Mal Paylaşımı (Katkı Payı-Katılma Alacağı) Davası Cevap Dilekçesi

Mal Paylaşımı-Katkı Payı-Katılma Alacağı Davası Cevap Dilekçesi 1


ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA NO:

DAVACI:

DAVALI:

VEKİLİ: Avukat Saim İNCEKAŞ, Adana

KONU: Davaya karşı cevaplarımızdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR

USULE İLİŞKİN:

1- İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesi uyarınca vadesi gelmiş ve rehinle teminat altına alınmamış “para alacakları” hakkında “ihtiyati haciz” talep edilebilir. Mal rejiminin tasfiyesi sonucu ortaya çıkan “katılma alacağı” da bir “para alacağı” niteliğinde olduğundan, burada ihtiyati haciz istenebilir. Bu nedenle davacı tarafın ihtiyati tedbir isteminin reddi ile müvekkile ait taşınmaz üzerindeki tedbirin kaldırılmasını talep etme zaruriyeti hâsıl olmuştur.

ESASA İLİŞKİN:

1- Davacı tarafından Adana adresinde yer alan taşınmazın edinilmiş mal rejimine dahil olduğu ve bu sebeple katılma payı alacağının hesaplanarak tarafına verilmesine hükmedilmesi istenilmiştir. Davacı tarafın işbu iddiasına mahkemeyi yanıltma ve aldatma kastı taşıdığından itibar edilmemelidir. Şöyle ki;

Adana adresinde yer alan taşınmaz 2005 yılında davalı müvekkilin annesi tarafından müvekkile karşılıksız kazandırma şeklinde devredilmiştir. Daha sonrasında davalı müvekkil ilk eşinden yaşadığı sorunlar nedeniyle hak kaybına uğramamak amacıyla söz konusu taşınmazı eniştesi olan Ahmet’e bedelsiz olarak devretmiştir. Davacı ile yeni bir evliliğe başlayan davalı müvekkil bir daha sorun yaşamayacağı inancıyla söz konusu taşınmazı 2014 yılında eniştesinden bedelsiz olarak tekrar geri almıştır. Söz konusu iddiamız; ilgili tapu müdürlüğüne yazılacak bir müzekkere neticesinde elde edilecek takyidat bilgileri doğrultusunda ve davalı müvekkilin söz konusu taşınmazı satın aldığı kişi olarak gözüken eniştesi Ahmet’in tanık olarak dinlenmesi neticesinde ispatlanacaktır.

2- Türk Medeni Kanunu’nun 220. maddesine göre mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği mal varlıkları kişisel mal olarak değerlendirilmektedir. O halde davacının söz konusu taşınmazın edinilmesinde herhangi bir katkısı olmadığı gibi halihazırda müvekkile ait olan taşınmazın tekrar bedelsiz olarak geri alınması neticesinde söz konusu taşınmazın edinilmiş mal olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Nitekim Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 24.05.2012 tarihli bir kararında “Dosyadaki belge ve bilgilerden dava konusu taşınmazın taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli bulunduğu 08.12.2006 tarihinde edinildiği anlaşılmaktadır. Davalı eş bu taşınmazın ailesinin katkısı ile edinildiğini başka bir ifade ile kendisine bağışlanan mal olduğunu iddia ederek edinilmiş mal niteliğinde bulunmadığını savunmuştur. Kural olarak, karşılıksız kazanma yoluyla elde edilen malvarlığı değerleri TMK. 220/2 maddesine göre kanun gereği kişisel mal niteliğinde olup, diğer eşin bu malvarlığı değeri üzerinde katılma alacağı hakkı yoktur. Ancak, bir malın eşlerden birinin kişisel malı olduğunu iddia eden taraf TMK’nın 222. ve 6. maddeleri gereğince bu iddiasını ispat etmelidir.” hükmünde bulunmuştur.

O halde iddiamızın ispatlanması neticesinde evlilik birliği içerisinde edinilmiş mal sıfatına haiz bir malvarlığı olmadığından dolayı iş bu huzurdaki davanın reddedilmesi gerekmekte ve talep edilmektedir.

DELİLLER  :

1- 14 parsel no’lu taşınmazın tüm alıcı ve satıcılarının gösterir dökümünün istenilmesine,

2- Bilirkişi

3- Tanık (İsimleri bilahare bildirilecektir)

4- İsticvap

5- Keşif

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda izahı yapıldığı üzere;

1- Davanın REDDİNE,

2- Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla vekâleten talep ederim.

                                                                                               DAVALI VEKİLİ

Mal Paylaşımı-Katkı Payı-Katılma Alacağı Davası Cevap Dilekçesi

Mal Paylaşımı-Katkı Payı-Katılma Alacağı Davası Cevap Dilekçesi 2


 ADANA AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

DAVAYA CEVAP VEREN DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya karşı cevaplarımızın sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR

Davalı müvekkil ile davacı taraf 15 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evliliklerinden çocukları bulunmamaktadır. Adana Aile Mahkemesinde 16 E. sayılı açılan dosya sonucunda mahkeme iki tarafı da EŞİT KUSURLU bularak boşanmalarına karar vermiş olup kararı her iki tarafın da istinaf etmiş olması sebebiyle kesinleşmemiştir.

Öncelikle;

TBK md 295/2 dayanarak açmış oldukları bu davada bağışlamadan rücu şartları oluşmamıştır. “Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa” şeklinde düzenlenen bu hüküm gereği davalı müvekkile bu davanın açılması mümkün değildir. Tarafların boşanma dosyaları incelendiğinde de görüleceği üzere müvekkilin boşanmada ağır kusuru bulunmamaktadır. Bir eş olarak üzerine düşenleri yapmadığını iddia eden davacı taraf cinsel birleşme olmamasının müvekkilden kaynaklandığını iddia etmiştir. Bu iddialar tamamen asılsız olmakla beraber sadece iddia olarak kalmış ve boşanma davası süresince hiçbir belge veya reçete sunmamıştır. Tam tersi bir şekilde cinsel birleşme olmamasının sebebi davacı taraftır. Müvekkilin 12 tarihli Adana Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin fiziksel ve patolojik bir engelinin olmadığına dair tanzim edilen raporda mevcuttur. Yine tam aksine eşinin yanında olan ona destek olan kişi profesyonel destek alınmasını sağlayan müvekkilin kendisidir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin bir kararında ‘’Davadaki uyuşmazlık, düğünde davalıya takılan ziynetlerin bağıştan rücu koşullarının oluşup oluşmadığı NOKTASINDA TOPLANMAKTADIR. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 295 /2. (mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 244/2) maddesinde bağışlananın, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranması halinde bağışlayanın bağışlama sözünü geri alabileceği ve bağışlama konusunun geri verilmesini İSTEYEBİLECEĞİ DÜZENLENMİŞTİR. Bağışlamanın geri alınması talebi konusunu oluşturan ziynetlerin evlilik nedeniyle ve düğün sırasında davalıya BAĞIŞLANDIĞI KUŞKUSUZDUR. Kesinleşen boşanma davasında az kusurlu olan koca boşanmaya karşı çıkmadığından ağır kusurlu olan kadının şiddetli geçimsizlik nedeniyle açtığı davanın kabulüne KARAR VERİLMİŞTİR. Boşanma davasında kadının ağır kusurunun evi terk etmek olduğu kabul edilse de evliliğin şiddetli geçimsizlik nedeni ile son bulmasında az da olsa koca da kusurlu bulunmuştur. Bu durumda, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 295/2 maddesinde düzenlenen bağışlamanın geri alınması koşullarının gerçekleştiğinden söz edilmesi MÜMKÜN DEĞİLDİR. Mahkemece, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün BOZULMASI GEREKMİŞTİR.’’(T.C Yargıtay 3.HD 2013/18657 E. 2014/2294 K.)

Yine bir başka Yargıtay kararında ise “Kocanın birlikte kusuru, karının yasaya göre yükümlü bulunduğu aile ödevlerine önemli olarak aykırı davranmasına sebebiyet verirse, böyle bir durumda koca artık bağışlamadan geri dönme hakkını kullanamaz.’’(2. Hukuk Dairesi 12119/13368 10.11.2004) kararı verilmiştir. Anlaşılacağı üzere bağışlamadan rücu hakkına sahip değildir.

Yine ekonomik sıkıntı içerindeyken davacı davalı müvekkilden habersiz kredi çekmiştir. Habersiz kredi çektiğini boşanma davası sonrasında öğrenmiş “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın eşinden habersiz krediler çekerek borçlandığı ve evlilik birliğinden kaynaklanan görevlerini yerine getirmediği, anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut VE SABİTTİR. Olayların akışı karşısında davacı dava AÇMAKTA HAKLIDIR. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. Md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçeyle davanın reddi DOĞRU BULUNMAMIŞTIR.”(T.C Yargıtay 2. HD 2013/7472 E. 2013/20745 K.) ilgili Yargıtay kararında da anlatıldığı üzere güven sarsıcı bir olay olmakla beraber boşanma için sebep teşkil etmektedir. Bu bakımdan da davacı taraf boşanma davasında kusurludur.

Dava dilekçesinde müvekkilin davacıya iftiralar atarak uzaklaştırma kararı aldığını, dedikoduya sebebiyet verme gibi ithamlarda bulunmuş evliliğin bitmesinde tek ve ağır kusurlu olduğunu iddia etmişlerdir. Karşı dava açıp boşanma ve tazminat talebinde bulunan taraf olarak böyle bir iddiada bulunmak akla yatkın bir durum değildir. Evliliğin bitmesine sebep olan durumlarda davacı tarafın kusuru daha ağır olmakla beraber bunların en büyük sebebinin ekonomik sıkıntılar yaşaması olduğu ortadadır. Davacı evlilik birliği içinde işsiz kalmıştır. Cinsel birleşememe sorunu yaşayan davacı taraf evde müvekkile ekonomik sıkıntılarının artması ve işten çıkması neticesinde kötü muamelelerde bulunmuştur.

Müvekkilin maddi durumunun iyi olduğu ortadadır. Ayrıca müvekkilin babası uzun yıllardır ticaretle uğraşan varlıklı bir iş adamıdır. Kaldı ki davacı altınları bozdurup kullandığı yetmediği gibi müvekkilin babası Mehmet’in kredi kartından da muhtelif harcamalar yapmıştır.

Boşanma davası sırasında müvekkilin para yüzünden geçimsiz davrandığı iddiası da bu açılardan bakınca hayli komiktir. Yine müvekkilin evi terk ettiği yönünde beyanlarda bulunmuşlar fakat müvekkil evi terk etmemiş terk etmek zorunda bırakılmıştır. Bir gün eve döndüğünde kapı kilidinin habersiz bir şekilde değiştirilmesi üzerine müvekkil artık dayanamamış ve boşanma davası açmıştır. Her zaman eşine destek olmaya çalışan müvekkil bu hareketin üzerine daha fazla dayanamamıştır.

Yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü haksız açılan davaya cevap verme zarureti hasıl olmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK ve ilgili mevzuat

DELİLLER:

  1. Nüfus kaydı,
  2. Adana Aile Mahkemesi 15 E. Sayılı dosya,
  3. Tarafların sosyo-ekonomik durum araştırması,
  4. Tanık (Daha sonra bildirilecektir),
  5. Bilirkişi,
  6. Savcılık Dosyası,
  7. Kredi hesabı
  8. Mehmet’e ait kredi ekstreleri
  9. Düğün video ve kayıtları
  10. Yemin
  11. Yasal tüm deliller.

SONUÇ VE İSTEK: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle;

  1. Açılan işbu mesnetsiz davanın REDDİNE,
  2. Adana Aile Mahkemesi 15 E. Sayılı dosyasının kesinleşmesinin Bekletici Sebep yapılmasına
  3. Yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim.

   Davalı Vekili

Mal Paylaşımı-Katkı Payı-Katılma Alacağı Davası Cevap Dilekçesi 3


Olumlu netice aldığımız bir başka mal rejimi davasına cevap dilekçesi aşağıdaki gibidir:

ADANA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

CEVAP VEREN DAVALI:

KAŞI TARAF(DAVACI):

VEKİLİ:

KONU: Davaya cevaplarımdan ibarettir.

AÇIKLAMALAR:  Davacı ile 16 tarihinde görücü usulü evlenmiş olup nikahımız düğün merasiminden 22 gün önce yapılmıştır. Düğün davetiyesinin bir örneğini dilekçe ekinde ibraz ediyorum. Bu evlilikten çocuğumuz bulunmamaktadır. Davacı, benim aleyhine Asliye Mahkemesi’nin 16 E. sayılı dosyasıyla boşanma davası açılmıştır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 225/2. maddesine göre, boşanma kararı verilmesi halinde mal rejimi dava tarihi itibariyle sona ereceğinden, ilgili kanun hükümlerine göre malların tasfiye edilerek edinilmiş mallara katılma rejimine göre paylaştırılmasına karar verilecektir. Zira  evlenmeden önce veya evlilik sırasında herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapmadık, bu sebeple yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması gerekmektedir.

1- Edinilmiş mallar M.K 219’da düzenlenmiştir. Maddenin 1. Fıkrasında edinilmiş mal tanımı yapılmıştır. Buna göre “Edinilmiş mal, bir eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değeridir. ”Burada şundan söz etmek gerekir. Edilmiş mal öncelikle bir mal varlığı değeri olmak zorundadır. Yani eşlerden her birinin aktifinde yer alan ekonomik değer taşıyan ve paraya dönüştürülebilen bir hak olmak zorundadır. Bundan sonra bir mal varlığı değerinin edinilmiş mal olarak kabul edilebilmesi için yasa iki koşul getirmiştir. Bunlar;

  • Bu mal rejiminin davamı süresince kazanılma
  • Karşılığı verilerek kazanılma

Olay incelendiğinde; bahsi geçen malvarlığı değerleri usulen evlilik birliği süremiz içeresinde kazanılmış gibi gözükse de fiili durum böyle değildir. Şöyle ki nikah tarihimiz ile düğün tarihimiz arasında 22 günlük bir süre bulunmaktadır. Benim bu süre içerisinde edindiğim malvarlığı değerleri kanun metninde bahsedilen “evlilik birliği süresince” ifadesine uygundur. Ancak salt bu ifadeye dayanarak 22 günlük süre içerisinde edinilen malların edinilmiş mal sayılacağı yönünde karar verilmesi durumunda, kanun metninin amacıyla çelişilmiş olacaktır. Kanun metninin amacı; eşlerin müşterek hayatlarını kurmak ve yönetmek için fizyolojik ve psikolojik emeklerinin karşılığı olan malları evlilik birliği sonunda hakkaniyete uygun biçimde almaları şeklindedir. Olaya bakıldığında sayılan malvarlığı değerlerinin 22 günlük sürede kazanılmadığı aşikardır. O halde sırf nikâh yapıldı diye benim bu sürede edindiğim malvarlığının edinilmiş mal sayılması kanunun özüne ve mantığına aykırı olacaktır. Hem açılan boşanma davasındaki ifadeler hem iş bu dava incelendiğinde hiçbir mantığı, yasal zorunluluğu, eş durumu tayini vs. sebepler olmamasına rağmen “düğün içinde nikahla zaman kaybetmeyelim” diyerek kandırıldığım ve bunun sonuncunda nikah yapıldığı görülecektir. 20 gün sonra evleneceğin nişanlının yanında baba mallarının kayden bile olsa mülkiyetine alındığından bahsedilmemesi gerektiği şahsım tarafından acı bir tecrübe ile öğrenilmiştir.

2- Davacının talep ettiği malvarlığı değerleri asıl olarak babama ait olup; babamın rahatsızlığından ve yaşlılığından dolayı malların resmi idare işini üstlenip, malları kendi üzerime tescil ettirdim. Karşılık talep edilmeden her hangi bir bedel ödemeden kağıt üzerinde yapılan bu işlem, bu malların edinilmiş mal olmasını sağlamaz. Şöyle ki edinilmiş mal rejimine dahil olabilmesi için malvarlığının karşılığının verilerek kazanılmış olması gerekmektedir. Yukarıda bahsedilen sebeple edinilen bu malların edinilmiş mal sayılması kanun metnine de aykırılık oluşturacaktır. Ayrıca ben, karşı tarafın da bahsetmiş olduğu gibi düzenli bir işte çalışmaktayım ve ifade edilen miktarda küçükbaş hayvan ve arı bakımını yapmaya imkanım bulunmamaktadır. Bahsi geçen mallar yukarıda anlatılan sebepten dolayı kağıt üzerinde benim adıma kayıtlı olup fiilen mallarla ilgilenmem, gelir kazanmam yahut başka başka bir menfaat sağlamam mümkün değildir. Koyun keçi gibi günlük bakım isteyen malların idaresi ayrı bir iş olup başka bir işin yanında ek iş olarak yapılması mümkün değildir. Tüm bunlarla birlikte arı kovanlarına sahip olduğum iddia ve kanaatinin sebebini dahi anlamış değilim. İlçe Tarım Müdürlüğü kayıtları da bu durumu belgelemektedir. İş bu sebeplerden dolayı davacı tarafın bahsi geçen malvarlığı değeri üzerinden edinilmiş mal rejimine katılma alacağı talebi yerinde değildir ve reddi gerekmektedir.

3- Yine davacı tarafından bedeli talep edilen araç kredi ile alınmıştır. Aracın edinilme tarihi ile kredi kullanma tarihi incelendiğinde bu durum ortaya çıkacaktır. Ayrıca davacı taraf daha bir yılını bile doldurmamış hatta bir kısmını da ayrı geçirmiş olduğu evliliğe nasıl bir katkı yapmış olabilir ki ben bu miktarda zenginleşeyim; deyim yerinde ise ekonomik olarak çağ atlayayım. Kanunun ruhuna aykırı bu yaklaşımların hukuken korunamayacağı aşikardır.

4- Kompresör iddiası da arı kovanı iddiasından farksız dayanaksız bir iddiadır. Babama ait mallardan hak talep eden davacı, kime ait olduğunu bilmediğim bir maldan da yine hak talep etmektedir.

5- Düğünde takılan ziynet eşyalarının talebi yönünden; yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir. Bu ifadelere de uygun olarak zaten davacı taraf ziynet eşyalarını yanında götürmüştür. Ancak sırf maddi talepte bulunabilmek ve beni zor durumda bırakmak amacıyla bunun aksini iddia etmektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunan kimseye düşer.

Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkaran kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı dava konusu edilen ziynet eşyasının elinden alındığını ileri sürmektedir. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Diğer bir deyimle bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağana ters düşer. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyadır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan hatta daha önce evi terk etmiş olan davacının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Maddi olay da bu şekilde gerçekleşmiştir. Düğün nikah ikilemi, Adana Cumhuriyet Savcılığına yapmış olduğum şikayet dosyası, davacının hayata yaklaşımının bir göstergesidir. Davacı tarafından götürülen ziynet eşyalarına bedel ödemem mümkün olmamalıdır. O halde ziynet eşyalarının davacıya iadesi talebi yerinde değildir.

DELİLLERİM: İlgili yasa ve mevzuat, Erdemli Cumhuriyet Başsavcılığı dosyası, nikah ve düğüne ilişkin kayıtlar, dava konusu mallara ilişkin kayıtlar, tanık beyanları

NETİCE ve TALEP: Yukarıda arz ve izah ettiğim sebeplerle haksız ve yersiz olan davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline  karar verilmesini, saygılarımla arz ve talep ederim.

                                                                                                                            Davalı Asil

Mal Paylaşımı-Katkı Payı-Katılma Alacağı Davası Cevap Dilekçesi 4


 ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO:

CEVAP VEREN(DAVALI):

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya karşı cevaplarımızın arzından ibarettir.

AÇIKLAMALAR:

1) Yukarıda numarası verilen dosya mahkemeniz nezdinde müvekkil aleyhine açılan iş bu dava ile davacı taraf; evlilik birliği içerisinde edinildiğini ve müvekkil adına kayıtlı olduğunu iddia ettiği taşınır ve taşınmaz mallar ile ilgili olarak katılma payı, katkı payı ve değer artışı alacağı olduğu iddiası ile iş bu davayı ikame etmiştir.

Davacı yanca müvekkil aleyhine ikame edilen iş bu dava haksız ve hukuka aykırı olup davanın reddine karar verilmelidir. Şöyle ki;

2) Müvekkil ile davalı arasında yine Adana 2. Aile Mahkemesinin 379 E 213 K sayılı dosyası ile çekişmeli boşanma davası görülmüş ve söz konusu dava 2010 tarihinde karara çıkmıştır. Mahkemece, müvekkil aleyhine verilen söz konusu karar müvekkil tarafından temyiz edilmiştir ve dosya halen Yargıtay’da olup kesinleşmemiştir. Yukarıda numarası verilen dosya ile müvekkil aleyhine açılan işbu davanın esasına girilebilmesi için yine taraflar arasında görülen boşanma davasının kesinleşmesi gerekmektedir.

Bu hususta Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. Dilekçemizin ekinde yer alan (Ek – 1) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2005/1208 E, 2005/4267 K sayılı ilamında, “Davacı-davalı kadının istediği eşya, borsa hesabı, mal rejimi nedeniyle binadan alacak, araca katkı bedeli ile ilgili istem, boşanmanın eki niteliğinde olmayıp, bu istemler ancak boşanma davası ile ilgili hüküm kesinleşip tasfiye gündeme geldiğinde karara bağlanabilir. Bu nedenle bu konudaki dava ve istemler tefrik edilerek boşanma ile ilgili davanın bekletici mesele yapılması ve sonucuna göre karar vermek gerekir” şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu sebeple, Yargıtay uygulaması da dikkate alınarak, öncelikle Adana 2. Aile Mahkemesinin 379 E. 213 K. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına karar verilerek söz konusu dosyada verilen boşanma kararının kesinleşmesinin beklenmesine karar verilmesini talep ediyoruz.

Davacı, evlilik birliği süresi müvekkile ve müşterek çocuklarının beslenme, ütü gibi hizmetlerini yerine getirdiğini, bu şekilde aile bütçesine yardımda bulunduğunu ve bu sebeple büyük çoğunlu müvekkilin kişisel malı olan malların edinilmesinde katkıda bulunduğunu iddia etmiş ve davasını bu iddiasına dayandırmıştır. Davacı tarafın, ev hanımı olarak yaptığını iddia ettiği katkıya dayanarak ikame ettiği iş bu dava hukuki dayanaktan yoksundur. Kadının, ev kadını olarak, evin yemek, temizlik gibi işlerini yapması ve çocukların bakımını üstlenmiş olması, Türk Medeni Kanununun 227. maddesi anlamında katkı sayılamaz. Bu hususta istikrar kazanmış Yargıtay Kararları da bu yöndedir.

3) Gerçekten de dilekçimizin ekinde yer alan (Ek – 2) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.06.2008 Tarih, 2008/2-432 E, 2008/444 E sayılı ilamı incelendiğinde, “Birleşen davalar, boşanma ve katılma alacağı isteğine ilişkindir. Somut olayda; taşınmaz ve araç, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu mallar, yeni rejime (edinilmiş mallara katılma) kocanın kişisel malı olarak girmiştir. Edinilmiş mal değildir. Çalışmayan, herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının bu malların edinilmesine herhangi bir katkısı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, davacı; katkı payı karşılığı veya değer artış payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamaz. Kadının, ev kadını olarak, evin yemek, temizlik gibi işlerini yapması ve çocukların bakımını üstlenmiş olması, Türk Medeni Kanununun 227. maddesi anlamında katkı sayılamaz. O halde, isteğin reddi gerekir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Yine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.02.2010 Tarih ve 2008/19251 E, 2010/1757 K sayılı ilamında (Ek-3), “Eşlerden birinin edindiği mala, diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez. Başka bir ifade ile kadının, ev işlerini yapması ve çocuklara bakmış olması, diğer eşin edindiği mala katkı sayılamaz. Sonuç olarak; 1.1.2002 tarihinden önce; eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın veya kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının olması gerekir. (HGK. 18.6.2008 gün ve 2008//2-432-444 sayılı kararı) Davacı dava konusu taşınmaza katkıda bulunduğunu kanıtlayamamıştır. O halde taşınmaz hakkındaki davanın reddi gerekirken, usul ve yasaya aykırı olan bilirkişi raporu esas alınarak taşınmaz hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Bu sebepler ve Yüksek Mahkeme Kararları da dikkate alınarak, davacı tarafça açılan haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmelidir.

4) Davacı tarafın dava dilekçesinde liste halinde belirttiği ve 2002 yılından sonra edinildiğini iddia ettiği katkı payı, katılma alacağı ve değer artışı alacağı taleplerine konu taşınır ve taşınmaz malların hemen hemen tamamı Medeni Kanunun 220. Maddesi anlamında müvekkilin kişisel malıdır ve işbu davanın konusu değildir. Bilindiği üzere, mal rejiminin tasfiyesinde kişisel mallar tasfiye dışında tutulur. Söz konusu malların büyük bir kısmı müvekkile miras bırakanlarından intikal etmiş, bir kısmı taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerliği olduğu 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş ve bir kısmı da davacı tarafça açılan boşanma davasından sonra edinilmiştir. Davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği taşınır ve taşınmaz malların edinilme şekli, hukuki durumları ve edinilme tarihleri aşağıda belirtilmiştir:

Davacı taraf, dava dilekçesinde Seyhan ilçesinde müvekkil adına kayıtlı iki adet yazlık ev olduğunu iddia etmişse de, söz konusu ilçede müvekkil adına kayıtlı bir adet yazlık taşınmaz bulunmaktadır. Her şeyden önce, söz konusu taşınmaz, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli bulunduğu 2001 yılı içerisinde müvekkil tarafından edinilmiş ve 01.01.2002 tarihinden sonra eşler arasında uygulanan yasal mal rejimine kişisel mal olarak girmiştir. Ayrıca, müvekkil söz konusu taşınmazı, miras bırakanı Mehmet adına kayıtlı olan ve daha sonra müvekkile miras yoluyla intikal eden Reşatbey semtinde bulunan ve kişisel mal statüsündeki bir adet daire ve bir adet dükkanın 1999 yılında meydana gelen deprem sonucu yıkılmasından sonra yıkılan dükkana karşılık T.C Bayındırlık Bakanlığı tarafından verilen 6.000 TL krediyi kullanarak satın almıştır. Bu hususlar için, ilgili kurumlara müzekkere yazılmasını talep ediyoruz. Kişisel malların yerine geçen değerler de kişisel mal sayılır.(TMK. m.220/4) Bu sebeple, müvekkilin depremde yıkılan kişisel malına karşılık aldığı krediye dayanılarak aldığı söz konusu yazlık ev de kişisel mal statüsündedir.

Davacı taraf, müvekkilin Seyhan İlçesi Adalet Mevkiinde adına kayıtlı dükkan cinsi taşınmazları bulunduğunu iddia etmişse de, adı geçen mevkide müvekkilin maliki bulunduğu dükkan cinsi taşınmazlar bulunmamaktadır.

Davacı taraf, müvekkilin 15 Parseli Adalet Mevkiinde adına kayıtlı daire cinsi taşınmazları bulunduğunu iddia etmişse de, adı geçen mevkide müvekkilin maliki bulunduğu daire cinsi taşınmaz bulunmamaktadır.

Adalet mevkiinde bulunan tarla-ahşap-bahçe cinsindeki taşınmazın tamamı değil yalnızca yarı hissesi müvekkile aittir. Adı geçen gayrimenkulün yarı hissesi müvekkile miras bırakanları tarafından intikal etmiş olup Medeni Kanunun 220. Maddesi anlamında kişisel mal statüsündedir. Bu sebeple iş bu davanın konusu değildir.

Davacı taraf, müvekkilin Adalet Köyünde iki dükkan cinsi taşınmazı bulunduğunu iddia etmişse de, adı geçen mevkide müvekkilin maliki bulunduğu dükkan cinsi taşınmaz bulunmamaktadır.

Davacı tarafın tarla olarak tarif ettiği taşınmaz, müvekkile miras bırakanı tarafından miras yoluyla intikal etmiş olup Medeni Kanunun 220. Maddesi anlamında kişisel mal statüsündedir. Bu sebeple iş bu davanın konusu değildir.

15 plaka sayılı BMW marka araç, davacı tarafın da dilekçesinde belirttiği üzere taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu 01.01.2002 tarihinde önce edilmiş ve 01.01.2002 tarihinden sonra eşler arasında uygulanan yasal mal rejimine kişisel mal olarak girmiştir. Bu sebeple, söz konusu araç ile ilgili davacı tarafın talep hakkı bulunmamaktadır.

Davacı tarafın 2002 yılından sonra edinilmiş mal olarak belirttiği son mallar 15 plaka sayılı minibüs ve minibüs hattıdır. 15 numaralı ticari plaka ve ticari minibüs hattı, davacı tarafın iddiasının aksine taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli bulunduğu 1997 yılı içerisinde müvekkil tarafından edinilmiş olup söz konusu minibüs hattı ve ticari bir değeri olan plaka müvekkilin kişisel malıdır. Söz konusu minibüs hattı üzerinde davacının herhangi bir talep hakkı bulunmamaktadır.

Müvekkilin üzerine kayıtlı bulunan 15 plaka sayılı minibüs, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği üzere 16 tarihinde müvekkilim tarafından edinilmiştir. Ancak, taraflar arasında yine Adana 2. Aile Mahkemesinde görülen boşanma davasının dava tarihi 16’dır. Müvekkilim söz konusu minibüsü boşanma davasının açılma tarihinden sonra edinmiştir. Türk Medeni Kanunun 225/II. maddesinde, ‘’Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.’’ hükmü düzenlenmiştir. Anılan kanun maddesi ile de sabit olduğu üzere, müvekkilimin minibüsü edindiği tarihte taraflar arasında tasfiyeye konu bir mal rejimi bulunmamaktadır. Müvekkil ile davacı arasındaki mal rejimi boşanma davasının açılış tarihi itibari ile sona ermiştir.

Konu ile ilgili Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11.05.2010 Tarih ve 2009/7767 E,  2010/9437 K sayılı ilamında (Ek-4); “Davacı-karşılık davalı kadının boşanma davası içinde talep etmiş olduğu mal rejiminin tasfiyesine yönelik isteklerinin incelenebilmesi, eşler arasındaki mal rejiminin sona ermesi halinde mümkündür. Evliliği iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesi halinde mal rejimi, buna ilişkin davanın dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer. (TMK. Md. 225/2)’’ şeklinde hüküm kurulmuştur. Bu sebeple, davacı tarafın söz konusu minibüs ile ilgili bir talep ve dava hakkı bulunmamaktadır.

Müvekkil adına kayıtlı bulunan 11 plaka sayılı motosikletin alınmasında davacı tarafın hiçbir maddi katkısı bulunmamaktadır. Söz konusu taşınmaz malın bedelinin tamamını müvekkilim karşılamıştır. Bu sebeple, davacı tarafın söz konusu taşınmaz mal ile ilgili bir talep hakkı mevcut değildir.

5) Davacı taraf, evlilik birliği boyunca müvekkile ve müşterek çocukları dışında müvekkilin anne-babası ile ikinci anneliğine baktığını, iddia etmiş ve davasını bu iddiasına dayandırmıştır. Davacı tarafın iddiaları gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Müvekkilimin anne ve babası ile dava tarihi itibari ile rahmetli olan manevi annesi bakıma muhtaç insanlar değildir. Kendi ihtiyaçlarını kendileri görebilen ve kimsenin yardımına ihtiyacı olamayan insanlardır. Bu sebeple, davacı tarafın bu yöndeki iddialarının tarafımızdan kabulü mümkün değildir.

6) Son olarak, davacı yanca müvekkil adına kayıtlı bulunan taşınır ve taşınmazların kayıtları üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesi talep edilmiş olup somut olayda ihtiyati tedbir konulmasını gerektirecek şartlar mevcut bulunmadığından, bu talebin reddine karar verilmelidir.

7) Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etme zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HUMK, BK ve sair ilgili mevzuat.

DELİLLER: Adana 2. Aile Mahkemesinin 379 E 213 K sayılı dosyası, gayrimenkul kayıtları, trafik tescil müdürlüğü kayıtları, mali ve sosyal durum araştırmaları, nüfus kayıtları, ilgili yerlere yazılacak müzekkereler, tanık, bilirkişi incelemesi, keşif ve karşı tarafın göstereceği delillere karşı delil sunma hakkımız saklı kalmak kaydıyla yasal ve takdiri her türlü delil.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda kısaca arz ve izah edilen sebeplerle; öncelikle Adana 2. Aile Mahkemesinin 379 E, 213 K sayılı dosyasının BEKLETİCİ MESELE yapılması ile haksız, hukuki dayanaktan yoksun iş bu davanın ve ihtiyati tedbir talebinin reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini saygılarımla ve vekaleten arz ve talep ederim.

Davalı Vekili

EKLER –

  1. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2005/1208 E, 2005/4267 K sayılı ilamı
  2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.06.2008 Tarih, 2008/2-432 E, 2008/444 E sayılı ilamı
  3. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 02.2010 Tarih ve 2008/19251 E, 2010/1757 K sayılı ilam
  4. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 05.2010 Tarih ve 2009/7767 E, 2010/9437 K sayılı ilamı
  5. Vekaletname sureti

Mal Paylaşımı (Katılma Alacağı) Davasına Cevap Dilekçesi 5

Bir diğer dilekçe örneğinde katılma alacağı konulu mal paylaşımı davasına verilen cevabı bulabilirsiniz. Şu şekilde:

ADANA 2. AİLE MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİ’NE

DOSYA:

DAVALI: 

KONU: Cevap Dilekçesi sunulmasından ibarettir

AÇIKLAMALAR:

Sayın Mahkemenizin yukarıda esas numarası verilen dosyasında yapılan yargılamada hakkımda açılan dava haksız ve hukuka aykırı olduğundan reddi gerekmektedir. Şöyle ki;

Davacı ile Adana Aile Mahkemesi’nin 15 Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda boşanmış bulunmaktayız ve Sayın Mahkemenin bu boşanma kararı kesinleşmiştir.

Davacının munis bir kişi olduğu, tam anlamıyla hanımefendi olduğu ve tarafımın da otoriter ve beklentileri olağanın ötesinde olan biri şeklindeki açıklamaları gerçeğin çarpıtılmasından ibaret olup Sayın Mahkemenizi yanlış etkilemeye yöneliktir. Evlilik birliği boyunca davacının her fikrini önemsedim ve ortak hayatın tarafıma yüklediği tüm sorumlulukları eksiksiz olarak yerine getirdim. Ailemizin ve evimizin huzuru için hiçbir fedakarlığı yapmaktan kaçınmadım.

Evimin geçimini temin etmek için maddi ve manevi hiçbir fedakarlığı yapmaktan çekinmedim. Yıllar boyunca rızkımın peşinden koştum. Kazanç getireceğini düşündüğüm bir işe girmek istedim. Davacı ile konuşup rızasını alarak bu işe giriştim. İşin tutması ve rızkımızın artması için elimden geleni yaptım. Davacı tüm bu süreçleri bilmektedir. Buna rağmen Sayın Mahkemenizde bu hususları çarpıtması hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir.

Adana Aile Mahkemesi’nin 145 Esas sayılı dosyasındaki Anlaşmalı boşanma protokolünün 4. maddesi incelendiğinde “burası beraber satılarak 1/2 oranında paylaşılacaktır. Borç bitince ipotek kalkınca ortak karar alınarak bu ev satılacak yarı yarıya bölünecektir.” şeklinde hüküm bulunduğu görülecektir. Hüküm incelendiğinde evin beraber satılacağı, satışın ortak kararla olacağı ve satışın ipotek bitince gerçekleşeceği protokolle düzenlenmiş ve Adana 2. Aile Mahkemesi’nin 1145 Esas sayılı kararıyla hüküm altına alınmıştır. Protokolün ilgili maddesi incelendiğinde taşınmazın ipoteğinin kaldırılması hususunda taraflara bir yükümlülük yüklemediği açıkça görülecektir. Ayrıca EVİN SATIŞI TARAFLARIN ORTAK İRADELERİNE BIRAKILMIŞTIR. Davacı anlaşmalı boşanma protokolünde düzenlenip Mahkeme kararıyla hüküm altına alınan hususta açıkça kötü niyetli olarak hareket etmektedir.

Boşanma sürecinde konuştuğumuz ve sonucunda yapmış olduğumuz anlaşma Mahkeme kararıyla hüküm altına alınmasına rağmen tarafım anlaşmaya hareket edilerek zor durumda bırakılmaktadır. Protokolde yazdığı üzere evin satışı davacı ile ortak irademize bırakılmıştır. Taşınmazın satışı dava yoluyla kullanılacaktır şeklinde bir ibare yoktur. Davacının anlaşmalı boşanma protokolündeki hükme açıkça ve kötü niyetli olarak hareket etmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır.

Davacının dava dilekçesinde belirttiği gibi bir iş kurmaya çalışıp yüklü miktarda ödeme yapıp daha sonrasında para kazanamadan battım. Maddi gücüm şuan için iyi değildir. Taşınmazın borcunu kapatmayı istememe rağmen bunu yapabilecek maddi gücüm yoktur. Bu sebeple davacının hakkına, maddi olarak evin yarısının gelirine ulaşmasını engelleme çabam yoktur. Taşınmazın borcunu maddi gücüm olmadığı için kapatamamaktayım. Bu husus davacının dilekçesiyle de ortadadır. Bu sebeple tarafıma bir kötü niyet isnadının hiçbir geçerliliği yoktur. Zar zor geçinmeye çalışan, kenara bırakın para koymayı karnını doyurmak faturalarını ödemekte zorlanan bir insana evin borcunu kapat demek en hafif tabirle kötü niyettir.

6. Türk Medeni Kanunun 231. maddesinde Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Buna göre edinilmiş malların geliri eşler arasında pay edileceği gibi borçlarından da eşler birlikte sorumludur. Davaya konu taşınmazın edinilmiş mal olduğu ortadadır. Dolayısıyla taşınmazın borcu neden benim üzerime yükletilmektedir. Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2017/16903 Esas 2018/9216 Karar ve 13.3.2018 tarihli kararında “Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı vardır. Artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m. 229) ve denkleştirmeden (TMK m. 230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara dair borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkıdır (TMK m. 236/1)” şeklinde hükümle bu hususu açıkça ortaya koymuştur. Anlaşmalı boşanma protokolünde evin borcunun kapatılacağı belirtilmiştir, kimin tarafından kapatılacağı belirtilmemiştir. Taşınmaz üzerindeki borçtan sadece benim sorumlu olmam kabul edilmez. Ev bu haliyle satılacaksa da borçtan arta kalan miktarın eşit şekilde paylaşılması gerekmektedir.

Tüm bu hususlar gözetildiğinde, anlaşmalı boşanma protokolünde taşınmazın borçlarından sadece tarafımın sorumlu olacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması, taşınmazın ortak kararla satılacağının kararlaştırıldığı, davacının hakkına ulaşmasını engellemem gibi bir durumun söz konusu olmadığı davacının dilekçede belirttiği üzere batmam sebebiyle maddi gücümün olmadığı için borcun kapanmadığı ve ayrıca taşınmazın borcundan edinilmiş mal rejimine göre davacı ile birlikte sorumlu olmamız ve anlaşmalı boşanma protokolünde de aksinin kararlaştırılmadığı için davacının haksız ve hukuka aykırı taleplerinin reddi gerekmektedir.

HUKUKİ NEDENLER:

HUKUKİ DELİLLER :

SONUÇ VE TALEP : Yukarıda arz ve izah edilen ve Sayın Mahkemenizce resen gözetilecek sair hususlar dahilinde, haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun huzurdaki davanın REDDİ’ne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini Sayın Mahkemenizden arz ve talep ederim.

Mal Paylaşımı Cevap Dilekçesi 6

ADANA 3. AİLE MAHKEMESİNE

DOSYA NO:

DAVAYA CEVAP VEREN DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya Cevap Dilekçesi

AÇIKLAMALAR

Sayın mahkemenizde açılmış bulunan haksız ve hukuka aykırı davanın reddi gerekmektedir. Davacı taraf Adana 4.Aile Mahkemesinin 15 Esas sayılı dava dosyasında boşanma davası açmış ve devam etmektedir. Bu nedenle öncelikle bu dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep ediyoruz.

Davacı her ne kadar mahkemenize mal paylaşımı davası açmış ise de dava dilekçesindeki anlatımlar doğru değildir. Şöyle ki; davacı ile müvekkilimin ikinci evlilikleri söz konusu olup 1998 tarihinde evlenmişler ve dava dilekçesinde beyan edilen daireyi ise 2009 yılında almışlardır. Müvekkilim evlenmeden önce elinde olan birikimlerini bu daireyi almak için kullanmış ve tamamı yetmediği için bakiye borcunu ise taksitler halinde ödeyerek 3-4 yıl önce kapatmıştır. Bahsi geçen konut TOKİ’den alınmış olup müvekkilim kendisi çalışarak taksitleri yıllarca ödeyerek borcu kapatmıştır.

Davacının uzun süreli herhangi bir çalışması söz konusu olmayıp çok kısa süre bir iş hayatı olmuştur. Çalışıp taksitleri ödeyen müvekkilim olmuştur. Hem evinin ihtiyaçlarını karşılamış hem de çocukların eğitim öğretim giderlerini ve TOKİ taksitlerini ödemiştir.

Davacının dava dilekçesinde talep ettiği 28 adet cumhuriyet altını ise tamamen gerçek dışı bir beyan olup, taraflar ikinci evliliği olduğu için nişan, düğün ve nikah gibi etkinlikler yapılmamış bu nedenle de takı merasimi söz konusu olmamıştır. Davacı neye dayanarak böyle bir talepte bulunmuş anlayabilmiş değiliz. Kesinlikle müvekkilim böyle bir altından haberdar değildir. Bu nedenle bozdurularak ev ve araba alındığı yönündeki beyanlar gerçek dışıdır.

Davacı açıkça kötü niyetli olup evlilik birlikteliği içerisinde alınan ve davacı adına kayıtlı bulunan devremülk bulunmakta olup yaklaşık 3-4 yıl önce alınmıştır. Alınan bu devremülke müvekkilim 16.000 TL banka (Garanti bankası)havalesi ile ödeme yapmıştır. Davacı evlilik birlikteliği içerisinde kendi adına alınan malvarlığını dilekçesinde belirtmeyerek olmayan altınları talep etmektedir. Takdirini sayın mahkemenize bırakıyoruz.

DELİLLER:

1- Nüfus kayıtları

2- Sosyal ve ekonomik durum araştırması

3- Tanıklar (isim ve adresleri bildirilecektir); Tanıklar dava konusu yapılan olaylar hakkında, müvekkilimin çalışması, malvarlığının alınış süreci, cevap dilekçemizdeki hususlarda beyanda bulunacaklardır.

5- Banka kayıtları

6- Davacı adına kayıtlı devremülk bilgileri (müzekkere ile celbini talep ediyoruz)

7- Yemin vs. tüm yasal deliller.

SONUÇ VE İSTEK: Yukarıda arz ve izah olunan nedenlerle mahkemenizde açılmış bulunan haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin de karşı tarafa tahmiline karar verilmesini saygılarımla vekaleten arz ve talep ederim.

Davalı Vekili

Mal Paylaşımı Cevap ve Karşı Dava Dilekçesi 7

Eşler arasında görülen mal paylaşımı davasına bir başka cevap ve karşı dava dilekçesi örneği ise şu şekildedir:

ADANA 4. AİLE MAHKEMESİ’NE

İhtiyati Tedbir Taleplidir.

ESAS NO:

KARŞI DAVA TALEBİNİ VE CEVAPLARINI SUNAN DAVALI / KARŞI DAVACI:

VEKİLİ:

DAVACI:

VEKİLİ:

KONU: Davaya cevaplarımız ile mal rejiminin tasfiyesine (Katılma Alacağı) ilişkin karşı dava taleplerimiz hakkında.

AÇIKLAMALAR:

Davacı- karşı davalı ile müvekkil Adana Aile Mahkemesi’nin 5 sayılı dosyası ile boşanmışlardır. Boşanma kararı tarafların temyiz etmemesi üzerine kesinleşmiş boşanmaya bağlı diğer mali hükümler bakımından taraflarca temyiz edilmiş olup dosya Yargıtay’dadır.

Boşanma kararı üzerine Davacı-Karşı davalı, evlilik içerisinde edinildiği gerekçesi ile müvekkil üzerine kayıtlı 14 no’lu bağımsız bölüm ile 15 Plaka sayılı aracın tasfiyesini talep etmiştir.

Davacı-Karşı davalı evlilik süreci içerisinde çalışarak gelir elde edenin kendisi olduğunu, müvekkilin ev hanımı olduğunu beyanla tasfiyeye konu araç ve dairenin de kendi geliri ile alındığını belirtmektedir. Yine müvekkilin hakkını vermekten imtina ettiğini ve dava açmasına sebebiyet verdiğini belirtmektedir.

Öncelikle; davacı – karşı davalı evlilik içerisinde edinilen yegane malvarlığının müvekkil adına kayıtlı taşınmaz ve araç olduğu izlenimini vermekle dava ve taleplerini hakkaniyet sınırları içerisine sokmaya çalışmaktadır.

Oysaki; davacı-karşı davalının evlilik birliği içerisinde edindiği bir çok taşınır ve taşınmaz malvarlığı ile nakit birikimi mevcut olup, boşanma süreci içerisinde muvazaalı olarak söz konusu taşınmaz ve araçları üçüncü kişilere devretmiştir. Müvekkilin katılma alacağı talebinde bulunması ihtimaline karşı muvazaalı devirler yaparak müvekkilin hakkını almasını engellemeye çalışmıştır. Şöyle ki;

  • Adana İli Seyhan İlçesi Adalet Mahallesi 11 Ada 15 Parsel Sayılı taşınmaz,
  • Yine 12 Plakalı araç ve boşanmadan önce satıp devrettiği ancak plakaları müvekkil tarafından tespit edilemeyen araçlar,
  • Adalet Bankası Seyhan Şubesi nezdinde nakit para ancak hali hazırda başka bankalara aktarılmıştır.

Yukarıda belirtilen evlilik içerisinde edinilen malvarlığı değerleri davacı-karşı davalı tarafından müvekkilin hak talep edebilmesinin engellenmesi maksadı ile üçüncü kişilere devredilmiştir. Davacının, müvekkilin müşterek çocuk ile birlikte ikamet ettiği taşınmaz ve kullanılan aracın evlilik içerisinde edinilen tek malvarlığı değerleriymiş gibi aktarılmaya çalışılması hilafı hakikattir.

