Türk Ceza Kanunu Madde 257

TCK 257. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 257. maddesi şu şekildedir:

Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar – Görevi kötüye kullanma

Madde 257 – (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) (Mülga fıkra: 02.07.2012 – 6352 S.K/Madde 105)


Başlık

TCK’nın 257. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar

Madde başlığı şu şekildedir: Görevi kötüye kullanma


Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 257. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ

a) Madde 480. Madde, memurun keyfi muamele ve sert muamele oluşturan eylemlerini cezalandırmaktadır.

Birinci fıkrada yer alan suçun maddi unsuru “keyfi muameledir.” Keyfi muamele, kanun ve nizamların belirlediği hallerden başka bir işlem veya müsbet bir fiille veya kanun ve nizamların gereğini yapmamak suretiyle yani ihmal ederek bir kimsenin hakkını ihlal etmek demektir; böylece keyfi muamele icabi (görevsel yetkililik) veya selbi (görevsel yetkisizlik) olabilir. Ancak mağdurun bedenine ilişkin olan fiil keyfi muamele değil üçüncü fıkrayı ihlal eden bir sert muamele olabilir. Ayrıca, fiilin mutlaka bir suç oluşturması da gerekmez; bir hakkın ihlaline yönelik bulunması yeterlidir.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, keyfi muamelede özel bir maksat veya siyasal veya ideolojik saikle hareket olunması ağırlaştırıcı nedendir.

Maddenin üçüncü fıkrası, memuriyetin yerine getirilmesinde gereksiz yere sert muamele yapmayı cezalandırmaktadır.

Sert muamele, ayrıca mağdurun kanun hükmüne veya emirlerine uymamasına neden olmuş ise ceza artırılacaktır.

Sert muameleden, memuriyetin yerine getirilmesinde mutat olan, teamüllerin gerektirdiği sınırların dışına çıkarak işlemin gerçekleştirilmesi anlaşılır. Tutuklanan kişinin hiç de gerek olmadığı halde sürüklenerek götürülmesi, itilip kalkılması, uzun mesafeleri yürüyerek geçmeğe mecbur kılınması gibi.

b) Madde 488. Tasarının değişik kısımlarında, görevi kötüye kullanmanın özel şekilleri ayrı maddeler halinde yer almış bulunmaktadır. Bu madde, kanunda ayrıca yazılı olanlar dışındaki halleri genel olarak cezalandırmak üzere kaleme alınmıştır.

Suçun faili bir memur olacaktır. Maddi unsur göreve ait yetkinin kötüye kullanılmasıdır. Memur görevine dahil olan yetkiyi kötüye kullanarak, kanunun özel hükmü ile ayrıca suç haline getirilmemiş herhangi bir fiili işlediğinde, suçun maddi unsuru gerçekleşmiş olur. Bu itibarla memuriyeti sırasında kanunun ayrıca cezalandırdığı bir fiili, kovuşturulması şikayete bağlı olsun veya olmasın, işlemiş olan memur bu maddede yazılı suçu işlemiş olmaz.

Suçun manevi unsuru, failde, kendisine veya başkasına yarar sağlamak veya başkasına zarar vermek maksadının bulunmasıdır. Böylece, suçta özel kast aranacak, uygulamadaki duraksamalar da böylece ortadan kaldırılmış olacaktır.

c) Madde 491. Tasarının değişik maddelerinde, memuriyet görevinin ihmali veya geciktirilmesinin özel şekilleri suç halinde belirtilmiştir. Bu madde genel olarak yani söz konusu maddelerde ayrıca belirtilmemiş bulunan hallerde, geçerli bir neden olmaksızın memuriyet görevinin ihmalini cezalandırmaktadır.

Suçun faili bir memur olacaktır. Bu hususta Tasarının 4 üncü maddesine bakılmalıdır.

Suçun maddi unsuru, görevin ihmali veya gecikerek yapılmasıdır. Amirin verdiği emirlerin de yerine getirilmemesi ve bu hususta gecikme gösterilmesi suçun maddi unsurunu meydana getirmektedir. Ancak bu halde ön koşul, amirin emrinin kanuna uygun bulunmasıdır.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, ihmal dolayısıyla bir zararın meydana gelmiş olması daha ağır cezanın verilmesini gerektirmektedir. Demek oluyor ki, birinci fıkraya göre ihmalinin suç oluşturması için bir zararın meydana gelmiş bulunması koşulu yoktur.

Maddenin son fıkrasında, ihmalden dolayı meydana gelen zararların ayrıca memura ödettirileceği ve bu hususta ceza mahkemesinin re’sen karar vereceği açıklanmıştır.

Yukarıda söz edilen ihmal veya geciktirmeden maksat, memurun görevine giren yani kanun ve nizamlara göre işgal ettiği mevki itibarıyla belirli bir işlemi gerçekleştirmesi veya bir eylemde bulunması gerektiği halde, bunları kanuna ve nizama uygun tarzda yapmamasıdır.

Maddede geçen, amirin kanuna göre verdiği emirleri yerine getirmemek sözcükleri, bunları geciktirerek yerine getirmek anlamını da taşımakla birlikte, bu husus maddeye ayrıca eklenmiştir. Memurun görevi zamanında yerine getirmesini engelleyen her türlü haklı haller suçun oluşmasına engeldir.

Suçun oluşması için failde genel kastın bulunması yeterlidir yani failde bir memuriyet veya hizmet işlemini haksız olarak kanun ve nizamlara göre yapılması gerektiği şekilde yapmamak veya geciktirmek iradesi var olacaktır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Bir kamu göreviyle görevlendirilen kişi, bu kamu faaliyetinin yürütülmesi sırasında, görevinin gerekli kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadırlar. Öyle ki; kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hakim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir.

Bu yükümlülükle bağdaşmayan davranışlar, belli koşullar altında suç olarak tanımlanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu, bu bakımdan genel, tali ve tamamlayıcı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen fiilin, kamu görevlisinin görevi alanına giren bir hususla ilgili olması gerekir.

Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması halinde, görevi kötüye kullanma suçunun oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması halinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.

Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başarısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sahibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşıdığı halde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşıdığı halde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir.

Haklı olan işin görülmesinden sonra kişilerden yarar sağlanması da, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Çünkü, bu yarar, kamu görevlisi sıfatını taşıması ve işi görmüş olması dolayısıyla kişiye sağlanmaktadır. Bu gibi durumlarda, kişiler hakkının teslim edilmesi konusunda en azından bir kaygıyla hareket etmektedirler. Kamu görevlisine yarar sağlanması görünüşte rızaya dayalı olsa bile; kamusal görevlerin eşitlik ve liyakat esasına göre yürütüldüğü hususunda taşınan kaygı dolayısıyla, burada da bir mağduriyetin varlığını kabul etmek gerekir.

Görevin gereklerine aykırı davranış dolayısıyla, kamu açısından bir zarar meydana gelmiş olabilir. Örneğin orman alanında veya kamu arazisinin işgaliyle yapılan işyeri veya konutlara elektrik, su, gaz, telefon ve yol gibi alt yapı hizmetleri götürülmekle, görevin gereklerine aykırı davranılmış olabilir.

Görevin gereklerine aykırı davranmak suretiyle kişilere haksız bir kazanç sağlanmış olabilir. Örneğin kişi, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşımadığı halde, yararlandırılmış olabilir. Kişiye, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşımadığı halde, bu faaliyetin icrasına yönelik olarak izin verilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel üzerinde, plan tekniğine veya imar planına aykırı olarak yapılaşmaya imkan sağlanmış olabilir.

Böylece, İtalyan hukukunun etkisiyle gerek doktrinimizde gerek Yargıtay’ın kimi kararlarında kabul gören sübjektif sınırlama ölçütü terkedilmiştir.

Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, görevin gereklerine aykırı davranışın mutlaka icrai davranış olması gerekmemektedir. Görevin gereklerine aykırı davranışın, ihmali bir hareket olması halinde de, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir. Görevi kötüye kullanma suçunun icrai veya ihmali davranışla işlenmesinin sadece ceza miktarı üzerinde bir etkisi olabilecektir.

Bu düzenlemeyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer verilen keyfi muamele, görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçları ayırımından vazgeçilmiştir.

Görevin gereklerine aykırı davranış sonucunda, bir insan ölmüş veya yaralanmış olabilir. Bu durumda; kamu görevlisinin görevinin gereği olan belli bir icrai davranışta bulunmak yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemesi dolayısıyla, görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğunda kuşku yoktur. Ancak, bu durumda aynı zamanda ihmali davranışla öldürme veya yaralama suçu oluşmaktadır.

Görevi kötüye kullanma suçu, genel, tali ve tamamlayıcı bir suç tipidir. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın başka bir suçu oluşturmadığı hallerde, kamu görevlisini bu suça istinaden cezalandırmak gerekir. Buna karşılık, görevle bağlantılı yükümlülüğün ihmali sonucunda şayet bir kişi ölmüş veya yaralanmış ise, kişi artık görevi kötüye kullanma suçundan dolayı cezalandırılamaz. Bu durumda, ihmali davranışla işlenmiş öldürme veya yaralama suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir.

Maddenin üçüncü fıkrasına göre; kamu görevlisinin, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlaması, bazı hallerde görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır. Ancak, bunun için, fiilin icbar suretiyle irtikap suçunu oluşturmaması gerekir. Kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için, kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlaması, rüşvet suçunu oluşturacaktır. Buna karşılık, kamu görevlisinin, görevinin gereklerine uygun davranmak amacıyla kişilerden menfaat temin etmesi durumunda ise, rüşvet suçu değil, kural olarak icbar suretiyle irtikap suçu oluşur. Ancak, somut olayda, kişinin menfaat sağlama yönünde icbar edildiği yönünde somut dayanak noktalarının bulunmaması durumunda, fiilin görevi kötüye kullanma olarak değerlendirilerek cezaya hükmedilecektir.


TBMM Kabul Metni

257 nci maddeyi okutuyorum:

Görevi kötüye kullanma

MADDE 257. – (1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir kazanç sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir