TCK 137. Madde
Türk Ceza Kanunumuzun “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar – Nitelikli haller” başlıklı 137. maddesi şu şekildedir:
TCK Madde 137: | Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların; a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle, b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. |
Maddenin ait olduğu kanun başlıkları şu şekildedir:
İkinci Kitap: | Özel Hükümler |
İkinci Kısım: | Kişilere Karşı Suçlar |
Dokuzuncu Bölüm: | Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar |
Madde Başlığı: | Nitelikli Haller |
Gerekçe
Türk Ceza Kanunu’nun 137. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
Madde 194. Madde, 188 ve 190. maddelerde yazılı suçların posta ve diğer iletişim kurumlarında görevli memurlar tarafından işlenmesini, suçun icrasındaki kolaylık nedeniyle bir ağırlaştırıcı hal saymıştır.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Madde metninde bu Bölümde tanımlanan suçların daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren nitelikli halleri tanımlanmış bulunmaktadır.
TBMM Tartışmaları
BAŞKAN – 137. maddeyi okutuyorum:
Nitelikli hâller
MADDE 137. – (1) Yukarıdaki maddelerde tanımlanan suçların;
a) Kamu görevlisi tarafından ve görevinin verdiği yetki kötüye kullanılmak suretiyle,
b) Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle,
İşlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu anlattığım konular, görüşülmekte olan maddelerle doğrudan ilgilidir. Burada neyi tartışıyoruz, hangi maddeleri tartışıyoruz; haberleşme özgürlüğünü tartışıyoruz, haberleşme özgürlüğünün engellenmemesini, kişisel haberleşme özgürlüğünün ihlal edilmemesini tartışıyoruz. İddiama göre, ifademe göre ve bulgulara göre, bunun en üst düzeyde kurumlar tarafından ihlal edildiğini ve engellendiğini anlatıyorum. Bundan daha doğrudan bir bağlantı olabilir mi, daha doğrudan bir ilgi olabilir mi değerli arkadaşlarım?! Lütfen, biraz hakkaniyetle, biraz insafla ve objektif bir şekilde olayları değerlendirelim, ona göre muhakeme yapalım. Ne adına; inandırıcı olmak adına bunu yapalım, tutarlı olmak adına bunu yapalım değerli arkadaşlarım.
HALUK İPEK (Ankara) – Atilla Bey, problem ne anlayamadım!
ATİLLA KART (Devamla) – Çok açık anlatıyorum, anlayamadıysanız bu sizin sorununuz Sayın İpek.
HALUK İPEK (Ankara) – Hayır; yani, konuşma hakkınız var, konuşuyorsunuz Sayın Kart…
V. HAŞİM ORAL (Denizli) – Müdahale ettirmeyin o zaman.
RESUL TOSUN (Tokat) – Maddeyle ilgili konuşmuyor; onun için anlaşılmıyor.
ATİLLA KART (Devamla) – Anlayamadıysanız, bu sizin sorununuz.
Değerli arkadaşlarım…
BAŞKAN – Sayın Kart, sözünüzü kesmek istemedim; ama, burada husus şu: Baştan beri, hükümeti ve birkısım kurumları örnek vererek konuşmanızı yapıyorsunuz. Bunun, tabiî, maddeyle belki birkısım ilişkileri olabilir; ama, burada konudışılık mevzubahis. Ben, insicamı bozmamak için sizin sözünüzü kesmedim; fakat, baştan beri, yedi sekiz maddeden beri, sürekli olarak, bir kronolojik olay anlatıyorsunuz. Bunu dikkatinize sunarım. Sözünüzü kesmedim; ama, konu üzerinde daha yoğun… Burada olmayan şahıslarla ilgili konuşmadan, müşahhaslıktan kaçınırsanız memnun olurum.
V. HAŞİM ORAL (Denizli) – Bahsettiği kişiler kamuoyunun bildiği kişiler Sayın Başkan.
Bir de oradan müdahale ediliyor.
ATİLLA KART (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, tabiî, bakın, biraz evvel de ifade ettim.
BAŞKAN – Yani, bu kamu görevlilerinin size burada cevap verme hakkı yok, Yargıtay Başkanının da yok. Dolayısıyla, burada, biraz daha soyut olarak konuşursanız daha iyi olur kanaatindeyim.
ATİLLA KART (Devamla) – Sayın Başkan, burada şunu tartışıyoruz: Birtakım yasal düzenlemeler yapıyoruz. Bunları anlayışla ve takdirle karşılıyoruz; ama, devamında da neyi anlatıyoruz -temel sorun bu zaten- uygulamadaki yanlışlıkları, çarpıklıkları anlatıyoruz. Yasa çıkarıyoruz, yasa çıkarıyorsunuz; ama, uygulamada bu yasayı hükümsüz hale getiriyorsanız, sonuçsuz hale getiriyorsanız, herhalde bunu tartışacağız. Bunu biz tartışmayacağız da kim tartışacak?! Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi tartışmayacak da kim tartışacak değerli arkadaşlarım?! Bunu biz tartışmadığımız zaman, kamuoyunda hiçbir kişi ve kurum bunu tartışamaz. Biz, bunu tartışacağız, tartışmaya devam edeceğiz.
Değerli arkadaşlarım, bu süreci denetlemek ve sorgulamak mevkiinde olan hükümetin Çakıcı’nın yurtdışına çıkışı sürecindeki tüm gelişmelerden haberdar ve bilgi sahibi olduğu, olayların gelişiminden anlaşılmaktadır.
Sayın milletvekilleri, neyi görüyoruz biliyor musunuz; “yargıya güvenmiyoruz” söylemlerine ve dokunulmazlığın sınırlandırılması konusundaki tutarsızlıklara haklılık ve meşruiyet kazandırmak amacıyla geliştirilen ve değerlendirilen talihsiz ve ibretsiz bir süreci, Türkiye, maalesef, izledi.
BAŞKAN – Sayın Kart, bir saniyenizi rica edeyim.
Sayın Eraslan ve komisyon sıralarında oturan arkadaşlar, lütfen, yüksek sesle konuşmazsanız, hatibin konuşmasına müdahale etmemiş olursunuz.
Buyurun efendim.
ATİLLA KART (Devamla) – Şu tespitimi çok net olarak tespit ediyor ve inanarak ifade ediyorum; emniyetteki bu hukuk dışı kadrolaşmayı sona erdirmediğimiz: Engellemediğimiz takdirde, bu komisyon metninin 94 ve müteakip maddelerinde düzenlemesi yapılan işkence suçlamalarından kurtulmak mümkün değildir değerli arkadaşlarım. İşkenceye karşı sıfır tolerans gösteriyoruz söylemleri, boş ve dayanaksız söylemler olmaktan öteye gitmez.
Endişemiz odur ki, Avrupa Birliği konjonktürüne rağmen, münferit olarak adlandırılan işkencenin daha yaygın ve teknik bir hal alması söz konusu olabilecektir. İstediğiniz kadar, istediğimiz kadar yasak sorguyu engelledik ve işkenceye sıfır tolerans gösteriyoruz diyelim, şayet kamu yönetimi yapılanmasında ve anlayışında biraz evvel açıkladığım o niteliksiz ve vasıfsız kadrolaşmayı yok etmezsek, demokratikleşme ve özgürlük adına hiçbir mesafe almamız söz konusu olamaz. Bunu, bir defa daha takdirlerinize sunuyorum, değerlendirmenize sunuyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu konuyu burada bağlıyorum. Bunun devamında, yine, basın özgürlüğü, bu özgürlüğün ihlali, bununla sınırlı olmak kaydıyla, basın özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, bu özgürlüklerin ihlalinin Basın Yasası ve RTÜK Yasasıyla olan irtibatlarını hükümetin takdirlerine sunmak istiyorum; çünkü, burada, hukuk tekniği anlamında çok fahiş hataların yapıldığı endişesi ve kanısı bende doğmuş durumda.
Bakın değerli arkadaşlarım, Haziran 2004’te bir Basın Yasası kabul ettik, 5187 sayılı Basın Yasasını kabul ettik. Yani, Barolar Birliği Başkanının deyimiyle, daha mürekkebi kurumamış bir kanun. Bu kanunun 18 ve müteakip maddelerinde cezaî hükümler düzenlemesini yaptık; düzeltme ve cevabın yayımlanmaması, yargının etkilenmesi, cinsel saldırı, cinayet ve intihara özendirme, kimliğin açıklanmaması, basılmış eserlerin engellenmesi, tahrip ve bozma hallerinde para cezası düzenlemelerini getirdik Basın Yasasıyla. Başka bir ifadeyle, Basın Yasasında, hapis cezası düzenlemesini kaldırdık.
Bakıyoruz, benzer düzenlemeler, RTÜK Yasasının 16 ve müteakip maddelerinde de, uyarı, para cezası, durdurma ve iptal olarak yapıldı. Yine başka bir ifadeyle, burada da, genel hükümler saklı kalmak kaydıyla hapis cezası düzenlemesi söz konusu değil.
Bu düzenlemelerde, bir taraftan basın özgürlüğünün engellenmemesi, diğer taraftan da kişi hak ve özgürlüklerinin korunması dengesi esas alınmıştır.
Görüşülmekte olan komisyon metninin haberleşme özgürlüğüyle ilgili bölümlerinde -124/3, 132/4, 133/3, 134/2 ve 135. maddelerinde- ise, sözü edilen maddelerdeki haberleşme ihlallerinin içeriğinin basın ve yayın yoluyla yayınlanması halinde hapis cezası uygulamalarını getirdik değerli arkadaşlarım; daha doğrusu getiriyoruz.
Bakıyoruz, yine bu metnin, intihara teşviki düzenleyen 84. maddesi, kişinin hatırasına hakareti düzenleyen 130. maddesi, iftirayı düzenleyen 267. maddesi, gizliliğin ihlalini düzenleyen 285. maddesi ve en önemlisi, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsü düzenleyen 288. maddesinde düzenlemesi yapılan suçların basın yoluyla işlenmesi halinde, hem hapis cezası uygulamasını getiriyoruz ve hem de artırım maddesini getiriyoruz.
Sayın milletvekilleri, hemen belirtelim ki, basınla ilgili ceza uygulamalarında hapis cezası yerine kural olarak para cezası uygulaması yapılması, çağdaş ve hukuka uygun olan bir uygulamadır. Bu uygulamayı elbette destekliyoruz; ancak, bu uygulama yapılırken, son derece sınırlı ölçülerin esas alınmaması; yani, biraz daha açmak gerekirse, caydırıcılığı ve hakkaniyeti sağlamak adına, mahallî ve ulusal yayın yapan gazeteler arasında ayrı bir ölçünün getirilmesinin uygun olacağı düşüncesindeyiz. Yine, caydırıcılığı sağlamak adına, para cezası uygulamaları yerine, birtakım Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, tirajı esas alarak bir uygulama yapılmasını, nispî bir uygulama yapılmasını, bunun da yerinde bir uygulama olacağını, yine, yeri gelmişken ifade etmek istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, bu maddeyle ilgili konuşmamı da burada bitiriyorum. Genel Kurulu, bir defa daha saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.
Sayın milletvekilleri, 137. maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.