Türk Ceza Kanunu Madde 141

TCK 141. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 141. maddesi şu şekildedir:

Malvarlığına Karşı Suçlar – Hırsızlık

Madde 141 – (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) (Mülga fıkra: 02.07.2012 – 6352 S.K/Madde 105)


Başlık

TCK’nın 141. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – İKİNCİ KISIM: Kişilere Karşı Suçlar – ONUNCU BÖLÜM: Malvarlığına Karşı Suçlar

Madde başlığı şu şekildedir: Hırsızlık


Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ

Madde 201. Hırsızlığın basit şeklini düzenleyen bu maddede taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için zilyedinin rızasının bulunmamasının aranacağı belirtilmiştir. Rızanın geçerli olması için bulunması gereken koşulların varlığı halinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır.

Mal, başkasının malvarlığına girmeyen terkedilmiş veya üzerinde bireysel mülkiyet tesisine hukuken olanak bulunmayan bir şey ise, hırsızlık suçu değil ve fakat bazı hallerde başka bir suç oluşabilir.

Taşınır maldan, bu nitelikte olan mallarla, bir taşınmazdan söküldükten sonra aynı niteliği elde etmiş mallar anlaşılır. Doktrin ve uygulama, ekonomik bir değer taşıyan elektrik enerjisini, gazları, tabii veya sun’i buharları da “taşınır mal” saymaktadır. Bununla birlikte duruma daha da açıklık getirmek için maddenin üçüncü fıkrasında her türlü enerjinin malvarlığına karşı suçlar bakımından “taşınır mal” sayılacağı ayrıca belirtilmiştir.

Failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Böylece söz konusu özel kast, hırsızlığın zarar verme suçundan ayrılmasını sağlamaktadır. Yarar maddi veya manevi olabilir. Bundan başka yararın “haksız” olması da aranmamıştır. Bir malını rehin olarak vermiş olan ve henüz borcunu ödemeden malı zilyedinin rızası olmadan alan malik de hırsızlık suçunu işlemiş sayılacaktır.

460 ıncı maddenin ikinci fıkrasında yazılı olduğu üzere, üçüncü bir şahsa muhafaza edilmek üzere “resmen tevdi edilmiş” eşyayı bu kimsenin rızası ile alan mal sahibi hırsızlık suçunu işlemiş olmaz; koşulları varsa 460 ıncı maddeye göre cezalandırılır.

Suçun eylem unsurunu oluşturan “almak” mal üzerinde zilyetlik kurulması anlamına gelmez. Aranan husus, mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesidir. Bu itibarla, bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır. Söz gelimi bir vazoyu çalan hırsız evden henüz çıkmadan düştüğü için vazo kırılacak olursa zilyedinin vazodan artık tasarrufu olanaksız hale gelmiş bulunacağından, suç da tamamlanmış olacaktır. Tasarrufun, pek kısa bir süre ile de olsa olanaksız hale getirilmesi suçun oluşması için yeterlidir. Zilyedin tasarruf olanağı baki kaldıkça, icra hareketleri de devam ediyor demektir; bu olanak ortadan kalkar kalkmaz ise suç tamamlanmış olur.

Bu nedenle, maddede malın “bulunduğu yerden alınması” ibaresine yer verilmiş ve bu suretle, almak maddi unsurunun, malın zilyedinin tasarruf alanından çıkarılmadıkça veya burada kalsa da tasarruf olanağı ortadan kalkmadıkça tamamlanamayacağı açıklanmak istenilmiştir.

Çağımızın teknoloji ve bilgi çağı olduğu gerçeğinden hareketle, büyük ekonomik yatırımlarla ses ve görüntü yolu ile yapılan hizmet ve ticaretin mal varlığı yönünden azımsanmayacak değerlere ulaştığı bilinmektedir.

İkinci fıkrada, kamu veya özel kuruluşlarca kurulmuş bulunan telli ve telsiz telefon hatları ile sistemlerinden veya elektromanyetik dalgalar yolu ile şifreli veya şifresiz yayın yapan televizyon yayınlarından sahiplerinin veya zilyetlerinin rızası olmadan yararlananlar hakkında da eylemlerinin mal varlığına saldırı niteliği göz önüne alınarak ceza yaptırıma tabi tutulmaları zorunlu görülmüş ve fıkra buna göre düzenlenmiştir.

Tasarının 350 nci maddesi, banka veya kredi kartlarının hileler yapılarak veya başka suretler kullanılması yoluyla para veya mal elde edilmesini, müstakil suç olarak cezalandırılmış bulunduğundan, bu kartların kötüye kullanılması suretiyle işlenen suçlarda, 350 nci madde uygulanacaktır; hırsızlık hükümleri uygulanmayacaktır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Madde metninde, hırsızlığın temel şekli tanımlanmıştır. Buna göre, taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın geçerli olması için bulunması gereken koşulların varlığı halinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır.

Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen temini şart değildir. Bu yarar, maddi veya manevi olabilir.

Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hale gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır.

Maddenin ikinci fıkrasında, ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji, taşınır mal sayılmıştır. Buna göre, elektrik enerjisi, gazlar, tabii veya sun’i buharlar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir.


TBMM Kabul Metni

141 inci maddeyi okutuyorum:

ONUNCU BÖLÜM

Malvarlığına Karşı Suçlar

Hırsızlık

MADDE 141. – (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

(2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir