Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2022/6567 E ve 2022/8531 K Sayılı Kararı

NOT: Bu sayfadaki Yargıtay kararı, yargitay.gov.tr sitesinde yer aldığı şekilde aynen paylaşılmıştır. Sayfada ek olarak yönlendirici linkler ve yorumlar bulunmaktadır.

Karardan önemli kesitler: Mahkemece, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacak şekilde davalıya dava dilekçesi tebliğ edilip cevap dilekçesi sunma imkanı tanınmadan dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesi için dosya üzerinden karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

– Mücbir sebep nedeniyle sözleşmenin ifa edilemediği ve davacının davalı adına yaptığı ve ispat edebildiği zaruri giderleri talep edebileceği dikkate alınarak sonucuna göre  bir karar verilmesi gerekir.

Karar Sayısı:Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2022/6567 E. ve 2022/8531 K.
Mahkemesi:BURSA 5. TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Dava Türü:Tüketici hakem heyeti kararına itiraz davası
Hüküm:Bozma
İlgili Kanun Maddeleri:Hukuk Muhakemeleri Kanunu Madde 26
Anahtar Sözcükler:Davalıya cevap hakkı tanınmadan dosyanın bilirkişiye sevki
Taraflar:Davacı: ULUSLARARASI EGİTİM LTD
Davalı: Gerçek Kişi
Karar Tarihi:07.11.2022

Yargıtay Kararı

Taraflar arasındaki hakem heyeti kararına itiraz davasının mahkemece yapılan  yargılaması neticesinde davanın kabulüne dair kesin olarak verilen hükmün Adalet  Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar  verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, yurtdışı eğitim danışmanlığı hizmeti verdiğini, work and travel programı katılımcılarına işin bulunması, resmi çalışma izinlerinin çıkarılması, güvenli ve ekonomik konaklama ayarlanması, vize işlemleri ve uçuş organizasyonları gibi hizmetler sağladığını, davalının Work and Travel Programı Aracılık Hizmeti Sözleşmesinin tüm maddelerini okuyup anladığını belirterek sözleşmeyi imzaladığını, davalının hizmet bedeli olan 1.800  USD ve SEVIS bedeli olan 35 USD’yi ödediğini, pandemi nedeniyle programın iptal olması üzerine 750 USD kesinti yapılarak 1.050 USD’nin davalıya iade edildiğini, programın pandemi nedeniyle iptal edilmesi neticesinde iptal tarihine kadar sunulan hizmetlere karşın  sözleşme uyarınca kesinti yapılmasının hakkaniyete ve sözleşmeye uygun olduğunu, davalıya işe yerleştirilmesi, cankurtaranlık sertifikası alınması ve çalışma izni çıkartılması hizmetlerinin sunulduğunu, borçlanılan tüm edimlerin yerine getirildiğini, davalının bedel iadesi talebinin mümkün olmadığını belirterek Osmangazi İlçe Tüketici Hakem Heyetinin  26.05.2021 tarih ve 08912012310001238 sayılı kararının iptaline, karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisi olduğunu, … Uluslararası Eğitim Limited Şirketine Work and Travel programı için kayıt yaptırdığını, şirkete 07/11/2019, 22/01/2020 ve 24/02/2020 tarihlerinde olmak üzere toplam 1.835 USD ödeme yaptığını, Covid-19 nedeniyle Work and Travel hizmeti ile ABD’ye gidemediğini ve parasının iadesini talep ettiğini, ilgili şirket tarafından 17/02/2021 tarihinde 1 050 USD’nin iade edildiğini ancak 785 Doların eksik iadesi üzerine hakem heyetine başvurduğunu, hakem  heyeti tarafından eksik ödenen kısmın iadesine karar verildiğini, ABD’ye gidemediğini ve  hizmetten yararlanamadığını, sözleşme maddelerinin haksız şart olduğunu, sözleşmenin  tüketiciye dayatılan tek tip sözleşme olduğunu, tüketicinin alamadığı bir hizmete dair bedel ödemesini içeren her türlü maddenin batıl olduğunu, somut olayda şirkete ödediği 1.835 doların neredeyse yarısına davac1 tarafça el konulduğunu, ilgili vize başvurularının tamamım  kendisinin yaptığını, hakem heyeti kararının tamamı ile hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, katılımcı öğrencinin ABD’ye varışından itibaren 72 saat (3 gün) içerisinde SEVIS denilen kayıt işlemini yaptırmak zorunda olduğu, SEVIS kaydının Work  and Travel katılımcıları için çok önem taşımakta olup bu kayıt yapılmazsa öğrenci Sosyal Güvenlik Numarası alamayacağı ve dolayısıyla hiçbir işte yasal olarak çalışamayacağı, program kaydının sponsor tarafından iptal edileceği ve programdan doğan tüm hakları elinden alınacağı, somut olayda davacı şirket tarafından davalı öğrenci adına SEVIS kaydının  yaptırıldığı, SEVIS ücretinin davacı şirket tarafından davalı adına ABD ilgili makamlarına ödendiğinin tespit edildiği ve zorunlu masraf niteliğinde olduğundan davalının 35 USD Sevis ücretini davacı şirketten talep edemeyeceği, yapılan kesintinin haksız şart sayılamayacağı, davacı şirketin mücbir sebep ile veremediği hizmet bedelini iade ettiği, zorunlu masraf nedeniyle yapılan kesintinin yasa, yönetmelik ve hakkaniyete uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, karar verilmiştir.

Adalet Bakanlığının 15/09/2022 tarihli yazısında; davalının hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek şekilde usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilip cevap dilekçesi sunmasına imkan verilmeden dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesinin doğru olmadığı gibi  sözleşmede aracılık hizmeti sunan davacı için yükümlülük doğuran ve cezai şart niteliğinde olan herhangi bir madde bulunmadığı ve bu haliyle sözleşmedeki iadeye ilişkin maddelerin davacı tarafından tek taraflı sözleşmeye konulmuş, dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan haksız şart niteliğinde maddeler olduğu, bu  maddelerin davalıyla müzakere edildiğine dair bir ispatta da bulunulmadığı dikkate alınarak sözleşmenin 7.4 maddesinin geçersiz olduğu kabul edilip, davacının ancak davalı lehine sözleşmenin yerine getirileceği inancıyla yapmış olduğu ve ispat edebildiği masrafların kesintisini yapabileceği gözetilerek (Nitekim Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 22.11.2021 tarih  ve Esas: 2021/6774, Karar: 2021/11815 sayılı ilamı da aynı doğrultudadır) bu cihette yapılacak inceleme ve değerlendirmenin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek;  kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.

Dava, taraflar arasında imzalanan work and travel hizmet sözleşmesinden pandemi nedeniyle dönülmesi nedeniyle bakiye kalan ücretin iadesine dair verilen tüketici hakem heyeti kararının iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava dilekçesi tebliğ edilip cevap dilekçesi sunulmasına imkan verilmeden bilirkişi incelemesi yaptırılıp  yaptırılmayacağı ve sözleşmeden dönülmesiyle davacı şirketçe sözleşme gereğince kesinti yapılıp yapılmayacağı noktasında toplanmaktadır.

1-Dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilip cevap dilekçesi sunulmasına imkan verilmeden bilirkişiye başvurulup başvurulmayacağının incelenmesinde; Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır. Hasımsız davalar hariç  olmak üzere, dava dilekçesi ile duruşma gün ve saati karşı tarafa tebliğ edilmeden ve taraf  teşkili sağlanmadan davaya bakılamaz ve yargılama yapılamaz.

Hukuki dinlenilme hakkı Anayasanın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma  hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur ve aynı zamanda  Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da  en önemli unsurudur. 

Bu hak ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde  “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı  olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi  olunmasını, açıklama ve ispat hakkım, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak  değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir.” şeklinde  düzenlenmekle birlikte bu ifadeleri de kapsayan çok daha geniş bir anlama sahiptir.  

Kamu düzeni ile ilgili olan hukuki dinlenilme hakkı çerçevesinde, tarafların gerek  yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri  zorunludur. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için,  tebligatın davanın taraflarına usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin  kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde tarafların hukuki dinlenilme ve bu  kapsamda adil yargılanma hakları ihlal edilmiş olacaktır.  

Somut olayda davacı davasını açtıktan sonra mahkemece 18/06/2021 tarihinde tensip  tutanağı başlıklı tutanakla tensip yapılmış olup davalıya dava dilekçesi tebliğ edilip cevap dilekçesi sunma imkanı verilmeden 27.07.2021 tarihinde dosya bilirkişiye tevdi edilerek bilirkişi incelemesi yapılmıştır.

Mahkemece, hukuki dinlenilme hakkının ihlaline neden olacak şekilde davalıya dava dilekçesi tebliğ edilip cevap dilekçesi sunma imkanı tanınmadan dosyanın bilirkişi incelemesine gönderilmesi için dosya üzerinden karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.  

2-Davacı şirketin sözleşme gereğince davalının ödediği bedelden kesinti yapıp yapmayacağının incelenmesinde;

Öncelikle taraflar arasında 12.05.2019 tarihinde akdedilen sözleşmenin niteliğinin  belirlenmesi gerekir. Söz konusu sözleşmenin davacı ile davalı arasında, yurt dışında eğitim  ve çalışma imkanı sağlanması için hizmet verilmesi konusunda olduğu anlaşılmaktadır.  Taraflar arasındaki ilişkinin tüketici işlemi olduğu ve mücbir sebebe dayalı olarak  sözleşmeden dönülüp dönülemeyeceği, pandeminin mücbir sebep sayılıp sayılamayacağı  mahkemece gerekçede tartışılarak usule uygun karar verilmiştir.

Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında  Kanun’un 5. maddesi ile sözleşmelerdeki haksız şart düzenlenmiş olup, anılan kanun  maddesinde; “Haksız şart; tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve  tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek  biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartlarıdır. Tüketiciyle akdedilen  sözleşmelerde yer alan haksız şartlar kesin olarak hükümsüzdür. Sözleşmenin haksız şartlar  dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda sözleşmeyi düzenleyen, kesin olarak  hükümsüz sayılan şartlar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri  süremez. Bir sözleşme şartı önceden hazırlanmış ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle  tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul  edilir. Sözleşmeyi düzenleyen, bir standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia  ediyorsa bunu ispatla yükümlüdür” denilmiştir. 

Somut olayda mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 7.4. maddesinin haksız  şart sayılmayacağının değerlendirildiği, ancak yukarıda yer alan yasal düzenlemeler ışığında  sözleşmenin 7.4. maddesinde yer alan “Politik, jeopolitik veya tüm dünyayı etkileyen savaş,  bulaşıcı ve/veya salgın hastalık gibi toplumu genel olarak etkileyen olağan üstü nedenlerden  dolayı, ABD ve/veya Türkiye resmi makamlarının ülkelere giriş ve/veya çıkışları durdurması,  programa katılıma engel teşkil edecek şekilde yavaşlatılması veya kısıtlanması ya da ABD  resmi makamlarının programı veya ilgili vizeyi durdurması gibi sebeplerle katılımcının  programa katılması imkansız hale gelmesi durumunda iadeler aşağıdaki şekilde yapılacaktır: 

7.4.1 Kayıt sürecinde olan katılımcıya masraflar için yapılan 150 USD kesintiden sonra geri  kalan bakiye Aralık 2020 sonuna kadar iade edilecektir.

7.4.2 İşe yerleştirme sürecinde olan katılımcıya masraflar için yapılan 750 USD kesintiden  sonra geri kalan bakiye Aralık 2020 Sonuna kadar iade edilecektir.

7.4.3 Vize başvurusu sonrası sürecinde olan katılımcıya, masraflar için yapılan 1.000 USD  kesintiden sonra geri kalan bakiye Aralık 2020 sonuna kadar iade edilecektir.” şeklindeki  düzenlemenin tüketici ile müzakere edilmeden ve tüketici aleyhine dengesizliğe neden olacak  nitelikte olduğu ve yasada tanımı yapılan haksız şart olduğu anlaşılmaktadır.

O halde mahkemece, sözleşmenin 7.4. maddesinin haksız şart niteliğinde olduğu gözetilerek mücbir sebep nedeniyle sözleşmenin ifa edilemediği ve davacının davalı adına yaptığı ve ispat edebildiği zaruri giderleri talep edebileceği dikkate alınarak sonucuna göre  bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya uygun aykırı  olduğundan Adalet Bakanlığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. Bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun  yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN  YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak  üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına  gönderilmesine, 07.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Avukat Saim İncekaş. Adana'da ikamet etmektedir. Kurucu sıfatıyla kendisine ait Adana İncekaş Hukuk - Avukatlık ve Danışmanlık Bürosunda çalışmalarına devam etmektedir. Ceza Hukuku, Medeni-Boşanma-Aile Hukuku, Bilişim Hukuku avukatlığı ana çalışma dallarıdır. Özellikle aile, boşanma, ceza, ticaret ve yabancılar hukuku dallarında pratik ve deneyim sahibidir. Bu alanlarda 5.000'den fazla yazı ve makalesi bulunmaktadır. Epistemofili teşhisi bulunmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir