tahmini olarak değil, kesin olarak veya en azından dava açmasına imkan verecek ölçüde yeter derecede bilinmelidir. Hatta davacının zenginleşmeyi geri isteme hakkına sahip olduğunu da kesin olarak öğrenip bilmesi şartı aranmalıdır. Zira ancak bu suretle başka hukuk sistemlerinde öngörülmemiş olan iki yıllık sürenin davacı aleyhine olan bu hükmünü kısmen telafi etmek mümkün olabilir. Bu nedenle, davacının gerekli özeni göstermesi halinde geri isteme hakkının olduğunu öğrenme ihtimalinin bulunması yeterli değildir. Elbirliğiyle alacaklarda, alacaklıların tamamının bu şartları öğrenmesi gerekir.
İki yıllık süre niteliği itibariyle zamanaşımı süresi olduğundan, şartların mevcut olması halinde bunun durması ve kesilmesi mümkündür. Örneğin borçlunun alacaklının sebepsiz zenginleşmeden doğan alacağını tanıması halinde durum böyledir. Bu hususlarda ve iki yıllık sürenin hesaplanmasın da Türk Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin genel hükümleri uygulanır.
On Yıllık Zamanaşımı Süresi
TBK md 82′ de on yıllık süre, TBK. m. 146 ‘da kabul edilmiş bulunan alacak hakkıyla ilgili genel zamanaşımı süresine uygun olarak düzenlenmiştir. On yıllık süre mutlak bir zamanaşımı süresi olup, geri isteme hakkının doğduğu, yani sebepsiz zenginleşme alacağının muaccel olduğu zamanda işlemeye başlar. TBK. m. 149/I’ e göre zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak hakkı da, sebepsiz zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte muaccel olur ve bu andan itibaren işlemeye başlar (TBK. m. 117 /II) . Sebepsiz zenginleşmede on yıllık süre yönünden alacağın doğduğu tarih ile muaccel dolduğu tarih aynı zamana rastlar.
Burada sürenin işlemeye başlaması, davacının zenginleşmeyi geri isteme hakkını öğrenmesi gibi sübjektif bir şartın varlığına bağlı değildir. On yıllık sürenin başlangıç tarihi, zenginleştirici olayın çeşidine göre değişir. Kazandırmaya (edime) dayanan zenginleşmelerde, zenginleşme başından itibaren sebepsiz veya geçerli bir sebep olmadan meydana gelmiş ise, on yıllık süre, kazandırmanın (edimin) yapıldığı, dolayısıyla davalının zenginleştiği anda işlemeye başlar. Buna karşılık bu süre, gerçekleşmeyen bir sebebe dayanan zenginleşmelerde, sebebin gerçekleşmeyeceğinin kesin olarak anlaşıldığı, başlangıçta mevcut olmakla birlikte, sonra dan ortadan kalkan zenginleşmelerde ise, sebebin ortadan kalktığı andan itibaren işlemeye başlar.
Haksız fiilden veya zenginleşenin müdahalesinden doğan zenginleşmelerde ise bu sürenin başlangıç anı, zenginleşmeye sebep olan haksız fiil veya müdahalenin gerçekleştiği andır. Umulmayan olaya dayanan sebepsiz zenginleşmelerde de on yıllık süre, zenginleşmeye sebep olan üçüncü kişinin fiilinin veya dış olayın, örneğin bir tabiat olayının gerçekleştiği anda işlemeye başlar.
On yıllık sürenin başlangıç anı, sürekli (temadi eden) bir fiilden doğan sebepsiz zenginleşmelerde zenginleşmenin sona erdiği tarihtir. Örneğin zenginleşen, evine kaçak olarak bir başkasının elektrik enerjisini bağlamış ve uzun zaman bundan yararlanmışsa, on yıllık süre, bu durumun, yani kaçak elektrik bağlantısının sona erdiği anda işlemeye başlar. Buna karşılık zenginleştirici olay aralıklı sürelerle tekrarlanmaktaysa, zamanaşımı her tekrardan itibaren bağımız olarak işler. Burada her tekrar, bağımsız bir sebepsiz zenginleşmedir.
On yıllık süre mutlak ve azami süredir. Bu süre içinde öğrenme şartı gerçekleşirse, dava iki yıllık zamanaşımına tabi olur. Ancak, iki yıllık sürenin üst sınırı on yıllık süre ile sınırlıdır. Örneğin davacı on yılın dolmasına bir ay kala geri isteme hakkını öğrenmişse, davanın bir ay içinde açılması gerekir; süre on yılı aşamaz.
On yıllık süre niteliği itibariyle zamanaşımı süresi olduğundan, Türk Borçlar Kanununun sürenin hesaplanmasına, zamanaşımını durduran ve kesen sebeplerle zamanaşımının hüküm ve sonuçlarına ilişkin genel hükümleri burada da uygulanır. Dolayısıyla, zamanaşımını kesen sebeplerden birinin mevcut olması halinde bu süre kesilir ve on yıllık yeni bir süre işlemeye başlar. Örneğin davalının borcu tanıması veya alacaklının alacağını dava etmesi veya icraya başvurması hallerinde durum böyledir.
TBK. m. 82, TBK. m. 72/I’ de olduğu gibi, sebepsiz zenginleşmeyi doğuran olayın ceza kanunlarına göre cezayı gerektiren (suç teşkil eden) bir fiil olması ve daha uzun bir ceza zamanaşımına tabi tutulması halinde, bu uzun sürenin sebepsiz zenginleşme davasına uygulanması hususunda her hangi bir hükmü içermemektedir: Kanundaki bu sessizlik karşısında doktrinde iki görüş belirmiştir. Bir görüşe göre haksız fiil hakkında düzenlenmiş bulunan TBK. m. 72/I’ deki daha uzun ceza zamanaşımı süresi kıyas yoluyla sebepsiz zenginleşmeye de uygulanmalıdır. Hukuk politikasına ilişkin düşünceler farklı bir düzenlemeyi yasaklar. Ceza kanunlarına göre mahkum edilen zenginleşenin, aldığını geri vermeye mahkum edilmemesi bir çelişkidir, hukuken açıklanamaz. Buna karşılık diğer bir görüşe göre, iki kurum arasında ve özellikle dava haklarının doğması yönünden haksız fiil ile sebepsiz zenginleşme arasında önemli bir fark vardır. Bu nedenle TBK. m. 72/I’ deki hüküm, sebepsiz zenginleşmeye uygulanamaz.