CMK Madde 289
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 289. maddesi şu şekildedir:
Hukuka kesin aykırılık halleri
Madde 289 – (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hallerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hakimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış Hakimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu halde Hakimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip Hakimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlal edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
Başlık
CMK’nın 289. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: ALTINCI KİTAP: Kanun Yolları – İKİNCİ KISIM: Olağan Kanun Yolları – ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Temyiz
Madde başlığı şu şekildedir: Hukuka kesin aykırılık halleri
Gerekçe
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 289. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
Madde, kesin temyiz veya kesin bozma nedenleri de denilen hukuka kesin aykırılık hallerini göstermektedir. Bu haller varsa aykırılığın hükme etki ettiği kabul edilecektir. Temyiz merciinin artık bunların bozmayı gerektirip gerektirmediğini araştırma ve takdir yetkisi olmayacaktır.
Bu haller:
1. Mahkemenin kanunun belirttiğinden çok veya eksik veya yetkili olmayan hakimin katılmasıyla oluşması; böylece kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması,
2. 23 ve 24 üncü maddelerde açıklanan hakimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hakimin hükme katılması,
3. 25 inci ve izleyen maddelerde belirtilen geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi ileri sürülmüş ve kabul edilmiş olan veya bu konudaki istem kanuna aykırı olarak reddedilmiş hakimin hükme katılması,
4. Mahkemenin, davaya bakmak kendi görevini aştığı veya dışında kaldığı (örneğin; davaya özel görevli mahkemenin veya adli yargı dışında bir yargı yerinin bakması gerektiği) halde kendisini görevli kabul etmesi veya süresinde yapılmış yetkisizlik iddiasını yasaya aykırı olarak ret ve kendini yetkili saymış bulunması,
5. Sulh ceza mahkemeleri hariç Cumhuriyet savcısı, 194 üncü maddede belirtilen zabıt katibi, kanunun kabul ettiği durumlarda zorunlu avukat ile yasanın olanak sağlamadığı hallerde sanığın yokluğunda duruşma yapılması,
6. Duruşmanın kapalı yapılabileceği ve hükmün de kapalı duruşmada açıklanabileceği belirtilen haller ve uyulması gereken kurallar dışında, gerek yargılamada gerek hükümde açıklık kuralına aykırı davranılması,
7. Hükmün 242 nci maddede türlerine göre ve ayrıntılı olarak açıklanan biçimde gerekçeyi içermemesi,
8. Savunma hakkının hükmü etkileyecek nitelikte ve derecede sınırlandırılmış olmasıdır.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Tasarının 320 nci maddesi 289 uncu, 321 inci maddesi 290 ıncı, 322 nci maddesi 291 inci, 323 üncü maddesi 292 nci madde olarak aynen kabul edilmiştir.
TBMM Kabul Metni
Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:
289 uncu maddeyi okutuyorum:
Hukuka kesin aykırılık hâlleri
MADDE 289. – (1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır:
a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması.
b) Hâkimlik görevini yapmaktan kanun gereğince yasaklanmış hâkimin hükme katılması.
c) Geçerli şüphe nedeniyle hakkında ret istemi öne sürülmüş olup da bu istem kabul olunduğu hâlde hâkimin hükme katılması veya bu istemin kanuna aykırı olarak reddedilip hâkimin hükme katılması.
d) Mahkemenin kanuna aykırı olarak davaya bakmaya kendini görevli veya yetkili görmesi.
e) Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması.
f) Duruşmalı olarak verilen hükümde açıklık kuralının ihlâl edilmesi.
g) Hükmün 230 uncu madde gereğince gerekçeyi içermemesi.
h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve şahsı adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.
Buyurun Sayın Çorbacıoğlu.
Toplam 15 dakika süreniz var.
SADULLAH ERGİN (Hatay) – Yüksel Bey 5 dakikada bitirir.
CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Tabiî, toplam 15 dakika deyince, arkadaşlar biraz paniğe kapıldılar.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, yani, yorulduk; doğrudur; ama, çok önemli bir yasa tasarısıyla uğraşıyoruz. O nedenle, elimizden geldiğince hata yapmamaya, katkı sağlamaya çalışıyoruz.
Bu kanun tasarısı, Türkiye Cumhuriyetinin, demokrasi yolunda kaçıncı kilometrede olduğunu gösteren bir kanun tasarısıdır. O kadar basit bir kanun tasarısı değildir. Sonuçta, kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili çok hassas ayarlar yapıyoruz. Bir yandan, kamu düzenini, devletin güvenliğini korumak, bir yandan da, temel amacımız -ki, insanı merkeze alan bir anlayışın temel amacı insan olduğuna göre- insan hak ve özgürlüklerini düzenlemek. O nedenle, bazı şeylerin konuşulmasında fayda var.
Tabiî, sadece yasaların, kişi hak ve özgürlüklerini tek başına sağlaması yeterli değil; sonuçta, bu yasalardan doğan yetkilerin, kullanan yetkililer tarafından hukuka uygun şekilde kullanılması lazım. Bir hukuka aykırılık olduğunda, bence, çok net, kesin karşı çıkışın da gösterilmesi lazım.
Şimdi, Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları olarak, milletvekilleri olarak, 1930 ve 1934 yıllarında, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanındığını biliyoruz ve bugün 2004 yılı; aradan yetmiş yıl geçmiş, bunu övünerek kullanıyoruz.
Şimdi, ben size soruyorum… Tabiî, o günleri biz yaşamadık, bilmiyoruz; ama, sanıyorum, kadınların okuma yazma oranı -erkeklerin biraz daha yüksek olabilir- belki de yüzde 10’un altında olduğu bir ülkeydi Türkiye Cumhuriyeti; yani, yüzde 10’un altında okuma yazma oranı olan kadınlarımıza biz seçilme hakkı veriyoruz. Eğer, demokrasi, efendim, ihtiyacımız kadarını karşılamaksa, çok da geniş hak ve özgürlükleri tanımak doğru değil diyorsanız, o gün yaptığınız belki de hataydı; ama, hata olmadığını hepimiz biliyoruz, yanlış anlaşılmasın, övünerek, bugün bile konuştuğumuz bir konudur; Fransa’nın, Almanya’nın kendi kadınlarına seçme ve seçilme hakkını bizden sonra verdiğini söyleyerek övünüyoruz.
Sayın milletvekilleri, o zaman, biz de demokrasi konusunda eğer yol almak istiyorsak, bizim de, önümüzde olacak düzenlemeler yapmamız lazım, korkmamamız lazım, özgürlüklerden korkmayacağız; devleti koruyalım diye, kamu düzenini koruyalım diye korkularla hareket edersek, yol alamayız.
Daha önce, 230 uncu madde üzerinde konuşma yaparken söylemiştim; bu kanun tasarısında 206, 230 ve 289 uncu maddelerde var; daha doğrusu, 289’da şimdi yok, önünüzdeki metinde yok, son fıkra olarak girecek. Fıkrayı okuyorum: “Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.” Kesin bozma sebebi sayıyoruz bunu. 289 uncu maddenin başlığında “Hukuka kesin aykırılık halleri” deniliyor; başlığa en uyan fıkra bu. Hukuka kesin aykırılık halleri, doğal olarak, hukuka aykırı delillerdir.
230 uncu maddede bu düzenlemeyi yaptık; yani, mahkeme kararında, özellikle, ayrıca, açıkça hukuka aykırı olan delil gösterilsin dedik. Neden; bir yanlışa kurban gidilmesin diye. Ola ki, hâkim, hukuka aykırı delili tespit etti ve beraat hükmü verdi, olabilir; Yargıtay incelemesinde, Yargıtay bunu gözden kaçırabilir, şurada bir delil varmış, bunu atlamış, bozar, mahkûmiyet kararını verir; ama, eğer, hükme, hukuka aykırı delil olduğunu açık açık yazarsanız, Yargıtay, orada, binde 1’de olsa, olası bir hataya düşmemiş olur. O nedenle, oraya koyduk; demokrasinin Türkiye’de kurumlaşması açısından, kesin hüküm sebebi olarak da, bu kanun tasarısının 289 uncu maddesine son fıkra olarak girmesini istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, bunu neden istiyoruz? Tabiî, biraz uzun olacak, yorgunsunuz, özür diliyorum. 1989 yılında, hukuk fakültesi son sınıfında ceza usul dersimiz var; hocamız, Prof. Dr. Erdener Yurtcan Beydi. Kendisi, bu komisyon çalışmalarına dışarıdan da olsa katılan bir bilim adamıdır. Bir gün, hocamız yok -bu çok önemli bir anekdottur değerli milletvekilleri- bir diğer ceza usul profesörü olan tek nolu amfinin hocası dersimize girdi; ifade konusunu, sanık ifadesini inceliyoruz -ceza hukukunda delillerden biri de sanık ifadesidir- ve ne dedi biliyor musunuz arkadaşlar; “efendim, sanık ifadesi baskı, işkence altında alınmış diye yok sayacağız. Yani, eğer gerçekte söylenmişse bunu yok saymak, kamu düzeni, kamu çıkarı açısından ne kadar doğrudur; yani, tamamen yok saymayalım, duruma göre idare edelim; eğer, doğru, gerçekten sonuca da ulaşmışsa bunu da karara dayanak yapmak lazım” dedi.
Değerli milletvekilleri, bunu, en son söyleyecek olan kişi, bir ceza usul profesörüdür. Şu anda adını hatırlamıyorum; çünkü, hatırlanmayacak bir düşünceye sahipti zaten, o nedenle ismini hatırlamıyorum; ama, Erdener Yurtcan Hocanın adını ölene kadar unutmayacağım. Bir hafta sonra bizim hocamız derse geldiğinde, bu konu kendisine iletildiğinde, Erdener Yurtcan Hoca, çok sert bir tavırla tepki koydu; “böyle bir şey olamaz” dedi. Yani, bir hukuk insanının, hukuka aykırı yöntemle, işkenceyle alınan bir delile mahkemenin dayanmasını, kamu çıkarı açısından haklı gösterecek; mümkün değil… O nedenle değerli arkadaşlar, bu düzenlemelerin yapılması gereklidir. Demokrasi, öyle, havadan gelmiyor, dışarıdan, pazardan satın alınmıyor; koyacaksınız kanunu, kuralı koyacaksınız, herkes uyacak.
Şimdi, bir hikâye vardır; yine, savaşta, bir komutan savunduğu mevzii kaybetmiş, ordu komutanına gelmiş; ordu komutanı “ne oldu” diye sormuş; o da “savaşı kaybetmemiz için, tepeyi kaybetmemiz için, bir yığın sebep vardı” demiş. “Anlat bakayım” demiş; “efendim, mermimiz bitti” deyince “tamam, anlatma kalsın” demiş.
Şimdi, değerli arkadaşlar, hukuka aykırılığı gördüğünüz yerde bunu kesin bozma sebebi saymazsanız, sizin, artık söyleyecek bir şeyiniz yok. Bunu gördüğünüz yerde, başka bir şeyi söylemeye gerek yok. Bunu niye söylüyorum; yine, birilerine gönderme yapıyorum. Bu önergenin gelmesi veya bu şekilde, hem 230 hem 289’da düzenleme yapılması karşısında, yine, ne yazık ki, birileri, yani, biz burada şimdi bu delili yok sayarsak, yan delildir, bilmem ne delildir, mahkeme kararı bozulacak falan… Evet, bozulacak; çünkü, eğer hukuka saygı göstermiyorsanız, mahkeme kararı değil, devletin düzenini bozacaksınız siz.
Değerli arkadaşlar, tabiî ki, hukuka aykırılığın faili, bizim karşımıza, genelde kamu görevlileri olarak çıkıyor; doğrudur; çünkü devlet yetkileri kullanılırken hukuka aykırılık oluyor. Hukuka aykırılık derken de, sadece, baskı, işkence olarak algılamayın, hâkim kararı olmadan bir işlem yapılması, savcının kararı olmadan bir işlem yapılması, bir delil elde edilmesi, gözaltı işlemi gibi; bunlar da hukuka aykırıdır. O nedenle, bu yasayla, bir yandan, devletin yargısal denetimini de yapıyoruz; bu çok önemli. Hatırlarsanız 1990’lı yıllarda, 1992 yılında…
Sadullah Bey gözüme bakıyor bir an önce bitireyim diye. Bitireceğim, fazla zorlamayacağım sizi.
1992 yılında, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda (CMUK) bir değişiklik yapıldı demokratikleşme yolunda; mesela avukatların sanık ifadesinde bulunması, 18 yaşın altında zorunlu müdafi ve birtakım delillere avukatların ulaşması konusunda ve ne oldu biliyor musunuz, kamu görevlileri bize dediler ki: “Hah, şimdi gelin siz yakalayın suçluyu, devleti siz koruyun.” Böyle bir anlayış olabilir mi değerli milletvekilleri? Yani hukuka uymak, devleti zaafa uğratmak mı?! İşte 1992 değişikliği yapıldığında idareden böyle tepki aldık, bunu hepiniz biliyorsunuz. Ama herkes öğrenecek, herkes hukuka uyacak, en başta kendilerine yasadan doğan yetkilerin verildiği kişiler uyacak. Uyulmadığı zaman, eğer siz bunu hoşgörürseniz, bu deliller canım olsun derseniz, siz onların hukuka aykırı işlem yapmasını da teşvik edersiniz. O kamu görevlisi, “hâkim kararına ne gerek var canım, işte olur” der ve hukuksuzluğa yol açarsınız.
Hukuka uygunluk o kadar önemli ki, size bir örnek vermek istiyorum. Özellikle toplumsal olaylarda, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasına aykırı davranışlarla ilgili, deliller toplanır, o konuda hiçbir yorum yapmıyorum, savcı davasını açar, hâkim kararını verir, mahkûmiyet kararı verir. Bunlar kolay kolay da ne basına yansır ne de hukuk literatüründe özelliği olduğu için yer alır; ama bir Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasından, bir toplantıyı yapan veya basın açıklaması yapan bir topluluğun, bu açıklamayı yapıp da sonuçta mahkûm olmaması, beraat etmesi çok ilgi çeker, hukuk dünyasında yer alır. İsmini de söyleyeceğim, şu anda Artvin’de görev yapmıyor, eski Artvin hâkimlerinden değerli hukukçu Erdoğan Tost, bir toplantıyla ilgili kendine gelen davada şöyle bir karar verdi: “Bu insanlar, bu kişiler -yani, sanıklar- demokratik haklarını kullanmıştır.” Kendisine buradan saygılarımı sunmak istiyorum. İşte bir hukukçu, işte bir hukuk kararı ve bu karar, Artvin İlimin, o güzel ilimin Baro Dergisinde onurla, şerefle yer aldı, hukuk dünyasında da yer aldı; ama, diğer kararlar yer almadı arkadaşlar. Korkmayalım bu kararlardan; insanların hak arama özgürlüğünü serbest bırakmaktan, onların demokratik haklarını kullanmalarından korkmayalım; kimse bir şey yapamaz sisteme, devlete veya Türkiye Cumhuriyetine. Yeter ki, biz bu korkularımızdan arınalım.
Ben, böyle bir ülke olmasını istiyorum Türkiye’nin. Ben, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla Anayasasını değiştiren, Avrupa Birliğinin dayatmasıyla yasalarını değiştiren, demokratikleşen bir ülke olmak istemiyorum. Ben, 1930’larda o çağdaşlaşma adımını atan cumhuriyetin Meclisi gibi, cumhuriyetin halkı gibi olmak, öyle bir ülke olmak istiyorum.
Daha fazla konuşmak istemiyorum. Sabırla, dikkatle beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, Yüce Meclise saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Madde üzerinde 1 önerge var; okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Aşağıdaki hükmün, görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının “Hukuka kesin aykırılık halleri” başlıklı 289 uncu maddesinin birinci fıkrasına (i) bendi olarak eklenmesini arz ve teklif ederiz.
i) Hükmün hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delile dayanması.
İrfan Gündüz
Kemal Anadol
Mehmet Daniş
İstanbul
İzmir
Çanakkale
Yılmaz Kaya
Yüksel Çorbacıoğlu
İsmet Atalay
İzmir
Artvin
İstanbul
Sinan Yerlikaya
Tunceli
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Bu değişiklikle, ceza muhakemesi hukukunda maddî gerçeğin ortaya çıkarılması için hukuka aykırı yöntemlere başvurulmasını etkin bir şekilde önlemek amaçlanmıştır.
BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir