Ceza Muhakemesi Kanunu Madde 230

CMK Madde 230

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 230. maddesi şu şekildedir:

Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar

Madde 230 – (1) mahkumiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkumiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.

d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.

(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi halinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.


Başlık

CMK’nın 230. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: ÜÇÜNCÜ KİTAP: Kovuşturma Evresi – İKİNCİ KISIM: Kamu Davasının Sona Ermesi – ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: Karar ve Hüküm

Madde başlığı şu şekildedir: Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar


Gerekçe

Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 230. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

Anayasanın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” ilkesini getirmiştir.

Bu madde ise, yargılamanın sonunda verilen hükmün gerekçesinin neleri, hangi sırayla içereceğini, mahkumiyet, beraat ve bunlar dışında kalanlar bakımından ayrı ayrı belirtmiştir.

Hangi hüküm türüne ilişkin olursa olsun gerekçenin, akla, hukuka ve maddi olaya uygun, yasal, yeterli ve geçerli olması, sonuca ulaştıran mantıksal zinciri aralıksız ve boşluksuz göstermesi gerekeceği şüphesizdir.

1. Mahkumiyet hükmünün gerekçesinde sırayla:

a) İddia ve savunma, bunların dayandırıldığı ve mahkemece toplanan delillerin neler olduğu,

b) Delillerin tartışılması, değerlendirilmesi ve reddedilen veya ispat yönünden tercih ve kabul edilen deliller ve nedenleri,

c) Tüm bunların ışığında ulaşılan kanaat; sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi, bunun yasal unsurları ve nitelendirilmesi, uygulanacak kanun maddesi,

d) Cezayı ağırlatan veya hafifleten yasal veya takdiri nedenlerle, cezayı kaldıran yasal nedenlerin bulunup bulunmadığı, bunlara ilişkin istemlerin kabul veya reddiyle temel cezanın belirlenmesine ilişkin nedenler,

e) Cezanın ertelenmesine, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına, tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin veya bu konulardaki istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar gösterilecektir.

Maddenin söz ve ruhuna göre, bütün bu hallerde tüm deliller irdelenip tartışılmalı, değerlendirilmeli, ret ve kabul edilenler ve nedenleri açıklanmalı, sonra ulaşılan kanaat; sanığın suç oluşturduğu kabul edilen eylemi yasal unsurları, niteliği ve uygulanması gereken yasa maddesiyle birlikte belirtilmelidir.

Gerekçede, cezayı kaldıran veya hafifletici veya ağırlatıcı yasal ve takdiri hallerin bulunup bulunmadığı, varsa bu konudaki istemlerin kabul veya ret nedenleriyle temel cezanın belirlenmesine, cezanın ertelenmesine, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına, tedbirlerden birine çevrilmesine veya bunların yerine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına ilişkin nedenlere veya bu hususlardaki istemlerin kabul veya reddine dair dayanaklara özellikle yer verilecektir. Özellikle Türk Ceza Kanununun 29 uncu maddesi hükmü özenli olarak yerine getirilecektir.

2. Beraat hükmü, suç olarak ileri sürülen eylemin işlenmediğine veya failin sanık olduğunun sabit olmamasına veya sanığın fail olmadığının saptanmasına, diğer yönden eylemin sanık tarafından işlendiği sabit olduğu halde suçun yasal unsurlarının bulunmamasına dayandırılabilir.

Beraat hükmünün gerekçesinde bunların ve yasal unsurların oluşmaması halinin, örneğin sanığın sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak suç işlediğini ve bu husustaki yanlış inancının haklılığını kanıtlaması, taksirle işlenenler ve kabahatler ayrık olmak üzere suç kastının bulunmaması, kanuna göre eylemin suç sayılmaması veya suç olmaktan çıkarılması, hukuka aykırılığı kaldıran meşru müdafaa halinin bulunması, yasama bağışıklığında olduğu üzere cezalandırılabilme unsurunun eksikliği gibi nedenlerden hangisine dayandığının açıklanması gerekir.

Uygulamada daima rastlandığı üzere, beraatin gerekçesi olarak, delil yetersizliğinin gösterilmesi, suçsuzluk karinesine uyumsuzluğu ifade edeceğinden bu gibi hallerde sanığın suçsuzluğunun sabit olduğu şeklinde beraat kararı gerekçelendirilmelidir.

3. Davanın reddine veya ortadan kaldırılmasına, düşmesine ve adli yargı dışındaki bir yargı yerine yönelik görevsizlik hükümlerinin gerekçelerinde de yasal dayanakları ve nedenleri gösterilir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarının 242 nci maddesi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve bu Kanun hükümlerine uygun olarak yeniden düzenlenmiş ve 230 uncu madde olarak kabul edilmiştir.


TBMM Kabul Metni

Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:

230 uncu maddeyi okutuyorum:

Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar

MADDE 230. – (1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi.

c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62 nci maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra, uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.

d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.

(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223 üncü maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde, bunun nedenleri gerekçede gösterilir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Artvin Milletvekili Yüksel Çorbacıoğlu.

Buyurun Sayın Çorbacıoğlu. (Alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 230 uncu maddede bulunmayan ve önergeyle getirilecek olan bir cümleyle ilgili söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, önce bu önergeyi sizlere sunmak istiyorum; çünkü, konuşmanın daha iyi anlaşılabilmesi için buna gerek var. (b) bendinde, dosyada dayanılan veya kabul edilmeyen delillerden, yani, esas alınan veya reddedilen delillerden bahsedilmektedir. (b) bendinin sonuna “delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi” buna “bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi” cümlesini ekliyoruz.

Burada, öncelikle “hukuka aykırı deliller” kavramının açıklanmasında fayda var. Hukuka aykırı deliller, yetkili organların emri veya kararı olmadan elde edilen deliller olabildiği gibi, özellikle, her zaman önümüze çıkan, yasak yöntemlerle elde edilen delilleri de kapsamaktadır. Yani, kanunların, mevzuatın uygun görmediği her türlü yöntemle elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğunu kabul ediyoruz.

Diğer maddelerde, yetki konusunda bayağı tartışmalar yaşandı. Ülkemizin, kamu görevlerini yürüten çeşitli organları var, Sayın Başbakanın tabiriyle bürokrasi var.

Komisyonumuzda yaptığımız yasa tasarısı çalışmaları sırasında, her birim kendi hakkını savunmak için mücadele etti. Yani, bu görevleri yerine getiren yargı -hâkim- makamı var, savcılık makamı var, soruşturma aşamasında, güvenlik birimleri var, emniyet var, jandarma var. Yine, yargının, zorla da olsa kabul ettirmemiz gereken, savunma ve bununla ilgili barolar, diğer ilgili sivil toplum örgütleri de var ve özellikle, şu anda demokrasiyi olabildiğince zorlayan yapılanmayı Meclis olarak kırmaya çalışırken, bu bürokrasinin direnciyle karşılaşıyoruz. İşte, bunlardan biri de bu olaydır, bir örnek de budur.

Şahsen, böyle bir önergenin gündeme gelmesi söz konusu olduğunda, bazı çevrelerden buna karşı itirazlar yükseldi; yani “hukuka aykırı yöntemler deyimi ille de niye kararda yer alsın” denildi. Bir kere, şunun için yer alsın arkadaşlar: Eğer, biz, demokratikleşme yolunda -ki, yürüyoruz, mesafe katetmeye çalışıyoruz- sadece Avrupa Birliği için değil, kendi ülkemizin, insanlarımızın hak ve özgürlükleri açısından da ilerleme kaydetmeye çalışıyorsak, bu konuda önümüze çıkan ciddî engelleri önce bizim kaldırmamız lazım.

İşkence, baskı veya hukuka aykırı yöntemlerle delili kim elde eder; vatandaş elde etmez değerli üyeler; tabiî ki burada karşımıza, devletin bu işle görevlendirilmiş organları çıkıyor.

Şimdi size -dün gazetelerde yazıyordu, belki bugün de vardır- gazetelerde “Altınbaş Davası” diye geçen bir davadan bahsetmek istiyorum. Bir kişinin işkenceyle ölümü sonucu yargılanan kamu görevlileri var ve dava ondört yıldır sürüyor.

Şimdi, zaman zaman, buraya Sayın Bakanımız çıkıyor, diyor ki: “Efendim, devleti korumak için bazı şeyleri yapmak zorundayız; istemesek de yapmak zorundayız; gizli dinlemedir, teknik takiptir veya özel yargılama yollarıdır -o, ileride 250 nci maddede karşımıza çıkacak- devlet güvenlik mahkemesini tekrar getiriyoruz -karşıyız buna; ama, geliyor- mecburuz.”

Şimdi, arkadaşlar, biz bu devleti birilerinden koruyacaksak, yani, o çete, mafya veya ülkeye karşı suç işlemeye kalkışanlardan koruyacaksak, bence ondan önce şundan korumamız lazım: Mahkemenin verdiği karara rağmen, davetiyeye rağmen gelmeyen, getirmeyen, o sanığı veya tanığı getirmeyen görevlilerden devleti korumamız lazım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bravo.

YÜKSEL ÇORBACIOĞLU (Devamla) – Bunu bu davada örnek olarak yaşadık. Görevini söylemek istemiyorum, bir kamu görevlimizi sanık olarak arıyoruz, görevde; kaç yılda buluyorsunuz, bulamıyorsunuz. Hukuk devletini korumak istiyorsanız, istiyorsak, bu konuda tavrımızı net olarak koyacağız. İşte bu cümle, hukuk devleti olma konusunda önemli bir adımdır.

Değerli arkadaşlar -sözlerimi daha fazla uzatmak istemiyorum- bir yandan da sevinerek şunu da söylemekte fayda var: Bu cümle, her iki partinin de komisyondaki üyeleri tarafından kabul edilerek, Bakanımızın, Komisyon Başkanımızın da kabulüyle ve yine burada anekdot olarak söylüyorum, birilerinin haricî dayatmasına rağmen -ben biliyorum onları da- ona rağmen gelmiştir; sanıyorum önerge takdirinize sunulacak ve geçecektir. Bununla ilgili 206 ncı madde var, geçtik; yine önümüze 289 uncu madde çıkacak. Bunu niye söylüyorum; 206 ncı maddenin ilk cümlesini okuyorum: ” (l) Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ortaya konulmasına başlanır.

(2) Ortaya konulması istenilen bir delil aşağıda yazılı hallerde reddolunur.

a) Delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse.” Yani, delil, bir kere, iddianamede hukuka aykırı, kanuna aykırı olarak elde edilmişse, burada reddediyoruz. Biz diyoruz ki, kararda da bu görüşümüzü açık ve net olarak koyalım.

289 uncu maddede de yine söz alacağım, orada da anlatacağım; mutlak bozma sebebi olarak da sayalım.

İşte, biz, hazırlık aşamasında, karar kesinleşene kadar hukuka aykırılığa açık, net, ayrı olarak tavrımızı bu yasada koyarsak, bence, önemli bir yol kat etmiş oluruz demokrasi yolunda.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Zaman konusunda tasarruflu davrandığınız için sağ olun.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının “Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230 uncu maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilerek kabulünü arz ve teklif ederiz.

(b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

İrfan Gündüz

K. Kemal Anadol

M. Nuri Saygun

İstanbul

İzmir

Tekirdağ

Muharrem Kılıç

Mehmet Daniş

Bekir Bozdağ

Malatya

Çanakkale

Yozgat

Yekta Haydaroğlu

Murat Yıldırım

Van

Çorum

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak)-Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN- Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Gerekçeyi mi okutalım?

K. KEMAL ANADOL (İzmir)- Gerekçe okunsun.

BAŞKAN- Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Dosya içeriğinde yer alan delillerle ilgili olarak ileri sürülen hukuka aykırılık iddialarından hangilerinin mahkemece uygun görüldüğünün, böylece hükmün verilmesinde hangi delillerin dikkate alındığının tek tek belirlenmesi gerektiği düşüncesiyle, önerge konusu bendin değiştirilmesine gerek duyulmuştur.

BAŞKAN- Komisyonun Genel Kurulun takdirine bıraktığı, Hükümetin kabul ettiği önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir