Tanıma-Tenfiz Davası Hakkında Açıklayıcı Yargıtay Kararı

Tanıma-Tenfiz Davası Hakkında Açıklayıcı Yargıtay Kararı

Tanıma ve tenfiz davalarında; dava dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekmektedir

“Dava; nafakaya ilişkin Nümberg Yerel Mahkemesi (Aile Hukuk Davaları Bölümünün) 10/04/2013 tarih ve 151 FH104/12 sayılı kararının tanınması ve tenfizi davası olup Cumhuriyet savcısı tarafından davaname ile açılmıştır. Davalı; nafaka ödeyebilecek ekonomik durumunun olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece; davanın kabulü ile davacı Ege Dikici ile davalı Hacı Mehmet Dikici arasındaki nafakaya ilişkin Nümberg Yerel Mahkemesinin (Aile Hukuk Davaları Bölümünün) 10/04/2013 tarih ve 151 FH 104/12 sayılı kararının 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 54. maddesi uyarınca tenfizine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafça temyiz edilmiştir.

1-) Tanıma ve tenfiz davalarında; dava dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekmektedir. 5718 sayılı Yasanın 53.maddesinde yer alan düzenleme bu şekildedir. Davaya konu istem, yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizine ilişkin bulunmakla öncelikle, buna ilişkin yasal düzenlemeler ile kavram ve kurumlann irdelenmesinde yarar vardır:

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenflzi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un İkinci Kısmının İkinci Bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun 50 ilâ 57.maddeleri “tenfiz” e, 58 ile 59.maddeleri ise “tanıma”ya ilişkindir. 5718 sayılı Kanunun; “Tenfiz Kararı” başlıklı 50.maddesinin 1 .fıkrasında: “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz karan verilmesine bağlıdır.”

“Tenfiz İstemi” başlıklı 52.maddesinin 1.fıkrasının 1 .cümlesinde: “Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yaran bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir..” “Tenfiz Şartları” başlıklı 54.maddesinde: “(1) Yetkili mahkeme tenfiz karannı aşağıdaki şartlar dâhilinde verir: Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmlann tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması,

b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması, ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.” yasal ifadesini içermektedir. “Tanıma” başlıklı 58.maddesinde: “(1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarım taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz. (2) îhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir. (3) Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idari bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.” “Kesin Hüküm ve Kesin Delil Etkisi” başlıklı 59.maddesinde: “Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.” Hükümleri yer almaktadır. Maddi anlamda kesin hükmün, taşıdığı niteliğin gereği olarak, iki sonucu bulunmaktadır: karann kesin delil teşkil etmesi ve aynı konuda, aynı taraflar
arasında, aynı sebeple dava açılması halinde karşı tarafın kesin hüküm itirazında bulunabilmesidir. îşte yabancı mahkeme kararının tanınmasının hukuki gerekçesini, karann kesin hüküm kuvveti oluşturmaktadır.

Tenfiz ve tanıma davalannda; dava dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlannca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlannca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekmektedir. 5718 sayılı Yasanın 53.maddesinde yer alan düzenleme bu şekildedir. 05.10.1961 tarihli Lahey Sözleşmesinin 3. Ve 4.maddelerinde tanımlanan şekilde ilamın aslına uygun olduğunun teyidi için onay şerhinin belgenin verildiği devletin yetkili makamlannca karara işletilmesi, bundan sonra tercümenin orada bulunan Türk yetkili makamlarınca tasdikinin sağlanması gerekmektedir. Somut olayda, Nümberg Yerel Mahkemesi (Aile Hukuk Davaları Bölümünün) 10/04/2013 tarih ve 151 FH104/12 sayılı kararının o ülke makamlarınca usulen onanmış aslına veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğine ve ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile noterler yetkili tercümanı tarafından yapılan tercümenin yetkili Türk makamları tarafından onandığına dair tasdik şerhine rastlanılmamıştır. Mahkemece, belirtilen eksiklikler giderilmeden eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, doğru görülmemiştir.”

“Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Davacı vekili dilekçesinde; Almanya Osnabrük Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 28/10/2004 Karar tarihli ve 8 F 83/2000 Esas no’lu nafaka ödenmesine ilişkin kararının tamma ve tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, “Davanın kabulü ile Almanya Osnabrük Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi’nin 28/10/2004 Karar tarihli ve 8 F 83/2000 Esas no’lu nafakaya ilişkin yabancı mahkeme ilamımn 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku hakkında kanunun ilgili maddeleri uyarınca tanınmasına ve tenfizine,” karar verilmiş; davalı tarafından temyiz edilmiştir. Tenfiz ve tanıma davalannda; dava dilekçesine yabancı mahkeme ilamının o ülke makamlannca usulen onanmış aslının veya ilamı veren yargı organı tarafından onanmış örneğinin ve onanmış tercümesinin, ilamın kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlannca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin eklenmesi gerekmektedir. 5718
sayılı Yasanın 53.maddesinde yer alan düzenleme bu şekildedir. Davaya konu istem, yabancı mahkeme kararının tamnması ve tenfizine ilişkin bulunmakla öncelikle, buna ilişkin yasal düzenlemeler ile kavram ve kurumlarm irdelenmesinde yarar vardır: Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfızi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK)’un İkinci Kısmının İkinci Bölümünde düzenlenmiştir. Kanunun 50 ilâ 57.maddeleri “tenfiz” e, 58 ile 59.maddeleri ise “tanıma”ya ilişkindir. 5718 sayılı Kanunun;

“Tenfiz Karan” başlıklı 50.maddesinin 1 .fıkrasında:

“Yabancı mahkemelerden hukuk davalanna ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlanna göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz karan verilmesine bağlıdır.”

“Tenfiz İstemi” başlıklı 52.maddesinin 1.fıkrasının 1.cümlesinde:

“Kararın tenfiz edilmesinde hukukî yaran bulunan herkes tenfiz isteminde bulunabilir..”

“Tenfiz Şartları” başlıklı 54.maddesinde:

“(1) Yetkili mahkeme tenfiz karannı aşağıdaki şartlar dâhilinde verir:

Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfız istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması.” yasal ifadesini içermektedir.

“Tanıma” başlıklı 58.maddesinde:

“(1) Yabancı mahkeme ilâmının kesin delil veya kesin hüküm olarak kabul edilebilmesi yabancı ilâmın tenfiz şartlarım taşıdığının mahkemece tespitine bağlıdır. Tanımada 54 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi uygulanmaz.

  • îhtilâfsız kaza kararlarının tanınması da aynı hükme tâbidir.
  • Yabancı mahkeme ilâmına dayanılarak Türkiye’de idari bir işlemin yapılmasında da aynı usul uygulanır.”

“Kesin Hüküm ve Kesin Delil Etkisi” başlıklı 59.maddesinde:

“Yabancı ilâmın kesin hüküm veya kesin delil etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder.” Hükümleri yer almaktadır.

Maddi anlamda kesin hükmün, taşıdığı niteliğin gereği olarak, iki sonucu bulunmaktadır: kararın kesin delil teşkil etmesi ve aynı konuda, aynı taraflar arasında, aynı sebeple dava açılması halinde karşı tarafin kesin hüküm itirazında bulunabilmesidir.

İşte yabancı mahkeme kararının tanınmasının hukuki gerekçesini, kararın kesin hüküm kuvveti oluşturmaktadır. Somut olayda, Almanya Osnabrük Asliye Hukuk Mahkemesinin (Aile) 28.10.2004 Tarih ve 8F 83/2000 Esas nolu kararın kesinleşme şerhine rastlanılamamış olması 5718 sayılı yasanın 53.maddesi uyannca bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece, kesinleşme şerhi aranmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” (Y3HD, 27.10.2016, E. 2016/9464, K. 2016/12221)

[1] Y3HD, 21.03.2018, E. 2016/12226, K. 2018/2779

Kaynak: https://www.yargitay.gov.tr/

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir