Davada vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal sebebine dayanıldığına göre bu yönde araştırma yapılmalıdır.
Davacı, miras bırakanı annesi Z.Ö.’den irsen intikal eden payların bir kısmının harici sözleşmeler ile kendisine devredildiğini, bu hisselerin tapuda devrinin sağlanması için kardeşlerinden C.Ö.’ye vekâletname verildiğini, hal böyle iken vekil C.’nin vekâlet görevini kötüye kullanarak kendisine bırakılan çekişmeli miras paylarını davalı eşine satmışçasına temlik ettiğini ileri sürmüş, 22/28 pay oranında iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Gerçekten miras paylarının devrine ilişkin haricen düzenlenmiş sözleşmeler dosyaya ibraz edilmiş bulunmaktadır. Bilindiği ve MK’nın 612. maddesinde ifade edildiği üzere terekeye dahil mallar yönünden mirasçıların miras paylarını devri hakları vardır. Bu devrin terekeyi kapsayan tüm mallara ilişkin olmayabileceği, diğer bir deyişle terekeye dahil bir ya da birkaç mal yönünden de miras payının devredilebileceği hususu da 24.5.1985 tarih 2/5 sayılı Yargıtay inançları birleştirme kararında öngörülmüştür.
O halde, iddianın ileri sürülüş biçimi ve yukarıda açıklanan yasal ve yargısal ilkeler gözetilerek olayda vekâlet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının araştırılması ve değerlendirmenin bu çerçevede yapılması gerekirken, iddiaya yanlış anlam verilerek davada harici senetlere dayanılıp tescil isteniyormuşçasına sonuca gidilmesi ve yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi (Y. 1. HD. 7.11.1991 T. 1991/7923 E. 1991/12687 K.).
0 Yorum