Nişanlılık Hediyelerinin İadesi(Geri Verilmesi) TMK md 122
Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.
Hediyelerin geri verilmesi davasında gerekirse bilirkişi incelemesi yapılmalıdır.
“Davacı-karşı davalı; davalı tarafın neden göstermeksizin nişanı bozduğunu, davalı-karşı davacıya nişanda taktığı 22 ayar 8 adet kalın bilezik, yüzük, küpe, kolyeden oluşan 14 ayar set, 1 tane çerçeveli yanm altın, 1 adet kaplama kol saati, 1 adet Samsung marka cep telefonunun aynen iadesine karar verilmesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 15.000,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı- karşı davacı; kolunda takılı olan 8 adet bileziği poşete koyup alıp götürdüğünü, bilezik haricindeki takıları da müvekkilinin davacı-karşı davalının amcasına teslim ettiğini, davacı-karşı davalının müvekkiline cinsel tacizde bulunduğunu, ters ilişkide bulunmayı teklif ettiğini, tokat attığını belirterek, asıl davanın reddi ile 50.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; asıl davanın kısmen kabulü ile 8 adet 22 ayar bilezik bedeli olan 12.666,00 TL ve 1 adet yarımlık çerçeveli altın bedeli olan 710,00 TL olmak üzere toplam 13.376,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ve karşı davanın ise reddine karar verilmiş, hüküm davalı- karşı davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı- karşı davacı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Asıl dava; nişan bozulması nedeniyle, nişanda takıldığı iddia olunan ziynetlerin davalı-karşı davacı taraftan aynen, bunun mümkün olmaması nakden tahsili istemine ilişkindir. Karşı dava ise; nişan bozulması nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Kural olarak nişan, evlenme dışında bir nedenden dolayı sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. (TMK m. 122) Hediyelerin geri istenebilmesi için alışılmışın dışında hediyelerden olması gerekir. Alışılmış (mutad) hediyelerden kasıt; giymekle, kullanmakla eskiyen ve tüketilen eşyalardır. Giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyalann iadesine karar verilemez. Nişan dolayısıyla verilen hediye, olağan bir hediye ise geri istenemez. Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle nişanın bozulması nedeniyle nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları ziynet eşyaları verenler tarafından geri istenebilir. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delille de ispat edilebilir. TMK’nm 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığım kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davalı- davacı tanığı Müjgan Köydedurmaz; “… biz Fatma ile sadece ikimiz pazara gidiyorduk. Fatma’ya nişanlısı telefonla aradı acil görüşmemiz gerekiyor dedi. Pazarın oradaki otobüs durağında beklemeye başladık. Otobüsle geldi, babam bilezikleri acil istiyor, bileziklere ayar yaptıracak dedi. Bilezikler Fatma’nın kolunda bandaj altmda idi. Siyah bir kumaşın içinde kolunda takılıydı. Fatma bilezikleri kolundan çıkarttı ve Yücel yanında getirdiği siyah poşete bilezikleri koydu. Acele işim var, babamla görüşeceğim haftaya da bilezikleri
getiririm diyerek gitti. Abla bileziklerim geri gelmedi diyerek gözyaşı döktü, bende gülüm zamanla gelir diyerek onu teselli ettim…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Tanık beyanına göre, mahkemece bu yönde araştırma ve inceleme yapılarak toplanacak tüm deliller doğrultusunda hasıl olacak sonuca göre bir karar vermesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca mahkemece, uzman olmayan bilirkişinin raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi isabetli değildir Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular dikkate alınarak inceleme yapılması, alanında uzman bilirkişiden yeniden rapor alınmak suretiyle ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçelerle karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus hükmün bozulması gerekmiştir.” (Y3HD, 16.03.2017, E. 2015/16810, K. 2017/3203)
Nişan hediyelerinin aynen ya da bedelinin iadesi istemine ilişkin davada açıklık bulunmayan hallerde hakim davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde dava dilekçesinin açıklanmasını ilgili taraftan her zaman isteyebilir.
