Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 251

CMK Madde 251

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 251. maddesi şu şekildedir:

Basit yargılama usulü

Madde 251 – (Mülga madde: 02.07.2012 – 6352 S.K/Madde 105) (Yeniden Düzenlenen madde: 17.10.2019 – 7188 S.K/Madde 24)

(1) Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir.

(2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame; sanık, mağdur ve şikâyetçiye tebliğ edilerek, beyan ve savunmalarını on beş gün içinde yazılı olarak bildirmeleri istenir. Tebligatta duruşma yapılmaksızın hüküm verilebileceği hususu da belirtilir. Ayrıca, toplanması gereken belgeler, ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.

(3) Beyan ve savunma için verilen süre dolduktan sonra mahkemece duruşma yapılmaksızın ve Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaksızın, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.

(4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.

(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.

(6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.

(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında uygulanmaz.

(8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.


Başlık

CMK’nın 251. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BEŞİNCİ KİTAP: Özel Yargılama Usulleri – BİRİNCİ KISIM: Gaiplerin ve Kaçakların Yargılanması, Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve Kovuşturmada Temsili, Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme Usulü – DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme

Madde başlığı şu şekildedir: Basit yargılama usulü


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 251. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarıya, Üçüncü Bölümden sonra 5190 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kaldırılmasına Dair Kanunla 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen 394/a ila 394/d madde hükümleri 5237 sayılı Türk Ceza Kanunundaki suçlarla ilgili düzenlemeler de göz önünde bulundurularak, 250, 251 ve 252 nci maddeler, “Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme” başlığı altında Dördüncü Bölüm eklenmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

MUHARREM KILIÇ (Malatya) – O zaman, 251 inci madde üzerinde söz istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 251 inci madde üzerinde söz verin efendim. Tamam mı Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Tamam efendim… Yani, meşruiyet içerisinde çare tükenmez; buluruz.

251 inci madde üzerinde, Sayın Kılıç konuşacak.

251 inci maddeyi okutuyorum:

Soruşturma

MADDE 251. – (1) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu suçların soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen Cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. Cumhuriyet savcıları, Cumhuriyet Başsavcılığınca 250 nci madde kapsamındaki suçlarla ilgili davalara bakan ağır ceza mahkemelerinden başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez.

(2) 250 nci madde kapsamına giren suçların soruşturması ve kovuşturması sırasında Cumhuriyet savcıları, hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları, varsa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca bu işlerle görevlendirilen ağır ceza mahkemesi üyesinden, aksi halde yetkili adlî yargı hâkimlerinden isteyebilirler.

(3) Soruşturmanın gerekli kıldığı hâllerde suç mahalli ile delillerin bulunduğu yerlere gidilerek soruşturma yapılabilir. Suç, ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yer dışında işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın yapılmasını isteyebilir.

(4) Suç askerî bir mahalde işlenmiş ise, Cumhuriyet savcısı ilgili askerî savcılıktan soruşturmanın yapılmasını isteyebilir. Üçüncü fıkraya göre soruşturma yapmak üzere görevlendirilen Cumhuriyet savcıları ile askerî savcılıklar, bu soruşturmayı öncelikle ve ivedilikle yaparlar.

(5) 250 nci madde kapsamına giren suçlarda, yakalananlar için 91 inci maddenin birinci fıkrasındaki yirmidört saatlik süre kırksekiz saat olarak uygulanır. Anayasanın 120 nci maddesi gereğince olağanüstü hâl ilân edilen bölgelerde yakalanan kişiler hakkında 91 inci maddenin üçüncü fıkrasında dört gün olarak belirlenen süre Cumhuriyet savcısının talebi ve hâkim kararıyla yedi güne kadar uzatılabilir. Hâkim, karar vermeden önce yakalanan veya tutuklanan kişiyi dinler.

(6) 250 nci madde kapsamına giren suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda kolluk; soruşturma ve kovuşturma sebebiyle şüpheli veya sanığı, tanığı, bilirkişiyi ve suçtan zarar gören şahsı, ağır ceza mahkemesi veya başkanının, Cumhuriyet savcısının, mahkeme naibinin veya istinabe olunan hâkimin emirleriyle belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulundurmaya mecburdur.

(7) 250 nci maddede belirtilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet savcıları, soruşturmanın gerekli kılması halinde, geçici olarak, bu mahkemelerin yargı çevresi içindeki genel ve özel bütçeli idarelere, kamu iktisadi teşebbüslerine, il özel idarelerine ve belediyelere ait bina, araç, gereç ve personelden yararlanmak için istemde bulunabilirler.

(8) Türk Silahlı Kuvvetleri kıt’a, karargâh ve kurumlarından istemde bulunulması hâlinde, istem, yetkili amirlikçe değerlendirilerek yerine getirilebilir.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam etmek için, saat 20.00’de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.

Kapanma saati:18.56

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.05

BAŞKAN : Başkanvekili Ali DİNÇER

KÂTİP ÜYELER: Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli), Mehmet DANİŞ (Çanakkale)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

698 sıra sayılı kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

III. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet yerinde.

Tasarının 251 inci maddesi üzerinde söz istemleri var.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Nuri Akbulut; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA NURİ AKBULUT (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 251 inci maddesiyle ilgili olarak AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, yürürlükte olan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, 1877 tarihli Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu esas alınarak, 1929 yılında kabul edilmiştir. Zaman içerisinde ve özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra, Avrupa’da, insan hakları, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme alanında yapılan çalışmalar, Avrupa devletlerinin hukuk sistemlerinde insan hak ve özgürlükleri, adil yargılanma, suçsuzluk karinesi, susma hakkı ve savunma hakkı gibi konularda yeni düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuz, Almanya’dan alınmış; ancak, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yapılan değişiklikler ve yeni düzenlemeler, zamanında usul yasamıza aksettirilemediği için, adil yargılanma, insan hak ve hürriyetleri, susma hakkı, avukat bulundurma zorunluluğu gibi konularda ve davaların süratle bitirilip, neticelendirilmesinde, ülkemizde, çeşitli aksaklıklar meydana gelmiştir.

Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun tümden değiştirilmesi yolunda, ülkede, iki kez ciddî çalışma yapılmış; 1946 ve 1951 yıllarında yapılan çalışmalardan, 1951 yılında hazırlanan tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmiş olmasına rağmen, ne yazık ki, yasalaştırılamamıştır. Geride kalan yetmişbeş yıllık süre içerisinde, 27 kez değişiklik yapılmasına ve yeni düzenlemeler getirilmesine rağmen, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun çağdaş normlara ve değerlere uydurulmasında, yeterince başarılı olunamamıştır.

Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun asıl amacı, düzenin korunmasıyla, temel hak ve hürriyetler arasında bir denge kurulması, insan hakları ihlallerine meydan verilmeden, adil bir yargılamayla gerçeğe ulaşılması ve yine, adil yaptırımlara hükmedilmesidir. Bu amaçla ve hukuk devleti ilkesi gözetilerek, çağdaş norm ve değerlere uygun, düzenin korunması ile temel hak ve hürriyetler arasında dengeli, uygulamada karşılaşılan çeşitli aksaklıkları giderici ve davaların süratle görülüp sonuçlandırılmasını sağlayacak teknolojik gelişmelere ve yeniliklere yer veren bir yeni Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun hazırlanması gereği ortaya çıkmıştır. Hazırlanan bu görüştüğümüz tasarı, uzun bir çalışmanın ürünüdür. Gerçekten, 1999 yılından bu yana yürütülen çalışmalar, tasarının Türkiye Büyük Millet Meclisine sevkinden sonra da, titizlikle sürdürülmüştür. Beş yıldan beri hazırlıkları yapılan bu yasa tasarısının, 17 Aralık tarihine yetiştirileceği nedeniyle aceleyle yasalaştırılmaya çalışıldığı iddiası, bu belirtilen nedenlerle yerinde değildir.

Tasarının Adalet Komisyonuna gelmesinden sonra, başta milletvekilleri olmak üzere -ki, bu, yaklaşık sekiz ay önceydi- bütün üniversitelere, barolara, sivil toplum örgütlerine ve ilgili diğer kişi ve kuruluşlara tasarı gönderilmiş, tasarı hakkında görüş ve düşünceleri istenmiş ve bu davete uyup görüş ve düşüncelerini bildiren bütün kişi ve kuruluşların görüşleri de, yapılan çalışmalar sırasında dikkate alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunumuzun isminin Ceza Muhakemesi Kanunu olarak değiştirilmesi, ceza muhakemesi kavramının içerisinde, muhakemeyle ilgili usul işlemlerinin de bulunması nedeniyle, ayrıca, usul sözcüğünün kullanılmaması noktasında yerinde bir düzenleme olmuştur.

Tasarının, ülkemizde ilk kez uygulanacak birçok yeniliği beraberinde getirdiğini söylemek mümkündür. Bunlardan önemli olan bazıları şunlardır: Adlî kontrol sistemi, haksız yakalanan ve tutuklananların tazminat istemi ve bunlarla ilgili dava koşulları, devlet sırlarının mahkemeler için gizlilik sayılmayacağı, adlî kolluk sistemi ve görevleri, mağdur ve şikâyetçilerin, barodan kendileri için avukat tayin etme isteme hakları, tüzelkişilerin soruşturma ve kovuşturma aşamalarında temsili, yine, takibi şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uzlaşma müessesesi ve istinaf sistemi, düzenlemeyle getirilen önemli yeniliklerdir.

Değerli milletvekilleri, tasarının görüşülmekte olan 250, 251 ve 252 nci maddelerindeki düzenlemeler, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda daha önceden yapılan değişiklikle, devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılmasına ilişkin olan 5190 sayılı Kanunla, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa eklenen 394/a ile 394/d maddelerindeki değişiklikler ve yine, yeni Ceza Yasamızdaki bazı suçlarla ilgili düzenlemeler dikkate alınarak yapılmıştır. Buna göre, yeni Ceza Kanunundaki 188 inci maddenin beşinci bendinde yazılı olan, örgütlü uyuşturucu imal, ithal ve ihraç suçları, Ceza Kanununun belirli bölümlerinde yazılı bazı istisnalar haricindeki, devletin güvenliğine karşı işlenen suçlar, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlar, millî savunmaya ilişkin suçlar ve devlet sırlarına karşı işlenen suçlar ile casusluk suçlarıyla ilgili davaların, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunca yargı çevresi birden fazla ili kapsayacak şekilde belirlenecek illerde görevlendirilecek ağır ceza mahkemelerinde görülmelerine ilişkindir.

Yine, yapılan düzenlemeler, bu ağır ceza mahkemelerinde görev alacak başkan ve üyelerin, adlî yargı adalet komisyonunca başka mahkemeler ve işlerde görevlendirilmemesine, görevli savcıların başka mahkemeler ve işlerde görevlendirilmemesine ilişkindir.

Keza, soruşturma ve kovuşturma yetkileri, gözetim süreleri, istinabe, acele işlerden sayılmayla ilgili durum ve mahkemenin disiplinine ilişkin düzenlemeler, bu 3 maddede ayrıntılarıyla düzenlenmiştir.

Tasarıdaki yeni düzenlemelerden biri, demin belirttiğim gibi, uzlaşma sistemidir. Usul hukukumuz uzlaşmayla yeni tanışmaktadır. Şahsen, ben, çok sınırlı tutulduğu kanaatindeyim; çünkü, bildiğiniz gibi, ancak takibi şikâyete bağlı suçlarla ilgili olarak uzlaşma yapılabilecektir. Uzlaşma, hem soruşturma aşamasında cumhuriyet savcılıklarınca hem de kovuşturma aşamasında mahkemelerce yapılabilecektir.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, durum şöyle olacaktır: Uzlaşmaya tabi bir suç için, cumhuriyet savcısı, faile sorumluluğunu kabul edip meydana gelen zararı tümüyle karşılamasını veya zararın büyük kısmını karşılamasını teklif etmekte, failin sorumluluğunu kabul edip zararın tümünü veya önemli bir kısmını karşılayacağını kabul etmesi halinde durum mağdura bildirilmekte, mağdurun da bunu kabul etmesi halinde soruşturma durdurulmakta ve tarafların bir avukat üzerinde anlaşamamaları takdirde barodan görevlendirilmesi istenecek bir veya birden fazla avukatın uzlaştırmacı olarak tayin edilmesiyle işlem yürüyecektir. Uzlaştırmacı avukat, otuz gün içerisinde tarafları anlaştırmaya çalışacak; anlaştırma işlemleri gizli olacak; anlaşamama halinde, uzlaşma işlemleri sırasındaki beyan, belge ve açıklamalar gizli tutulacak, failin belli olayları ve suçunu ikrar etmesi aleyhine delil olarak kullanılamayacak; ancak, uzlaşma halinde verilecek rapor üzerine, fail, meydana gelen zararın tümünü veya mağdurun kabul ettiği orandaki ödemeyi yaptıktan sonra -ki, bu ödemeye uzlaştırma giderleri de dahildir- savcılık aşamasında takipsizlik kararı, mahkeme aşamasında da yine ortadan kaldırma kararı verilecektir; ki, bu, demin belirttiğim gibi, çok önemli; ama, eksik bir düzenlemedir. Gönül isterdi ki, diğer birkısım suçlarda da, bu şekilde, tam tazmin veya büyük ölçüde tazmin, cezalarda bir indirim sebebi olsaydı.

Değerli arkadaşlar, tasarının hazırlanmasında, bugüne kadar, birçok kişinin emeği geçmiştir. Ben, gerek bizim dönemimizde gerek bundan önce bu tasarıyla ilgili olarak çalışan, emek veren herkese, Adalet Komisyonunun ve altkomisyonun Değerli Başkan ve üyelerine, Değerli Adalet Bakanımıza, Adalet Bakanlığının değerli bürokratlarına, bu tasarıya katkıda bulunan siz milletvekillerimize, üniversitelerimizden, Yargıtaydan ve diğer sivil toplum örgütlerinden katkıda bulunan herkese teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

MUSTAFA NURİ AKBULUT (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım.

Türk hukuk tarihinde çok önemli bir yeri olacağına, gelecek elli yıla, yüz yıla hükmedeceğine inandığım bu yasanın ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile olmasını, hayırlar getirmesini diliyor; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşan arkadaşım tasarının hazırlanmasında çeşitli çevrelerin katkısı olduğunu söyledi. Bunların, tasarının hazırlanmasında katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, şu anda görüştüğümüz tasarı hükümet tasarısı mı acaba? (AK Parti sıralarından “herhalde” sesi)

Tabiî, herhalde, mutlaka hükümet tasarısı da…

Hükümetten gelen ilk tasarı altkomisyona gönderildi, altkomisyonda 12 gün görüşüldü ve pek çok maddesi altüst oldu; o haliyle komisyona geldi, komisyonda da 335 madde 5 günde görüşüldü, pek çok değişiklik de komisyonda yapıldı; yani, tasarının ilk gelen haliyle, şimdi görüştüğümüz hali arasında pek çok konuda birlik yok. Tasarının ilk halindeki maddeleri ile şu anki maddeler birbirini tutmuyor; şu anki maddeler ile ilk halindeki maddeleri -gerekçesine bakacak olursak- birbirini karşılamıyor. Biz, komisyon çalışmaları bittikten sonra, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, biz bu tasarıyı büyük ölçüde değiştirdik, bu halinden sonra akademi çevrelerine, üniversitelere, cumhuriyet savcılarımıza, hâkimlere, barolara yeniden gönderelim, süre kısa da olsa değerlendirmelerini alalım, ondan sonra Meclise sevk edelim dedik; ancak, “hayır, önümüzde kısa bir AB takvimi var, bu yüzden bu kısa süre içerisinde mutlaka bunu geçirmeliyiz” denildi. Dün, Ersönmez Yarbay arkadaşımız yakınıyordu “bu kanun bize dün geldi” diyordu; bir gün oldu gerçekten. Bu kanun, 335 maddelik bir temel kanun, milletvekili odalarına, bu kanunun görüşmelerine başlanılmasından bir gün önce gönderildi. Yani, bunu, milletvekili arkadaşlarımızın okuyup incelemesi veya kendi uzmanlık alanı değilse bile, kendi yakın çevresine, danışmanlarına inceleterek değerlendirmesi mümkün müydü; mümkün değildi. Şu anda ne yapıyoruz, gecenin bu saatinde -saat 20.30, belki 24.00’e kadar, belki daha geç saatlere kadar çalışacağız- bu sıkışık takvim içinde, böylesi çok önemli bir kanunu geçirmeye çalışacağız.

Geçmişte, Ceza Kanununu çıkarırken çok aceleye geldi demiştik; ama, Ceza Muhakemesi Kanununun yapılış tarzı ile Ceza Kanununu karşılaştırdığımızda, Ceza Kanununa, gerçekten çok geniş zaman ayırmışız diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, 250, 251 inci maddeyle ilgili Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu tasarının 250, 251 ve 252 nci maddelerinin bölüm başlığı “Bazı suçlara ilişkin muhakeme”. Yani, bazı suçlara ilişkin muhakeme derken, genel muhakemeden ayrılıyoruz denilmek isteniyor. Genel muhakemeden hangi konularda ayrılıyormuşuz; devletin güvenliğine karşı suçlar… Yani, iş yine geldi, bireyin hukuku mu devletin hukuku mu?..

Değerli arkadaşlar, biz, daha bu sene, 2004 yılı içinde çok önemli değişiklikler yaptık, Anayasamızın 143 üncü maddesini değiştirdik. Anayasamızın 143 üncü maddesinde, devlet güvenlik mahkemelerinin kurulmasına ilişkin hükümler vardı. Hep beraber, gerek Adalet ve Kalkınma Partisi gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin demokratikleşmesi için, çağdaş hukuk ilkelerine ulaşması için bunun değişmesi gerekiyor dedik, elbirliğiyle değiştirdik. Anayasaya dayanılarak çıkarılmış bulunan devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin kanunu da iptal ettik; çünkü, Anayasadan 143 üncü maddeyi çıkarınca, onun bir dayanağı kalmamıştı.

Şimdi, tüm bu düzenlemelerden sonra, bu getirdiğimiz bu düzenlemelerle, acaba, biz kimi kandırmaya çalışıyoruz?! Yani, kendi halkımızı, kendi insanımızı mı kandırıyoruz, AB’yi mi kandırıyoruz?! Yani “efendim, o düzenlemeleri AB istedi diye yapmıştık; ama, Türkiye’nin şartları şimdi bunu gerektiriyor, sırf onların dediği olsun diye DGM’leri Anayasadan çıkardık, DGM’lerle ilgili kanunu da iptal ettik; ancak, bizim devlet güvenlik mahkemelerine benzer mahkemelere ihtiyacımız var” mı diyorsunuz? Bunu ağzımızda gevelemeyelim, öyle bir şey ise, gelin, açık açık söyleyin “devlet güvenlik mahkemelerini yeniden kuruyoruz” deyin, “doğal yargıç ilkesinden ayrılıyoruz” deyin. Çünkü, normal mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri ile kurulacak bu mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri farklı. Doğal mahkemelerdeki gözaltı süreleri ile bu mahkemelerdeki gözaltı süreleri iki katı kadar farklı. Bunları niye getiriyoruz?.. Üstü kapalı madde yapmayalım, üstü kapalı tasarı getirmeyelim. Adı neyse koyalım; adı, devlet güvenlik mahkemesi ise, onu koyalım. Onları, bir taraftan Anayasadan çıkarıyoruz, kanunlardan çıkarıyoruz, bir taraftan da yeni düzenlemeler getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, devletin güvenliği bunu gerektiriyor olabilir, bazı suçlara birtakım mahkemelerin bakması gerekebilir. Örneğin, çocukların davalarına çocuk mahkemeleri bakıyor, aile davalarına aile mahkemeleri bakıyor. Bunlarla da ilgili belki bir ihtisas mahkemesi olabilir; ama, özel mahkeme olmaz, doğal yargıç ilkesinden ayrılmak olmaz. Denilebilir ki: Şu, şu davalara, o ildeki 1 nolu ağır ceza mahkemesi bakar; ama, oradaki hâkimin, savcının yetkisi de aynı olur, değişmez. Oradaki gözetim süreleri, oradaki ceza usul uygulamaları birbirinden farklılık göstermez.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de, Türkiye’nin gerçeklerine aykırı görüyoruz; çünkü, Türkiye’de, devlet güvenlik mahkemesi uygulamalarından insanlarımız çok çekti. Ben, yirmi sene avukatlık yaptım. O mahkemelerde, hangi koşullarda yargılama yapıldığını çok iyi gördüm. Çok büyük acılara şahit oldum. Bu acılara şahit olduktan sonra, o özel uygulamalara şahit olduktan sonra, buna benzer yeni bir düzenlemeyi, gerçekten…

Efendim, biz, Türkiye’nin ufkunu açacağız, Türkiye’yi yeni ufuklara taşıyacağız, Türkiye’yi daha demokratik bir ülke haline getireceğiz diyoruz. Gerçekten, kamuoyu da, şimdiye kadar, Adalet ve Kalkınma Partililer her ne kadar muhafazakârız deseler de, uygulamaları ilerici, demokratik düzenlemeler getiriyorlar diyor. Ama, bu yapılan düzenlemeler ile uygulaması birbirine uymuyor. Bir taraftan kaldırıyoruz, başka bir taraftan yeniden getiriyoruz; yani, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirtildiği şekilde, herkesin bağımsız ve yansız bir mahkemede, doğal hâkimlerce yargılanma hakkı vardır. Lütfen, ceza usulündeki doğal ilkelerden, doğal yargılama ilkesinden vazgeçmeyelim. Henüz zaman geçmiş değil.

250 nci madde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda 2 madde var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci maddeyi, bu tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele alarak yeniden görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Türkiyemizi, insanlarımızın layık olduğu hukuk sistemiyle karşı karşıya getiririz ve şunu da göstermiş oluruz: Biz, bu yasal düzenlemeleri, her ne kadar AB için yapıyorsak da -çünkü, AB’yi biz de önemsiyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, AB’ye girmeyi çok önemsiyoruz- AB’ye gireceğiz diye pek çok yasal düzenleme yapıyorsak da, bu yasal düzenlemeleri hem AB’ye gireceğiz diye hem de insanlarımızın çıkarı gerektirdiği için yapıyoruz. Sadece AB’yi hedef alarak yapıyorsak, kendi insanlarımızı düşünmüyorsak, yanlış yapıyoruz. Bunun kıstası da, şu anda önümüzde. Daha bu sene Anayasayı değiştirdik DGM’lerle ilgili; daha bu sene, devlet güvenlik mahkemelerini tümüyle ortadan kaldırdık.

Aynı uygulamaları devam ettirmeyelim diye düşünüyorum, görüşümü bu şekilde belirtiyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.

Her üç maddeye de olumsuz oy vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan, kürsü sizin.

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, buradan birkaç cümle ifade edeceğim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Sayın Kılıç’ın ifade ettiği hususlara, hiç şüphesiz saygı duyuyoruz.

Benim arz etmek istediğim husus şu: Bu konuşmayı dinleyen sizler ya da kamuoyu, Türkiye’de yeni bir olağanüstü mahkeme dönemi başlıyor gibi bir kanaate varabilir. Bu, kesinlikle doğru değil. Biz, Hükümet olarak da, Parlamento olarak da, olağanüstü mahkemelere karşıyız. İşlenen bir suç varsa, olağan sistem içerisinde bunun cezalandırılmasını, yargılamasının yapılmasını esas alıyoruz. Bunun içindir ki, elbirliğiyle, devlet güvenlik mahkemelerini kaldırdık.

Olağanüstü mahkemelere karşıyız; fakat, ihtisaslaşma diye de bir olay var. Hepimiz biliyoruz ki, bütün dünyada, her bilim dalında, giderek, ihtisaslaşma, daha özel konularda bilgisini, kabiliyetini, becerisini geliştirme gibi bir temayül esas itibariyle var. Ben, hukuk fakültesinde okurken, fikrî ve sınaî haklar diye bir ders okumadık; ama, bugün, dünyada da, ülkemizde de en önemli hukukî ihtilafların başında fikrî ve sınaî haklar geliyor. Şimdi, fikrî ve sınaî haklar dersini okumamış bir yargıcın böyle bir mahkemede yargılama yapması hak kayıplarına sebebiyet veriyor. Onun için, ayrı bir fikrî ve sınaî haklar mahkemesi kuruyoruz, geneli içerisinde ihtisas sahibi olabilmesi bakımından. Bütün dünyadaki örnekler… Üstelik bunun kaynaklarını, eğitimini, finansmanını da Avrupa Birliği sağlıyor.

Yine, aile mahkemeleri kurduk. Daha evvel yoktu, biz avukatlık yaptığımız dönemde, aile mahkemeleri diye bir mahkeme yoktu; ama, değişen şartlar, gelişen şartlar, asliye hukuk mahkemelerince görülen bu davaların, daha mütehassıs, bu konuda ihtisas sahibi hâkimlerimiz ve onlara danışmanlık hizmeti verecek birkısım unsurlarla birlikte bir karar verilmesini mümkün kıldı. Yine, sizler ve bizden evvel de yapıldığı gibi, nüfusu 100 000’i aşan yerlerde aile mahkemeleri kurduk; olağanüstü mahkeme değil, bir ihtisas mahkemesi.

Bakınız, çağımız, internet çağı. Artık, oturduğu yerden, insanlar, her türlü işini bilgisayarlarla yapıyor; ama, hiçbirimiz, hukuk fakültesinde okurken “iletişim suçları” diye suç okumadık. Şimdi, böyle bir dersi okumamış, bu konuda ihtisası olmayan insanlar, bir yargılama söz konusu olduğunda, ister istemez, hak kayıplarına sebebiyet verecek, hukukî hatalar yapacak. Önümüzdeki dönemde, mecburen, iletişim mahkemelerini, bilişim suçlarıyla ilgili bir mahkemeyi kurmak gerekecektir, olağan sistem içerisinde. Bu, bizim yaptığımız bir şey değil, bütün Avrupa’da olan bir husustur. Kaldı ki, örgütlü suçlar, sınır aşan suçlardır. Bu konuda da, hiç şüphesiz, mahkemelerimizin ihtisas sahibi olması gerekiyor, gerekmektedir. Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu durum, bu neviden düzenlemeleri getiriyor. Bu düzenlemeleri yaptık; bugün burada tartıştığımız konuları, uyum paketleri içerisinde teker teker gündeme getirdik, Anayasaya aykırılıklar varsa onları ortadan kaldırdık, gözaltı sürelerini düzelttik. Nitekim, bu düzenlemelerdir ki, ilerleme raporunda, Türkiye’nin yaptığı önemli adımlar olarak zikrediliyor. Onun için, gelen hususlarda, emin olasınız diye ifade ediyorum, hukuka aykırı, hukukun temel kurallarına aykırı, olağanüstü bir dönemi veya olağanüstü mahkeme imajını verebilecek herhangi bir düzenleme yoktur; bunu, bilgilerinize sunuyorum.

Kaldı ki, bir başka şey daha var: Bakınız, özellikle bu örgütlü suçlar bakımından -geçtiğimiz günlerde gazetelerde de çıktı- jüri sistemini kabul etmiş olan ülkeler bile, bu neviden suçlarla mücadele bakımından, genel hukuk sistemi içerisinde ve mahkeme düzeni içerisinde farklı usullerle, jüri yerine, bizim sisteme benzer sistemlerle ilgili bir yargılama yapmak ve bu suçlarla mücadele edebilmek noktasında ciddî bir çabanın, ciddî bir gayretin içerisindedirler.

Onun için, vatandaşlarımızın şundan emin olması lazım; lütfen, sizler de emin olasınız ki, olağanüstü mahkemeler dönemini, bu Parlamento, bu dönem kapatmıştır. Yapılan düzenleme, geneli içerisinde ihtisaslaşmaya doğru giden bir düzenlemedir; doğru olanı da budur. Tıpta ihtisaslaşma var. Genel cerrah diyoruz; şimdi, onun kaç çeşit alt branşları çıktı. Hukukta da yapılmak istenen budur. Kaldı ki, bu, avukatlıkta da vardır. Ben ceza avukatıyım diyor, ben deniz ticaret hukukuyla ilgileniyorum; ben ticaret davalarına bakıyorum diyor. Avukatlarda bile ihtisaslaşma var. Hâkimler için de, bu, tabiî bir sonuçtur. Adil yargılama açısından da buna ihtiyaç var.

Bilgilerinize saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde ile İlgili Yazılarımız

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir