CMK Madde 77
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 77. maddesi şu şekildedir:
Kadının muayenesi
Madde 77 – (1) Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.
Başlık
CMK’nın 77. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KİTAP: Genel Hükümler – ÜÇÜNCÜ KISIM: Tanıklık, Bilirkişi İncelemesi ve Keşif – ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Gözlem Altına Alınma, Muayene, Keşif ve Otopsi
Madde başlığı şu şekildedir: Kadının muayenesi
Gerekçe
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 77. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
Madde, kadının muayenesine ilişkin olup, genel ahlak anlayışına uygun bir düzenleme getirmiştir.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Tasarının 80 inci maddesinde redaksiyon yapılmış ve 77 nci madde olarak kabul edilmiştir.
TBMM Kabul Metni
Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:
77 nci maddeyi okutuyorum:
Kadının muayenesi
MADDE 77. – (1) Kadının muayenesi, istemi halinde bir kadın hekim tarafından yapılır. Buna olanak bulunmadığında, muayene edilecek kadının bir yakını veya başka bir kadın muayene sırasında hazır bulundurulur.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın Canan Arıtman; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
CHP GRUBU ADINA CANAN ARITMAN (İzmir)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu madde, sadece ismi bile, madde başlığı bile yanlış olan bir madde. Bu, bir cinsiyet ayırımcılığı maddesi; hem de çift yönlü bir cinsiyet ayırımcılığı maddesi; hem hekimlik mesleğini icra eden insanlara karşı uygulanan bir ayırımcılık var hem de muayene edilecek kişiye karşı uygulanan bir ayırımcılık. Dolayısıyla, bir cinsiyet ayırımcılığı söz konusu olduğu için de, Anayasanın eşitlik ilkesine, yani Anayasamızın 10 uncu maddesine de aykırıdır.
Bu maddenin savunuculuğunu yaparken, lütfen, pozitif ayırımcılık terimini ve bazı uluslararası metinleri, CEDAW gibi bir metni kullanmaya kalkmamanızı öneririm; çünkü, pozitif ayırımcılık olduğu konusundaki sav doğru değildir. Pozitif ayırımcılık, eğer cinsler arasında bir eşitsizlik söz konusu ise, o eşitsizlik giderilinceye kadarki uygulamalardır. Bu maddenin zaten kendisi bizatihî bir eşitsizlik maddesidir. Dolayısıyla, burada bir pozitif ayırımcılıktan söz edilemez.
CEDAW, yani, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine de aykırıdır. Bu sözleşmenin 1, 2, 4, 5 ve 12 nci maddelerine aykırılık teşkil eder. Çağdaş hukuk normlarında cinsiyete dayalı düzenlemeler yapılmamalıdır.
Bakın değerli milletvekilleri, yeni Türk Ceza Yasa Tasarısını hazırlarken “Tanımlar” maddesinde “kadın” tanımlamasını çıkardık. Neden çıkardık; çünkü, o tanımlamanın “kadın” ifadesinin bile bir cinsiyet ayırımcılığı olduğu konusunda hemfikir olduk ve birlikte onu çıkardık.
Değerli milletvekilleri, bir kere, burada yapılacak olan muayene bir hekim muayenesidir, bir tıbbî muayenedir; yani, herhangi bir üst arama, bir kontrol, güvenlik güçlerinin yaptığı bir kontrol değildir. Buradaki muayene, tıp eğitimi almış, uluslararası tıp etiğine bağlı olma zorunluluğu olan ve namusu ve şerefi üzerine Hipokrat yemini, yani, hekimlik yemini etmiş bir hekim tarafından yapılacak muayenedir. Onun için, karıştırmayalım, kavram kargaşası yaratmayalım.
Hekimler mesleklerini icra ettikleri zaman, hem kendilerinin hem de muayene ve tedavi edecekleri kişinin cinsiyeti kaybolur.
Hekimler, mesleklerini icra edecekleri kişinin, ırkını, etnik kökenini, dilini, dinini, rengini, cinsiyetini görmezler; hele hele, cinsel obje olarak asla görmezler. Muayene edeceği o kişi, sadece o hekime emanet edilmiş kutsal bir varlıktır.
İnsanlar da kendilerini muayene eden hekimleri bir cinsel obje olarak görmezler; çünkü, böyle bir düşünme, çok ahlakî, çok şık bir düşünce de olmaz. Otuzüç yıllık bir hekim olarak şunu söylemek istiyorum; özellikle Anadolu kadını, hekimine her zaman saygı ve güven duymuştur; asla bir ayırımcılık yapmaz ve eşine bile söylemediği birçok şeyi, sadece ve sadece hekimine söyler.
Şimdi, bu düzenleme, bir kere, erkek meslektaşlarımızı zan altında bırakacak bir düşünce ve hekimlik mesleğinde bir cinsiyet ayırımcılığına gitmek. Böyle bir düzenleme, her şeyden önce, dünyanın en kutsal mesleklerinden biri olan hekimlik mesleğine haksızlıktır, saygısızlıktır; kabul edilemez. Burada, hem hekimlere hem de kadınlarımıza karşı bir haksızlık, bir güvensizlik ve bir saygısızlık söz konusu.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, bakın, Allah korusun, bir kalp krizi geçirip düştünüz yere veya bir trafik kazası geçirdiniz, çok ciddî hayatî tehdit altındasınız. O anda, belki, hemen orada bulunabilen bir hekim, belki de üzerindeki tek iyi elbiseyle, yerde kan mı var, çamur mu var, ne var, hiçbir şeye bakmadan, yere dizüstü çöküp, saniyelerle yarışarak, sizin hayatınızı kurtarmaya çalışır. Acaba, sizin için, o hekimin cinsiyetinin bir önemi var mıdır; yoksa, hayatınızın kurtarılması mı önemlidir!
Bir örnek daha vermek istiyorum. Çok zor bir doğum; hekime ulaşamayan, ulaştırılamayan bir ana ve bebek, hekime ulaşamadığı için o doğumda her ikisi birden hayatını kaybediyor. O kadının eşini, o bebeğin babasını düşünün; acaba, onun için, hekimin cinsiyeti mi, yoksa, bir hekime ulaşabilip de eşinin ve bebeğinin hayatının kurtulması mı önemliydi!
Bir örnek daha: Bakın, bizim ülkemizde ürolog yok. Bir adlî vaka, bir işkence vakası, travmaya maruz kalmış bir kadın, idrar yollarından çok ciddî, hayatî bir kanama geçiriyor. Şimdi, ürolog yok; eh, yasada da böyle yazarsak, o da ille “ben kadın hekim isterim” derse ne olacak? Ölüme mi terk edeceğiz o kadını?!
Değerli arkadaşlarım, tecavüz vakalarında, cinsel saldırı vakalarında tabiî ki, buna maruz kalmış insanın geçirdiği bir psişik travma vardır. O insanları muayene ederken, çok dikkatli olmak lazım. Muayenenin de artı bir travmaya neden olmamasına dikkat etmek lazım. Burada, önemli olan -bir hekim olarak, bir kadın doğum uzmanı olarak söylüyorum bunu- hekimin cinsiyeti değil, bu işte ehil olmasıdır. Hekimin, hastayla, muayene edeceği kişiyle iletişim kurabilmesi, empati kurabilmesi ve onun güvenini sağlayabilmesi önemlidir. Eğer, bunları temin edemezsek, cinsiyeti ne olursa olsun yararlı olamaz.
Şimdi, bir başka açıdan daha bakmak istiyorum: Siz, bu yasa tasarısında, mağdur, şüpheli, sanık konumundaki bir kadına böyle bir ayırımcılık tanırsanız, yarın öbür gün, kamu sağlık kuruluşlarında, normal vatandaşların da çok doğal olarak talebi olacaktır ve yasal olarak da bunun önünde durmak mümkün olmayacaktır.