“Temyize konu uyuşmazlık; nişan hediyelerinin aynen ya da bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Eldeki davada davacı, nişan merasimi nedeniyle davalıya hediye edilen ziynet eşyaları ile giyim ve makyaj malzemesi niteliğindeki diğer bir takım eşyaların, nişanın bozulması nedeniyle aynen iadesini, olmadığı taktirde bedellerinin davalıdan tahsilini istemiştir. Dava dilekçesinde tüm eşyaların bedeli için harca esas değer olarak 750,00 TL gösterilmiş, yapılan bilirkişi incelemesinde, ziynet eşyalarının bedeli 2.568,00 TL olarak belirlenmesi üzerine dava değeri bu bedele ıslah edilmiş ve mahkemece ıslah edilen bu bedel (2.568,00 TL) üzerinden ziynet eşyası istemi ile ilgili hüküm kurulmuştur. Talep edilen diğer eşyalarının değerleri ise dosya kapsamında tespit edilmemiştir. Oysa yukarıda da açıklandığı üzere, davacının dava dilekçesinde harçlandırdığı 750,00 TL’lik bedel içerisinde yalmzca ziynet eşyası talebi bulunmamakta olup, bunun yanında giyim ve makyaj malzemesi niteliğinde olan eşya bedelleri de yer almaktadır. O halde mahkemece, dava dilekçesindeki talebin ne kadarlık kısmının ziynet eşyası, ne kadarlık kısmının diğer eşyalara ilişkin olduğu konusunda, dava dilekçesi incelenmek ve gerekirse davacı tarafa talebi açıklatılmak suretiyle, talep edilen ziynet ve diğer eşyaların bedelleri belirlendikten sonra, ıslah edilen bedel de göz önüne alınarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” (Y3HD, 11.12.2017, E. 2016/6315, K. 2017/17405)
İade edilecek eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri, gram ağırlığı gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerekir.
“Bir hükmün neleri içermesi gerektiği HMK’nın 297.maddesinde tek tek sayılarak ayrıntılı biçimde gösterilmiştir. Buna göre, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklann, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu şekilde dava sonunda mahkemenin kimin lehine, kimin aleyhine karar verdiği, davacının talebinin ne kadarının kabul edildiği, davalının neye göre mahkum edildiği tereddütsüz şekilde anlaşılmalıdır. Biçim koşullarının getiriliş amacı, hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamaktır. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır ve dava içinden yeni davaların doğmasına neden olur. İİK’nun 24/4.maddesi gereğince; aynen iadeye karar verilmesi halinde iade edilecek eşyaların cinsi, niteliği, özellikleri, gram ağırlığı vb. gibi özelliklerinin ayrıntılı belirtilmesi gerekir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler gereğince ziynet eşyalarının aynen iadesine karar verilmişse, hüküm fıkrası açık olmalı, duraksama yaratmamalı, hükümde aynen iadesine karar verilen ziynetlerin gram ve ayarlan açık olarak yazılmalı, her bir ziynet eşyasının değeri ayn ayn gösterilmelidir. O halde, mahkemece yukanda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, hüküm altına alınan ziynet eşyalarının cins, nitelik, miktar ve değerlerinin hükümde ayn ayn gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakkın infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekirken, karar verilen ziynet eşyalarının değerleri ayrı ayn yazılmayarak infazda tereddüt yaratacak nitelikte HMK’nın 297. maddesine aykm hüküm tesisi doğru görülmemiştir.” (Y3HD, 30.11.2017, E. 2016/5784, K. 2017/16806 )
Ana-babanın ya da onlar gibi davrananların nişanlı adına taktıkları takılar, davacı nişanlı tarafından takılmış sayılır.
“Davacı-karşı davalı, asıl dava dilekçesinde; davalı ile 2013 yılı Ekim ayında nişanlandıklarını ve yaklaşık 7 ay nişanlı kaldıklarını, nişanlanma nedeniyle davalıya yöresel mutad çeşitli hediyeler ile bunların yanında değerleri çok yüksek ziynet eşyalarının Hediye edildiğini, ne var ki davalı tarafın evliliğin gerçekleşmesi için bir ev ve bir dükkan verilmesi şart koştuklarını, kendisinin bu talebi karşılayacak durumda olmadığının bildirilmesi üzerine de davalının nişanı bozduğunu, bunun üzerine davalı tarafın ziynet eşyaları dışındaki diğer hediyeleri iade etmesine karşın ziynet eşyalarını iade etmediğini belirterek, nişan nedeniyle davalıya verilen toplam 453 gr 22 ayar ziynet eşyası ile 1 kelep inci ve 22 ayar altın klipsinin davalıdan aynen, olmadığı takdirde bedeli olan 37.500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı-karşı davalı, birleşen (2015/89 esas sayılı) dava dilekçesinde; nişanın davalı tarafından bozulmuş olması nedeniyle kişilik haklarının zarara uğradığını belirterek, uğradığı manevi zararın tazmini için 15.000 T tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı-karşı davacı, cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı ile görücü usulü ile tanışıp nişanlandıklarını, davacının ilk zamanlar, evlendiklerinde аул bir konutta yaşayacakların vaat ettiği halde daha sonraları ailesi ile aynı konutta yaşayacaklarım söylediğini, kendisinin bu durumu kabul etmemesi üzerine davacının nişam bozduğunu, bunun üzerine, nişanlanma sürecinde hediye edilen eşyaların davacının ailesi tarafından teslim alındığını, ziynet eşyalarının ise bir süre sonra babası Kasım Boztaş vasıtasıyla davacının abisi olan Gökhan Kanal’a teslim edildiğini, nişan bozulmasından sonra kendisinin psikolojik olarak zor günler geçirdiğini, toplumda nişanı atılan kız olarak yaftalandığım ve kişilik haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek, asıl davanın reddini, karşı dava yönünden ise 15.000,00 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan tahsilini dilemiştir.