Davacı-karşı davalı evlilik süresince müvekkilin çalışmadığını ve tüm malvarlığının kendi geliri ve çalışması ile yapıldığını beyan etmişse de 4721 s. Türk Medeni Kanunu, evi dışında çalışmayan ve herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan kadının, ev işlerinde sarf ettiği emeğini, kanuni rejim olan “edinilmiş mallara katılma rejiminde” sair eşin bu mal rejiminin devamı süresince edinilen malları üzerinde, “katılma alacağı” hakkı (TMK md 236 ve 239) tanımak suretiyle yasal düzenlemeye bağlamıştır. İş bu sebeple; karşı dava talebimizin kabulüne karar verilmesini arz ve talep ediyoruz.

Açıklanan sebeplerle; Adana İli Seyhan İlçesi Adalet Mahallesi 15 Ada 12 Parsel Sayılı bağımsız bölümlere ilişkin TMK’nın 218-241 maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacağımız ıslahla belirleyeceğimiz fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 15.000 TL katılma alacağımızın, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesini arz ve talep ediyoruz.

Söz konusu taşınmazların davacı karşı davalı tarafından üçüncü kişilere devredilmiş olması muhtemel olduğundan öncelikle tüm takyidatları ile birlikte tapu kayıtlarının ilgili tapu sicil müdürlüklerinden celp edilmesini, davacı karşı davalı tarafından devredilmişlerse devrin tespit edilerek, muvazaalı olması ihtimaline binaen yeniden devir ve tescili engeller mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesini arz ve talep ediyoruz.

Yine davacı-karşı davalının adına kayıtlı iken devredilen 13 Plakalı araç ile Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’ne evlilik sürecindeki tarih aralığı belirtilmek sureti ile davacı-karşı davalı adına kayıtlı olan ve devredilen araçların tespiti ile söz konusu araçlara ilişkin TMK’nin 218-241 maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacağımız ıslahla belirleyeceğimiz fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 5.000 TL katılma alacağımızın, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesini arz ve talep ediyoruz.

Davacı-karşı davalının evlilik içerisinde elde ettiği gelirden biriktirerek Adalet bankası Adana Şubesine yatırdığı 50.000 TL nakit paranın tespiti için Adalet bankası şubesine müzekkere yazılmasını, müzekkerede böyle bir nakdin hesaplarda bulunup bulunmadığı veya çekilip başka bir hesaba aktarıldı ise buna ilişkin bilginin de sorulmasını arz ve talep ediyoruz. Yine söz konusu nakit paranın tespiti halinde davacı-karşı davalının tasarrufunu engeller mahiyette ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini arz ve talep ediyoruz.

Söz konusu nakit birikimin TMK’nin 218-241 maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacağımız ıslahla belirleyeceğimiz fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 5.000 TL katılma alacağımızın, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesini arz ve talep ediyoruz.

HUKUKİ SEBEPLER: T.M.K, H.M.K. ve sair yasal mevzuat.

DELİLLER: Tapu kayıtları, Trafik Tescil Kayıtları, Davalı adına olan banka hesap ve Kayıları, tanık, bilirkişi, keşif ve her türlü yasal delil.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda açıklanan sebeplerle ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile;

  1. Davaya cevaplarımızın kabulü ile Davacı- karşı davalının haksız ve yersiz davasının reddine,
  2. Karşı dava talebimizin kabulüne,
  3. Adana İli Seyhan İlçesi Adalet Mahallesi 15 Ada 12 Parsel Sayılı bağımsız bölümlere ilişkin TMK’nin 218-241 maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacağımız ıslahla belirleyeceğimiz fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 10.000 TL katılma alacağımızın, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
  4. Söz konusu taşınmazların davacı karşı davalı tarafından üçüncü kişilere devredilmiş olması muhtemel olduğundan öncelikle tüm takyidatları ile birlikte tapu kayıtlarının ilgili tapu sicil müdürlüklerinden celp edilmesine, davacı karşı davalı tarafından devredilmişlerse devrin tespit edilerek, muvazaalı olması ihtimaline binaen yeniden devir ve tescili engeller mahiyette ihtiyati tedbir kararı verilmesine,
  5. Davacı- karşı davalının adına kayıtlı iken devredilen 15 Plakalı araç ile Trafik Tescil Şube Müdürlüğü’ne evlilik sürecindeki tarih aralığı belirtilmek sureti ile davacı-karşı davalı adına kayıtlı olan ve devredilen araçların tespiti ile söz konusu araçlara ilişkin TMK’nin 218-241 maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacağımız ıslahla belirleyeceğimiz fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 5.000 TL katılma alacağımızın, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
  6. Adalet bankası Şubesine yatırdığı nakit paranın tespiti için ilgili şubeye müzekkere yazılmasını, söz konusu nakit birikimin TMK’nin 218-241 maddeleri hükümlerine göre mal rejiminin tasfiyesine, tasfiye sonucunda ortaya çıkacak (davanın gerçek değerinin belirlenmesinden sonra yapacağımız ıslahla belirleyeceğimiz fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla) 5.000 TL katılma alacağımızın, tasfiyenin sona ermesinden başlayarak yasal faizi ile birlikte davacı karşı davalıdan alınarak davalı karşı davacıya verilmesine,
  7. Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini saygıyla arz ve talep ederiz.

DAVALI-KARŞI DAVACI VEKİLİ

Edinilmiş mallara katılma alacağı cevap dilekçesi örneği 8

ADANA 3. AİLE MAHKEMESİ’NE

ESAS NO:

DAVAYA CEVAP VEREN DAVALI:

VEKİLİ:

DAVACI :

VEKİLİ:

DAVA KONUSU: Mal Rejiminden Kaynaklanan Davalar (Katılma Alacağı)

TEBLİĞ TARİHİ :

TALEP KONUSU: Davaya karşı cevaplarımın ve delillerimin sunulmasıdır.

CEVAPLARIM:

Davacı ile 13 tarihinde evlendik ve bu evliliğimizden 2 kız çocuğumuz dünyaya geldi. Şiddetli geçimsizlik yaşamamız nedeniyle Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 15 E. sayılı dosyasında açtığım dava sonucunda verilen 13 K. sayılı karar ile dava reddedilmiştir.

Ancak, bu karar istinaf incelemesi sonucu Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi’nin 17 sayılı kararı ile bozulmuş, boşanmamıza karar verilmiş, evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı ve bu sonuca ulaşılmasında tarafların EŞİT KUSURLU olduğu tespiti yapıldıktan sonra davacının maddi ve manevi tazminat talepleri de reddedilmiştir, istinaf kararının temyiz edilmesi üzerine de Yargıtay Hukuk Dairesi’nin 15 karar sayılı ONAMA ilamı ile söz konusu davadaki hüküm 18 tarihinde kesinleşmiştir.

Öncelikle, davacı tarafından açılan bu dava haksız ve yersiz olup, reddi gerekmektedir.

Boşanma dosyası incelendiğinde görüleceği üzere benim boşanmada karşı taraftan fazla kusurum bulunmamaktadır. Kusur eşit oranda paylaştırılmıştır.

4722 sayılı Türk Medenî Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun “Mal rejimleri” başlıklı 10. maddesine göre, Türk Medenî Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce evlenmiş olan eşler arasında bu tarihe kadar tâbi oldukları mal rejimi devam eder, eşler Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıl içinde başka bir mal rejimi seçmedikleri takdirde, bu tarihten geçerli olmak üzere yasal mal rejimini seçmiş sayılırlar.

Davacı ile evlenmeden önce veya evlilik sırasında herhangi bir mal rejimi sözleşmesi yapmadık, bu sebeple 4721 sayılı Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 01/01/2002 tarihinden önce yasal mal rejimi olan mal ayrılığı rejimi, bu tarihten sonra da edinilmiş mallara katılma rejiminin uygulanması gerekmektedir.

Nitekim geçmişe etkili yasa çıkarmak “Kanunların geçmişe etkili olamayacağına” ilişkin hukukun en temel ilkesine aykırıdır. Yeni mal rejimi ile getirilen bir yasanın yürürlüğe konulması suretiyle bir eşin diğerine evlilik süresince edinilen mallar nedeniyle yüksek miktarda borç altına sokulması da geçmişe uygulanmaz.

Bu haliyle, 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş mallar, mal ayrılığına ilişkin 743 sayılı Medeni Kanunun hükümlerine tabi olacak, bir mal rejimi tasfiyesi söz konusu olmayacaktır.

Dava dilekçesinde 392 parsel sayılı taşınmazın davacının babasından kalan miras payı ile alındığı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Bu parsel hisseli bir parsel olup, satın aldığım hisse aslen Ahmet’e ait olup tapuda Mehmet adına kayıtlıydı, bu hisseyi bedelini ödemek suretiyle satın aldım, davacı tarafın babasından kalan miras payı ile almadım Adalet Mahallesinde ikamet eden bu kişilerin tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum.

Diğer taraftan, eşlerin birbirlerine mal edinmelerinde katkıları dolayısıyla, onların mal varlığını zenginleştirdikleri halde, boşanma halinde bu artıştan hiç pay alamaması hakkaniyete aykırı olarak kabul edilebilecektir, ancak davacının bana ait olan malvarlığına hiçbir somut ve kabul edilebilir bir katkısı bulunmamaktadır.

Ben 45-50 senedir inşaat ustalığı yaparak geçimimi sağlamaktayım, bütün malvarlığım da alın terimin karşılığıdır.

Dava dilekçesinin 2. sayfasında, 646 parsel, 547 parsel ve 310 parsel sayılı taşınmazlarımın alımına davacının tütün tarlasındaki çalışmalarının katkı yaptığı iddia edilmişse de, davacının bu çalışmaları köy hayatının olağan ve alışılagelmiş bir gereğidir, köy hayatının olmazsa olmazıdır, ev kadını olan davacının evin temizlik yemek vb işlerini yapmasından çocuklarına bakmasından bir farkı yoktur. Davacı tarafın, ev hanımı olması nedeniyle yaptığını iddia ettiği katkıya dayanarak ikame ettiği bu talebi hukuki dayanaktan yoksundur. Kadının, ev kadını olarak, eve ait olan tütün tarlasında evin idaresi için çalışması, Türk Medeni Kanununun 227. maddesi anlamında katkı sayılamaz. Bu hususta istikrar kazanmış Yargıtay Kararları da bu yöndedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.06.2008 Tarih, 2008/2-432 E, 2008/444 E sayılı ilamı incelendiğinde, “Birleşen davalar, boşanma ve katılma alacağı isteğine ilişkindir. Somut olayda; taşınmaz ve araç, taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiştir. Bu mallar, yeni rejime ( edinilmiş mallara katılma ) kocanın kişisel malı olarak girmiştir. Edinilmiş mal değildir. Çalışmayan, herhangi bir geliri ve kazancı bulunmayan davacı kadının bu malların edinilmesine herhangi bir katkısı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle, davacı; katkı payı karşılığı veya değer artış payı nedeniyle davalıdan alacak talebinde bulunamaz. Kadının, ev kadını olarak, evin yemek, temizlik gibi işlerini yapması ve çocukların bakımını üstlenmiş olması, Türk Medeni Kanununun 227. maddesi anlamında katkı sayılamaz. O halde, isteğin reddi gerekir.” şeklinde hüküm kurulmuştur.

Yine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 04.02.2010 Tarih ve 2008/19251 E, 2010/1757 K sayılı ilamında, ‘’ Eşlerden birinin edindiği mala, diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez. Sonuç olarak; 1.1.2002 tarihinden önce; eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, kadın veya kocanın diğerinden katkı payı karşılığı bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka, parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle bir katkısının olması gerekir. (HGK. 18.6.2008 gün ve 2008//2-432-444 sayılı kararı) Davacı dava konusu taşınmaza katkıda bulunduğunu kanıtlayamamıştır. O halde taşınmaz hakkındaki davanın reddi gerekirken, usul ve yasaya aykırı olan bilirkişi raporu esas alınarak taşınmaz hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. ‘’ şeklinde hüküm kurulmuştur.

Bu sebepler ve Yüksek Mahkeme Kararları da dikkate alınarak, davacı tarafın bu talebi de haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğundan reddine karar verilmelidir.

Bankalar nezdinde herhangi bir malvarlığı değerim bulunmadığından davacının bu talebinin de reddi gerekmektedir.  Kaldı ki, 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiş mallar, mal ayrılığına ilişkin 743 sayılı Medeni Kanunun hükümlerine tabi olacağından, bu anlamda bir mal rejimi tasfiyesi de mümkün değildir.

Yine, 2 adet traktör de dahil olmak üzere davacı tarafın dava dilekçesinde liste halinde belirttiği ve katkı payı, katılma alacağı ve değer artışı alacağı taleplerine konu taşınır ve taşınmaz malların tamamı Medeni Kanunun 220. maddesi anlamında benim kişisel malımdır ve iş bu davanın konusu değildir. Bilindiği üzere, mal rejiminin tasfiyesinde kişisel mallar tasfiye dışında tutulur. Söz konusu mallar taraflar arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde, yani 01.01.2002 tarihinden önce edinilmiştir. Davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği taşınır ve taşınmaz malların edinilme şekli, hukuki durumları ve edinilme tarihleri sayın Mahkemeniz tarafından araştırıldığında açılan davanın haksız olduğu açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Yukarıda arz ve izah edilen sebeplerle, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etme zorunluluğu doğmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: TMK, HMK ve ilgili mevzuat

DELİLLER: Nüfus kayıtları, Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 13 E. sayılı dosyası, tanık, bilirkişi, yasal tüm deliller.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle,

  1. Açılan iş bu mesnetsiz davanın REDDİNE,
  2. Yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.

DAVALI

Mal Paylaşımı (Katkı Payı) Davasına Cevap Dilekçesi 9

ADANA AİLE MAHKEMESİ HAKİMLİĞİ’NE;

DOSYA NO :

CEVAP VEREN DAVALI :

VEKİLİ :

DAVACI :

KONU : Davaya karşı cevaplarımızın sunulmasıdır.

AÇIKLAMALAR :

1-) Davacı eş, 13 tarihli dava dilekçesinde, 20 yıldır öğretmenlik yaptığını ve aylık ortalama 5.000 TL gelir elde etmiş olduğunu belirterek davacı tarafta kalan; 13 ada 12 parselde bulunan 15 numaralı bağımsız bölümün alınmasına katkıda bulunduğunu iddia etmiştir. Oysaki tarafların 16 tarihinde evlendikten 10 yıl sonra müşterek çocuğun dünyaya gelmesiyle birlikte davalı taraf işten ayrılmıştır. Meslekten istifa ettiğine dair 11 tarihli istifa dilekçesinin bir örneği dilekçemiz ekinde sunulmaktadır. (EK-1)

2-) Müvekkilimiz, Adana Üniversitesi mezunu olup uzun yıllardır Adalet şirketinde üst düzey yöneticilik yapmaktadır. Müvekkilimizin aylık geliri 5.000 TL’dir ve bu durum maaş bordroları ile sabittir.(EK-2) Dolayısıyla ilgili taşınmaz müvekkilimizin tamamen kişisel geliri ile elde edilmiştir.

3-) Bu nedenle, müvekkilimiz hakkında açılmış bulunan işbu davanın reddini talep ediyoruz.

SONUÇ VE İSTEM : Yukarıda açıklamaya çalıştığımız nedenlerle, müvekkilimiz hakkında açılmış bulunan işbu mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesini, vekaleten talep ederiz.

Davalı Vekili

EKLER:

1-) 15 tarihli istifa dilekçesi

2-) Müvekkilin maaş bordrosu

3-) Bir adet onaylı vekaletname örneği.


Birçok farklı durumda kullanabilecek çeşitli dilekçeleri bu yazımızda sizlerle paylaşmış olduk. Bu konuyla ilgili şu cevap dilekçesini de incelemenizde fayda vardır.

Daha Fazla Örnek

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir