Özet: Sahtecilik yanında vekâlet akdinin kötüye kullanıldığı hukuksal nedenine de dayanıldığına göre bu yönde de araştırma yapılmalıdır.
Davacılar, Şile Geçici noterliğinden düzenlenen 14.6.1976 tarih ve 703 sayılı düzenleme şeklindeki vekâletnamenin, Noterlik Yasası ve Medeni Yasanın hükümlerine aykırı olarak, tanzim edilmesi, vekâlet verenlerin gerçek iradelerini yansıtmaması hileli yola başvurularak ve hataya düşülerek düzenlenmesi nedeniyle bu vekâletnameye dayanılarak yapılan satışların da geçerli olamayacağı tüm bu sebeplerle sahte olarak alınan vekâletnamenin ve bu vekâletname ile yapılan tüm satışların iptali yeniden adlarına tescilini istemişlerdir. Ayrıca, davacı taraf 29.5.1989 tarihli dilekçe ile de bu vekâletnamedeki imzaları da kabul etmediklerini bildirmişlerdir.
Cevap veren bir kısım davalılar, iyi niyetli olduklarını kayda güvenerek iktisapta bulunduklarını vekâletnamenin düzenlenmesi tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 10 yıldan fazla bir sürenin geçtiğini, tüm bu sebeplerle davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, hükmüne uyulan bozma ilâmından sonra, davanın reddine karar verilmiştir. Ancak dava dilekçesinin kapsamı ve yargılamalar aşamasında verilen tüm dilekçelerden de anlaşılacağı üzere, davacılar sahtecilik yanında vekâlet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine tutunmuşlardır.
Bu durumda, mahkemece izlenecek yol vekâlet verenlerin gerçek iradelerinin saptanması, sahtecilik iddiasının kapsamlı şekilde soruşturulması, sözü edilen vekâletnamedeki imzaların vekâlet veren bu kişilere ait olup olmadığının araştırılması bu nedenle, vekâlet verenlerin o yıllardaki varsa sair resmi belgelerden imzalarının geçirilmesi, sağ olanın ayrıca tatbike medar imzalarının da alınması bundan sonra Mimar Sinan Universitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden seçilecek uzman bilirkişilerden ya da Adli Tıp Kurumunun ilgili biriminden gerekçeli rapor alınması, söz konusu vekâletname ile yapılan tüm satışlarla ilgili akit tablolarının da merciinden getirilmesi öte yandan, vekâletnamenin kötüye kullanıldığı iddiası yönünden yanların göstereceği delillerin toplanması, akit tarihindeki değer ile satış tarihindeki gerçek değerin saptanarak değerlendirilmesi ve bundan sonra hasıl olacak sonuç çerçevesinden Anayasanın 141/3 maddesi de göz önünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekir. Böyle bir araştırma ve soruşturmayı içermeyen yerel mahkemenin karanı bozulmalıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan sebeplerden ötürü BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi (Y. 1. HD. 20.4.1992 T. 1992/881 E. 1992/5197 K.)
0 Yorum