Türk Ceza Kanunu Madde 265

TCK 265. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 265. maddesi şu şekildedir:

Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar – Görevi yaptırmamak için direnme

Madde 265 – (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi halinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.


Başlık

TCK’nın 265. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar

Madde başlığı şu şekildedir: Görevi yaptırmamak için direnme


Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 265. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ

a) Madde 419. Madde, memurlara veya resmi meclisler üyelerine, adli veya siyasal veya idari kurullara karşı cebir ve şiddet veya tehdit kullanılması suretiyle onları bir şeyi yapmaya veya yapmamaya icbar, görev yapmalarını ihlal veya bunlara direnme fiillerini cezalandırmaktadır. Böylece Devlet egemenliğinin belirli bir yönde kullanılmasını engelleyici fiiller cezalandırılmış olmaktadır. Memur kavramı için 4 üncü maddeye ve “resmi meclis” deyimi için 417 nci maddenin gerekçesine bakılmalıdır.

Maddenin birinci fıkrasında yer alan suçun maddi unsuru, memura veya resmi meclisler üyelerinden birisine, görevine ilişkin bir işi yapmaya veya yapmamaya icbar için yani mecbur kalmak üzere cebir ve şiddet veya tehdit kullanılmasıdır. İcbar kavramı, belirli bir işi yapmaya veya yapmamaya mecbur kılmak anlamını taşır. Böylece icbar, cebir ve şiddet veya tehdit yoluyla sağlanacaktır.

Maddenin ikinci fıkrasında yer alan suçun maddi unsuru ise, adli veya siyasal veya idari bir kurulun veya bunların temsilcilerinin toplanmalarını veya görev yapmalarını men veya engellemek, karışıklığa neden olmak veya bunların tartışmalarında nüfuz icra etmek veya etkilemek üzere cebir ve şiddet veya tehdit kullanmaktır. Suçun maddi unsuru cebir ve şiddet veya tehdittir. Ancak cebir ve şiddet veya tehdidin belirtilen maksatlarla kullanılması gerekmekte ve böylece failde özel bir kast aranmaktadır.

Her iki fıkrada yer alan suçun tamamlanması için cebir ve şiddet veya tehdidin kullanılması yeterlidir; ayrıca failin arzu ettiği neticenin meydana gelmiş bulunması gerekmez.

Maddenin üçüncü fıkrası, memura görevi sırasında direnme suçunu cezalandırmaktadır. Oysa birinci fıkrada söz konusu olan halde icbara yönelik cebir ve şiddet veya tehdidin, memur veya meclis üyesinin görevini yerine getirmesi sırasında icrası gerekmemektedir.

Maddenin dördüncü fıkrası, birden üçe kadar olan fıkralarda yazılı fiillerin müşterek ağırlaştırıcı nedenlerini göstermektedir.

Maddenin beşinci fıkrasında, Devlet memurlarından veya resmi meclisler üyelerinden birisinin görev yaptığı yerin işgali suretiyle, onun görevine ait bir işin yapılmasına engel olunması suç haline getirilmiştir. Burada kişiye yönelik cebir ve şiddet veya tehdit yoktur. Yalnızca görev yerinin işgali suretiyle fiilen görevin icrasının engellenmesi, mahkeme salonunun işgali suretiyle hakimin görev yapmasının engellenmesi, dershanenin işgali ile ders verilmesinin men olunması gibi. İşgal ile beraber cebir ve şiddet veya tehdit birden çok kişi tarafından birlikte gerçekleştirilirse ceza artırılmaktadır.

b) Madde 420. Madde, 419 uncu maddede yer alan cürümlerin işlenmesi için oluşan bir topluluğa katılmayı cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için böyle bir topluluğa sadece katılmak yeterlidir. Ayrıca 419 uncu maddede söz konusu edilen fiillerin işlenmiş bulunması koşulu aranmaz. Topluluk söz konusu suçları da işleyecek olursa 419 uncu maddenin dördüncü fıkrasının uygulanması gerekecektir.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, topluluk, cürmün silah ile işlenmesi için oluşmuş ise ceza artırılmaktadır.

Maddenin üçüncü fıkrasında bir etkin pişmanlık hali yer almıştır. Topluluk yetkili merciin emri üzerine dağılacak olursa, buna katılanlara ceza verilmeyecektir. Etkin pişmanlık hükmü birinci fıkradaki suçu da kapsamaktadır.

c) Madde 421. Madde, uygulamada “menfi mukavemet” olarak adlandırılan, kanun ve nizam hükümlerinin icrasına karşı gelmek maksadıyla nüfuz ve etkili kuvvet sarfını cezalandırmaktadır. Maddede söz konusu nüfuz ve etkili kuvvet sarfından, kişilere karşı kullanılacak cebir ve şiddet veya tehdidi anlamamak gerekir. Suçun oluşması için nüfuz ve kuvvetin, memur tarafından yerine getirilmesine girişilen işleme tabi olmamak için kullanılmış olması gerekmektedir.

Maddeye daha da açıklık getirmek için Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.6.1985 gün ve E.1985/29, K.316 sayılı kararını kısaca nakletmek uygun sayılmıştır: Bu karara göre, trafik kurallarına uymayarak işlediği fiilden dolayı kanuni işlem yapmak üzere selektörle “dur” ihtarında bulunan görevli polis memurlarının bu ihtarına uymayarak aracı ile kaçan kişi, bu hareketiyle menfi mukavemette bulunmuş ve bu maddeyi ihlal etmiş olacaktır. Haciz için gelen memurun işlemine engel olmak amacıyla sanığın bir vesilesini ve olanağını bularak haczedilecek malı kaçırması da bu maddeye göre nüfuz ve müessir kuvvet sarfı suretiyle kanun ve nizam hükümlerinin icrasına muhalefete ait bir örnek teşkil edebilir.

ç) Madde 422. Madde, bir kimsenin resmi sıfatı haiz olan bir memura, görevini yaparken veya resmi sıfat ve memuriyeti sona ermiş olsa bile icra ettiği görevden dolayı etkili eylemde bulunduğu hallerde 145 inci maddeye göre verilecek cezaların artırılmasını öngörmektedir.

d) Madde 423. Maddede, 379 uncu maddede askerlere karşı kanun dışı tahrik ve teşviklerin icrasını cezalandıran hükümlerin, fiillerin kolluk güçlerine karşı işlenmesi halinde de uygulanacağı belirtilmiştir. Maddedeki yollama, hem cürümlerin unsurlarını ve hem de cezaları kapsamaktadır.


2. fıkra


Madde 449. Maddede yer alan suç, adalet hizmetlerinin yerine getirilmesinde yargı görevini yapanlara yönelik olarak çıkarılabilecek engelleri ortadan kaldırmak, böylece yargı işlevinin her türlü etkiden arık olarak icrasını sağlamak amacıyla getirilmiştir. Yargı tarafsızlığının sağlanması için de böyle bir hükme gerek olduğu düşünülmüştür.

Suçun korumak istediği hukuki değer, maddede belirtilmiş görev sahiplerinin işlevlerini, herhangi bir endişeden uzak olarak yerine getirmeleridir.

Suçun maddi unsuru, maddede belirtilen kişileri tehdit etmek veya onlara karşı ürkütücü eylemlere girişmektir.

Ürkütücü fiil sözcükleri hakkında 447 nci maddenin gerekçesine bakılmalıdır.

Suçun manevi unsuru söz konusu hareketlerin, görevlilerin işlevlerini yerine getirirken tutum ve davranışlarını etkilemek maksadıdır. Böylece suçta özel kast aranacaktır. Suçun faili herkes olabilir. Etkileme olumlu veya olumsuz yönde olabilir.

Madde böylece etki altına alındıklarında fiilin suç oluşturacağı kişileri şu suretle sınırlandırmıştır:

1. Yargı görevi yapanlar,

2. Yargısal nitelikte hizmet veren kuruluşta görevli olanlar,

3. Hakemler,

4. Tercümanlar,

5. Bilirkişiler,

6. Tarafların avukatları.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Madde metninde, görevini yaptırmamak için kamu görevlisine direnme fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Birinci fıkrada, kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanılması halinde verilecek ceza belirlenmiştir. Bu suçun oluşması için kullanılan cebrin kasten yaralama suçunun temel şekli veya daha az cezayı gerektiren hali kapsamında değerlendirilebilecek boyutta olması gerekir. Aksi takdirde, dördüncü fıkra hükmüne göre uygulama yapmak gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında ise, direnilen kamu görevlisinin yargı görevi yapan kişi olması, bu suç açısından daha ağır cezayı gerektiren nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir.

Üçüncü fıkraya göre, suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde, verilecek ceza artırılacaktır. Keza, dördüncü fıkrada, suçun, silahla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hali, cezanın artırılması sebebi olarak kabul edilmiştir.

Son fıkraya göre, bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hallerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.


TBMM Kabul Metni

265 inci maddeyi okutuyorum:

Görevi yaptırmamak için direnme

MADDE 265. – (1) Kamu görevlisine karşı görevini yapmasını engellemek amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun yargı görevi yapan kişilere karşı işlenmesi hâlinde, iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Suçun, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle veya birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır.

(4) Suçun, silâhla ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(5) Bu suçun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, ayrıca kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir