Türk Ceza Kanunu Madde 157

TCK 157. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 157. maddesi şu şekildedir:

Malvarlığına Karşı Suçlar – Dolandırıcılık

Madde 157 – (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası verilir.


Başlık

TCK’nın 157. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – İKİNCİ KISIM: Kişilere Karşı Suçlar – ONUNCU BÖLÜM: Malvarlığına Karşı Suçlar

Madde başlığı şu şekildedir: Dolandırıcılık


Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 157. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ

a) Madde 219. Basit dolandırıcılığa ilişkin olan bu madde ile, esasta dolandırıcılığın klasikleşmiş tanımına sadık kalınmıştır. 21/11/1990 tarihli ve 3679 sayılı Kanundan önce 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Kanunun 503 üncü maddesinde suçun oluşması için, mağdurun mutlaka saf bir kişi olması gerektiği düşüncesini ortaya çıkaran ve “hulüs ve saffetten istifade” ibaresi bulunmakta idi. 1989 Türk Ceza Kanunu Tasarısında bu ibarelere yer verilmemiş, ayrıca bir kimsenin esasen düşmüş olduğu bir yanılgıdan kurtulmaması için hile ve kandırıcı nitelikte hareketlerin yapılmasının da dolandırıcılık olacağı, ikinci fıkrada ayrıca belirtilmişti. Yürürlükteki metin 1989 Türk Ceza Kanunu Tasarısından Kanuna aktarılmıştı. Bu metin bu Tasarıda da esasta korunmuştur. Dolandırıcılığın bu basit şeklinde kullanılan hile veya yapılan desiselerle yani oyun, düzen ve entrikalarla, gizli dolaplarla mağdurun hataya düşmesi arasında nedensellik bağının varlığı aranacaktır. Bu itibarla önce bu gibi eylemlerin yapılması, daha sonra mağdurun hataya düşmesi gerekecektir.

Dolandırıcılık suçunun sadece gerçek kişilere karşı değil ve fakat tüzel kişilere karşı da işlenebileceği hususuna açıklık getirmek amacı ile maddede kimse yerine “kişi” kelimesine yer verilmiştir.

Dolandırıcılığın ikinci fıkrada yer alan şeklinin ise mağdur, failin fiilinden müstakil bir nedenle hataya düşmüş, fail ise hile veya kandırıcı hareketleri bundan sonra ve mağdurun hatasının farkına varmaması için yapmış olmalıdır. Fail bu gibi hareketler yapmaksızın mağdurun düşmüş olduğu hatadan yararlanmışsa, fiil dolandırıcılık olmaz; olsa olsa rastlantı sonucu ele geçen maldan yararlanma söz konusu olur. Örneğin bir veznedar 20 milyon liranın üstünü verirken ve parayı sayarken hataya düştüğü için fazla para verecek olsa ve bunun farkına varan fail sesini çıkarmayıp fazla parayı alsa, dolandırıcılık söz konusu olmaz. Buna karşılık fail veznedarın hatasını anlamasına engel olucu, onun dikkatini başka tarafa çekici hareketler yapar ve veznedarın hata ettiğinin farkına varmamasını sağlarsa, dolandırıcılığın bu şekli gerçekleşmiş olur.

Suç, haksız yararın sağlanması ile tamamlanmış olur; bu yararın faile veya bir başkasına sağlanması suçun oluşması bakımından önemli ve bundan mağdurun zarar görmesi şart değildir; mağdurdan başka bir kişinin zarar görmesi, örneğin mağdurun eşine ait bir mal veya parayı faile vermesi halinde de dolandırıcılık vardır.

Maddenin son fıkrasına göre tüzel kişiler de bu suçtan sorumlu tutulacaklardır.

b) Madde 340. Madde, ticarette, satıcının alıcıyı aldatmasını cezalandırmakta ve bu suretle ticaretin dürüstlük içinde cereyanını korumaktadır. Suçun maddi unsurunu oluşturan eylem iki şekilde oluşmaktadır; birincisi, müşteri tarafından istenen şey yerine, şüphe ve duraksamaya yer bırakmayacak derecede istenen mala benzeyen başka bir şeyi vermektir. İkincisi ise, kaynak veya nitelik veya miktarı açıklanan veya sözleşilmiş olunana aykırı bir şeyi vermektir.

Failin tacir olması ve işin sözleşmeye bağlanmış bulunması suçun oluşmasının koşulu değildir. Ticari sayılabilecek bir faaliyette bulunan herhangi bir satıcı da bu suçu işleyebilir ve malın satılması ile suç oluşur.

Suçun oluşması için, satıcı olan failin maddenin (1) ve (2) numaralı bentlerinde gösterildiği üzere verilmesi gerekenden başka bir şeyi tevdi etmiş bulunması ve alıcının da bunu alması yeterlidir. Ayrıca bir hile veya desise kullanılmış olmasına gerek yoktur. Ancak alıcı, durumu bilerek eşyayı kabul etmiş ise suç oluşmayacaktır. Demek oluyor ki, alıcının şüphelenmeden malı kabul etmiş bulunması gerekmektedir.

Suçun işlendiği zaman, malın sergilendiği andır. Yanlış şeyin bilerek teslimi aldatmayı kendiliğinden içermektedir. Verilen şeyin, değeri itibarıyla sözleşilenden düşük olması koşulu da aranmayacaktır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Madde metninde dolandırıcılık suçu tanımlanmıştır. Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlamasıdır. Bu bakımdan dolandırıcılık suçu, kişilerin malvarlığına karşı işlenen bir suçtur. Söz konusu suç tanımı ile, kişilerin sahip bulunduğu malvarlığı hakkının korunması amaçlanmıştır. Ayrıca, bu suçun işlenişi sırasında hileli davranışlar ile kişiler aldatılmaktadır. Aldatıcı nitelik taşıyan hareketlerle, kişiler arasındaki ilişkilerde var olması gereken iyi niyet ve güven ihlal edilmektedir. Bu suretle kişinin irade serbestisi etkilenmekte ve irade özgürlüğü ihlal edilmektedir.

Çok hareketli suç görüntüsü taşıyan dolandırıcılık suçunun oluşumu açısından birden fazla fiilin gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu hareketlerden birincisini hile oluşturmaktadır.

Hile, icrai bir davranışla gerçekleştirilebileceği gibi; karşı tarafın içine düştüğü hatadan, bir konuda yanlış bilgi sahibi olmasından yararlanarak da, yani ihmali davranışla da, gerçekleştirilebilir. Ancak, bu durumda kişinin, hataya düşen karşı tarafı bilgilendirmek konusunda yükümlülüğünün olması gerekir. Hataya düşen kişi ile hukuki ilişkide bulunulan durumlarda, böyle bir yükümlülük vardır. Ayrıca, muhatabın belli bir husustaki hatası karşısında kişinin ihmali davranışının, örneğin susmasının, bir beyan, açıklama değerini taşıması gerekir.

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için, gerçekleştirilen hilenin etkisiyle, bu hileye maruz kalan kişinin veya bir üçüncü kişinin zararına olarak, fail veya bir başkası bir menfaat elde etmelidir.

Dolandırıcılık suçu, kasten işlenebilen bir suçtur. Burada söz konusu olan kast, dolandırıcılık suçunun maddi unsurlarının hepsinin fail tarafından bilinmesini ifade etmektedir. Bir başka ifadeyle, fail gerçekleştirdiği davranışların hile teşkil ettiğini, başka birini aldatıcı nitelikte olduğunu bilmelidir. Ayrıca, fail, bu hileli davranışlar sonucunda bunların etkisiyle, hileye maruz kalan kişinin veya başkasının malvarlığında bir eksilme meydana geldiğini, zarar gördüğünü ve buna karşılık, kendisinin veya sair bir kişinin malvarlığında bir artma meydana geldiğini bilmelidir. Bu itibarla, fail, mağdurun malvarlığındaki eksilmenin, mağdurun gördüğü zararın kendi hileli davranışları sonucunda meydana geldiğini bilmelidir; hile ile zarar arasındaki illiyet bağının varlığının bilincinde olmalıdır. Belirtilen hususlara ilişkin kast, doğrudan kast olabileceği gibi, olası kast da olabilir.

Dolandırıcılık suçunun işlenmesi suretiyle elde edilen yararın miktarı çoğu zaman tam olarak belirlenememektedir. Bu gibi durumlar göz önünde bulundurularak, dolandırıcılık suçundan dolayı hapis cezasının yanı sıra ayrıca adli para cezası öngörülmüştür.


TBMM Kabul Metni

157 nci maddeyi okutuyorum:

Dolandırıcılık

MADDE 157. – (1) Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir