TCK 108. Madde
Türk Ceza Kanunumuzun 108. maddesi şu şekildedir:
Hürriyete Karşı Suçlar – Cebir
Madde 108 – (1) Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.
Başlık
TCK’nın 108. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – İKİNCİ KISIM: Kişilere Karşı Suçlar – YEDİNCİ BÖLÜM: Hürriyete Karşı Suçlar
Madde başlığı şu şekildedir: Cebir
Gerekçe
Türk Ceza Kanunu’nun 108. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ
Madde 157. Maddeyle, doktrinde ve uygulamada koşullu tehdit veya cebir olarak adlandırılan suça ve kamu hizmetlerini engelleyici haksız fiil ve davranışlarda bulunmak suçlarına yer verilmiş olmaktadır. 156 ncı maddenin gerekçesinde tehdidin korumak istediği hukuki yararların nelerden ibaret bulunduğu belirtilmiştir.
Maddede yer alan cebir bakımından da Tasarının diğer maddelerinde yer alan çeşitli suçlar vardır. Bu maddeyle genel bir hüküm getirilmiş olmaktadır.
Madde ilk üç fıkrasında kişilerin karar verme ve hareket etme hürriyetleri korunmuş olmaktadır. Maddenin cezalandırdığı fiil, failin mağduru belirli kararları almaya veya belirli eylemlerde bulunmaya veya bulunmamaya zorlamış olmasıdır. Bu nedenle Tasarıda yer alan bu madde, mağdurun iradesini serbestçe izhar etmesi hürriyetini ihlal eden bütün suçların temelini oluşturmaktadır.
Maddenin birinci fıkrasında geçen tehdidin neden ibaret bulunduğu 156 ncı maddenin gerekçesinde açıklanmıştır. Maddede söz konusu olan cebir ise maddi anlamda güç kullanılmış olmasını ifade eder. Cebir ekseriya mağdur üzerinde doğrudan doğruya kullanılan bedensel bir baskı niteliğinde olur. Örneğin bir kimsenin elini tutarak ona zorla bir şeyi imzalatmak gibi. Fakat üçüncü bir kişi üzerinde cebir kullanılması suretiyle mağdur, dolayısıyla cebre maruz kılınmış olabilir. Örneğin çocuk üzerinde cebir kullanarak ana babayı bir şeyi yapmaya mecbur kılmak gibi. Ayrıca şu hususa da işaret etmek gerekir ki, cebrin karşı konulabilecek nitelikte olması, varlığını ortadan kaldırmaz. Cebir, mağdurun iradesini etkileyebilecek durumda bulunduğu takdirde gerçekleşmiş sayılmalıdır.
Maddeyle, sadece cebir kullanılması cezalandırılmamıştır. Soyut olarak cebrin kullanılması Tasarıda yer alan etkili eylem suçlarını meydana getirebilir. Burada cebir veya tehdidin, bir kişinin, genel olarak, bir şeyi yapmaya veya yapmamaya yahut bir şeyin yapılmasına müsaade etmeye mecbur kılınması için kullanılmış bulunması gerekir.
Yine fıkranın devam eden kısmında, kişinin bir konuda bilgi vermeye veya inancını veya siyasal veya sosyal görüşünü açıklamaya mecbur tutulması cezalandırılmıştır. Bu ikinci halde fiilin suç teşkil edebilmesi için, fiili icra edenin bu hususta yetkili olmaması veya yetkili olsa da kanunlara aykırı olarak fiili icra eylemiş bulunması gerekmektedir. Aslında maddenin ilk kısmında yer alan ibareler bu ikinci kısımda yer alan amaçları da kapsar. Ancak 1/3/1926 tarihli ve 765 sayılı Kanunun uygulama döneminde, olaylar dolayısıyla söz konusu hususların ayrıca belirtilmesine ihtiyaç duyulmuş olduğundan, duraksama yaratmamak için bu hallerin de metinde muhafazası yeğlenmiştir.
Maddenin ikinci fıkrasında kamu hizmetlerinin görülmesine, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve üst kuruluşlarına veya siyasal partilere ayrılan bina ve eklentilerine, üçüncü fıkrasında her türlü eğitim ve öğretim kurumlarına ve öğrenci yurtlarına ve benzeri yerlere ve eklentilerine girilmesine veya oralarda kalınmasına, kişi veya eşya üzerinde cebir ve tehdit kullanarak engel olunması ayrıca cezalandırılmaktadır.
Dördüncü fıkrada ise her türlü kamu hizmetinin veya eğitim ve öğretim çalışmalarının aksamasına veya kesilmesine veya bunlara ara verilmesine haksız eylem ve davranışlarla neden olunması ayrıca cezalandırılmıştır. Dikkat edilmelidir ki bu fıkrada yer alan suçun maddi unsuru cebir ve şiddet veya tehdit değildir; kamu hizmetinin veya öğretim ve eğitim çalışmalarının aksamasına veya kesilmesine veya bunlara ara verilmesine neden olabilecek haksız fiil ve davranışlardır: Bir dersliğe giren kimselerin marşlar söyleyerek hocanın dersinin izlenmesini engellemeleri gibi.
Maddenin beşinci fıkrasına göre üçüncü ve dördüncü fıkralarda yer alan fiiller, eğitim ve öğretim kurumlarının öğrencisi olmayan sair kişiler tarafından işlendiğinde daha fazla ceza verilmekte ve böylece aslında ikinci ila beşinci fıkralarda cebir suçunun nitelikli hallerine yer verilmiş olmaktadır. Geçen yıllarda cereyan eden ve öğretim ve eğitim kurumlarını çalışamaz hale getiren bu fiillerin Tasarıda da ayrıca yer alması, hukuk tekniği bakımından zorunlu olmasa da, fiili hal yönünden uygun sayılmıştır.
Maddenin altıncı fıkrasındaki açıklık gereğince Tasarının 156 ncı maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen vasıta ve usullerle fiilin işlenmesi hali ayrıca cezalandırılmış ve bunlar da suçun nitelikli halleri olarak belirtilmişlerdir.
Maddenin birinci fıkrasının sonunda, fıkrada yazılı hallerde fail ayrıca istediği neticeyi elde etmiş ise cezanın artırılacağı ifade edilmiştir.
Bu hükümden de anlaşılacağı üzere suçun oluşması için belirli maksatlarla cebir veya tehdidin gerçekleştirilmiş olması yeterlidir. Suçun tamamlanması için istenilenin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Bu nedenle, birinci fıkrada yer alan fiil, neticesi harekete bitişik bir suçtur.
Maddenin ikinci ila dördüncü fıkralarında yazılı olan hallerde ise suçun tamamlanmış olması için neticenin meydana gelmiş bulunması şarttır.
Maddenin son fıkrası, cebir ve şiddet veya tehdit hallerini ayrıca düzenlemiş bulunan, 30/7/1999 tarihli ve 4422 sayılı Kanun gibi, mevzuatın saklı olduğunu, yani koşulları varsa o kanun hükümlerinin uygulanması gerektiğini belirtmektedir.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Madde metninde cebir kullanma suçu tanımlanmıştır. Cebir kullanma suçu, aynı zamanda kasten yaralama suçunu oluşturmaktadır. Ancak, kasten yaralama suçundan farklı olarak, bir şeyi yapması veya yapmaması ya da bir şeyin yapılmasına müsaade etmesi için kişiye karşı cebir tatbik edilmektedir.
Latince karşılığı “vis compulsiva” olan cebir, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecri bir etki meydana getirilmesidir.
Cebre maruz kalan kişi, bu fiziki gücün meydana getirdiği acının etkisiyle belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır. Cebir halinde kişi bir acı hissetmektedir ve bu acının etkisiyle belli bir davranışı gerçekleştirmeye zorlanmaktadır. Buna karşılık, tehdit halinde, kişi bir tecavüzün, kötülüğün ileride meydana geleceği bildirilerek korkutulmaktadır.
Bu düzenlemede, cebir kullanma suçuyla ilgili olarak öngörülen ceza, kasten yaralama suçundan dolayı verilecek cezanın belli bir oranda artırılmasından ibarettir.
TBMM Kabul Metni
108 inci maddeyi okutuyorum:
Cebir
MADDE 108. – (1) Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması hâlinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.
BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.