Mahkemece, asıl dava yönünden, davalı-karşı davacı tanıklarının dava konusu hediyelerin iade edildiğine ilişkin beyanları ve davalı-karşı davacının yemin eda etmesi gerekçesiyle ispatlanmadığından; birleşen ve karşı davanın ise, nişanın bozulmasında tarafların eşit kusurlu olduğu, nişanın bozulması nedeniyle olağandan fazla bir zararının doğmadığı, kişilik haklarının saldırıya uğramadığı gerekçesiyle ispatlanmadığından reddine karar verilmiş; hükmün, davacı-birleşen davacı-karşı davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 25.05.2016 tarih, 2015/13654 E., 2016/8150 K. Sayılı ilamı ile; “…Mah- kemece; “asıl dava, hediyelerin davalı tarafından davacının kardeşine iade edildiği ve davalı- karşı davacının iadeye ilişkin yemin ettiği…” gerekçesi ile reddedilmiştir. Oysa mahkemece; “TMK.’nun 122/1.maddesinde ‘Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir.’ şeklinde düzenlendiği, bu itibarla nişan hediyelerinin ancak verenler tarafından geri istenebileceği, davacı – karşı davalı tanığı anne İnayet Kanal’ m ‘…Ben nişanda 1 adet set takımı, 6 adet şam bilezik, 2 adet lazer, 1 adet Erzurum burması (150 gr), 1 adet inci takımı taktım. Altın olarak toplam bunları taktık…’ şeklindeki beyanıyla, dava konusu hediyelerin tamamının kendisi (tanık) tarafından davalı – karşı davacı tarafa verildiğini beyan ettiğinden, davacı- karşı davalının hediyelerin iadesini isteyemeyeceği” gerekçeleri ile asıl davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiştir” gerekçesiyle, hükmün gerekçesi değiştirilerek onanmasın karar verilmiş, davacı-birleşen davacı-karşı davalı taraf süresi içinde kararın düzeltilme isteminde bulunmuştur. Karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan incelemede; Temyize konu uyuşmazlık, asıl dava yönünden nişan hediyelerinin iadesi istemine ilişkindir. TMK’nun 122.maddesi; “Nişanlılık evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların, diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir” hükmüne amirdir. Davacı taraf, nişanda davalı-karşı davacıya hediye edilen ziynet eşyalarının, nişamn bozulması sebebiyle iadesi isteminde bulunmuş, mahkemece, altınların davalı-karşı davacı tarafça davacı- karşı davalıya iade edilmiş olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, Dairemizin 25.05.2016 tarih, 2015/13654 E., 2016/8150 K. Sayılı ilamı ile, ziynet eşyalarının davacı tarafça değil davacımn annesi tarafından takılmış olduğundan, bu altınların iadesinin davacı tarafça istemeyeceği gerekçesiyle davanın reddi gerektiği açıklanmıştır. Oysa, nişan törenlerinde takılan takıların bizzat davacı nişanlı tarafından takılması zorunluluğu bulunmamaktadır. Ana-babanın ya da onlar gibi davrananların nişanlı adına taktıkları takılar, davacı nişanb tarafından takılmış saydır ve nişanın bozulması durumunda da bizzat talep edilebilir. Örf ve adete göre, nişan törenlerinde, takıların, nişanlıların birbirine bizzat takmalarından çok, genelde bir aile büyüğü veya ana-baba veya kardeşlerden biri tarafından takıldığı bir gerçekliktir. O halde, davacı adına hareket eden ana-baba veya kardeşleri tarafından takılan takıların davacı nişanlı adına takılmış olduğu ve onun tarafmdan iadesinin istenebileceğinin kabulü gerektiği açıktır. Bu itibarla, Dairemizin 25.05.2016 tarih, 2015/13654 E., 2016/8150 K. Sayılı bozma kararındaki değerlendirmenin hataya dayandığı sonucuna varıldığından; HUMK’nun 440. maddesi gereğince davacı-karşı davalı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 25.05.2016 tarih, 2015/13654 E., 2016/8150 K. Sayılı gerekçe değiştirilerek onama ilamının kaldırılarak, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre usul ve yasaya uygun Erzurum 2. Aile Mahkemesinin 17.06.2015 günlü 2015/6 E. 2015/501 sayılı kararının onanmasına,” (Y3HD, 29.05.2017, E. 2016/16963, K. 2017/8244)
Cevap dilekçesi ile talep konusu ziynet eşyalarını iadeye hazır olunduğu beyan edilmişse tarife hükümlerine göre belirlenecek nispi vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekir.
