TCK 138. Madde
Türk Ceza Kanunumuzun 138. maddesi şu şekildedir:
Verileri yok etmeme
Madde 138 – (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde bir yıldan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) (Ek fıkra: 21.02.2014 – 6526 S.K/Madde 5) Suçun konusunun Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre ortadan kaldırılması veya yok edilmesi gereken veri olması halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
Başlık
TCK’nın 138. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – İKİNCİ KISIM: Kişilere Karşı Suçlar – DOKUZUNCU BÖLÜM: Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar
Madde başlığı şu şekildedir: Verileri yok etmeme
Gerekçe
Türk Ceza Kanunu’nun 138. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ
Hükümetin teklif ettiği metinde karşılığı yok.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Bu madde hükmü ile, hukuka uygun olarak kaydedilmiş olan kişisel verilerin kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına rağmen yok edilmemesi, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.
TBMM Kabul Metni
138 inci maddeyi okutuyorum:
Verileri yok etmeme
MADDE 138. – (1) Kanunların belirlediği sürelerin geçmiş olmasına karşın verileri sistem içinde yok etmekle yükümlü olanlara görevlerini yerine getirmediklerinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Atilla Kart; buyurun.
CHP GRUBU ADINA ATİLLA KART (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Genel Kurulu bir defa daha saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Ceza Yasasının genel ve temel bir yasa olduğu açık; Basın ve RTÜK Yasalarının ise, özel yasa niteliğinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Ceza Yasası genel hükümlerinin özel ceza yasaları ve ceza içeren yasalardaki suçlar hakkında uygulanacağı, bu komisyon metninin 5 inci maddesinde düzenlenmiş durumda. Tekrar ifade ediyorum; Ceza Yasasının genel hükümleri, bir aykırılık olması veya boşluk olması halinde, özel ceza yasaları ve ceza içeren diğer yasalarda da uygulanacaktır. Bu konu, zaten, mevcut yasamızda yürürlükte olduğu gibi, komisyon metninin 5 inci maddesinde bu düzenleme yapılmıştır; bunda bir tereddüt yok.
Genel hükümler, diğer özel ceza yasalarının uygulanmasında da nazara alınacaktır. Sorun şu; sorunun, ihtilafın esası şu: Bu suçlarla, yani, aynı suçlarla ilgili olarak hem ceza yasasında hem de özel yasalarda farklı müeyyideler getirildiği takdirde nasıl bir uygulama yapılacağı noktasında veyahut böyle bir düzenlemenin hukuka uygun olup olmadığı noktasında nasıl bir çözüm getireceğiz; uygulayıcılar, yargıçlar nasıl bir uygulama yapacaklar? Görüşülmekte olan komisyon metniyle basına yönelik olarak ağırlaştırılmış hükümler getirildiği çok açık, değerli arkadaşlarım.
Komisyon metninin 44 üncü maddesinde düzenlemesi yapılan fikrî içtima maddesi de bu ihtilafı çözemez, çözmeye yeterli değildir; daha doğrusu, fikrî içtima maddesinin bu ihtilafta uygulanma kabiliyeti yoktur. Bilindiği gibi, fikrî içtima, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişinin, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılmasını öngörmüştür. Olayımızda bu hal söz konusu değil, bu durum söz konusu değil. Olayımızda, aynı suçlar için iki ayrı yasada farklı müeyyide düzenlenmesi hali söz konusu. Bu yanlışlığın ciddî bir eksiklik olduğunu ve uygulamada ciddî sorunlar yaratacağını, istikrarsızlıklar yaratacağını ve farklı uygulamalara, devamında da kötüye kullanmalara yol açacağını, yeri gelmişken, bir defa daha ifade etmek istiyorum.
Sayın milletvekilleri, Basın ve RTÜK Yasasıyla ağırlıklı olarak para cezası uygulamasının getirilmiş olması, çağdaş ceza hukukuna ve demokratikleşmeye uygun olan bir adımdır. İşbu komisyon metniyle getirilen düzenlemeler ise, bu anlamda, geriye doğru atılmış adımlar niteliğindedir. Bunların, herhalde açıklanması gerekir, açıklık kazanması gerekir. Özellikle, Basın Yasasının 19 uncu maddesinde “Yargıyı etkileme” başlığıyla düzenlenen madde ile işbu komisyon metninin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüsü düzenleyen 288 inci maddesi arasındaki ilişki ve uygulama öncelikleri mutlaka açıklık kazanmalıdır, bu belirsizlik giderilmelidir.
Değerli arkadaşlarım, konuşmamı bağlıyorum. Medya, siyaset ve ticaret ilişkilerini sorgulamak ve bağımsız hale getirmek adına, hem eleştiri ve hem de öneri kapsamında değerlendirilmesi düşüncesiyle aşağıdaki soruları hükümetin ve Genel Kurulun takdirlerine sunuyorum, değerlendirmelerine sunuyorum: Haberleşme özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak için, basında mülkiyet yapısının doğrudan veya dolaylı tekel yaratmasını neden engellemiyoruz? Neden, birleşmeler, çapraz sahiplik ve tröstleşme gibi yöntemlerle tekelleşmeyi engelleyecek yasal düzenlemeleri yapmıyoruz? Küçük ve orta boy basın işletmelerinin kurulmasını ve ayakta kalmasını sağlayacak önlemleri neden almıyoruz? Basın ile reklam firmalarının birleşmelerini veya reklam firmalarının basın üzerinde yönlendirici egemenlik kurmalarını engelleyecek yasal düzenlemeleri neden yapmıyoruz? Gazete ve dergi dağıtımının kamusal denetimini neden yapmıyoruz? Ulusal gazete piyasasında belirli paya sahip olan kişi ya da grupların öteki kitle iletişim araçlarına sahipliği konusuna neden sınırlama getirmiyoruz? Rekabet Kurumunun farklı tekelleşme biçimlerini izleme ve önlem geliştirme görevlerini neden yerine getirmiyoruz?
Önceki maddelerde ayrıntılı ve somut olarak açıkladığım ve özellikle Emniyet yapılanmasında yoğunlaşan niteliksiz ve vasıfsız kadrolaşmayı neden engellemiyoruz? Neden, idarî ve adlî süreç içindeki delil toplama süreçlerine müdahaleyi engellemiyoruz?
Bu sorular elbette çoğaltılabilir değerli arkadaşlarım; ancak, açıkladığım bu hususların hepsinin demokratikleşme ve özgürlük adına zorunlu olduğuna yürekten inanıyorum. Bütün bu bağlantılı ve zorunlu düzenlemeler yapılmadığı takdirde, haberleşme özgürlüğü önündeki engellerin kaldırılmış sayıldığını varsaymak mümkün değildir. Hükümeti, bu konuda görev yapmaya, bir an evvel görev yapmaya bir defa daha davet ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, Grubum ve şahsım adına, Genel Kurulu saygıyla, sevgiyle, bir defa daha selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kart.
138 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.