Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 249

CMK Madde 249

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 249. maddesi şu şekildedir:

Tüzel kişinin temsili

Madde 249 – (1) Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.

(2) Bu durumda, tüzel kişinin organ veya temsilcisi bu Kanunun katılana veya sanığa sağladığı haklardan yararlanır.

(3) Birinci fıkra hükmü, sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması halinde uygulanmaz.


Başlık

CMK’nın 249. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BEŞİNCİ KİTAP: Özel Yargılama Usulleri – BİRİNCİ KISIM: Gaiplerin ve Kaçakların Yargılanması, Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve Kovuşturmada Temsili, Bazı Suçlara İlişkin Muhakeme Usulü – ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve Kovuşturmada Temsili

Madde başlığı şu şekildedir: Tüzel kişinin temsili


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 249. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

Madde, tüzel kişilerin yargılamalarında izlenecek usulü düzenlemektedir. Tüzel kişilerin yargılamalarında izlenecek yargılama usulü, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere bu Kanunda yer alan hükümlerdir. Ancak bu hükümler dışında, Tasarının genel hükümlerinin uygulanması gerektiği maddede belirtilmiştir.

Bu Bölüm ile, hukuk sistemimizdeki önemli bir boşluk giderilmiş olmaktadır.

-Madde 260 – Madde, tüzel kişinin suç işlemesi durumunda hangi Cumhuriyet savcısının ve mahkemenin yetkili olacağını belirtmektedir. Tüzel kişiye bir suç yüklendiğinde soruşturma, tüzel kişinin suç işlediği veya merkezinin bulunduğu yerdeki Cumhuriyet savcısınca yapılacak, yetkili mahkeme de Cumhuriyet savcısının bulunduğu yerdeki mahkeme olacaktır.

Ekonomik ve mali suçlar hakkında diğer kanunlar ile getirilmiş özel hükümler saklı tutulmuştur.

Tasarının 13 üncü maddesinde belirtilen genel yetki kuralından farklı olarak tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer Cumhuriyet savcısını ve mahkemesini bu madde hükmüyle yetkili kılmak, tüzel kişilerin gerçek kişilere göre hukuki durumlarının farklılığından kaynaklanmaktadır. Tüzel kişilerin uğraşı alanlarının değişik bölge ve yerlerde olması, genel yetki kuralından ayrılmayı zorunlu kılmaktadır.

-Madde 261 – Maddeye göre, tüzel kişilere yönelik suç iddiasında kamu davası, tüzel kişiliği temsilen yasal temsilciye karşı açılacaktır yani adı geçen şüpheli veya sanık sayılacaktır; her türlü tebligat ona yapılacak ve işlemlere tüzel kişi adına yasal temsilci muhatap olacaktır. Tüzel kişinin temsilcisi aynı zamanda işlenen suçta gerçek kişi olarak sanık durumunda ise, tüzel kişiliğe, davaya bakan mahkemece kayyım atanacak ve tüzel kişiliği mahkemede bu kayyım temsil edecektir. Ancak maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki olanak saklıdır. Demek ki kayyım, bu cümlede söz konusu edilen olanak kullanılmadığında veya kabul edilmediğinde atanabilecektir.

Temsilci değişikliğinde de aynı hükümler uygulanacaktır.

Yetkili bir temsilci bulunmadığı takdirde mahkeme, Cumhuriyet savcısının veya davaya katılanın istemi üzerine tüzel kişiyi temsil etmek üzere kayyım atayabilecektir.

-Madde 262 – Madde, tüzel kişinin temsilcileri hakkında bu sıfatları nedeniyle uygulanacak tedbirleri göstermektedir. Bu tedbirler, tanıklar için uygulanan hükümler olacak ve bunlar dışında hiçbir tedbir alınamayacaktır. Tüzel kişi temsilcilerine şüpheli ve sanıktan ayrı hükümler uygulanması, temsilcilerin hukuki durumlarından kaynaklanmakta ve ceza sorumluluğunun aslında tüzel kişiliğe ait olmasından ileri gelmektedir. Tanıklar duruşmaya nasıl çağrılıyor ve haklarında ne şekilde hükümler uygulanıyorsa yasal temsilciye de benzeri durumlarda aynı hükümler uygulanacaktır.

-Madde 263 – Maddeyle, 112 nci maddede belirtilen adli kontrol yükümlülüklerinin bazılarının tüzel kişilere de uygulanmasına olanak sağlanmakta ve mağduru koruma ilkesinin varlığı ortaya konmakta, yargılama yapılırken, adli kontrol yükümlülüklerinden hangilerinin uygulanacağı belirtilmektedir. Gerçek kişilere uygulanan adli kontrol tedbirlerinden farklı olarak, tüzel kişilere uygulanacak tedbirler mali niteliktedir.

Bu tedbirler;

1. Mahkeme başkanı veya hakim tarafından miktarı ve ödeme koşulları saptanacak bir güvencenin yatırılması,

2. Mağdurun veya zarar görenin haklarını güvence altına almak amacı ile kişisel veya ayni bir güvencenin tesis edilmesi,

3. Tüzel kişinin, lehine keşide edilmiş çekleri tahsil etmek veya kredi kartıyla ödeme yapmak dışında, çek kullanmasına yasak getirilmesi,

4. Fiil, mesleğin icrası veya herhangi bir etkinlik yoluyla işlenirse bu mesleğin icrası veya etkinliklerin icra edilememesidir.

Adli kontrol tedbirinin süre ve kullanımı gibi hallerde bu husustaki genel hükümlerin uygulanacağı doğaldır.

Maddenin son fıkrası, (3) ve (4) numaralı bentlerde öngörülen yasaklara, verilebilecek cezalar ölçüsünde hükmedileceği açıklanmıştır. Özellikle (4) numaralı bent bakımından böylece hakimin takdir hakkına bir sınır getirilmiş olmaktadır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarının 259, 260, 261, 262 ve 263 üncü maddeleri tüzel kişilerin sanık olamayacağı ancak, soruşturmada ve kovuşturmada temsilinin gerekebileceği düşüncesiyle “Tüzel kişinin temsili” başlığı altında tek madde halinde yeniden düzenlenmiş ve 249 uncu madde olarak kabul edilmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

249 uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Tüzel Kişilerin Soruşturmada ve Kovuşturmada Temsili

Tüzel kişinin temsili

MADDE 249. – (1) Bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada tüzel kişinin organ veya temsilcisi, katılan veya savunma makamı yanında yer alan sıfatıyla duruşmaya kabul edilir.

(2) Bu durumda, tüzel kişinin organ veya temsilcisi bu Kanunun katılana veya sanığa sağladığı haklardan yararlanır.

(3) Birinci fıkra hükmü, sanığın aynı zamanda tüzel kişinin organ veya temsilcisi sıfatını taşıması hâlinde uygulanmaz.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İçindekiler