“Davacı-karşı davalı vekili dilekçesinde; davacı Emrah ile davalı Kevser’in nişanlarının, davalıdan kaynaklanan anlaşmazlıklar nedeni ile müvekkili tarafından haklı olarak bozulduğunu fakat nişan töreni için davacıya takılan ziynetlerin müvekkiline iade edilmediğini belirterek, 6 adet 20 gram bilezik, 1 adet 5 li çerçeve altın, 3 adet yüzük, alyans, tektaşlı yüzük, 1 adet zincirli çerçeveli altın kolye, 1 adet saat, 1 adet küpe, 1 isimlik altından ibaret ziynet eşyalarının aynen iadesini ya da bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin yasal faizi ile davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; davacı tarafça talep edilen altınları iadeye hazır olduklarını, taraflar arasındaki nişanının davacı ve ailesinin kusurlu davranışları nedeni ile bozulduğunu, nişan süresi boyunca davacı ve ailesinin müvekkilini sürekli aşağıladığını, müvekkiline evin hizmetçisi muamelesi yaptıklarını nihayetinde davacının davalı müvekkiline cinsel saldırıda bulunduğunu ve müvekkilinin karşı çıkması üzerine fiziksel şiddet uyguladığını belirterek, talep edilen altınların tevdi yeri belirlenerek iadesine ve 20.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacı- karşı davalının ziynet eşyası talebinin kabulü ile 13.250,00 TL değerinde eşyanın aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline, davalı -karşı davacının manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 2-7.500,00 TL manevi tazminatın davacıdan alınarak davalı-karşı davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı -karşı davalı vekilinin tüm, davalı-karşı davacı vekilinin ise sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak; karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 2014 yılı Avukatlık
Asgari Ücret Tarifesi 10. maddesi “Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alman miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez. Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur. Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir. ” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre mahkemece, karşı davada kabul edilen 7.500 TL manevi tazminat yönünden tarife hükümlerine göre davalı-karşı davacı lehine 1.500, TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken düşük miktarda vekalet ücretine karar verilmiş olması isabetli değildir. Bununla birlikte, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 2014 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 6. maddesinde ise; “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yansına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur.” düzenlemesi getirilmiştir. Somut olayda mahkemece, davalı-karşı davacının ön inceleme duruşmasından önce cevap dilekçesi ile talep konusu ziynet eşyalarının kendisinde bulunduğunu ve iadeye hazır olduğunu kabul ve beyan etmiş olduğu gözetilerek, tarife hükümlerine göre belirlenecek nispi vekalet ücretinin yarsına hükmedilmesi gerekirken tamamına hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir. Ancak bu belirtilen hususların düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hüküm fıkrasının karşı dava yönünden başlıklı kısmının a) bendinde yazılı “…900,00 TL…” ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine “… 1.500 TL” ifadesinin yazılması suretiyle hükmün düzeltilmesine, yine hüküm fıkrasının asıl dava yönünden başlıklı kısmının a) bendinde yer alan “…1.590 TL …” ifadesinin hükümden çıkarılarak yerine “…795,00 TL…” ifadesinin yazılması sureti ile suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına, 09.02.2016 tarihinden oybirliği ile karar verildi.” (Y3HD, 09.02.2016, E. 2015/3188, K. 2016/1306)
Hediyelerin geri verilmesi davasında tanığın beyanına itibar edilmemişse itibar edilmeme sebebi gerekçede tartışılmalıdır.
