CMK Madde 161
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 161. maddesi şu şekildedir:
Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
Madde 161 – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adli görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhal bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adli kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hallerde, sözlü olarak verir. (Ek cümle: 25.05.2005 – 5353 S.K/Madde 24) Sözlü emir, en kısa sürede yazılı olarak da bildirilir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.
(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk Amir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 02/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri, en üst dereceli kolluk amirleri hakkında ise, hakimlerin görevlerinden dolayı tabi oldukları yargılama usulü uygulanır.
(6) (Değişik fıkra: 02.01.2017 – 680 S.KHK/Madde 9) (680 S. KHK Kabul: 01.02.2018 – 7072 S.K/Madde 8) Vali ve kaymakamların kişisel suçları hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, ilgilinin görev yaptığı yerin bağlı olduğu bölge adliye mahkemesinin bulunduğu yerdeki il Cumhuriyet başsavcılığı ve aynı yer ağır ceza mahkemesine aittir. Ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hallerinde soruşturma genel hükümlere göre yapılır.
(7) (Ek fıkra: 31.03.2011 – 6217 S.K/Madde 21) Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.
(8) (Ek fıkra: 21.02.2014 – 6526 S.K/Madde 15) Türk Ceza Kanununun 302, 309, 311, 312, 313, 314, 315 ve 316 ncı maddelerinde düzenlenen suçlar hakkında, görev sırasında veya görevinden dolayı işlenmiş olsa bile Cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır. 1/11/1983 tarihli ve 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 26 ncı maddesi hükmü saklıdır.
(9) (Ek fıkra: 15.08.2017 – 694 S.KHK/Madde 146) (694 S. KHK Kabul: 01.02.2018 – 7078 S.K/Madde 141) Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen milletvekili hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ve bu yer ağır ceza mahkemesine aittir. Soruşturmayı Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği vekili bizzat yapar. Başsavcı veya vekili, suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısından soruşturmanın kısmen veya tamamen yapılmasını isteyebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde suçun işlendiği yer Cumhuriyet savcısı zorunlu olan delilleri toplar ve gerekmesi halinde alınacak kararlar bakımından bulunduğu yer sulh ceza hakimliğinden talepte bulunur.
Başlık
CMK’nın 161. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Soruşturma – BİRİNCİ KISIM: Suçlara İlişkin İhbarlar ve Soruşturma – İKİNCİ BÖLÜM: Soruşturma İşlemleri
Madde başlığı şu şekildedir: Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
Gerekçe
Ceza Muhakemesi Kanunumuzun 161. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
Madde, soruşturma evresinde gerekli araştırmalar yapılırken görevli kolluk elemanları, diğer memurlar ve kamu hizmeti yapmakla görevli olanlar arasındaki ilişkileri düzenlemektedir.
Maddenin birinci fıkrasında belirtilen ilke Cumhuriyet savcısının, 162 nci maddede belirtilen amaca ulaşmak üzere her türlü araştırmayı yapabilmesidir. Bu amaçla Cumhuriyet savcısı, 162 nci maddede gösterilen sonuçlara varmak amacı ile bütün memurlardan ve kamu hizmeti yapmakla görevli olanlardan her türlü bilgiyi isteyebilecektir. Cumhuriyet savcısı, adli görevi gereği, mensup olduğu mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıktığında, o yere giderek gerekli işlemi yapabilecektir; o yer Cumhuriyet savcısına da işlemi havale edebilir, ancak kendisi giderek yaparsa o yer Cumhuriyet savcısını durumundan haberdar edecektir.
Soruşturma evresi, gerçeğin araştırılması amacıyla gerçekleştiren işlemlerden oluşmaktadır.
162 nci maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere bu araştırmalarda yetkili o yer Cumhuriyet savcısıdır. Maddenin ikinci fıkrası, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılığı ile kolluk ilişkilerini düzenlemektedir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılığı bakımından karşılaştırmalı usul hukukunda değişik sistemler vardır: Esas itibarıyla kolluğun araştırmaları yürütmesi, kolluk ile savcılığın iştirak halinde soruşturmayı yürütmeleri, kolluğun soruşturma evresinde Cumhuriyet savcılığına bağlı olması.
Tasarının kabul ettiği sistemde kolluk, soruşturma işlemlerinin yürütülmesinde Cumhuriyet savcısının emrindedir. Bu sistem çerçevesinde fıkra şu esasları koymuştur. Kolluk amir ve memurları:
1. Suçun işlenmesi nedeniyle elkoydukları olayları, yakalanan kişileri uygulanan tedbirleri hemen Cumhuriyet savcılığına bildireceklerdir.
2. Cumhuriyet savcısının, adliyeye ilişkin yazılı ve ivedi hallerde sözlü ve kolluk amirinin de haberdar edildiği, emirlerini derhal yerine getireceklerdir.
3. Cumhuriyet savcısının yazılı emri üzerine yakalanan kişileri, olayın şüphelisi veya tanıkları belirtilen gün, saat ve yerde hazır bulunduracaklardır.
4. Aynı suretle yapılan işlemlere ilişkin evrak da hazır bulundurulacaktır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, adliye ile ilgili olarak kanun dairesinde kendilerinden istenen işlerde ve görevlerde ihmal veya kötüye kullanmaları görülen memur ve kamu görevlileri hakkında Cumhuriyet savcılığınca doğrudan doğruya soruşturma açılacağı açıklanmış ve vali ve kaymakamlar müstesna, bunlar hakkında, Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmayacağı kabul edilmiştir. Kolluk amir ve memurları hakkında da aynı esas uygulanacaktır.
Maddenin son fıkrasında, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılacağı hükmüne yer verilmiştir. Ancak soruşturma, kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları il’e en yakın il Cumhuriyet savcısı tarafından bizzat yapılacaktır. Kovuşturma da aynı yerdeki görevli mahkemede yapılacaktır. Adı geçenlerin kişisel suçları ağır cezalı ise ve suçüstü olarak işlenmişse o zaman kanunun genel hükümleri uygulanacak, bu istisna hükmü uygulanmayacaktır.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Tasarının 163 üncü maddesinin başlığı “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” şeklinde değiştirilmiş, birinci ve ikinci fıkraları daha açık bir biçimde redakte edilerek dört fıkra halinde, son iki fıkrası aynen muhafaza edilerek altı fıkra halinde düzenlenmiş ve 161 inci madde olarak kabul edilmiştir.
TBMM Kabul Metni
Kanun maddesi mecliste tartışılırken şu konuşmalar geçmiştir:
161 inci maddeyi okutuyorum:
Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri
MADDE 161. – (1) Cumhuriyet savcısı, doğrudan doğruya veya emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığı ile her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdaki maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiyi isteyebilir. Cumhuriyet savcısı, adlî görevi gereğince nezdinde görev yaptığı mahkemenin yargı çevresi dışında bir işlem yapmak ihtiyacı ortaya çıkınca, bu hususta o yer Cumhuriyet savcısından söz konusu işlemi yapmasını ister.
(2) Adli kolluk görevlileri, elkoydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri emrinde çalıştıkları Cumhuriyet savcısına derhâl bildirmek ve bu Cumhuriyet savcısının adliyeye ilişkin bütün emirlerini gecikmeksizin yerine getirmekle yükümlüdür.
(3) Cumhuriyet savcısı, adli kolluk görevlilerine emirleri yazılı; acele hâllerde, sözlü olarak verir.
(4) Diğer kamu görevlileri de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri, talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür.
(5) Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliye ile ilgili görev veya işlerde kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kamu görevlileri ile Cumhuriyet savcılarının sözlü veya yazılı istem ve emirlerini yapmakta kötüye kullanma veya ihmalleri görülen kolluk âmir ve memurları hakkında Cumhuriyet savcılarınca doğrudan doğruya soruşturma yapılır. Vali ve kaymakamlar hakkında 2.12.1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.
(6) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hâllerinde, bu Kanunun hükümleri uygulanmak koşuluyla, vali ve kaymakamların kişisel suçlarından dolayı haklarında genel hükümlere göre soruşturma yapılması kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları il’e en yakın il Cumhuriyet başsavcısına aittir. Bu suçlarda kovuşturma yapmaya, soruşturmanın yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.
BAŞKAN- Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Atilla Kart’ın söz istemi vardır.
Buyurun Sayın Kart.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya)- Sayın Başkan, saygıdeğer arkadaşlarım; Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, maddeyle ilgili değerlendirmeye girmeden evvel, muhalefet etme anlayışımız ve sorumluluğumuzla ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiçbir komplekse kapılmadan, inandığımız konularda, oy hesabına girmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarına katkı sağlıyoruz, katkı sağlamaya da devam edeceğiz. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısı görüşmelerinde de aynı tavır içindeyiz. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu Tasarısında da olumlu gördüğümüz maddeleri açıkça ifade ediyoruz; ama, özünde yanlış gördüğümüz, bu tasarının özünü etkileyen, karakteristiğini bozan yanlışlıkları da ısrarla anlatmaya devam ediyoruz. İnanmadığımız konularda, yani, orman gibi, İş Yasası gibi, SSK hastanelerinin devri gibi tasarılarda ise, zemini içinde her türlü engellemeyi sürdürmeye devam edeceğiz.
Bazılarının ve birkısım köşe yazarlarının, birkısım medya mensuplarının birtakım komplekslerle ve saplantılarla, Cumhuriyet Halk Partisine yönelik olarak haksız ve düzeysiz eleştirilerini ise -o eleştirilerin odağını, sebebini, kaynağını ayrıca açıklamak gerekir belki- ciddîye almadığımızı, yeri gelmişken bu vesileyle bir defa daha ifade etmek istiyorum. Kendilerini kurumlarüstü zanneden ve kerameti kendinden menkul olanlar, yazarı oldukları, mensubu oldukları medya grubunun siyasî iktidarla olan bağlantılarını sorgulasınlar, buna göre eleştirilerini yapsınlar. (CHP sıralarından alkışlar)
Bu vesileyle, sözünü ettiğim yazarın, Sayıştay seçimlerine yönelik olarak haksız, insafsız ve yayın ilkeleriyle bağdaşmayan açıklamasına da, yeri gelmişken, zorunlu olarak cevap vermem gerekiyor.
Bakın, değerli arkadaşlarım, neyi anlatmaya çalışıyoruz; Avrupa Birliği konjonktürü diyoruz, demokratikleşmeden söz ediyoruz, vesaire, vesaire; ama, hep şunu, inanarak anlatıyoruz: Bu dönemde, keyfî ve otoriter bir yönetimin temelleri atılıyor, idarî denetim mekanizmaları yok ediliyor, adlî denetim mekanizmaları etkisiz hale getiriliyor ve idarî denetim mekanizmaları içerisinde de, özellikle, malî denetim mekanizmaları bağımlı hale getiriliyor. Bunu Sayıştay örneğinde yaşıyoruz; Sayıştay örneğinde yaşadığımızı, sayın yazarın ifade ettiği gibi, bugün değil, Şubat 2004’ten bu yana her zeminde ifade ediyoruz, Genel Başkanımız anlatıyor; grup toplantılarında anlatıyor, yeri geldiği zaman her zeminde anlatıyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda ilgili arkadaşlarımız anlatıyor. Bu konu, benim de ayrıca doğrudan takip ettiğim, önergelerle takip ettiğim bir konu; yeri gelmişken, bu vesileyle, bir defa daha ifade ediyorum; yani, bu konu, sayın yazarın ifade ettiği gibi, bugün ortaya çıkan bir konu değil.
Ne yapıyor Sayıştay; 32 kişiyi seçiyor ve bunu, Ocak 2004’te Meclis Başkanlığına gönderiyor. Meclis Başkanı ne yapıyor; üzerine düşen görevi yapıyor, iki gün içerisinde Plan ve Bütçe Komisyonuna gönderiyor. Meclis Başkanına söyleyecek hiçbir lafımız yok.
Plan ve Bütçe Komisyonu ne yapıyor; Plan ve Bütçe Komisyonu, herhalde bir talimat almış olmalı ki, Ocak 2004’ten bu yana bu işlemi bekletiyor. Plan ve Bütçe Komisyonunun yapacağı iş belli; görüşme yapacak, 32’yi 16’ya indirecek ve Genel Kurula gönderecek; Genel Kurul da, 8 kişi olarak bu seçimini yapacak değerli arkadaşlarım.
Bu nedir; bu, görevi kötüye kullanmaktan öte, bir Anayasa ihlalidir değerli arkadaşlarım. Bunun hiçbir açıklaması yok, hiçbir izahı yok ve üstelik, üzücü olan, bu konuda kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmıyor. Bu bir sorumsuzluktur, bu bir duyarsızlıktır.
Bu vesileyle, yeri gelmişken, bir defa daha, bu konuyu kamuoyuna aktarma fırsatı verdiği için, ilgili yazara bu noktada teşekkür ediyorum. Elbette, kendi vicdanî sorgulamasını, muhasebesini de yapmaya bir defa daha davet ediyorum.
Bu tespit ve açıklamamdan sonra değerli arkadaşlarım, adlî kollukla ilgili olarak yapmakta olduğum değerlendirmeleri sürdürmeye devam edeceğim. Daha evvelki maddelerde şu konuları anlatmıştım: Adlî kolluk konusunda müstakil ve ayrı bir yapılanmanın yapılması gerekiyor. Adlî kolluğun önemi gereği müstakil ve ayrı bir yasal düzenlemenin yapılması gerekiyor. Yani, adlî kolluk düzenlemesini, ceza muhakemesi içinde iki üç maddeyle geçiştiremezsiniz. Bunu yapmak istediğiniz zaman, bu işe gerekli ciddiyeti ve önemi vermiyorsunuz demektir. Bütün bu gerekçelerle adlî kolluğun başlı başına ayrı ve özel bir yasayla düzenlenmesi gereken bir alan olduğunu ısrarla ifade ediyoruz.
Nitekim, Sayın Adalet Bakanı da bu düşüncede olduğu içindir ki, bu konudaki müteaddit soru önergelerimize, en son Kasım 2003’te vermiş olduğu cevabında, adlî kolluğun yeni baştan kurulması amacıyla, Bakanlıkça hazırlanan adlî kolluk kanunu tasarısının bakanlıklarla işbirliği içinde hazırlanmakta olduğunu ve bu çalışmaların sürdürüldüğünü ifade etmiştir. Yani, Sayın Bakan, ilgili bakanlık bu konunun müstakilen düzenlenmesini kabul ediyor, bu yaklaşım içinde, bu düşünce içinde; ama, geldiğimiz aşamaya bakıyoruz: Sayın Bakan, bu söylemlerine rağmen, neden bu yapılanmayı gerçekleştiremeyip, değiştiriyor görünüp mevcut yapılanmayı sürdürmek istiyor?
Değerli arkadaşlarım, demokrasiyi içselleştirememiş ve hedeflememiş, klasik bir yönetim anlayışı ve tarzıyla karşı karşıyayız. Yürütme, elindeki gücü yargıya devretmek istemiyor. Yargının güçlenmesi demek, yürütmenin eylem ve işlemlerinin hukukî denetim altına alınması demektir. Yürütme, işte bu gücünü, kolluk aracılığıyla sürdürmek istiyor. Bu anlayış içinde olduğumuz ve bu tavrımızı sürdürdüğümüz takdirde ise, nasıl bir kısır döngüyle karşı karşıya kalıyoruz, bunu, biraz daha açmak gerekiyor.
Bakın, uygulamada şöyle bir süreçle karşılaşıyoruz: Hazırlık soruşturması, olayın niteliğine göre, altı ay, bir yıl, birbuçuk yıl sürüyor; ancak, bu soruşturmadan, genellikle, eksik, yetersiz ve çelişkili iddianameler çıktığı içindir ki, ağır ceza ve asliye ceza mahkemelerinin, yargılama aşamasında, yeni baştan ve fiilen hazırlık soruşturması yaptığını görüyoruz; oysa, mahkemelerin, hazırlık soruşturması yapmak gibi bir işlevi olamaz. Mahkemeler, usulüne uygun olarak yapılmış ve tekemmül etmiş olan hazırlık soruşturmasını esas alarak, mevcut delileri takdir edecek ve hükmünü verecektir; yargılamadan beklenen budur; yargılamanın amacı budur. Yargılama mercii, aradan, bir, birbuçuk, iki yıl geçtikten sonra, yeni baştan hazırlık soruşturması yapmaya başlıyorsa, orada, maddî gerçeğe ulaşmamız mümkün olamaz; ortada, araştırılacak bir delil kalmamıştır; orada, sadece yargılama yapıyor görünürsünüz; gerçeğe ulaşmak adına, yapılan bir faaliyet söz konusu olamaz. İşte, bu kısır döngüyü kırmamız gerekiyor, bunu aşmamız gerekiyor; bunun kırılmasının yol ve yöntemi bellidir.
Sayın milletvekilleri, ülkemizde yargının işleyişinde temel tespit ve değerlendirmelerden birisi de şudur: Adaletin geç tecelli etmesi. Hepimizin yakındığı konu bu.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım olumsuzluklara ve hukukdışı müdahalelere ve yapılanmaya rağmen, yargının, yine de, işlevini, temel ölçülerde yerine getirmekte olduğuna, en azından, yerine getirme gayreti ve sorumluluğu içinde olduğuna inanarak ifade ediyorum. Ancak, bu yapısal uyumsuzluklar düzeltilmediği takdirde, yargıdan beklenen amaca, çağdaş yargıya, etkin yargıya ulaşmamız mümkün olamaz.
Herkesin bildiği ve kabul ettiği gibi, Türkiye’de yargılama yavaş yürümekte, hak sürüncemede kalmakta, adalet dağıtımındaki etkinlik zaafa uğramaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kart, lütfen toparlayın.
Buyurun.
ATİLLA KART (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Bugünkü sistem, suçsuz olan veya sonuçta büyük ihtimalle beraat edecek kişilerin uzun süre ceza tehdidi altında kalmalarına yol açmaktadır.
Esasen, bu sıkıntı ve sakıncalar, sadece ceza yargılaması için değil, hukuk usulü yargılamasında da benzer sonuçları ve mağduriyetleri yaratmaktadır. Bu yönüyle, adlî kolluk yapılanması, sunulduğu gibi, sadece ceza usulünü değil, aslında hukuk usulünü de ilgilendiren bir özelliğe sahip. Adlî kolluk yapılanmasının bu derece önemli etkinliği var, boyutları var.
Adlî kolluk yapılanmasında anlattığım düzenlemeler yapılmadığı takdirde, salt iddianamenin reddi veya benzeri düzenlemelerle de arzulanan amaca ulaşılması mümkün olamaz değerli arkadaşlarım; birbirimizi kandırmayalım. Kısır ve yetersiz yapı içinde düzenlenen bir iddianamenin reddi halinde de, o kısır süreç yeni baştan başlayacaktır. Bu da yargılamayı uzatmaktan başka bir anlama gelmeyecektir.
O sebeple, bunlara, Genel Kurulun bir defa daha dikkatini çekiyorum. Müteakip maddelerde de, yine, bu görüşlerimi anlatmaya devam edeceğim.
Teşekkür ediyorum; saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.