Boşanma Davası Temyiz Dilekçesi Örneği 1
YARGITAY İLGİLİ HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’ NA
Gönderilmek Üzere
ADANA ( ) AİLE MAHKEMESİ’ NE
DOSYA NO :
İSTİNAF Dosya No :
Temyiz Eden
DAVACI /
KARŞI DAVALI :
VEKİLİ : Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana
DAVALI
KARŞI DAVACI :
VEKİLİ :
Talep Konusu : sayılı dosyasının BOZULMASI dileği ile temyize ilişkin gerekçeli beyanlarımızın sunulması.
TEMYİZ SEBEPLERİ
Sayılı dosyası tarihinde karara çıkmış, karara ilişkin istinaf incelmesi talebimiz ise sayılı ilamıyla reddedilmiştir. Söz konusu istinaf kararını kabul etmiyoruz. Dosyanın bozulması gerekmektedir. Temyiz talebimizin gerekçeleri şunlardır:
Müvekkilim Davacı Karşı Davalı tarafından açılan dava reddedilmiş. Karşı davalı karşı davacı tarafından açılan dava kabul edilerek davalı karşı davacı kusursuz kabul edilmiş. Müvekkilim davacı karşı davalı kusurlu bulunmuştur. Dosya incelendiğinde: müvekkilim karşı davalı kadar karşı davacının da kusurlu olduğu görülecektir. Dosyada mevcut bulunan telefon kayıtları incelendiğinde, bazı görüşmelerin bir saatten fazla ve en az görüşmelerinde 30 dakika civarında ve karşı davalı evde olmadığı iş de olduğu saatlerde telefon görüşmeleri yapmış. Gece geç saatlere kadar da 2-3’e kadar mesajlaşmaları bulunmaktadır. Karşı davacının dövüldüğünü hakarete uğradığını söyleyen in eşi ve karşı davacının babasıdır. eşinin ve karşı davacının babasının beyanları ile karar verilmiştir, verilen karar hatalıdır. Davalı karşı davacı sadakatlı bir eş ve çocuklarına örnek bir anne olamamıştır. Bu durumda olan bir eşin maddi ve manevi tazminat alması mümkün değildir. Dosya incelendiğinde müvekkilim karşı davalının kusursuz olduğu görülecektir.
Tarafların sosyal ve ekonomik durumları göz önüne alındığında takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarı çok fazladır. Tarafların bu dosyada eşit kusurlu kabul edilmeleri gerekmekte olup, karşı davacının maddi ve manevi tazminat alması mümkün değildir. Maddi ve manevi tazminat ve nafaka tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre takdir edilmesi gerekir. Bizim olayımızda müvekkilim karşı davalı askeri ücret ile çalışmakta olup iki çocuk için 500,00 TL nafaka ödemekte ve maddi ve manevi 20,000 TL ödemesine karar verilmiştir. Askeri ücretle geçinmek zorunda olan birisinin bu miktar tazminatı ödemesi mümkün değildir. Dosya içerisindeki ücret pusulası ve Ödeme Planı incelendiğinde karşı davalı müvekkilimin fakirleştiği karşı davacının zenginleştiği görülmektedir. Kararın bozulmasını talep etmekteyiz.
Karşı davacının özürlü kardeşi bulunmakta ve özürlü kardeş ne yaptığını bilmemekte (down sendromlu) olup yanlış ve doğruyu, ayıbı bilmemektedir. Çocuklar iyi ve sağlıklı bir ortamda büyümemektedir. Karşı davacı anne çalışmakta olup, çocuklara anneanne bakmaktadır. Anneannenin bakmakla yükümlü olduğu özürlü bir evladı bulunmaktadır bu nedenle çocukların velayetinin karşı davacı babaya verilmesi gerekmektedir. Kararın bu yönüyle incelenerek bozulmasını talep etmekteyiz.
NETİCE-İ TALEP: Yukarıda ayrıntılarıyla arz ve izah ettiğimiz nedenlerle ve sayın heyetinizce re ’sen nazara alınacak diğer hususlar ışığında, temyiz talebimizin kabulü ile sayılı kararının belirttiğimiz gerekçelerle BOZULMASINA karar verilmesini saygı ile arz ve talep ederiz.
VEKİLİ
Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana – Boşanma ve Ceza Avukatı
Boşanma Davası İstinaftan Sonra Temyiz Dilekçesi 2
YARGITAY İLGİLİ HUKUK DAİRESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİNE
DOSYA NO :
KARAR NO :
DAVALI-K. DAVACI :
VEKİLİ :
DAVACI-K. DAVALI:
VEKİLİ:
D. KONUSU: Haksız ve hukuka açıkça aykırı olan yerel mahkeme ve Adana Bölge Adliye Mahkemesinin 2018/21 E. 2020/11 K. Sayılı hükümlerinin davalı-k.davacı müvekkil lehine bozulmasına/kaldırılmasına karar verilmesini talep ediyoruz.
TEBLİĞ TARİHİ:
TEMYİZ TARİHİ:
AÇIKLAMALAR
İlk derece mahkemesince özetle; davalı-karşı davacı erkeğin imam nikahı ile başka bir kadınla yasadığı, davacı-karsı davalı kadının ise ilk defa evlilik birliğine ihanet ettiği koca tarafından affedildikten sonra ikinci kez ve sürekli olarak evlilik birliğine sadakatsizlik gösterdiği, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında tarafların eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle her iki davanın da kabulü ile tarafların TMK 166/1.maddesi gereğince boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin davacı-karsı davalı anneye verilmesine, davalı-karsı davacı baba ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki kurulmasına, müşterek çocuk yararına aylık 1.000 TL tedbir ve iştirak nafakasına, davacı-karsı davalı kadın yararına aylık 1.200 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye mahkemesi özetle; Kusur oranını müvekkil aleyhine değiştirerek TMK 174/1-2’ye dayanarak aleyhimize maddi-manevi tazminat hükmetmiştir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi de yasaklı delili göz ardı ederek hukuka aykırı bir şekilde kusur oranını müvekkil aleyhine bozmuş ve müvekkilin 100.000,00 TL tazminat ödemesine karar vermiştir. Bu kararı kabul etmiyoruz ve temyiz ediyoruz. Şöyle ki:
A-) USÜL YÖNÜNDEN HUKUKA AYKIRILIKLAR
1-) YEREL MAHKEMENİN HÜKMÜNE KAYNAKLIK EDEN SES KAYDI DELİLİ HUKUKA AÇIKÇA AYKIRIDIR VE HUKUKA UYGUN OLMAYAN BİR ŞEKİLDE MAHKEMEYE SUNULMUŞTUR. BU YASADIŞI DELİL HAKKINDA SORUŞTURMA AÇILMIŞ VE KOVUŞTURMA AŞAMASINA GEÇİLMİŞTİR. BU YASADIŞI DELİL İLE İLGİLİ CEZA DAVASI DEVAM ETMEKTEDİR.
Yerel mahkeme gerekçeli kararında ” davalı kocanın dosya kapsamına sunulan CD içeriği ile de sabit olduğu üzere başka bir kadın ile imam nikahı yaptığı” ifadeleriyle hükmünü bu delile dayandırdığını belirtmiştir. Bu vaziyet hukuka tamamen aykırılık teşkil etmektedir. Bu CD kapsamındaki konuşmalar karşı tarafın rızası alınmayarak kaydedilmiş olup bu durum ceza soruşturma ve kovuşturmalarında bile delil kabul edilmezken, nasıl olur da hukuk yargılamasında delil teşkil eder? Ayrıca bu hukuka aykırı delille ilgili cezai kovuşturma Adana 13. Asliye Ceza Mahkemesi 41 E. ile devam etmektedir. (Ek-1 iddianame ve ilk duruşma zaptı ektedir.) Hüküm duruşması covid-19 sebebiyle ertelenmiştir. Sanıkları arasında davacı kadın da bulunan bu ceza kovuşturmasında suçun işlendiği sabittir ve davacı kadın Sema muhtemelen “Bilişim sistemine hukuka aykırı olarak girme ve orada kalma, kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kayıt etmek” suçlarından ceza alacaktır. Kaldı ki bu delil, içeriği itibarıyla tek başına müvekkilin başka bir kadınla imam nikahlı yaşadığının ispatı değildir.
Hukuka aykırı delil hükme esas alınamaz, bu durum hem Türk Hukukunda hem de Modern Hukuk Düzenlerine “Fruit of the poisonous tree”, “(zehirli ağacın zehirli meyvesi)” doktriniyle ele alınmıştır. Ayrıca karşı tarafın istinaf dilekçesi 7. Maddesinde de belirttiği üzere Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/02/2012 gün 2011/2-73 E. 2012/73 sayılı kararı ile de bu durum sabittir.
“Öncelikle mahkemece direnme kararında gerekçe olarak dayanılan ses ve görüntü kaydı içeren CD delilinin, hukuken geçerli ve hükme esas alınabilecek bir delil niteliğinde olup olmadığının çözümü gerekmektedir… Böylece ispat hakkının delillere ilişkin yönünün hukuki çerçevesi çizilmiş; bir davada ileri sürülebilecek her türlü delilin mutlaka hukuka uygun yollardan elde edilmiş olması esası getirilmiştir….Anılan düzenlemeye göre, hukuka aykırı olarak elde edildiği anlaşılan delillerin, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamayacağı düzenlenmek suretiyle, yargılama sırasında taraflarca sunulan delillerin elde ediliş biçiminin mahkeme tarafından re’sen göz önüne alınması ve delilin her ne surette olursa olsun hukuka aykırı olarak elde edildiğinin tespit edilmesi halinde, diğer tarafça bir itiraz ileri sürülmese dahi mahkemece caiz olmadığına karar verilerek, dosya kapsamında değerlendirilmemesi ilkesi benimsenmiştir…. Mahkemece, hükme esas alınan CD, davalı kadının rızası dışında kaydedildiği gibi sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulmuştur. O halde bu şekilde oluşturulmakla usulsüz olarak yaratılmış bu delilin hükme esas alınması mümkün değildir. Kaldı ki, bir an için delil olarak kabul edilse dahi ne CD içeriği, ne savcılık evrakı ve icra dosyaları ne de tanık beyanları davalının kusurlu olduğunu ispata yeterli bulunmamıştır. O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.”
Üstelik yasa dışı elde edilen CD konuşma içeriğinden Sema isimli bayanla konuşanın müvekkil dışında başka bir erkek olduğu müvekkilin adı sadece ticari alışveriş ilişkisi şeklinde irtibatlandırılacak ve anlamlandıracak şekilde geçmektedir. Emel isimli bayan ile müvekkilin bir görüşmesi yoktur. Bölge Adliye Mahkemesi bu delilin hukuka aykırı olduğunu re’sen dikkate alması gerekirken, hiçbir şekilde dikkate almamıştır. Kanaatimizce bu durum hukukun temel ilkelerini yok saymaktır.
B-) ESASA YÖNELİK HUKUKA AYKIRILIKLAR
1-KUSUR YÖNÜNDEN
Evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı ve boşanmanın gerekliliği konusunda mahkemenin tespitine katılıyoruz. Ancak mahkeme kusurun dağılımında hata etmiştir. Şöyle ki:
1-a) EVLİLİK BİRLİĞİNE İHANET EDEN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜNE AYKIRI DAVRANAN DAVACI KADIN SEMA’DIR.
Mahkemenin de gerekçeli kararında kabul ettiği gibi evlilik birliğine ihanet ve sadakatsizlik eş Sema’dan gelmiştir. (2005 yılında) Müvekkilin eşini affetmesi ve evlilik birliğini devam ettirmek istemesi hususunu ve gerekçesini mahkeme ancak boşanmanın yani evlilik birliğinin temelinden sarsılıp sarsılmadığı konusunda dikkate almalıdır. Mahkeme evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını kabul ettikten sonra eşlerin boşanmanın gerçekleşmesindeki kusur tespiti ayrı bir takdir ve inceleme konusudur. İhanetin ve sadakatsizliğin affı kusuru yok etmez veya azaltmaz. Yani evlilik birliğine ihanet eden ve sadakatsizlik gösteren ve affedildikten sonra da ihanetine belli aralıklarla devam eden eş Sema’nın kusuru çok daha fazladır. Türk toplumunun örf ve adetlerine göre kadının evlilik birliği içindeki sadakatsizliği ve üstelik birden fazla sadakatsizliği ağır kusurdur. Bu durum yerel mahkemenin gözünden kaçmıştır. Bölge Adliye Mahkemesince inceleme ve tartışma konusu dahi yapılmamıştır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması gerekçesi ile kusur tespiti gerekçesi birbirine karıştırılmıştır. Bu husustaki Yüksek Mahkeme kararları:
“Son olaydaki eylemleri dikkate alındığında sadakatsiz davranışlar içerisine girdiği, davacı-karşı davalı erkeğin de eşini darp ettiği, hakaret ettiği ve evlilik birliği yükümlülüklerini ihmal ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının, davacı-karşı davalı erkeğe göre daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Öyleyse, mahkemece davacı-karşı davalı erkeğin ağır kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak yazılı şekilde karar verilmesi davalı-karşı davacı kadın yararına maddi ve manevi tazminat (TMK m.174/1-2) ile yoksulluk nafakasına (TMK m.175) hükmedilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir” (Yargıtay 2. HD E. 2018/6409 K. 2018/15372)
1-b) DAVACI KADIN SEMA’NIN GÖSTERDİĞİ TANIKLARLA MÜVEKKİL ARASINDA HUSUMET VARDIR.
Müvekkil Mehmet, eşine ve çocuklarına rahat bir hayat yaşatmak için gece-gündüz çalışmıştır. Bir el emeği zanaatı olan tornacılıkta çalışmış bu uğurda sol gözünü de kaybetmiştir. Eş Sema ise evlilik birliğine ihanet etmiş, eşine sevgi ve sadakat göstermemiş, müşterek çocuklarını kışkırtıp babalarını onlara darp ettirmiştir. Aynı zamanda davacı tanığı olan, ifadesi hükme esas alınan Ahmet’in beyanları gerçeği yansıtmamaktadır. Kendisinin, babasının sözde başka bir kadınla ilişkisini olduğunu, bunu yakalaması üzerine işten çıkarıldığını beyan etmiştir. Fakat gerçek Ahmet’in anlattığı gibi değildir. Kendisi Torna işini disiplinle yapmamak ve müşterilerden alınan paraları müvekkil Caner’e bildirmemekten dolayı işten çıkarılmıştır.
İşten çıkarılmaya yediremeyen Ahmet kısa bir süre sonra 06/11/2016 tarihinde kardeşi ile bir olarak babasının dükkanını basmış, babaları olan Müvekkil Caner’i darp ve tehdit edip, ağza alınmayacak hakaretlerde bulunmuşlardır. Bu davadan da basit yaralama suçundan ceza almıştır. Bu itibarla bu tanığın husumetli olduğu babasına karşı beyanı taraflı ve garezlidir. (Adana 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 41 E. sayılı dosyası) (Ek-2)
1-C) BİLİNDİĞİ ÜZERE BOŞANMA DAVASI KESİNLEŞENE KADAR EVLİ ÇİFTLERİN BİRBİRİNE OLAN SADAKATLERİ DEVAM EDER. DAVACI KADIN SEMA BU SADAKATİ İHLAL ETMEYE HALA DEVAM ETMEKTEDİR.
Öte yandan eş Sema boşanma davası devam ederken memleketlisi ve köylüsü Soner ile imam nikahlı olarak evlenmiş ve birlikte yaşamaktadır. Davacı kadın Adana adresinde gayriresmi nikahlı olarak Soner ile birlikte kalmakta ve yaşamaktadır. Bu husus yukarıda bahsettiğimiz Yasadışı ses kaydı ile ilgili yapılan soruşturmada Cumhuriyet başsavcılığı tarafından tespit edilmiştir. Sema’nın uzun süre boyunca şüpheli sıfatıyla ifadesi alınamamış en sonunda kolluk tarafından yukarıdaki adreste yaşadığı tespit edilmiştir. ( Savcılık evrakı Ek- 3)
Evlilik birliğine ilişkin yükümlülüklerden biri olan “sadakat yükümlülüğü” (TMK md. 185/3) boşanma hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranışı, boşanma davasının açılmasından sonra meydana gelmiş olsa bile, bu hususun diğer eş tarafından iddiadan ibaret kalmayacak şekilde delillendirilmesi durumunda, mahkemece bu iddianın davayı etkileyen önemli bir hadise olduğu kabul edilerek üzerinde durulması gerekir… hükmü önemli ölçüde etkileyecek nitelikteki sadakatsizlik iddiasının üzerinde de durulup, sunulan delillerin incelenerek bu konuda hakimin davayı aydınlatma ödevi (HMK md. 31) çerçevesinde taraflardan açıklama istenilmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilip gerçekleşecek sonucuna göre boşanma davası ile boşanmanın fer’ileri yönünden bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Davacı kadın bu yükümlülüğü halen ihlal etmektedir. Bu gayriresmi ilişkinin sponsoru de ne yazık ki ödediği nafakalardan, aleyhine hükmedilen maddi-manevi tazminatlardan dolayı müvekkil Caner’dir. Bu gayriresmi ilişkiye davacı kadının kendi öz annesi ve öz kardeşi de şahittir. (EK-4) Emniyete yazılacak basit bir müzekkereyle bu adreste gerçekte kimin yaşadığı görülebileceği halde bu yapılmamıştır. Eş Sema’nın öz annesi ve kardeşinin imzalı beyanlarını içerir tanıklığı dosyaya sunulmasına karşın Bölge Adliye Mahkemesince bu husus görmemezlikten gelinmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi hakimin davayı aydınlatma görevi HMK.31’e uygun bir şekilde yargılama yürütmemiştir.
1-D) DAVACI KADININ İHANETİ VE SADAKATSİZLİĞİ BİRDEN FAZLADIR.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında eş Sema tam kusurludur. Evlilik birliğinin devamının en temel unsuru eşlerin birbirine olan sadakatidir. Eş Sema ilk defa 2005 yılında evlilik birliğine ihanet etmiş ve bir başka erkekle ilişki yaşamıştır. Bu ilişkisini kamufle etmek ve kocası Caner’i kandırmak için “kaçırıldım” iddiasını uydurmuştur. Bu ihaneti aile içinde herkes bilmektedir. İlk derece mahkemesi de bu hususu kabul etmiştir. Müvekkil aile birliği bozulmasın ve çocukları bundan zarar görmesin diye bu ihaneti affetmiştir.
Bu ihanet bir kez daha tekerrür etmiş, boşanma davasından 7-8 ay önce eş …, hal ve davranışlarından şüpheli bir şekilde yabancı bir apartmanda yakalanmış suç üstü yakalanma psikolojisi içinde bu davranışını açıklayamamıştır. Daha sonra eş …, kocası Caner’i aldattığını oğluna itiraf etmiştir. (02/05/2018 tarihli celsedeki tanık beyanı) Keza Sema’nın kocasını birkaç kez aldattığı hususu tanık beyanları ile sübut bulmuştur. Evlilik birliğine sadakatsizlik gösteren eş Sema’nın kullanımında olan telefon hattı ile gelininin akrabası sürekli, defaatle, olağan dışı ve güven sarsıcı telefon görüşmelerinin dökümü de operatörlerden alınan HTS kayıtlarında da sabittir. Ve dosyada bu deliller bulunmaktadır. Müvekkil bütün bunlara rağmen konuttan ayrılmamıştır. Eşinin son ihanetinden sonra boşanma davasının açıldığı sıralarda sadece 4-5 gün eve gelmemiştir. O tarihe kadar eşine ve evlilik birliğine sadık kalmış, yuvasının yıkılmasını istememiştir.
2- MADDİ MANEVİ TAZMİNAT YÖNÜNDEN
2-a) KUSUR ORANI YANLIŞ TAYİN EDİLDİĞİNDEN DOLAYI MADDİ-MANEVİ TAZMİNATA HÜKMEDİLMESİ HUKUKA AYKIRIDIR. AYRICA MAHKEMENİN HUKUKA AYKIRI OLARAK HÜKMETTİĞİ TAZMİNATIN MİKTARI OLDUKÇA YÜKSEK VE FAHİŞTİR.
Maddi ve manevi tazminat TMK 174’te düzenlenmiştir.
(1) Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
(2) Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Maddi ve Manevi tazminat sebebiyle kişinin menfaatlerinin zedelenmesi, kişilik haklarının saldırıya uğraması ve az kusurlu olması lazımdır. Ayrıca maddi ve manevi tazminatın uygun bir miktarda belirlenmesi gerekmektedir.
Her şeyden önce halen asgari ücretle çalışan, bir gözü kör, %32’i engelli raporu olan 60 yaşındaki bir kişi aleyhine 100.000,00 TL’lik maddi-manevi tazminata hükmedilmesi karşısında oldukça şaşkınız. Hiçbir uygar hukuk devletinde hakkaniyet, eşitlik ve adalet duygularını inciten böyle bir karar verilemez. Bölge Adliye Mahkemesi oldukça yanlış bir karar vermiştir.
İşbu boşanma davası, müvekkilin oğlunu kaybetmesi ve ekonomik kriz müvekkil Caner’i olumsuz yönde etkilemiştir. İlk olarak kendi torna dükkanını satmak zorunda kalmış, asgari ücretle tornacılık yapmaya başlamıştır. (Ek-5)
Müvekkil 60 yaşında, bir gözü kör, %32’i çalışamaz bir insandır. (Ek-6) Hal böyle iken aleyhine hükmedilen nafakayı bile zor ödemektedir. Müvekkil, nafaka ödememe suçundan dolayı sayısız defa hapse girme tehlikesi geçirmiştir. Müvekkil nafakayı bile zar zor ödeyebilirken, aleyhinde 100.000,00 maddi-manevi tazminata hükmedilmesi vicdanları yaralayacaktır.
Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararında kusur oranını neden değiştirdiği hakkında hiçbir gerekçeye yer vermemiştir. Mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. İlk derece mahkemesi gerekçesinde yasadışı elde edilen ses kaydına dayanarak müvekkil kocanın gayri resmi olarak bir kadınla birlikteliği ile kadının 2005 yılında ve 2014 ila 2016 yılları arasındaki evlilik birliğine sadakatsizliği ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında kabul edilip yazılmasına karşın davacı kadın ile kocanın eşit kusurlu olduğuna karar verilmiştir. Davacı kadın lehine olan hukuka aykırı ses kaydının mahkeme kararına esas teşkil etmesine karşın taraflar eşit kusurlu kabul edilirken, ilk derece mahkemesinin kararına esas teşkil eden bu ses kaydının hukuka aykırı olduğunun dosyaya sunulmasına ve eş xxxx’nin bir başka adamla gayri resmi nikahlanarak zina halinin mevcut olduğu Bölge adliye mahkemesine delilleri ile birlikte sunulmasına karşın Bölge Adliye Mahkemesi nasıl davacı kadının az kusurlu olduğuna hükmetmiş anlamak mümkün değildir.
Davacı kadın boşanmakla fakirliğe ve güçsüzlüğü düşecek durumda değildir. Kendisi şu an müvekkilden icra marifetiyle 1.100 TL nafaka almaktadır. Kendisi Giresun ilinde xxxxx adresinde xxxx kişiyle birlikte karı-koca hayatı yaşamaktadır. Müvekkil koca da ne yazık ki bu gayriresmi evli zina halindeki kişilerin maddi sponsoru olmaktadır. Yeryüzünde bir insanın gururunu en fazla kıran durum sanıyoruz ki bu durumdur.
3- NAFAKA YÖNÜNDEN
3-a) NAFAKADA TALEPLE BAĞLILIK İLKESİNİN SINIRLARI AŞILMIŞTIR. MAHKEME DAVACI KADINA TALEBİNDEN FAZLA BİR MİKTAR NAFAKAYA HÜKMETMİŞTİR.
Boşanma kararı veren ilk derece Mahkemesinin ağır kusurlu olan eş xxxx’ye fazla nafaka tayin etmesi de hatalıdır. Müvekkil yüksek tayin edilen bu nafakayı ödemeyemediği için icralık olmuştur, hapse düşmüş, avukatlık masrafları ile birlikte tam bir çöküş yaşamıştır. Müvekkil bu dava sürecinde iflas etmiştir. Halen asgari ücretle çalışmaktadır. Kendi karnını zor doyururken maaşının yarısını davalı ve kendisine ihanet eden kadına vermesi hakkaniyete aykırıdır. Üstelik mahkeme taleple bağlılık ilkesini çiğnemiştir. Zira mahkeme nafaka talebinde belirtilen miktarla üst sınır olarak bağlı olup, mahkemece talepten fazlasına hükmedilememektedir. Davacı kadın xxxx’ye dava dilekçesindeki talepten fazla nafakaya hükmedilmiştir. xxxx, 10 Ocak 2017 tarihli dava dilekçesinde kendisi için 1000,00 TL yoksulluk nafakası talep etmiş, müşterek çocuk Ömer için de 500 TL iştirak nafakası talep etmiştir . Ancak ilk derece mahkemesinin 16.07.2018 tarihli gerekçeli kararına baktığımız zaman, xxxx lehine 1200,00 TL yoksulluk nafakaya, Müşterek çocuk için de 1000,00 TL iştirak nafakasına hükmedilmiştir. İlk derece mahkemesi burada HMK’nın temel ilkelerinden olan Taleple bağlılık ilkesini aykırı bir şekilde hüküm kurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi de re’sen inceleyeceği bu hususu göz ardı ederek müvekkil aleyhine yeni hüküm vermiştir.
HMK 26: “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.”
Bu husus hakkında yüksek mahkeme kararları:
· “Somut olayda; davacılar … ve … dava dilekçesinde, kendileri için aylık 300,00’er TL yardım nafakası talep etmişlerdir. Ancak mahkemece kurulan hükümde talep aşılarak, davacılar ….ve …. lehine 350’şer TL yoksulluk nafakasına karar verilmiştir. Bu durumda, mahkemece; taleple bağlılık kuralına aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” ( Yargıtay 3. HD E. 2017/9499 K. 2017/11175)
· “2-Velayeti davacı anneye verilen müşterek çocuk için 150 YTL. iştirak nafakası istenildiği nazara alınmadan istek aşılmak suretiyle 200 YTL. iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru olmamıştır. ( HUMK. md. 74 )” ( Yargıtay 2. HD E. 2005/15838 K. 2006/201)
· “davacı müşterek çocuk yönünden 200 TL tedbir nafakası talep etmesine rağmen, mahkemece taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde 300 TL tedbir nafakasına karar
verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” ( Yargıtay 3. HD E. 2016/2371 K. 2016/5538)
3-b) DAVACI KADIN YOKSULLUĞA DÜŞECEK DEĞİLDİR.
Önceden tedbir sonradan yoksulluk nafakası için taleple bağlılık ilkesi dışında kusur derecelerine ve yoksulluğa düşmeye de bakmak gerekmektedir. Yerel mahkeme xxxx ve Ömer’e taleplerinden fazla nafakaya hükmederken bu hususları gözardı etmiştir. Nitekim Sxx, Ömer için hükmedilen nafakayı da fiilen alıp harcayarak 2018-2019 yılları içerisinde asgari ücretli birinden daha fazla kazanmaktadır. Hal böyle iken kendisi hiç çalışmayacaktır.. Bir asgari ücretlinin gelirinden fazla kazanmaktadır. Müvekkil Mehmet’e adeta SGK muamelesi yapılmaktadır. Bu konuda Yüksek Mahkemenin örnek kararı aşağıdadır:
“…..Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, boşanmaya yol açan kusur derecelerine, paranın alım gücüne…TMK 4. Maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile TBK 50-51 nazara alınarak… Takdiri gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Yoksulluk nafakası isteğinin kabul edilmesi için nafaka talep edenin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin belirlenmesi gerekir. ” ( Yargıtay 2. HD 2018/5069 E. 2018/15351 K.)
Davacı kadın xxxx, xxxxx Adresinde gayriresmi nikahlı olarak xxxx ile birlikte kalmakta ve yaşamaktadır. Kadının nafaka ve geçiminden müvekkilin değil, xxxx isimli kişinin sorumlu olması gerekmektedir.
3-c) HUKUKA AYKIRI OLARAK HÜKMEDİLEN BU NAFAKANIN KALDIRILMASI GEREKMEKTEDİR.
Davacı Kadın xxxx, Giresun ilinde xxxx adresinde xxxx kişiyle birlikte karı-koca hayatı yaşayarak zina halindedir. Müvekkil koca da ne yazık ki bu gayriresmi evli kişilerin maddi sponsoru olmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu duruma Davacı kadının özannesi ve özkardeşi de dosyaya sunulan yazılı ve imzalı beyanları ile şahittir. (EK-4) Davacı kadın xxxx’nin gayriresmi olarak evlendiği kocasıyla birlikte yaşadığı emniyete yazılacak basit bir müzekkere ile anlaşılabilirdi bu yapılmamıştır.
Yukarıda belirttiğimiz üzere davacı kadın bu nafakayı gayriresmi nikahlı yaşadığı Giresun’da dilediği gibi harcamaktadır. Kanaatimizce sırf bu sebeple nafakanın kaldırılması gerekmektedir. Müvekkil kocanın, bu kişilere bakmasını ne vicdan ne de hukuk kabul edecektir.
NETİCE-İ TALEP: İlk derece Mahkemesinde davasını takip etmeyen ve süresinde istinaf başvurusunda bulunmayan avukatı yüzünden müvekkil mağduriyet üzerine mağduriyet yaşamıştır. Annelerinin kışkırtması nedeniyle çocukları müvekkile cephe almış, müvekkilin işleri bozulmuş yüksek nafaka nedeniyle hapse girmiş ve 60 yaşından sonra sakat haliyle asgari ücretle çalışmak zorunda kalmıştır.
Bu itibarla yukarıda arz ve izah ettiğimiz sebep ve gerekçelerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı tespiti dışında evlilik birliğinin sarsılmasında müvekkilin daha az kusurlu olduğu gerçeğinin tespiti ile hükmedilen nafaka ve maddi manevi tazminat yönünden kararın bozulmasına, evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı konusunda taraflar ve ilk derece mahkemesinin tespiti ve kabulünün onanması; nafaka ile maddi ve manevi tazminatın kaldırılarak kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi vekaleten saygıyla arz ve talep olunur.
Davalı-K. Davacı vekili
Ek-1 iddianame ve ilk duruşma zaptı ektedir.
Adana 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/23 E. sayılı dosyası) (Ek-2)
Savcılık evrakı (Ek- 3)
özannesi ve özkardeşi de şahittir. (EK-4)
asgari ücretle tornacılık yapmaya başlamıştır. (Ek-5)
Müvekkil 60 yaşında, bir gözü kör, %32’i çalışamaz bir insandır
çok iyi