“Davacı, dava dilekçesinde; 2010 yılı 8. ayında davalı ile tanışıp, kısa süre sonra nişanlandıklarını; davalının, zamanla kendisine soğuk davrandığını, yaptıkları görüşmede davacıyı istemediğini, ailesinin kendisini nişanladığını, evliliğin olmayacağını söylediğini; davalıya, davacı tarafından nişanda, 3 adet kaim bilezik, 1 adet yarım metre zincir, 2 adet yüzük, 1 adet küpe, 1.000 Euro para ile davacının annesi tarafından 1 adet bilezik, 1 adet cumhuriyet, ladet yarım, 1 adet çeyrek altın takıldığını; ayrıca, davacının, davalıya, 300 Euro elden, 7.696 Euro ise banka aracılığıyla para gönderdiğini ileri sürerek; davacı ve annesi tarafından takılan altınların ve 8996 Euro paranın öncelikle aynen, aynen ifasının mümkün olmaması halinde, fazlası saklı kalmak kaydıyla bedeli olan 20.000TL’nin reeskont faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının, hiç evlenmemiş gibi kendisini tanıttığını, nişandan sonra 2 kez evlenip boşandığını, 1 çocuğunun olduğunu öğrendiğini; nişanın bozulmasına davacının kusurlu davranışının neden olduğunu; nişan hediyelerinin iade edildiğini; davacının, yalnızca 1.200Euro para gönderdiğini, bu paranın da Almanya ülkesine gidebilmek için Almanca kurs ücreti için olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; davalının, davacının evlenip boşandığını nişandan önce bildiğini, nişanın bozulmasında kusurlu olduğunu; davacı tarafından 6.996 Euro paranın davalıya gönderildiğinin dekontlarla sabit olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 2 adet, 22 ayar, 16 gram çöp bilezik ile 1 adet tektaş 22 ayar 4 gram yüzüğün aynen, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 2.035TL ile 6.996,00 Euro’nun dava tarihindeki değeri olan 17.909,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; nişanın bozulması nedeniyle, nişan hediyelerinin aynen, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsiline ilişkindir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir. Ancak, Nişan, evlenme dışında bir nedenden dolayı sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki he- diyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. (TMK. m. 122) Nişanlılık dolayısıyla verilen hediye, olağan bir hediye ise geri istenemez. Hediyelerin geri istenebilmesi için alışılmışın dışında hediyelerden olması gerekir. Alışılmış (mutad) hediyelerden kasıt; giymekle, kullanmakla eskiyen ve tüketilen eşyalardır. Kural olarak giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyaların iadesine karar verilemez. Nişamn bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz. Diğer taraftan hediyelerin iadesi yönünde hüküm kurulabilmesi için eşyanın davalıya hediye edildiğinin ve nişanın bozulmasından sonra iade edilmediğinin ispatlanması gerekir. Zira; TMK’nm 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yaranna haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delil ile ispat edilebilir. Nişan nedeniyle kendisine verildiğini kabul ettiği hediyelerin iade edildiğini ileri süren davalı, bunu kanıtlamalıdır. Ancak, davalının verildiğini kabul etmediği hediyelerin verildiğini ispat yükü de kuşkusuz davacıdadır. Somut olayda; davalı, davacı tarafından kendisine nişan töreninde hediye edilen ziynetleri iade ettiğini iddia etmiş, dinlenen davalı tanığı Gül Karabağ ise, 1 çift bilezik ile 2 adet yüzüğün, davalı ile birlikte, davacı tarafa iade edildiğini beyan etmiştir.
Asıl olan tanığın doğru söylediğidir. Mahkemece, bu tanığın beyanına itibar edilmeyerek hüküm tesis edilmiş, itibar edilmeme sebebi gerekçede tartışılmamıştır. O halde; mahkemece, davalı tanığı Gül Karabağ’ın 1 çift bilezik ve 2 adet yüzüğün davacı tarafa iade edildiği beyanı ile dosyadaki diğer bilgi ve belgeler tartışılarak sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken; bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (Y3HD, 27.01.2016, E. 2015/2934, K. 2016/837)
Başlık parası olarak verilen miktar çeyiz parası olarak değerlendirilemez. Başlık parası geri istenemez.
“Kural olarak kişinin davranış özgürlüğü, hukuk ve genel ahlak kuralları ile sınırlıdır. Daha açık bir deyimle, Türk Hukukunun başlangıç noktası olan sözleşme özgürlüğü ancak bu sınırlar içinde kalabildiği ölçüde geçerlik kazanır. Sözleşme özgürlüğünün hukuka aykırı olarak aşılması veya etkilenmesinin müeyyidesi BK.nun 19 ve 20. (TBK 26 ve 27.md.) maddelerinde gösterilmiş ve böyle bir bağıtm hükümsüz olduğu kabul edilmiştir. Kişinin dilediği kimse ile evlenmesi, yasanın öngördüğü sınırlar içinde temel hak ve hürriyetinin bir gereğidir. Normal ve iyi bir ortamda kızın dilediği erkekle evlenmesi, yasaların ona sağladığı temel haklardan olduğu kadar, onun evlilik yapmasına rıza göstermek de baba ve ananın görevidir.
Nişan ya da evliliklerde kayınpederin gelinine takı takması ya da para veya hediye vermesi yerel gelenek ve göreneklere uygun ise de; kızın babasının evlenmeye razı olmasının karşılığı olarak (başlık) adı altında mal veya para alması yukarıda açıklanan ölçütlere göre hukuka ve genel ahlak kurallarına aykırıdır. Borçlar Kanununun 65. maddesinde (TBK’nun 81.md.) haksız veya ahlaka aykın bir amaç için verilen şeyin istirdat edilemeyeceği düzenlenmiştir. Somut olaya gelince; davalı -birleşen davacının cevap dilekçesi, karşı dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarında davaya konu edilen 5.000 TL’yi davacı-karşı davalının ailesine başlık parası olarak verdiğini ikrar ettiği de dikkate alındığında ,söz konusu bu miktarın mahkemece “çeyiz parası” olarak değerlendirilerek bu miktarın da hüküm altına alınması doğru görülmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle asıl davada davacı-karşı davalı yönünden kişilik haklarının zarara uğradığı usulünce ispat edilemediğinden manevi tazminat isteminin reddi gerektiği; karşı davada ise davalı-karşı davacı yönünden başlık parası olarak davacı-karşı davalının ailesine verildiği sabit olan 5.000 TL’nin iadesine hükmedilemeyeceği gözetilerek hüküm tesisi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” (Y3HD, 24.05.2016, E. 2015/13389, K. 2016/7993)
Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz.
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalılardan Bircan’ın 2009 yılında nişanlanıp, yaklaşık bir yıl nişanlı kaldıklarını, davalılardan kaynaklanan nedenlerle nişanm 30.12.2010 tarihinde bozulduğunu, davalıların, nişan nedeniyle hediye edilen altınları, nişanın bozulmasından sonra müvekkiline iade etmediklerini belirterek; fazlaya ilişkin haklan saklı tutup; nişanda takılan 6 adet bilezik, 1 adet söz bileziği, 1 takı setinin davalı taraftan aynen tahsilini, aynen iadenin mümkün olmaması halinde değerleri toplamı olan 16.000,00 TL’nin ve davalı tarafa ödünç olarak verilmiş olan 500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların 26.12.2008 tarihinde sözlendiklerini, davacının annesinin, borçlarının bulunduğunu, takıları düğünde takacaklannı söyleyerek sözde Bircan’a yalnızca söz yüzüğü taktığını, sözden 3 ay sonra Bircan’ın ablasının düğününün olduğunu, Bircan’ın annesinin çevreye karşı mahçup olmamak için bir yakınından ödünç olarak aldığı 6 adet bilezik, kolye, küpe ve yüzüğü kızı Bircan’a taktığını, tarafların 17.10.2009 tarihinde nişanlandıklarını, nişanda Bircan’a sahte 6 bilezik, kolye ve küpe takıldığını, takıların sahte olduğu hususunun müvekkillerinin bilgisi dahilinde olduğunu, gerçek takıların düğünde takılacağına olan inançla, müvekkillerinin, davacı tarafın nişanda sahte takı takmasını sorun etmediklerini savunarak, davacının ziynetlerin iadesine ilişkin isteminin reddine karar verilmesini dilemiş, diğer taraftan, davacının, müvekkillerine ödünç para verdiğine ilişkin iddiasının asılsız olduğunu, nişanı davacının bozduğunu, nişanın bozulmasından 8 ay sonra eldeki davanın açılmasının, kötüniyetin bir göstergesi olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, tarih, 2011/241 E; 2013/10 sayılı ilamla, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizin, 27.03.2013 tarih, 2013/4355 Esas, 2013/5183 Karar sayılı ilamıyla, nişan hediyelerinin iadesine ilişkin olan davanın, Aile Mahkemesinde, Aile Mahkemesi olmayan yerlerde de Aile Mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği düşünülerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esası hakkında hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulmuş, Aile Mahkemesi sıfatıyla yargılamaya devam edilmiş; davacının, alacağını miktar itibariyle HMK’nın 200. maddesi gereğince yazılı delille ispat etmesi gerektiği, davacının iddiasını ispatlayamadığı, davacıya, davalı tarafa yemin teklif etme hakkının da hatırlatıldığı, davacının yemin teklif etmeyeceğini beyan ettiği, davacının altın alacağını dosya kapsamındaki delillerle ispat edemediği, 500,00 TL borç para verdiği hususundaki tanık beyanlarının da birbiriyle çeliştiği gerekçesiyle, her iki talep yönünden de davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Davacı vekilinin kabul gören temyiz itirazına gelince; Dava; nişan bozulması nedeniyle, nişanda takıldığı iddia olunan ziynetlerin, davalı taraftan aynen, bunun mümkün olmaması nakden tahsili istemine ilişkindir. Kural olarak nişan, evlenme dışında bir nedenden dolayı sona ererse, nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları alışılmışın dışındaki hediyeler, verenler tarafından geri istenebilir. Hediye aynen veya mislen geri verilemiyorsa, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. (TMK m. 122)
Hediyelerin geri istenebilmesi için alışılmışın dışında hediyelerden olması gerekir. Alışılmış (mutad) hediyelerden kasıt; giymekle, kullanmakla eskiyen ve tüketilen eşyalardır. Giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyaların iadesine karar verilemez. Nişan dolayısıyla verilen hediye, olağan bir hediye ise geri istenemez. Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre; nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın, takı ve ziynet eşyaları mutad dışı hediye olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle nişanın bozulması nedeniyle nişanlıların birbirlerine veya ana ve babanın ya da onlar gibi davrananların diğer nişanlıya vermiş oldukları ziynet eşyaları verenler tarafından geri istenebilir. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delille de ispat edilebilir. Diğer taraftan, TMK’nın 6. madde s i hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde; davacının, nişanın bozulması nedeniyle, nişanda hediye ettiği altınların iadesini talep ettiği, davalı tarafın, takılan altınların sahte olduğunu savunduğu görülmüştür. Bu bağlamda; nişanda takılan altınların sahte olduğunu, bunu iddia eden davalı taraf ispatla yükümlüdür. Hal böyle olunca mahkemece, yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular dikkate alınarak inceleme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu ispat yükü ters çevrilerek, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus hükmün bozulması gerekmiştir. (Y3HD, 14.05.2015, E. 2015/3347, K. 2015/8639)
Nişan yüzüğü mutad hediye kapsamındadır.
Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Esra ile 28/01/2012 tarihinde nişanlandıklarını, ilerleyen süreçte yaşanan anlaşmazlıklar yüzünden nişanın bozulduğunu; nişanlısı olan Esra’ya 11 adet 22 ayar, 13.500,00 TL değerinde bilezik, yine 22 ayar 1.600,00 TL değerinde bileklik, 900,00 TL değerinde 2 adet yüzük ve 1 adet 4.200,00 TL değerinde set takımı taktığını, müvekkilinin bu takıları nişanlısına ve nişanlısının annesi olan diğer davalı Emine’ye teslim ettiğini, davalının müvekkilini telefonla arayarak nişanı bozduğunu, müvekkilini istemediğini söylediğini, nişanda takılan eşyaları da vermeyeceğini söylediğini bu nedenlerle cins ve adedi belirtilen hediyelerin aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan TL’nin davalılardan alınarak müvekkiline verilmesine karar verilmesini ta- lep ve dava etmiştir.
Davalılar-karşı davacılar vekili cevap dilekçesinde; müvekkili Emin’enin diğer davalı Esra’nın annesi olduğunu, dolayısıyla Emine’ye açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesini gerektiğini; müvekkili aleyhine açılmış olan nişan eşyasının iadesi davasını da kabul etmediklerini, müvekkili ile davacının 28/01/2012 tarihinde büyük bir törenle nişanlandıklarını, bu nişanın davacı Naim’in kusuru nedeniyle bozulduğunu, nişan nedeniyle müvekkilinin 25.000,00 TL masrafının olduğunu, müvekkilinin nişanın bozulmasından dolayı çok derin üzüntü yaşadığını, depresyona girdiğini, bu nedenlerle karşı davalarının kabulüne, asıl davanın reddine, müvekkili lehine 3.000,00 TL maddi, 20.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili ilerleyen yargılama sürecinde maddi tazminat istemini 3.500,00 TL üzerinden ıslah etmiştir. Mahkemece asıl davanın kabulü; karşı davanın kısmen kabulü ile; 3.000,00 TL maddi tazminatın davacı-karşı davalıdan alınarak, davalı-karşı davacılara verilmesine, 500,00 TL maddi tazminatın ıslah tarihi olan 17/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine, 7.500,00 TL manevi tazminatın davacı-karşı davalıdan alınarak davalı-karşı davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı (karşı davalı) vekili tarafından temyiz edilmiştir. Asıl dava, nişan bozulması nedeni ile ziynet ve nişan hediyelerinin aynen ya da bedelinin tahsili, karşı dava nişanın bozulmasından doğan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Yerel mahkemece yapılan yargılama neticesinde asıl davanın kabulü karşı davanın kısmen kabulüne hükmolunmuş; sözkonusu karar davacı (karşı davalı vekilince) temyiz olunmuştur. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin (karşı davalı) sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
1-) 4721 sayılı TMK.nun 121.maddesine göre, nişanın bozulması yönünden, kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir. Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır. Bir nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır.
Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Ne var ki, davacı nişanın bozulması nedeniyle, fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir. Somut olayda, davacının nişanın bozulması nedeniyle fahiş bir zarara uğradığını ispatlayamadığı nazara alınarak tazminat isteminin reddi gerekirken davanın kısmen kabulü kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmiştir.
2-) Nişanın bozulmasından doğan maddi ve manevi tazminat davasında (karşı davada) davalı (karşı davacı) lehine 600 TL değerindeki nişan yüzüğü bedelide dahil toplamda 3500 TL’nin davacıya iadesine karar verilmiştir. TMK.nun 122.maddesine göre, nişanlılık evlenme dışında bir nedenden dolayı sona ererse, nişanlıların birbirlerine vermiş oldukları, mutad (alışılmışın) dışındaki hediyeler geri istenebilir. Nişanın bozulması nedeniyle mutad dışı hediyelerin geri alınmasına ilişkin davalarda kusur aranmaz. Nişanın bozulması halinde alışılmışın dışındaki hediyeler aynen, mevcut değilse mislen geri verilir veya karşılığı sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri istenir. Alışılmış mutad hediyelerden kasıt; giyilmekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyalardır. Hediyelerin verildiği ve iade edilmediği hususu her türlü delil ile ispat edilebilir. Nişan hediyelerinin mutad sayılabilmesi, yöresel örf ve adete göre verilen hediyelerden olması yanında maddi değerinin de günün koşullarına göre fazla olmayan hediyelerden olmasına bağlıdır ve bu da daha çok tarafların mali ve sosyal durumları ile ölçülmelidir. Yerleşik Yargıtay uygulamalarına göre; nişan yüzüğü dışında kalan tüm altın ve ziynet eşyası mutad hediye kapsamında olmayıp, iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda istikrar arzeden Yargıtay içti- hatlarına göre nişan yüzüğü mutad hediye kapsamındadır. O halde mahkemece; açıklanan ilkeler gereğince inceleme yapılarak mutad hediye 600 TL değerindeki nişan yüzüğü yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, bu kalem gider yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Y3HD, 28.01.2015, E. 2014/13254, K. 2015/1563)
Nişan hediyelerinin geri verilmesine ilişkin davaların bağımsız aile mahkemesi bulunan yerlerde aile mahkemesinde görülmesi gerekir. (Y3HD, 19.03.2015, E. 2014/11651, K. 2015/4434)
Giymekle, kullanılmakla eskiyen ve tüketilen eşyaların iadesine karar verilemez. (Y3HD, 26.05.2015, E. 2014/16315, K. 2015/9516)
Nişanlının taktığı bileziklerin yeni yapılacak bileziklerle aynı olması için iade edilmesi ve yaklaşık 11 ay süren nişanhlıkta davalıya takılmaması hayatın olağan akışına uygun değildir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile 12.10.2008 tarihinde nişanlandığını, davalının nişanı haksız bozduğunu beyanla, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla dava konusu olan 4 adet bilezik, takı seti, altın zincir, yüzük, saat, nakit olarak 550,00 TL’den oluşan nişan hediyelerinin davalıdan alınarak müvekkiline aynen iadesine, bu mümkün olmadığı takdirde bedeli olarak şimdilik 2.000.TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; müvekkilinin okuduğunu ve abisinin askerde olması nedeniyle düğünün 2 sene sonra yapılması talebinde bulunulduğunu, ancak davacının ihtar çekerek nişanı bozduğunu, nişan akşamı bir kısım ziynet eşyalarının bilezik yaptırmak için davacının kardeşi Şuayip Güler’e teslim edildiğini, davalı da giyim eşyası ile 1 adet yüzük, 1 adet saat, 1 çift küpe kaldığını beyanla, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tarafların sadece düğün tarihinde anlaşamamaları nedeni ile davalı tarafın ailesi tarafından nişanın bozulduğu, nişanda davacının bir set ve bir alyans taktığı, diğer takıların davacının akrabaları tarafından takıldığı ve nişandan sonra erkek tarafına bilezik yaptırmak için verildiği anlaşılmakla, nişan hediyelerini veren kişiler isteyebileceğinden, davanın bir set ve bir alyans için kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, dosya içeriği ve bizzat davalı tanığı olan annesinin beyanına göre, davacı tarafından davalı nişanlıya iadesine karar verilen set yanında, 4 bilezik daha takıldığı anlaşılmaktadır. Davalı vekili de cevabında bu takıların davacı tarafından takılmadığını ileri sürmemiş, aksine sonradan bilezikler aynı olsun diye iade edildiğini ileri sürmüştür. Bileziklerin sonradan iade edildiğine dair tanık beyanlarının çelişkili olması ve nişanda başkaları tarafından takılan hediyelerin bilezik yapılmak üzere iade edilmesi olağan kabul edilebilir ise de, bizzat nişanlının taktığı bileziklerin yeni yapılacak bileziklerle aynı olması için iade edilmesi ve yaklaşık 11 ay süren nişanlılıkta davalıya takılmaması hayatın olağan akışına uygun olmaması nedeniyle kabul edilebilir görülmemiştir. O nedenle davaya konu davacı tarafından nişan hediyeleri olarak verilen bilezikler yönünden de davanın kabulü gerekirken yanılgılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir. Ayrıca, muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile temerrüde düşer (BK.md.101/1). Davadan önce davacı ihtarname göndererek davalıyı temerrüde düşürdüğüne göre, bedele ilişkin faizin bu tarihten başlatılması gerekirken karar tarihinden başlatılması da usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince bozulmasına, (Y3HD, 01.03.2012, E. 2012/410, K. 2012/5380.)