Dolayısıyla, ilk bakışta, kadının yararına, lehine gibi görünen bu uygulama, ileride, kadının zararına olur. Nasıl mı olur değerli arkadaşlarım; gün gelir, bu ülkede, kadına “ancak kadın doktor varsa muayene olabilirsin, kadın doktor yoksa muayene olamazsın” denir. Bakın, Taliban yönetiminde, Afganistan’da böyle oldu. Orada dediler ki kadınlara, kadın doktora muayene olabilirsiniz; ama, bir yandan da kadınların çalışmasını yasakladılar. Doktora muayene olamadıkları için, binlerce, onbinlerce kadın hayatını kaybetti.
Şimdi, bu muayene sadece bir jinekolojik muayene de değildir; cilt muayenesi olur, göz muayenesi olur, kulak muayenesi olur, nörolojik muayene olur; yani, Türkiye’nin her yerinde, her branşta, her iki cinsten de hekim bulundurmak mümkün müdür?! Değerli arkadaşlarım, bakın, gelin, önce, bu ülkedeki her vatandaşımıza, her kadınımıza, ulaşabileceği bir hekim bulalım; cinsiyeti ne olursa olsun, en ücra köydeki, mezradaki kadınımız bile hekimsiz kalmasın, hekimsizlikten ölmesin.
Bir hatırlatma yapmak istiyorum. Bizim dinimizde, İslam Dininde, hekim seksüel bir kişi değildir. Önünde utanılmayacak, cinsiyet ayırımına gitmeden, kendinizi emanet edeceğiniz kutsal bir meslektir.
Şimdi, Avrupa’nın birçok ülkesinde bu tür düzenlemeler var deniliyor; yani, olabilir Avrupa ülkelerinde; mesela, Avusturya; Avusturya’nın bir Afganistan olma tehlikesi yok; ama, bizim ülkemizin özel şartları var; bunu da gözden kaçırmayalım. Almanya CMUK’unda böyle bir düzenleme varmış. Değerli arkadaşlarım, Alman ceza hukuku, geçtiğimiz eylül ayında, böyle bir düzenlemeyi çıkarmış ve cinsiyet ayırımcılığına dayanmayan yeni bir düzenleme yapmış; getirdim, hem Türkçesi hem de Almancası var; arzu eden arkadaşıma veririm; ama, yabancı ülkelerden örnek vermek itiyorsak, şunu söylemek isterim ki, İran’da var, Suudî Arabistan’da var ve oralarda yürürlükte.
Şimdi, çağdaş hukuk normlarına göre yasa yapmaya çalışırken, bazı şerî hükümleri, aynı zinada olduğu gibi, yasalarımıza sokmaya çalışmayalım; bu, yanlış oluyor; bu, kadına ve hekime kötü bir bakış açısı, çarpık bir bakış açısı; iyi olmayan bir ideolojik bakış ve doğru olmayan bir dünya görüşünün de yasalara yansıtılmasıdır, Anayasaya da aykırı olarak hem de.
Şimdi, bu düzenlemenin madde gerekçesini okursak, deniliyor ki: ” Genel ahlak anlayışına uygun düzenlemedir bu.”
Değerli arkadaşlarım, şu anda yürürlükte olan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu 1924 yılından beri yürürlüktedir; yani, seksen yıldır bu ülkede böyle bir uygulama yokken, böyle bir madde yokken, bu kanun, genel ahlaka aykırı olarak mı uygulandı?!
Şimdi, bu bakış açısını, bir de, Adalet Komisyonunun ilgili maddesi görüşülürken, tutanaklarından değerlendirmek istiyorum; isim vermeden söyleyeceğim.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Arıtman, lütfen toparlayalım.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Biraz müsamaha…
Bakın, bir AKP’li milletvekili arkadaşım -isterseniz tutanakları veririm; burada isim söylemek istemiyorum- Isparta milletvekili diyor ki:”Bu, insanın kendi mahremiyeti, ahlakî yapısına da uygun bir tercihtir. Bizim örfümüze, geleneklerimize, âdetlerimize de uygun olur diye düşünüyorum.”
Bir başka AKP milletvekili “bayan tuvaleti de vardır, erkek tuvaleti de vardır; daha evveliyatında hamamlar vardır. Rusya’da varmış; kadın erkek beraber hamama girerlermiş…”. Değerli arkadaşlarım, bu, tuvalet işi, hamam işi midir; bu, bir insanın muayenesidir; yani, ciddiyete davet etmek istiyorum.
Mesela, Sayın Bakanımız diyor ki: “Kadın-erkek birçok noktada eşittir, teorik olarak eşittir.” Yani, uygulamada eşit değildir anlamına mı geliyor bu düzenleme?!
AKP Adıyaman milletvekilimiz diyor ki: “Bu madde, benim genel ahlak anlayışıma ve benim gibi düşünenlerin genel ahlak anlayışına da uygun bir maddedir, düzenlemedir.”
AKP Uşak milletvekili diyor ki: “Yapı olarak, fıtraten kadın ve erkek farklıdır, görevleri de bazen farklıdır. Hele hele, kendilerine fıtraten yüklenen görevler, analık-babalık; yurtlar ayrıdır, tuvaletler ayrıdır ve neticede, yolda giderken, bir otobüste dahi, kadınla kadın yan yana oturmaya özen gösterir.” Değerli arkadaşlarım, çok fazla bir şey söylemeye gerek yok; yani, bakış açısı bu, işin gerçeği bu, dünya görüşü bu….
Değerli arkadaşlarım, bir AKP milletvekilimiz daha, asla kabul edilemeyecek bir beyanda bulundu; izninizle, ismini vereceğim; AKP Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Yılmazcan diyor ki: “Bir kadın mağduru muayene eden erkek doktorların, o muayeneyi dışarıda ballandıra ballandıra anlattıklarına hepimiz şahit olduk. Bu madde gayet uygun. Kadınların haysiyetini korumaya yönelik bir şey.” Değerli milletvekilleri, bu, kabul edilemez. Hiçbir hekim böyle bir şey yapmaz, böyle bir şey söylemez; bu, hekimlik mesleğine saygısızlıktır; bu, kadına saygısızlıktır. Ben, bu milletvekilini “beni Türk hekimlerine emanet ediniz” diyen Yüce Atatürk’ün huzurunda, Türk Milletinin huzurunda, aziz Türk hekimlerinden özür dilemeye davet ediyorum. Kendisi de bir hukukçudur, böyle bir şeye şahit olduysa neden gereğini yapmadı; o hekim, o zaman meslekten men edilirdi; eğer, gereğini yapmadıysa -bu söylediği doğru değildir- gelip “yanılsamamdır” deyip, özür dilemesi gerekir; aksi takdirde, müfteridir, hekimlere iftira etmiştir ve gereği de yapılır.
BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, laik bir ülkede kamu hizmeti sunulurken ve alınırken cinsiyete dayalı uygulamalar yapılamaz; aksi halde, içinden çıkamayacağımız durumlarla karşı karşıya kalırız. Bakın, diyelim ki, bir cinsel saldırı, bir tecavüz…
BAŞKAN – Sayın Arıtman, süreyi çok aştık; lütfen toparlayalım.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Ben söz hakkımı veriyorum Sayın Başkan.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Sayın Başkanım, arkadaşım söz hakkını veriyor; teşekkür ediyorum.
Bakın, böyle bir davada mağdur diyebilir ki “ben, kadın savcı istiyorum, kadın hâkim istiyorum.” Değerli arkadaşlarım, yani… (AK Parti sıralarından gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Ne alakası var?!
CANAN ARITMAN (Devamla) – Doğrudur, tabiî ki… Bakın, değerli arkadaşlarım, böyle bir olayı yabancılara anlatmak, hekime muayene olmaktan çok daha zordur; bunu, bir hekim olarak söylüyorum.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Hiç alakası yok.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Yani, o zaman, kadın hâkim, kadın savcı, kadın mübaşir, vesaire vesaire gideceğiz. Bakın, tıp eğitiminde…
ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elazığ) – Yabancılara anlatmak, size anlatmaktan daha kolay.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Yani, siz, hâkimi, savcıyı tabiî ki yabancı kabul etmeyeceksiniz; ama, mübaşire ne diyeceksiniz, zabıt kâtibine ne diyeceksiniz?! Burada yabancı demeyeceğiniz, burada cinsiyetsiz göreceğiniz kişi hekimdir.
Değerli arkadaşlarım, bakın, tıp mesleğinin icrasında kadın muayenesi-erkek muayenesi diye bir ayırım yoktur; sadece organ muayeneleri olabilir, karaciğer gibi, kalp gibi; ama, biz, muayene ederken kadın kalbi-erkek kalbi gibi bir ayırımı asla yapmayız.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, size çok önemli bir uluslararası belge göstereceğim. Bu belge, Birleşmiş Milletlerin belgesidir. İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı, Aşağılayıcı Muamele veya Cezaların Etkili Biçimde Soruşturulması ve Belgelendirilmesi için İstanbul Protokolü; yani, ülkemizin en büyük kentinin ismini de taşıyan uluslararası bir belge. Şimdi, size, bu belgenin bir maddesini okuyacağım. Evet, bunun 154 üncü maddesi, tecavüze uğrayan erkeklerle ilgili düzenleme; deniliyor ki: “Mağdur erkekse, çoğunlukla ya da tümüyle erkekler tarafından taciz edilmiş olacaktır. Bazı erkekler, diğer erkeklere yönelik korkuları çok yoğun olduğu için başlarından geçenleri kadınlara anlatmayı tercih edeceklerdir; bazıları ise bu tür kişisel meseleleri bir kadının önünde konuşmak istemeyebilirler.” Ne olacak şimdi?! Bakın, uluslararası tıbbî ve hukukî bir belgedir; bütün dünyada, Birleşmiş Milletlere üye bütün ülkelerde uygulanan bir düzenlemedir. O zaman, bu yasa tasarısında niye böyle bir uygulama yapmıyorsunuz?! Yani, tecavüze uğrayan bir erkeğin kadın hekime muayene olma istemi daha çoktur.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Ne alakası var?.. Hiçbir alakası yok.
CANAN ARITMAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, çok ilgisi var.
Şimdi, burada, size, yine bu belgeden bir iki şey daha anlatayım. Mesela, bu belgenin bir maddesinde “eğer tercüman gerekiyorsa -çünkü, farklı dili konuşabilir, tercüman alınabilir- tercüman, o kişinin güvenliği açısından ve sırların saklanması açısından yöresinden olamaz, bir başka yöreden olmak zorundadır” deniliyor.
Bu tasarıdaki bu düzenlemenin bir bölümü daha var; kadın doktor yoksa, o zaman ya kadının bir yakını alınır veya bir başka kadın alınır. Şimdi, olmaz bu arkadaşlar; hasta haklarına göre olmaz, Türk hekimlerinin bağlı olduğu uluslararası tıbbî etik kurallarına göre olmaz, hukuksal kurallara göre olmaz. “Bir başka kadın…” Kim?.. Gardiyan mı, polis mi, sokaktan geçen, sokaktan çevrilecek herhangi bir kadın mı? Olmaz… Bakın, hastanın yakını da olmaz. Biz hekimler, bağlı olduğumuz uluslararası etik kurallar ve hasta hakları çerçevesinde, hastanın rızası olmaksızın hastanın yakınını yanına alamayız, muayeneye alamayız; ancak rıza gösterirse alabiliriz. Neden alamayız biliyor musunuz; onun güvenliğini korumak içindir. Bakın, hasta veya muayene edilecek kişi en yakınının bile bilmesini istemediği sırları olur; biz hekimlerin, hastanın sırlarını ve bilgisini saklamak gibi bir mecburiyetimiz, etik kurallarımız ve yasal zorunluluğumuz vardır. Eğer o bilgiler hasta yakınına ulaşırsa, muayene edilecek kişinin hayatı tehlikeye girebilir veya yakınları, bir tecavüz olayı ise eğer bu, intikam alma yoluna gidebilirler. Onun için, muayene edilecek insanı korumak açısından rızası olmadan yakınını yanına alamazsınız. Bu aykırı bir düzenlemedir.
Değerli arkadaşlarım, yine, bu uluslararası belgeden bir örnek vermek istiyorum. “Gerektiğinde hekimin güvenliğini korumak için muayene esnasında ve hekim isterse bir güvenlik görevlisi alınabilir” deniliyor; ama o güvenlik görevlisi, muayene edilecek kişiye işitme mesafesinden uzak olacaktır, ancak görüş mesafesi içerisinde olabilecektir.
Değerli arkadaşlarım, netice olarak, bu düzenlemenin -tekrar söylemek istiyorum- hekimlik mesleğine, kadınlara saygısızlık, güvensizlik içerdiğini, cinsiyet ayırımcılığı içerdiğini, Anayasamıza uymadığını, uluslararası hukuka da uymadığını; yani, insanlığa yakışmadığını, bu Meclise yakışmadığını, 21 inci Yüzyılda çağdaş hukuk normlarına göre hazırlanan bir Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası Tasarısına yakışmadığını söylemek istiyorum. Onun için, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu maddenin bütünüyle geri çekilmesini talep ediyoruz. Bu görüşle, geri çekmediğiniz takdirde bu maddeye ret oyu vereceğimizi beyan eder, Yüce Meclisi, hazırunu, şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla selamlarım.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Tam 10 dakika oldu Sayın Başkan.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Şahsı adına söz alan arkadaşım, söz hakkını verdi, onu kullandım.
BAŞKAN – Yok, 9 dakika 51 saniye, 10 dakika değil.
Değerli milletvekilleri, 20.30’a kadar yemek arası veriyorum; 20.30’da kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Kapanma Saati:19.28
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 20.30
BAŞKAN: Başkanvekili Ali DİNÇER
KÂTİP ÜYELER: Mehmet DANİŞ (Çanakkale), Ahmet Gökhan SARIÇAM (Kırklareli)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26 ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
698 sıra sayılı tasarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN
GELEN DİĞER İŞLER (Devam)
2. – Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/535, 1/292) (S. Sayısı: 698) (Devam)
BAŞKAN – Komisyon?.. Burada.
Hükümet?.. Burada.
Tasarının 77 nci maddesi üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ konuşacaktır.
Buyurun Sayın Bozdağ.
AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının 77 nci maddesi üzerinde AK Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Bu madde, değerlendirilirken, birdenbire şüpheli veya sanığın hakkı olmaktan çıktı, hekimlerin hakkı gibi takdim edilir hale geldi. Hekimlerin hakkından öte, burada, hukukî bir zeminde, hukukî bir tartışma yapıyoruz. Burada, şüpheli veya sanık durumunda olan kadının hakkıyla alakadar bir konuyu değerlendirdiğimizi, sözlerimin başında öncelikle ifade etmek istiyorum.
Madde metni şöyle: “Kadının muayenesi, istemi halinde bir kadın hekim tarafından yapılır. Buna olanak bulunmadığında, muayene edilecek kadının bir yakını veya başka bir kadın muayene sırasında hazır bulundurulur.”
Değerli milletvekilleri, maddeye baktığımız zaman, eşitliği açık bir biçimde, başta, ortaya konulmuş. Cinsiyet ayırımı yapmaksızın, kadın ve erkek açısından temel esasın eşitlik olduğunu maddenin içerisinde görmek mümkündür; ama, burada, eşitlikten öte, şüpheli veya sanık durumundaki kadına bir tercih hakkı tanınmıştır. Onun bu hakkı kullanması tamamen kendi iradesine bırakılmıştır. Kadının iradesine bırakılan bu konuyu farklı değerlendirmek doğru değildir.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın içerisinde yer alan maddeler ve uluslararası alandaki birtakım sözleşmeler, tamamıyla, bu maddenin gerekçesinde yer alan; yani, genel ahlak nedeniyle, maddenin konulduğuna dair gerekçeyle uyum içerisindedir. Biliyorsunuz, Anayasamızın 20 nci maddesi özel hayatın gizliliği ve korunmasını, 21 inci maddesi konut dokunulmazlığını, 22 nci maddesi haberleşme hürriyetini, 28 inci maddesi basın hürriyetini, 33 üncü maddesi dernek kurma hürriyetini belirtir ve benzeri maddelerde bu hürriyetlerin genel ahlak gerekçesiyle sınırlanabileceğini bizim Anayasamız kabul etmiştir.
Ayrıca, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 29/2 nci maddesinde de buna yollama yapılmak suretiyle; yani, bu manada, taraf ülkelerin yapacağı düzenlemelerin ayırımcılık olarak nitelendirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bunları, ben şunun için ifade ediyorum: Genel ahlak, bizim Anayasamızın kabul ettiği ve kendisine hukukî sonuç bağladığı bir ahlaktır. Uluslararası sözleşmelerde de kabul edilen bir anlayıştır, bir ahlaktır. Bu nedenle, bu konuyu farklı değerlendirmenin, şerî rejimlerle ilgili bağlantı kurmanın “bu niye böyle düzenleniyor” demenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Zira, bizim, mevcut, yürürlükteki Ceza Kanunumuzda da, ahlaken hoş olmayan birtakım fiillerin suç olduğunu hepimiz biliyoruz. Örneğin, -affedersiniz- bir tecavüz fiili ahlaken çirkin mi değil mi; adam öldürmeyi ahlak hoş mu görür, yoksa bunu, çirkin mi görür; hırsızlık yapmayı ahlak hoş mu görür, yoksa, çirkin mi görür; yol kesmeyi, gasbı ahlak hoş mu görür, yoksa çirkin mi görür? Bunlara bakarsanız, bunların tamamının temelinde, bir noktada, toplumun ahlak anlayışının da olduğunu görürüz. Hukuk metinleri, bu ahlak anlayışları, eğer kamusal düzen için gerekliyse, onlara birtakım müeyyideler bağlanmasını kamu düzeninin korunması açısından zarurî görmüşse bunların yapılması mümkündür.
Bu nedenle, bu tip bir gerekçeyi farklı noktalara çekmek yanlıştır. Zira, bizim toplumumuzdaki genel ahlak anlayışı da, Türk Milletinin tarihî, millî, dinî, sosyal kökenleri itibariyle geçmişten günümüze kadar süzülüp gelen anlayışlarının özeti mahiyetindedir. Biz, bu özete saygılıyız. O nedenle, bu düzenlemenin genel ahlak anlayışına aykırı olmadığı ve bu anlayışın da Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle aykırılık oluşturmadığı kanaatindeyiz.
Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; ikincisi, Anayasamızın 10 uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine de aykırı bir düzenleme söz konusu değildir. Burada, hem hekimler arasında cinsiyet ayırımına dayanan bir düzenleme söz konusu değil hem de şüpheli ve sanıklar arasında böylesi bir ayırım yapılması söz konusu değildir. Biliyorsunuz, normalde hasta olan bir erkek veya kadının, muayeneye gitmek istediği zaman, özel bir doktor seçmek istediği zaman, bunun seçeceği doktorun cinsiyetine hiçbirimiz karışmıyoruz. Onlar, dilediği gibi doktorlarını seçme hürriyetine sahiptir; bu da hasta haklarının gereğidir; hastaların diledikleri hekimlere tedavi olmalarının bir gereğidir. Bu, bir haktır ve buna saygı duyulması gerekir; ama, şüpheli veya sanık durumunda olan, hürriyeti sınırlanmış durumda olan bir kadına, hür ortamda olan birine tanınan bir hakkı ve imkânı tanımamanın, Anayasanın burada öngörülen eşitlik anlayışıyla ne kadar bağdaştığını Yüce Heyetin takdirlerine arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, öte yandan, biliyorsunuz, biz, Ceza Muhakemesi Kanununda, savunmayı güçlendirmek için müdafi seçilebileceğini de söyledik. İnsanlar, eğer kendi müdafileri varsa bunları getirebilirler, çağırabilirler; yoksa, bunlara yetkili makamlar, müdafi atayabilirler.
Şimdi, sanık veya şüpheli durumunda olan şahıs, bir bayan müdafi çağırabileceği gibi, pekâla, bir erkek müdafi de çağırabilir. Biz, buna, sen niye erkek müdafi çağırıyorsun veya niye bayan müdafi çağırıyorsun diye müdahale etme hak ve yetkisine sahip değilsek, bu, hukuk devleti anlayışı bakımından son derece yanlış bir şey ise, aynı biçim ve şekilde, şüpheli ve sanık durumunda olan -müdafi seçmeye göre- durumunun gerektirdiği koşullar gereği daha farklı durumda bulunan kadına bizim bu hakkı vermememiz esasen bir haksızlıktır. (AK Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)
Bunun ötesinde, Anayasamızda da buna benzer düzenlemeler vardır. Örneğin, Anayasanın 49 uncu maddesinde, çalışma hürriyetini düzenleyen maddede, herkesin çalışma hürriyetine sahip olduğu ifade edilirken, aynı 50 nci maddede şöyle deniliyor: “Kimse, yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz. Küçükler ve kadınlar ile bedenî ve ruhî yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.” Anayasanın hükmü bu; erkeklerden farklı düzenleme yapıp, koruyacaksın diye, Anayasa amir hüküm koymuş.
Öte yandan, 41 inci maddede, ananın korunmasıyla ilgili de, yine, Anayasanın amir hükmü vardır. Ayrık düzenleme yapılabilir; bu, bir ayırımcılık değildir.
Öte yandan, uluslararası sözleşmelere baktığımızda da durum farklı değildir. Örneğin…
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara)- Erkek doktor isterse ne olacak?..
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)- Biz, burada, doktorun haklarından bahsetmiyoruz; başta altını çizdim.
CANAN ARITMAN (İzmir)- Zanlı, tutuklu…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla)- Burada bahis konusu olan, şüpheli ya da sanık durumundaki kadının hakkıdır, mağdurun hakkıdır. Biz, mağdurun hakkı üzerinde konuşuyoruz; yoksa, o mağdurun seçeceği kişinin hakkı üzerinde konuşmuyoruz.
Ben, Kadına Karşı Her Türlü Ayırımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin 4 üncü maddesinin sadece bir fıkrasını okuyorum: “Kadın ve erkek eşitliğini fiilen sağlamak için taraf devletlerce alınacak geçici ve özel önlemler işbu sözleşmede belirtilen cinsten bir ayırım olarak mütalaa edilemeyecek ve hiçbir şekilde eşitsizlik ve farklı standartların muhafazası sonucunu doğurmayacaktır.”
Yine, çalışma koşullarıyla ilgili Avrupa Sosyal Şartında da, sözleşmeci taraflarca, çalışan kadınların korunma hakkının etkin biçimde kullanılmasını sağlamak üzere kadın lehine düzenlemeler yapılabileceği ve bunun ayırımcılık olarak nitelendirilemeyeceği açıkça hüküm altına alınmıştır.
Öte yandan, bizim, burada huzurlarınızda görüşüp kanunlaştırdığımız İş Kanununda da buna benzer düzenlemeler vardır. Yine, öte yandan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda da benzer düzenlemeler olduğunu…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, toparlar mısınız.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – …yani, doğum izni gibi, emzirme izni gibi, kadının yapısı gereği farklı davranılmasını gerektiren konularda, ona o noktada imkân verildiğini, seçenek tanındığını görüyoruz. Özellikle, sendikalar, toplu sözleşme görüşmeleri yapılırken, bu görüşmeler sırasında, kadınlarla ilgili farklı farklı düzenlemeleri işverenden talep ediyorlar. Sosyal demokrat sendikaların da, sağcı sendikaların da benzer talepleri var.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Öyle bir şey yok.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Değerli Başkanım, sayın milletvekilleri; sözlerimi bitiriyorum.
Peki, bu nedir derseniz; bu, tamamen pozitif ayırımcılığın bir başka görüntüsünden başka bir şey değildir. (AK Parti sıralarından alkışlar)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Eğer, bu pozitif ayırımcılıksa, siz hukuk bilmiyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Uygulamada, bugün, bakın, fiilen yapılan şey, zaten, bizim burada koyduğumuz maddenin bir benzeridir. Ne yapılıyor uygulamada; yine, kadını, kadın olan hekim muayene ediyor veya yanında bir yakını olması suretiyle muayenesi yapılıyor. Burada somut hale gelen hüküm, tamamıyla uygulamanın yasal dayanak haline getirilmesinden başka bir şey değildir.
Bakın, ben bir şey söylüyorum…
CANAN ARITMAN (İzmir) -Bu, çağdaş hukuk değil, şerî hukuk.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) – Erkekler doğum yapmıyor!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Efendim, bir şey söylüyorum, 7.5.2004 tarihinde, Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında, CHP adına verilen önergede “kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu amaçla alınacak geçici özel önlemler ve yapılacak düzenlemeler ayırım ve imtiyaz sayılamaz” deniliyordu.
Bu, bunun benzeri bir düzenlemedir.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) – Ama, siz, böyle yapmıyorsunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Bir şey daha söylüyorum…
CANAN ARITMAN (İzmir) – Çarpıtıyorsunuz…
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben, takdiri size bırakıyorum.
BAŞKAN – Karşılıklı konuşmayalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Ben, kanaatlerimi söyleyip bitiriyorum.
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, lütfen, toparlayalım.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Sözlerimi tamamlıyorum Sayın Başkan.
Özellikle, şüpheli ve sanık hakları açısından konuya baktığımızda, uluslararası alanda bu konuda yapılan düzenlemelerde neler yazılıyor, iki tanesini okuyacağım.
Bir tanesi, Birleşmiş Milletlerin herhangi bir şekilde gözaltında bulunan ve hapsedilen kadınlarla ilgili düzenlemesi; deniliyor ki: “Kadınların, özellikle de hamile ve bebekli kadınların, çocukların ve küçüklerin, yaşlıların, hasta ya da özürlü kişilerin sadece haklarını ve özel durumlarını korumak amacıyla alınan ve hukuka göre uygulanan tedbirler ayırımcılık sayılamaz.
Öte yandan, kadın mahpuslarla, sadece kadın görevliler ilgilenecek ve nezaret edecektir.” (AK Parti sıralarından alkışlar)
Onun için de, bugün, bakın, kadın tutukevleri, kadın cezaevleri erkeklerden farklıdır.
Yine “kadın mahpusların özel sağlık ihtiyaçları cezaevi yetkililerince tanınmalıdır. Mümkün olan her yerde muayene için kadın doktorların hazır bulunması gerekir. Aynı zamanda, kadın mahpuslar, kadın hastalıkları konusunda bir uzmana ulaşabilmelidir” deniliyor.
Değerli milletvekilleri, bakın, biz, kadınların lehine bir düzenleme yapıyoruz. Burada, başka ülkelerde olan ileri düzeydeki düzenlemeleri savunmamız gerekirken, o haklardan kendi insanımızı mahrum etmemiz doğru değildir. Avusturya Ceza Usul Yasasında da var, Danimarka’da da var. “Vücut muayenesinin mümkün olduğu kadar, şartları elverdiği kadar mülayim bir şekilde yapılması gerekir. Bu nedenle, vücut muayenesini yapacak sağlık personelinin, sanığın mahcubiyet durumunu da gözönünde bulundurarak, aynı cinsiyetten olması gerekir. Vücut muayenesini yapan kişinin ve sağlık personelinin ilgili kişiyi soymak durumunda olduğu zaman, arayacağı kişiyle aynı cinsiyetten olması zorunludur.” Danimarka Ceza Usul Yasası, madde 792/e. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bu orada. Biz Avrupa Birliğine gidiyoruz, Avrupa Birliğinde olan düzenlemeleri hep müdafaa ediyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)
CANAN ARITMAN (İzmir) – Bu, erkekler için de geçerlidir; sen çarpıtıyorsun!
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sözlerime son verirken, bu konuda arkadaşlarımızla verdiğimiz bir değişiklik önergesi vardır. Biz, orada şunu öneriyoruz: Kadının muayenesinin, istemi halinde…
BAŞKAN – Sayın Bozdağ, bunu, önerge görüşüldüğü zaman söylersiniz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Tamam; önergemde söz almayacağım.
BAŞKAN – Hem sürenizi çok aştınız hem de konu dışına çıkıyorsunuz. Önerge, önerge görüşüldüğü sırada konuşulur. Önergeyi, önerge görüşüldüğü sırada konuşursunuz.
BEKİR BOZDAĞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.
Sözlerime son verirken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Arz ettiğim hususları vicdanlarınıza emanet ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) – Bayanlara da bayan avukat verilsin o zaman!
YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) – Yeri gelmişken, Mecliste de bu sorunu çözümleyelim; kadınlarla erkekleri ayıralım! En sonunda, o noktaya gidilecek zaten!
BAŞKAN – Şahsı adına, Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Güney; buyurun. (Alkışlar)
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Tabiî, bu madde görüşmelerinin elektriklendiği bir anda söz aldım. Umarım, bu elektriklenmeyi çözebilecek bir katalizör olabilirim diye düşünüyorum. Bunun nedeni de, uzun bir meslek hayatım olması ve deneyimlerimdir.
Değerli milletvekilleri, bu konuda arkadaşlarımız konuştular, çok detaylı bilgiler verdiler. Çok değerli Bakanımız, komisyonumuz, yıllarca, benim Parlamentoda bulunduğum yirmi yıldan beri hep yapılması istenen; ama, bir türlü yapılamayan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununu -ki, temel bir kanundur- hakikaten, büyük bir özveriyle hazırladılar, buraya getirdiler; bundan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Türkiye’deki kamuoyunun, bu kanunla ilgili son derece müspet bir kanaati vardır. Bu hakkı burada tespit ediyorum, tescil ediyorum ve bunun doğruluğuna, yapılması gerektiğine, hatta, gecikerek yapıldığına da inanan bir arkadaşınızım. Kendilerini kutluyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Ancak, bir şey söylemem lazım: Şimdi, 330 madde koyduk, araya da getirmiş 77 nci maddeyi koymuşuz. Şimdi, orada bizi rahatsız eden bir şey var. Bu Parlamentoda oturan çok sayıda hekim arkadaşım var, onlar da benim söyleyeceğimi, çıkıp, burada ifade edebilirler. Şimdi maddeyi okuyalım, ne deniyor: “Kadının muayenesi, istemi halinde bir kadın hekim tarafından yapılır.” Doğrudur; bizim geldiğimiz yörelerde, bizim yetişme tarzımıza göre bu doğrudur. Benim annem veya kardeşim ister, istiyor da, sizlerin de öyle, sizlerin de öyle; benim buna bir itirazım yok ve bu mümkün olduğu takdirde de yapılıyor. Hatta, bize, seçmenlerimiz zaman zaman geliyorlar “Bayburt’a ille bir kadın doğum doktoru tayin ettir” diyorlar. Ettireyim dediğimde “ama, eğer mümkünse kadın olsun” diyorlar, bunu da diyorlar. Bu bizim yapımız, bunu inkâr edemeyiz; buraya kadar tamam; ama, değerli milletvekilleri, arkadan bir şey daha diyoruz: “Buna olanak bulunmadığında -olanak yok- muayene edilecek kadının bir yakını veya başka bir kadın muayene sırasında hazır bulundurulur.” Niye bulundurulur; biz hekimler o zaman şöyle düşünüyoruz; “bize itimat yok; ne olur ne olmaz, biz, onun yakınlarını da alalım, onlar da gelsin yanımızda bulunsunlar, biz kadını öyle muayene edelim.” Jinekolojik muayenedir, göz muayenesidir, kulak muayenesidir vesaire….
Şimdi, arkadaşlar, bu, bizim mesleğimize, dünyanın en ulvî mesleği olan -her meslek ulvîdir- hekimliğe bu… Bu maddeye bu cümlenin konulmaması lazım. Hekimler bundan rahatsızdır, bütün hekimler bundan rahatsızdır. Biz, orada bir hastayı muayene ederken, Hipokrat yemini yapmış -orada hastayı muayene eden- bir hekime “yok kardeşim; sen, bunun kardeşini de alacaksın, babasını da alacaksın, yoksa böyle muayene olmaz…”
Şimdi, arkadaşlar geriye bir dönün, bakın kendi hayatınıza; bu, zaten uygulanıyor. Belki bu, biraz aceleyle yazılmış. Savcı gönderdi, koluna mühür bastı gönderdi “bu kadını muayene et…” Gittiği yerde, hükümet tabibinin yanında hemşire her zaman vardır, hastabakıcısı var; uygulama böyledir, bugüne kadar böyle olmuştur. Ben yıllarca hükümet tabipliği yaptım, yarım asra yakın bir hekimlik hayatım var; ama, burada, “böyle olmaz, siz aileden de birini alacaksınız” diye vazederseniz, bunun ileride çok büyük sıkıntıları olur.
En basiti; bazı hastalar vardır ki -biz yaşadık- akrabalarının ve yakınlarının yanında konuşmaz; biz bunları yaşadık, biz bunları görüyoruz, biliyoruz. Bunu çıkarın, bunu çıkarırsanız bu maddeye, her yönüyle, hiç kimsenin bir diyeceği kalmaz; ama, uygulanamayacak, ileride sıkıntılar doğuracak bu cümlenin buradan çıkarılması lazım.
EYÜP FATSA (Ordu) – Çıkaracağız.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla)- Bunu istiyorum. Dün böyle bir olay olmuştu; Sosyal Sigortalar Kurumuyla ilgili tasarıdaki önergede, sizin göstermiş olduğunuz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun göstermiş olduğu yakınlığa ben teşekkür ederim; bir düzeltme yaptık dün, bu da bir düzeltmedir.
Bir şey daha var, onu da bir hekim olarak söyleyeceğim..
Değerli arkadaşlarım, hepinizin hekim yakınları var, kızlarınız, kardeşleriniz, eşleriniz var; ama, bir milletvekili arkadaşımızın -bana göre, maksadını aşmıştır- bir komisyonda, hekimler için “bir hekim, bir hanımı muayene ettikten sonra, çıkıp, kahvede, ben şöyle yaptım, böyle yaptım…” Bunu ayıplıyorum, esefle karşılıyorum ve o arkadaşıma yakıştıramıyorum! (CHP sıralarından alkışlar)
Hekimler, yemin etmiş insanlardır. Bu insanlarımızın hanımlarının veya eşlerinin veya kardeşlerinin bilmediği sırları bizdedir ve onlar, hep, bizde saklı kalmıştır. Her meslekte yanlış insanlar olabilir, ben, olmuyor demiyorum -bu, bir istisnadır- ama, Türk hekimleri, inanın ki, tümüyle, fedakâr, onurlu, şerefli, özverili insanlardır; çünkü, onlar, sizin ve bizim birer parçamızdır diyorum ve bu cümlenin buradan çıkarılmasını istirham ediyorum.
BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Düzeltiyoruz Sayın Vekilim, önergeyi verdik.
ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Devamla) – Bu kadar mükemmel hazırlanmış, emek verilmiş -Sayın Bakan emek vermiş, komisyon emek vermiş- 335 maddeli bir temel yasa çıkarıyoruz; hepinizi kutluyorum. Biraz evvel ifade ettim; biz, yirmi yıl bununla uğraştık, çıkaramadık. Bunları çıkarmak çok zordur, bunları kotarmak, buraya getirmek çok zordur. Onun için, bu tip kanunlarda, araya, böyle, maksadı aşan bazı şeyleri yazmamak lazım, herhangi bir kesimi, hele hele hekimleri üzmemek lazımdır diye düşünüyorum.
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN- Şahsı adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Mehmet Daniş; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MEHMET DANİŞ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçi, ilgili madde üzerinde hemen hemen her şey söylenildi. Ben, çok küçük birkaç şey eklemek istiyorum. Gerçi, arkadaşlarımızın hemen hepsi, madde metnini okudular; ama, ilk cümlesi şöyle: “Kadının muayenesi, istemi halinde bir kadın hekim tarafından yapılır.”. “İstemi halinde” deniyor; yani, bir seçim var, bir ihtiyarîlik var, isterse bunu yapabilir, bir dayatma yok. Karşı çıkılan noktanın da ne olduğunu anlayamadım?!..
CANAN ARITMAN (İzmir) – Sonunda dayatma olur.
MEHMET DANİŞ (Devamla) – Canan Hanım, buraya çıktı, konuştu, mesleğinde çok iyi olduğunu biliyorum. Âcizane, ben de, avukatlık yaptığım süre içerisinde, sadece ceza davalarına baktım ve çok değişik zamanlarda, değişik suç işleyen ve mağdur olan insanların müdafiliğini yaptım, avukatlığını yaptım, vekilliğini yaptım.
Şimdi, Grubumuz adına konuşan Bekir Bozdağ arkadaşımız da, genellikle cümlelerinde hep şu ifadeyi kullandı: “Sanık ve şüpheli kadının muayenesi.” Değil; burada mağdur kadının muayenesi de söz konusudur.
Ülkü Bey, gerçekten çok samimî olarak ifade etti. Özellikle, bütün bölgelerimiz incelendiğinde, bu tür suçlar, ülkemizin kırsal alanlarında daha fazla yaşanmaktadır. Siz, hayatında belki bir defa dahi erkekle beraber olmamış bir kadının, bir kızın tecavüze uğradığını düşünün ve muayenesinin yapılması gerektiğini düşünün. Bunda, bu kadar tartışılacak, başka yerlere çekilecek, inanın hiçbir şey yok. Bunu, bu mesleğin içinden gelen birisi olarak söylüyorum ve ceza avukatlığı severek yaptığım bir işti. Bunu topluma anlatmakta, belki zaman zaman zorlanabilirsiniz; suçluların avukatlığı yapılır mı gibi, böyle önyargılar da vardır; ama, gerçekten, ben bu maddenin, kişi hak ve hürriyetleri açısından gayet demokratik olduğunu düşünüyorum, insana saygı olarak bu ifadenin burada yer aldığını düşünüyorum.
Ayrıca, bu maddesine kadar, gerçekten, mutabakatla giden bir tasarıyı, hep beraber çıkarıyoruz. Bakın, 77 nci maddeye geldik, önerge sayısı çok az, konuşma talebi çok az. Gerçekten, ben, hem Sayın Bakana, hem komisyonda çalışan bütün sayın arkadaşlarıma, Türkiye’nin geleceği açısından da teşekkür ediyorum.
Bu maddenin ve tasarının ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.
Hepinize iyi akşamlar diliyorum; sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)
BAŞKAN- Soru sormak isteyen, Ankara Milletvekili Sayın İsmail Değerli; buyurun, sorun sorunuzu.
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara)- Sayın Bakan, Adalet ve Kalkınma Partisinin 2 milletvekili, hekimlerle ilgili, gerçekten ağza alınmayacak kelimeler sarf ettiler.
ABDULLAH ERDEM CANTİMUR (Kütahya)- Ne zaman söylendi?!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Ne zaman?!
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara)- Her doktor, hastasını muayene ederken, yanında, mutlaka hemşire, sağlık memuru veyahut da teknisyen bulundurur. Sayın Ülkü Beyin de dediği gibi, bütün muayenelerde hekimin yanında bir yardımcı olur
Şimdi, benim bazı sorularım var.
1- Acaba bu nasıl olacak; eşcinselleri, lezbiyenleri kim muayene edecek?
2- Bu arkadaşlar bütün hekimlere Meclis çatısı altında hakaret ettiler. Bu kürsüde özür dilemelerini uygun görüyor musunuz?
3- Bu davranışlar hasta haklarına aykırı değil midir? Eşitlik ilkesine aykırı değil midir?
4- Acaba bu arkadaşlarımız hasta muayenesini sadece jinekolojik muayene olarak mı algılıyorlar? Kırık çıkığı, diğer yaralanmaları, diğer hastalıkları doktorlar muayene etmiyor mu?
5-Peki, erkekler de erkek doktor isterse ne olacaktır? O zaman, bayan suçluları erkek avukatlar savunmasın, bayan avukatlar savunsun.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl)- Ne alakası var?!
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara)- Yani, bu, sonunda bu ayırıma gitmiyor mu? Böyle bir uygulamayı doğru buluyor musunuz?
Teşekkür ederim.
BAŞKAN- Başka soru soran yok.
Sayın Bakan, buyurun.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz, bu maddenin ne maksatla düzenlendiğini kısaca ifade etmek istiyorum.
Hiç şüphesiz, hekimlik mesleği, son derece saygın ve yüce bir meslektir. Bütün doktorlarımıza, bütün hekimlerimize, hepimizin saygısı var; çünkü, insan sağlığıyla alakalı, insanla alakalı bir konudur.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Komisyonda niye müdahale etmediniz?!
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Bir dinle!.. Bir dinle!..
CANAN ARITMAN (İzmir) – “Dinle” demekle olmuyor!
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Dolayısıyla, bu düzenleme, hukukî bir düzenlemedir, hekimlikle alakalı, doğrudan bir düzenleme konusu değildir.
Bu tasarı 1999 yılında Meclise sevk edildiğinde, Alman Ceza Usul Yasasından alınan bir maddenin buraya geçirilmesidir.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Ama, değiştirdiler Sayın Bakanım; şu anda yürürlükte değil.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Bildiğiniz gibi, 1929 yılında, biz, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununu Almanya’dan aldık. Şüphesiz, bu kanunda bir değişiklik ihtiyacı zuhur ettiğinde de, her defasında, acaba, Almanya’da bu konuda ne gelişmeler vardır diye düşünülür, araştırılır ve oradaki gelişmeler de olabildiğince Türkiye’ye yansıtılmaya çalışılır.
1999 yılında tasarı hazırlanırken, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 81/d maddesi, aynen, buradaki düzenlemedir. Hatta, şöyle bir tereddüt hâsıl oldu.
CANAN ARITMAN (İzmir) – Alman hukukundan çıkmış bir maddeyi söylemeyin.
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Müdahale etmeyelim…
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Ben, sadece, doğru bilgiyi ortaya koymak adına söylüyorum. Baştan da ifade ettim; hekimlik mesleğiyle alakalı doğrudan bir düzenleme değil. Biz, bir hukukî düzenleme yapıyoruz, ceza hukuku alanıyla ilgili bir düzenleme yapıyoruz. 1999 yılında bu madde tasarıya aktarılırken, neden ve nereden geldi, onu ortaya koymak adına bunu söyledim.
Sonradan bir tereddüt hâsıl oldu; acaba, önceden böyle bir düzenleme vardı, sonradan, ola ki, Alman Usul Yasasında bu değişiklik oldu mu diye. Nitekim, en son, 1 Eylül 2004 tarihinde bir değişiklik daha yapmışlar. Yani, bizim, bu Parlamentoda Ceza Kanunuyla ilgili düzenlemeyi yaptığımız günlerde Alman Parlamentosunda da bir düzenleme yapılmış. Daha evvelki düzenleme aynen şöyle, 81/d maddesi: “Kadının muayenesi, utanma duygusunu rencide ediyorsa, bir kadın veya tabip tarafından yapılır. Muayene sırasında kadının istemesi halinde, bir kadın veya yakınının hazır bulundurulmasına izin verilir.” Şimdi tartışılan madde, aynen 81/d.
1 Eylül 2004’te bunu değiştirmişler; o zaman aynen şöyle olmuş: “Vücudun muayenesi, utanma duygusunu rencide ederse, aynı cinsiyetten bir kişi veya bir doktor -erkek veya kadın- tarafından yapılır” diye daha genel bir ifade kullanmışlar.
Şimdi, bununla söylemek istediğim şey şu: Tasarının geneli üzerinde de konuşulurken, bu tasarıdaki hiçbir kavram, hiçbir hüküm, hiçbir cümle, uygulaması olmayan bir husus değil; Batı hukukunda da olabilen bir husus. Neticede, Avrupa Birliği müktesebatıyla da uyum içerisinde bu düzenleme yapıldığına göre, bize mahsus, ilk defa bizde ortaya çıkan değil, Almanya’da da, Avusturya’da da var.
Şimdi, verilen 2 tane önerge var; birisinde “madde, tasarı metninden çıkarılsın” deniyor, ikinci önergede de Avusturya Ceza Usul Yasasının 133 üncü maddesi var. Belki, bu, Sayın Güney’in büyük bir hassasiyetle ve nezaketle dile getirdiği, belki doktorlarımız açısından yanlış anlamaya imkân verecek hususları da ortadan kaldıracak tarzda bir düzenleme. Orada, Avusturya Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 133 üncü maddesinde şöyle deniliyor: “Kadının bedeninin muayenesinde mümkün ise, bir kadın hekim görevlendirilir.” Önergede ise “istemi halinde ve imkânlar elverirse” deyip, ikinci cümle çıkarılırsa, belki, bu endişeleri de ortadan kaldıracak bir orta yol bulunmuş, bir düzenleme yapılmış olur. Bunu bilgi olarak sunuyorum.
Sayın Değerli’nin bana sorduğu sorular, Hükümetin tasarrufuyla ilgili, hükümetin icraatlarıyla alakalı değil. Ben, burada hükümeti temsilen bulunuyorum, teker teker arkadaşlarımızın beyanlarıyla ilgili benim bir şey söylemem mümkün değil, yorum yapmak benim görevim değil; ama, şunu biliyorum, o arkadaşlarımızın da, hepimizin de bu ülkede hekimlere saygımız var, hepimiz, hekimliğin yüce bir meslek olduğunun idraki, öneminin bilinci içerisindeyiz. Yanlış anlaşılan bir husus varsa, eğer, arkadaşlarım izin verirse, ben, onlar adına da özür dilerim; çünkü, hepimiz hata yapabiliriz. Siyaset adamıyız; yeri geldiğinde de özür dileyebiliriz, dilemeliyiz; bunda bir mahzur da yoktur. Belki, zaman zaman, yorgunluk sebebiyle, şu veya bu şekilde kastı aşan cümleler de olabilir; meseleyi, ben, böyle değerlendiriyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)
İSMAİL DEĞERLİ (Ankara) – Sayın Bakanım, teşekkür ederim. İyi ki o arkadaşlarımız doktor olmamış; yoksa, bütün sırları ifşa ederlerdi.
BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.
İlk önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 698 sıra sayılı tasarının 77 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü saygıyla arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz
Bekir Bozdağ
Ahmet Yeni
İstanbul
Yozgat
Samsun
Fahri Keskin
Alaettin Güven
Tevfik Ziyaeddin Akbulut
Eskişehir
Kütahya
Tekirdağ
Mehmet Daniş
Çanakkale
Kadının muayenesi
Madde 77- (1) Kadının muayenesi, istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın tabip tarafından yapılır.
BAŞKAN – Şimdi okutacağım ikinci önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olduğu için, okutup işleme alacağım:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 698 sıra sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı ile Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının 77 nci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Muharrem Kılıç
Canan Arıtman
Feridun Ayvazoğlu
Malatya
İzmir
Çorum
Mehmet Küçükaşık
Feridun Fikret Baloğlu
Halil Ünlütepe
Bursa
Antalya
Afyon
Yüksel Çorbacıoğlu
Mehmet Nuri Saygun
Yılmaz Kaya
Artvin
Tekirdağ
İzmir
Atilla Kart
Atila Emek
Ziya Yergök
Konya
Antalya
Adana
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Konuşacağız Sayın Başkan; söz istiyorum.
BAŞKAN – Buyurun Sayın Saygun.
Süreniz 5 dakikadır.
MEHMET NURİ SAYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bu saate kadar, Ceza Muhakemesi Yasası Tasarısıyla ilgili ahenk içinde, birlikte, tüm eksikliklerine rağmen, Anamuhalefet Partisinin de katkılarıyla, pek de küçümsenmeyecek oranda çalışmalar yaptık ve 77 nci maddeye kadar ulaştık; ama, ne yazık ki, 77 nci madde, uzlaşma zeminini, iki siyasî parti arasında anlayış farklılığından doğan, bana göre, siyasal gerekçelerle, bu madde için ortadan kaldırdı.
Efendim, öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Bugün, şu yasa maddesi olmasa dahi, uygulamalar, zaten, bu merkezde.
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Mesele yok o zaman…
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – İzin verin…
Bu ve benzeri taleplerde bulunan insanlara, ama kadın, ama erkek, zaten, bunu, bugünlere kadar, imkânların elverdiği oranda sağlamışız. Bunu bir yasa maddesi olarak düzenlemenin pratikte hiçbir yararı yok; olsa olsa, siyasal bir gerekçesi var; tabanınıza mesaj vermek. Ben, Adalet ve Kalkınma Partisinin, bu maddenin tasarı metnine alınmasındaki temel gerekçesini böyle algılıyorum; böyle algılamam için başka gerekçeler var.
Demin, Adalet ve Kalkınma Partisi adına Bekir Bey bir konuşma yaptı. Bekir Beyin konuşmasından bir iki not belirtmek istiyorum.
Efendim, öncelikle, bu maddenin, kadın-erkek eşitliğine dayalı olduğu iddia edildi; ama, bu kadın-erkek eşitliğine dayalı ve eğer, pozitif ayırımcılık söz konusuysa, ona katılıyoruz; ama, buradaki ayırımcılığın pozitif değil, negatif bir ayırımcılık olduğu düşüncesindeysek -ki, böyle düşünüyoruz- o zaman buna katılmamız mümkün değil.
Bekir Bey bir de örnek verdi, geçmiş yıllarda Cumhuriyet Halk Partisinin bu konudaki düzenlemelerinden bahsetti; ama, sanıyorum, o zamanki Cumhuriyet Halk Partisi pozitif ayırımcılığı doğru tahlil ederken, bu kadar sene geçmiş, siz, hâlâ, tahlil edemiyorsunuz! (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Ne alakası var?!
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Ne alakası olduğunu da şöyle tamamlayalım: Bekir Bey, yine konuşmasında bir şey söyledi; “bireyler ihtiyaç duyarlarsa, kadın veya erkek doktoru tercih ederler”; doğrudur, bu bireysel bir haktır; ama, biz, burada, bir yasal düzenleme yapıyoruz, yapmış olduğumuz yasal düzenlemede genel ahlaka uygunluk gerekçesi koyuyoruz ve getiriyoruz. Şimdi, Türkiye’deki bayanların cümlesinin bir bayan doktor isteyeceğini herhalde hep birlikte düşünmüyoruz; içlerinde böyle talebi olmayanlar da var.
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – İsteyen istediği yere gider.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Tamam.
Şimdi, efendim, eğer bir gerekçe getirirseniz ve bunu genel ahlaka bağlarsanız, kadın doktor isteyenler genel ahlak kurallarına uyumlu olur, peki istemeyenler sizce ne olur?!
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – İsteyen istediği kişiye muayene olur.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Şimdi, böyle bir mantıkla, böyle bir gerekçeyle bu düzenleme olmaz! (AK Parti sıralarından gürültüler)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Öyle bir şey yok orada!
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Efendim, aynen öyle; Bekir Beyin de ifadesi budur.
Şimdi, komisyonda bu madde tartışılırken, neden, bilmiyorum, hükümet, ısrarla, Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasından bahsederek oradan alıntı yaptığını iddia etti. Sonra, biz, burada bir değişikliğin söz konusu olduğunu ve böyle bir alıntının Alman Ceza Muhakemeleri Yasasından alınmış olmasının söz konusu olamayacağını söyledik. O dakikada, bürokratlar gerekli girişimlerde bulundular “evet, doğru söylüyorsunuz; bu, Alman yasasından değil, Avusturya yasasından alınmıştır” dediler; çünkü, Alman yasası değişmişti, yeni bir gerekçe yaratmanız gerekiyordu, yeni gerekçeyi Avusturya’da buldunuz; eğer orada da değişmiş olsaydı, mutlaka yeni bir ülke yine bulunurdu.
CANAN ARITMAN (İzmir) – İran’da var işte!
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Şimdi, efendim, yine çarpıcı bir gerekçesi var bunun -Bekir Beyi göremiyorum ama- cezaevindeki kadın mahkûmların kadın gardiyanlar tarafından gözetim altında tutulduğundan bahsetti. Arkadaşlar, cezaevindeki kadın mahkûmlar yaşamlarını orada sürdürüyorlar; yani, bir yerde, o koğuşlar, onların özel yaşam alanı.
MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Hiç de özel yaşam alanı değil.
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Şimdi, özel yaşam alanındaki yapılanmayı ayıralım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Toparlayalım…
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Ama, burada bir özel yaşam alanı söz konusu değil.
Bir de, gene, bir örnek verildi; eğer, avukat seçeceksek kadın-erkek fark etmez; ama, sadece hekimde bu ayırımcılığı yapalım… Bakın, biz, komisyonda bunu defalarca tartıştık. Bu yasal düzenlemenin kadınlara bir hak vereceğine inanmıyoruz. Özellikle pozitif ayırımcılık yönünden hiçbir yararı olmayacaktır ve genel ahlak anlamında da, ülkede, korkarım, kadınların farklı düşünceleri, hiç de hoş olmayan, farklı şekilde değerlendirilecektir. Bu da, ülke içinde, korkarım bazı sıkıntılara neden olacaktır.
AHMET YENİ (Samsun) – Olmaz… Merak etme…
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Gelin, olayı, bir siyasal tercih halinde tutmanın bir anlamı olmadığını düşünelim. Bu olayın…
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Korkmayın, sakin olun!..
MEHMET NURİ SAYGUN (Devamla) – Efendim, korkulacak bir şey yok, korkulacak bir şey yok. Korkumuz şu: Bu yapmaya çalıştığınız yöntemle, yarın öbür gün, hastanelerde, bu taleplerin hepsi pekiştirilir ve geliştirilirse, bu yarattığınız yoldan devam ederseniz ve Bekir Beyin, hiç sarf etmediğimiz, bugüne kadar komisyonda bir kez bile söylenilmemiş olmasına rağmen, her nedense “şerî düzen iddiamız yoktur” şeklinde bir savunmaya geçmesinin arkasında, acaba gelecekte hastanelerde ve benzeri yerlerde haremlik-selamlık yaratmak istiyorsanız, bunları, gelin, burada açık açık söyleyin diye düşünüyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Korkmayın, korkmayın!.. Yok öyle bir şey…
AHMET YENİ (Samsun) – Hayal!..
FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – Senaryo yazıyorsun, senaryo!..
MAHFUZ GÜLER (Bingöl) – Hayal bunlar, hayal!..
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 698 sıra sayılı tasarının 77 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü saygıyla arz ve teklif ederiz.
İrfan Gündüz (İstanbul) ve arkadaşları
Kadının muayenesi
Madde 77.- (1) Kadının muayenesi istemi halinde ve olanaklar elverdiğinde bir kadın hekim tarafından yapılır.
BAŞKAN – Komisyon?..
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Sayın Başkan, takdire bırakıyoruz.
BAŞKAN – Hükümet?..
ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Önerge sahipleri, gerekçeyi mi okutalım?
İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) – Gerekçeyi okutun.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:
Gerekçe:
Uygulamada kolaylık sağlamak ve çıkabilecek muhtelif sorunları gidermek amacıyla bu önerge verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 77 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.