Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 135

CMK Madde 135

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 135. maddesi şu şekildedir:

İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması

Madde 135 – (1) (Değişik fıkra: 21.02.2014 – 6526 S.K/Madde 12) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturma ve kovuşturmada, suç işlendiğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi (…) dinlenebilir, kayda alınabilir ve sinyal bilgileri değerlendirilebilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhal hakimin onayına sunar ve hakim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hakim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır. (Mülga 2 adet cümle: 24.11.2016 – 6763 S.K/Madde 26) 

(2) (Ek fıkra: 21.02.2014 – 6526 S.K/Madde 12) Talepte bulunulurken hakkında bu madde uyarınca tedbir kararı verilecek hattın veya iletişim aracının sahibini ve biliniyorsa kullanıcısını gösterir belge veya rapor eklenir.

(3) Şüpheli veya sanığın tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması halinde, alınan kayıtlar derhal yok edilir.

(4) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok iki ay için verilebilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir. (Ek cümle: 25.05.2005 – 5353 S.K/Madde 17) Ancak, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili olarak gerekli görülmesi halinde, hakim yukarıdaki sürelere ek olarak her defasında bir aydan fazla olmamak ve toplam üç ayı geçmemek üzere uzatılmasına karar verebilir.

(5) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, (…) mobil telefonun yeri, hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, (…) mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok iki ay için yapılabilir; bu süre, bir ay daha uzatılabilir.

(6) (Ek fıkra: 02.12.2014 – 6572 S.K/Madde 42) Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespiti, soruşturma aşamasında hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma aşamasında mahkeme kararına istinaden yapılır. Kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkan veren kodu ve tedbirin süresi belirtilir. (Ek 2 adet cümle: 24.11.2016 – 6763 S.K/Madde 26) Cumhuriyet savcısı kararını yirmi dört saat içinde hakimin onayına sunar ve hakim, kararını en geç yirmi dört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hakim tarafından aksine karar verilmesi halinde kayıtlar derhal imha edilir.

(7) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.

(8) Bu madde kapsamında dinleme, kayda alma ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hükümler ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80) ile organ veya doku ticareti (madde 91),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. İşkence (madde 94, 95),

4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

6. (Ek alt madde: 21.02.2014 – 6526 S.K/Madde 12) Nitelikli hırsızlık (madde 142) ve yağma (madde 148, 149) ile nitelikli dolandırıcılık (madde 158),

7. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

8. Parada sahtecilik (madde 197),

9. (Mülga alt bend: 21.02.2014 – 6526 S.K/Madde 12) (Yeniden düzenlenen bend: 24.11.2016 – 6763 S.K/Madde 26) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (madde 220, fıkra üç),

10. (Ek alt bend: 25.05.2005 – 5353 S.K/Madde 17) Fuhuş (madde 227 (…)),

11. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),

12. (Ek alt bend: 24.11.2016 – 6763 S.K/Madde 26) Tefecilik (madde 241),

13. Rüşvet (madde 252),

14. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),

15. (Değişik alt bend: 02.12.2014 – 6572 S.K/Madde 42) Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (madde 302),

16. (Ek alt bend: 02.12.2014 – 6572 S.K/Madde 42) Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 311, 312, 313, 314, 315, 316),

17. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) (Ek bend: 25.05.2005 – 5353 S.K/Madde 17) Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu,

d) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

e) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

(9) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.


Başlık

CMK’nın 135. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KİTAP: Genel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Koruma Tedbirleri – BEŞİNCİ BÖLÜM: Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi

Madde başlığı şu şekildedir: İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 135. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

Telekomünikasyon yoluyla yapılan haberleşmeye girme, mevzuatımızda sadece 30/7/1999 tarihli ve 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanununda belirli örgütlü suçlar için düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uygun genel bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Tasarı 107 ila 111 inci maddeler ile Türk usul hukukundaki bu önemli boşluğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına uygun olarak doldurmaktadır.

Gerçekten gerek ikrar, gerek işlenen suça ait diğer delil, iz, eser ve emareler, suçu işleyen, şerikleri, yataklık edenler ile diğer kişiler arasında cereyan eden telefon muhaverelerinin (karşılıklı konuşmaların) dinlenmesi veya sinyalleri, yazıları, resimleri, görüntü veya sesleri veya diğer nitelikteki bilgileri kablo, radyo veya diğer elektromanyetik sistemlerle veya tek yönlü sistemlerle alan ve ileten araçlara girilerek elde edilebilir. Modern teknik bu hususta kolaylıklar ve olanaklar sağlamış bulunmaktadır.

Ancak burada, çok açık olan ve örneğin uyuşturucu madde trafiğinde olduğu gibi başka suretle delilini bulmak olanağının çok az olduğu suçları ve faillerini meydana çıkarmak gibi önemli toplumsal yarar ile haberleşme özgürlüğü, özel hayatın dokunulmazlığı gibi temel insan haklarına saygının çatıştığı açık olduğundan Batı ülkeleri bu konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına uygun biçimde düzenlemişlerdir. Bunun tipik örneğini Fransız Ceza Usulü Kanununun 100 ila 100-7 nci maddeleri oluşturmaktadır. Tasarının 107 ila 111 inci maddeleri kaleme alınırken sözü edilen mevzuattan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarından esinlenilmiştir.

Madde telefon konuşmalarına veya maddede sayılan diğer iletişim araçlarına müdahale edilmesi, girilebilmesi için koşulları şu suretle saptamıştır:

1. Soruşturulan suçun beş yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren bir cürüm olması gerekmektedir.

2. Yapılan soruşturmada başka suretle delil, iz, eser veya emare elde edilemeyeceği anlaşılmış olmalıdır yani bu yola “ultima ratio” olarak başvurulabilecektir.

3. Bu husustaki karar Cumhuriyet savcısının istemi üzerine soruşturma evresinde sulh ceza hakimi tarafından verilecektir.

4. Hakim, müdahale kararını sadece hakkında soruşturma açılmış kişiler için değil ve fakat, iletişimlerine girildiğinde soruşturma yapılan suç ve suçlular bakımından delil, iz, eser ve emare elde edilebilecek diğer kişiler hakkında da verebilecektir. Telefonla sürekli rahatsız edildikleri için, polise başvurarak telefonlarının dinlenmelerini istemiş bulunan kişiler bakımından, elbette ki, bu usul uygulanmayacaktır.

5. Verilecek kararda maddenin ikinci fıkrasında açıklandığı üzere, dinlenecek telefonun numarası veya diğer iletişim araçları bakımından hattın sahibinin veya kullananın kim olduğu, bu hususlara ait bütün unsurlar ve suçun türü ile üç aydan fazla olmamak üzere müdahale süresi, gösterilecektir. Özetle karar, telekomünikasyonda müdahale edilecek hattı, cihazı belirlemeye yarayacak bütün unsurları, başvurulmayı gerekli kılan suçu ve müdahale süresini içerecektir. Müdahale; yukarıda açıklanan usul ve koşullara uyularak en çok iki defa üçer aydan fazla olmamak üzere uzatılabilecektir.

Madde ile getirilen düzenleme belirtildiği gibi bir ihtiyaçtan kaynaklanmaktadır. Bu ihtiyaç nedeniyle konu diğer ülkelerin kanunlarında da düzenlenmiştir. Bununla birlikte insan hakları bakımından önemi dikkate alınarak bu usulün uygulanması için Fransız Ceza Usul Kanununda işlenen cürmün cezasının “iki yıl” olarak öngörülmüş bulunmasına karşılık, Tasarının bu maddesinde “beş yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren cürümlerde” bu usulün uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Bu düzenlemeyle de insan hakları bakımından önemli bir koruma getirilmiştir.

Böylece getirilen metin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarında belirtilen bütün kayıt ve koşulları içermektedir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarının Birinci Kitap, Dördüncü Kısımdaki “Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan Haberleşmeye Girme” başlıklı İkinci Bölümü, sistematiğe uygun olarak, “Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi” başlığı ile Beşinci Bölüm olarak düzenlenmiş ve bu bölümün ilk maddesi olan tasarının “Dinleme ve kayda alma kararı” başlıklı 107 nci maddesi “İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması” şeklinde değiştirilmiş ve aşağıdaki gerekçeler doğrultusunda yeniden düzenlenerek 135 inci madde olarak yeniden düzenlenmiştir.

Bu düzenleme ile maddenin ifade biçimi düzeltilmiş ve madde içeriğinin anlaşılmasında uygulamada karşılaşılabilecek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmıştır.

Birinci fıkrada telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınmasının şartları ve usulü düzenlenmiştir. İletişimin tespiti, belli bir telefon numarasından kimlerin ne zaman arandığı, konuşmanın ne kadar süreyle yapıldığı, elektronik posta yoluyla kimlerle iletişim kurulduğu hususlarının tespitinden ibarettir. İletişimin dinlenmesi, telli veya telsiz telefonla ya da internet üzerinden yapılan konuşmalar açısından geçerlidir. İletişimin kayda alınması ise, telli veya telsiz telefonla ya da internet üzerinden yapılan konuşmalardaki ses veya görüntüler açısından söz konusu olduğu gibi, elektronik posta yoluyla yapılan iletişimin içeriği hakkında da uygulanabilir.

İkinci fıkrada şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimin kayda alınamayacağı, bu durumun kayda alma gerçekleştikten sonra anlaşılması halinde alınan kayıtların derhal yok edileceği hükme bağlanmıştır.

Üçüncü fıkrasında, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması hususunda verilecek kararın içeriğine ve uygulama süresine ilişkin düzenleme yapılmıştır.

Dördüncü fıkrasında, maddi gerçeğin açıklığa kavuşturulması ya da şüpheli veya sanığın yakalanmasının mümkün kılınması amacına yönelik olarak, telsiz telefonla yaptığı konuşmaların yer ve zamanının belirlenmesine ilişkin kararın içeriği ve uygulama süresi hakkında düzenleme yapılmıştır.

Beşinci fıkrada, bu madde hükümlerine göre alınan hakim veya Cumhuriyet savcısı kararının gizliliği hususunda hükme yer verilmiştir.

Altıncı fıkrasında, bu koruma tedbirine ancak sınırlı sayıda suçlarla ilgili olarak başvurulabileceği, hüküm altına alınmıştır.

Yedinci fıkrada, maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimsenin, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemeyeceği ve kayda alamayacağı hükmü getirilmiştir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarının 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının başındaki “İki yıl veya daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren cürümler” ibaresi suç sınırlamasının kaldırılması düşüncesiyle, son fıkrası gereksiz görülerek metinden çıkarılmış, ikinci fıkraya açıklık getirmek üzere bir cümle ilave edilmiş ve 134 üncü madde olarak kabul edilmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

135 inci maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Denetlenmesi

İletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması

MADDE 135. – (1) Bir suç dolayısıyla yapılan soruşturmalarda, suç işlendiğine ilişkin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı ve başka suretle delil elde edilmesi imkanının bulunmaması durumunda, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararıyla şüpheli veya sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişimi tespit edilebilir, dinlenebilir ve kayda alınabilir. Cumhuriyet savcısı kararını derhal hâkimin onayına sunar ve hâkim kararını en geç yirmidört saat içinde verir. Sürenin dolması veya hâkim tarafından aksine karar verilmesi halinde tedbir Cumhuriyet savcısı tarafından derhal kaldırılır.

(2) Şüphelinin tanıklıktan çekinebilecek kişilerle arasındaki iletişimi, kayda alınamaz. Kayda alma gerçekleştikten sonra bu durumun anlaşılması hâlinde, alınan kayıtlar derhal yok edilir.

(3) Birinci fıkra hükmüne göre verilen kararda, yüklenen suçun türü, hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği, iletişim aracının türü, telefon numarası veya iletişim bağlantısını tespite imkân veren kodu, tedbirin türü, kapsamı ve süresi belirtilir. Tedbir kararı en çok üç ay için verilebilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.

(4) Şüpheli veya sanığın yakalanabilmesi için, kullanmakta olduğu mobil telefonun yeri, hâkim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının kararına istinaden tespit edilebilir. Bu hususa ilişkin olarak verilen kararda, kullanılan mobil telefon numarası ve tespit işleminin süresi belirtilir. Tespit işlemi en çok üç ay için yapılabilir; bu süre, bir defa daha uzatılabilir.

(5) Bu madde hükümlerine göre alınan karar ve yapılan işlemler, tedbir süresince gizli tutulur.

(6) Bu madde hükümleri ancak aşağıda sayılan suçlarla ilgili olarak uygulanabilir:

a) Türk Ceza Kanununda yer alan;

1. Göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti (madde 79, 80),

2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),

3. İşkence (madde 94, 95),

4. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),

5. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),

6. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),

7. Parada sahtecilik (madde 197),

8. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),

9. İhaleye fesat karıştırma (madde 235),

10. Rüşvet (madde 252),

11. Suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama (madde 282),

12. Silahlı örgüt (madde 314) veya bu örgütlere silah sağlama (madde 315),

13. Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk (madde 328, 329, 330, 331, 333, 334, 335, 336, 337) suçları.

b) Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.

c) Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.

d) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.

(7) Bu maddede belirlenen esas ve usuller dışında hiç kimse, bir başkasının telekomünikasyon yoluyla iletişimini dinleyemez ve kayda alamaz.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın söz istemi vardır.

Buyurun Sayın Kart.

CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 135 inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, hukuk devleti yapılanmasında, iletişim olayıyla, haberleşme özgürlüğüyle adlî kolluk ilişkilerinin önemini, bu tasarının görüşmeleri esnasında, ilgili maddeler arasında bağlantı kurmak suretiyle ve bir bütünlük içerisinde anlatmaya çalışacağım, bu konudaki görüş ve değerlendirmelerimi sizlerle paylaşacağım.

İletişimle adlî kolluk yapılanmasının, bu ilişkilerin kapsamının, bu ilişkileri düzenleyen görev, yetki ve sorumluluk sınırlarının tespitinin bu tasarının özünü ve karakteristiğini teşkil ettiğine inanıyorum. O sebeple, bu konunun çok iyi irdelenmesi, çok iyi sorgulanması gerekiyor.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıda, 135, 136, 137 ve 138 inci maddelerde “iletişimin tespiti, dinlenmesi ve kayda alınması”, “müdafiin bürosu ve yerleşim yeri”, “kararların yerine getirilmesi, iletişim içeriklerinin yok edilmesi” ve en nihayet “tesadüfen elde edilen deliller” başlığı altında birtakım düzenlemeler yapılıyor. 161 ve devamı maddelerde de adlî kolluk yapılanmasına ilişkin düzenlemeler yapılıyor. Daha iki ay kadar evvel Genel Kurulda kabul edilen Türk Ceza Kanununun da, bilindiği üzere, 132 ilâ 140 ıncı maddelerinde; yani, 8-9 maddelik bölümünde, bu tasarıdaki düzenlemelerle bir uyum sağlamak amacıyla, “haberleşmenin gizliliğini ihlal, “kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması”, “özel hayatın gizliliğini ihlal”, “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” gibi başlıklar altında birtakım düzenlemeler yapıldı.

Başka bir ifadeyle, gerek Ceza Kanununda gerek Ceza Usulü Muhakemesi Kanununda, iletişimin ve adlî kolluğun yapılanmasına ilişkin düzenlemelerin bir bütünlük içinde ve amaca uygun bir şekilde düzenlenmesi amacıyla yapılan bir çalışmadan söz ediyoruz. Bu çalışmanın gerekli olduğu belli, yararlı olduğu açık. Haberleşme özgürlüğüyle bağlantılı olan ve bir taraftan da, kamu düzenini korumaya yönelik olan bu düzenlemelerin, demokratikleşme ve özgürlük adına, temel hak ve özgürlükler adına olumlu düzenlemeler olduğunu açıkyüreklilikle ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu aşamada, bu ve bağlı yasaların Türkiye’deki uygulamasında kolluk güçlerinin, bu kapsamda, Emniyet, Jandarma, MİT, Gümrük Müsteşarlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı birimlerinin yapılanmaları çok önemlidir. Bu birimler ile soruşturma ve kovuşturmayı yapacak yargılama birimleri arasındaki görev ve yetki düzenlemeleri ve bunun sınırları son derece önemlidir. Haberleşme özgürlüğünü ve bağlı sonuçları doğrudan etkileyen bu yapılanma, aynı zamanda, hukuk devleti yapılanmasının da özünü teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu yapılanmayı, özellikle günümüze taşıyarak, Emniyet ve Jandarma yönünden irdelemek istiyorum.

Emniyet ve Jandarmanın varlığı ve fonksiyonu, hukuk devleti yapılanmasının niteliğini etkileyecek ve değiştirecek derecede önemlidir, belirleyicidir. Kolluk gücü dediğimiz bu birimler, suç ve suçluyla doğrudan muhatap olan, olaya müdahale eden birimlerdir. Bu birimlerin, delilleri gerçeğe uygun bir biçimde adlî birimlere ulaştırması gerekir. Bu mekanizmayı ve denetimi sağlayamadığımız takdirde, gerçek anlamda hukuk devleti yapılanmasını sağlamamız mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, kolluk güçlerinin çağdaş vasfı, suçların meydana gelmesini önleyici bir yaklaşım içinde takip etmektir. Eski deyimiyle, kolluk gücü, zabıtai mânia, yani, önleyici güç özelliği olan bir birimdir. Olay vuku bulup suç ve suçluyla karşı karşıya gelindiği anda, artık idarî süreç bitmiştir, yargılama süreci, soruşturma ve kovuşturma süreci başlamıştır, idarî süreçten artık yargılama sürecine geçiş başlamıştır, yeni bir çizgi ve süreç başlamıştır. Bu süreç, soruşturma ve tekrar ifade ediyorum, yargılama sürecidir. Bu süreç, artık, savcılık makamının bütün etkinliğiyle devreye girdiği bir süreçtir. Savcılık makamı devreye girdiği içindir ki, kolluk güçlerinin doğrudan savcıya tabi olarak görev yapması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Bugüne kadar mevcut olan uygulama ve mevzuat nedir, bugün neyi yapmak istiyoruz? Bütün kararlılığımızla ifade ediyoruz ki, bu konuda yapılacak düzenleme, bir siyasî iktidarın, gerçek anlamda değişimden ve hukuk devletinden mi yana olduğu, yoksa mevcut statükocu durumu yeni sonuçlarla sürdürmek amacı içinde mi olduğu konusunda belirleyici olacaktır. Tekrar ifade ediyorum, mevcut yapıyı sürdürmek demek, statükoculuğun devamı anlamına gelir. Mevcut yapıyı değiştiriyor görünüp onu özünde sürdürmek yine statükoculuk anlamına gelir. Burada, mevcut yapıyı hangi hiyerarşi içinde değiştirmemiz gerekiyor; onu anlatmak istiyorum. Kim statükoyu temsil ediyor, kim hukuk devleti yapılanmasında değişimi temsil ediyor, inanıyoruz ki, sağduyulu kamuoyu ve basın bu konuda net bir değerlendirme yapacaktır.

Bu ayırımı, bu temel ayırımı, izninizle, hem bu maddede hem devam eden maddelerde somut olarak anlatacağım, anlatmaya devam edeceğim.

Ceza Muhakemesi Tasarısı ve bu tasarının adlî kollukla ilgili bölümleri işte bu sebeple çok önemli, değerli arkadaşlarım.

Sayın milletvekilleri, bu değerlendirmeyi yaparken, doğaldır ki, mevcut mevzuat ile getirilmek istenilen tasarı arasındaki değişiklikler nedir, bunlar arasında gerçekten, birilerinin, kimilerinin ifade ettiği devrim anlamına gelen değişiklikler mi vardır, yoksa, devrimi bırakın, reform boyutunda birtakım değişiklikler mi vardır; bunları sorgulamamız gerekiyor.

Bunları sorgulamak adına şunu hemen ifade ediyorum: Bakıyoruz, şu anda yürürlükte olan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 154 üncü maddesi “adlî görevler” başlığı altında bu konuyu düzenliyor. Buna göre, bütün zabıta makam ve memurları, cumhuriyet savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdür, sorumludur. Kolluk gücü, yasa tarafından kendisine verilen görevleri yapmakta ihmal gösterdiği veya görevi kötüye kullanma durumu olursa, savcılık makamı doğrudan takibatta bulunur. Bunda bir tereddüt yok. Uygulamada, yıllardır bu şekilde olduğunu biliyoruz.

Görüşülmekte olan bu tasarıda nasıl bir düzenleme getiriliyor, nasıl bir düzenleme getirilmek isteniliyor, bir devrim gibi sunulmaya çalışılan bu düzenlemede, acaba, gerçekten, devrim niteliğinde olabilecek bir yapısal değişiklik mi yapılmak isteniliyor, yoksa, bir taraftan böyle bir görüntü verilip, birtakım güçlerin direnişi kırılamıyor mu, birtakım engellemeler aşılamıyor mu; bunu, Meclis olarak sorgulamamız gerekiyor, bunu tartışmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakıyoruz, getirilen tasarının 161 inci, 164 üncü ve devamı olan maddelerde şu düzenleme getiriliyor: Adlî kolluk görevlilerinin cumhuriyet savcısının emir ve talimatlarını yerine getirdiği, yerine getirmekte sorumlu olduğu, bu görevlerini yaparken ihmal gösterip veya…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kart, toparlayın lütfen.

ATİLLA KART (Devamla) – Sayın Başkanım, ben, konuşmamı, bütünlüğünü bozmamak amacıyla, burada bırakıyorum. Devam eden maddelerde, konuşmama bir bütünlük içerisinde devam edeceğim.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir