ADANA BÖLGE İDARE MAHKEMESİNE
GÖNDERİLMEK ÜZERE
ADANA VERGİ MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
Dosya No:
İstinaf İncelemesi Talep Eden DAVACI:
VEKİLİ: Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Barosu
DAVALI: X VERGİ DAİRESİ MÜDÜRLÜĞÜ
VEKİLİ:
KONU: Adana 3. Vergi Mahkemesi’nin 13 Karar Sayılı Davanın Reddedilen Kısmı için verilen kararının incelenerek BOZULMASINA / KALDIRILMASINA ve idare tarafından düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerin iptali İPTALİNE karar verilmesi talebidir
AÇIKLAMA ve YASAL MEVZUAT:
Adana Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından X takvim yılına ilişkin “Adana” adresinde Kumaş ve Tekstil Ürünlerine Baskı Yapılması faaliyetinde bulunan müvekkil firma ha kkında, “sahte belge kullanımı” iddiası ile inceleme başlatılmış ancak talep edilen “yasal defter ve belgeleri” eksik ibraz ettiği gerekçesiyle Vergi İnceleme Raporuna istinaden aleyhine vergi ve ceza ihbarnameleri düzenlenmiştir.
Tarafımıza tebliğ edilen tebliğ zarfı üzerinde X adet olarak belirtilmesi rağmen zarf içerisinden sadece tebliğ zarfında numarası belirtilmiş ve davaya konu olan X adet vergi ceza ihbarnamesi çıkmıştır. Ayrıca X tarihli vergi inceleme raporu sonucunda düzenlenen vergi ceza ihbarnamelerinin tarihi, ihbarname numaralarından da anlaşılacağı üzere 29.12.2015’dir. Fakat tebliğ zarfında belirtilen “tebliğ edilen belgelerin tarihi” X ” olarak gösterilmiştir. X tarihli ihbarnamelerin tebliğ işlemlerine 25.12.2015 tarihinde başlanılmış olması akla uygun değildir. Tebligatlar usulsüzdür.
Faturaların sahte olduğunun tek delili olarak gösterilen söz konusu Vergi Tekniği Raporlarından her hangi bir örnek müvekkile verilmemiştir. Sözü edilen bu rapor üzerine bu firma hakkında ne gibi işlem yapıldığı, bu raporlar ile ilgili olarak dava açılmış ise, sonucunun ne olduğu, kararların kesinleşip kesinleşmediği bilinmemektedir. Müvekkile ait alımlara ilişkin olarak adı geçen firma yetkililerinin savunmalarının ne olduğu konusuna vergi inceleme raporunda yer verilmediği gibi, inceleme aşamasında da sözlü olarak dahi hiçbir bilgi verilmemiştir. Oysa ki davalı idare tarafından işbu faturaların aldatma kabiliyeti olup olmadığına dair kriminal inceleme yapılmamıştır. Oysa söz konusu faturalar yasal matbaada basılmış unsurları itibari ile de usule uygun faturalardır.
Müvekkil hakkında düzenlenen rapora ve rapor sonucunda verilen karara %100 etkisi olan bu raporların müvekkil tarafından incelenmesine ve buna ilişkin savunmalarını yapmasına fırsat tanınmadan rapor düzenlenmesi ve bu dayanak alınarak yaptırım uygulanması Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36.maddesinde teminat altına alınan Savunma Hakkının alenen kısıtlanması sonucunu doğurmuştur. Şu aşamada dahi savunma hakkımız kısıtlanmaya devam etmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde teminat altına alınan Adil Yargılanma Hakkının ihlali niteliğindedir.
Vergi idaresi, devletin her türlü imkanını sonuna kadar kullanacak yasal güce sahiptir. Sahip olduğu güçle kamu finansmanı ile ilgili olarak hayati değer taşıyan vergileri güvence altına almak için tüm çalışmaları zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirmesi gerekir.
Elinde bulundurduğu yasal gücü devretme yetkisi olmayan vergi idaresi vergi kanunlarında ”Mahremiyet” olarak yasakladığı kişiler hakkında bilgi alma işini müteselsil sorumluluk, muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, sahte belge, beyanname vermeme gibi durumlarda gereğinin yapılmasını kişilerden isteyememelidir. Ticari ilişki içinde bulunduğumuz kişi ve kuruluşların bu tür eylemlerini kontrol etmemiz böyle bir yetkimiz olmadığından yasal olarak imkansızdır. Ayrıca, ticari hayatta her mal alım satımında bulunduğumuz kişi ve kurumların vergi ödevlerini yerine getirip getirmediklerinin kontrolü yapılmaya çalışılsa ticaret durur, zaten buna imkan da yoktur. Hiçbir vergi dairesi de bu konularda 3. şahıslara bilgi vermemektedir. Bu itibarla mal aldığımız kişi veya kurumların vergi ödevlerinden sorumlu tutulmamız hakkaniyete aykırıdır.
Vergi İdaresi vergi inceleme raporunda adı geçen şirketler hakkında düzenlenen Vergi Tekniği Raporlarında ancak 7.4.2010, 30.12.2013, 10.03.2014, 02.11.2010 tarihleri itibariyle faturalarının sahte olduğunu tespit etmiştir. Tarafımızın 2010 yılında vergi mahremiyeti söz konusu iken fatura düzenleyen bu şirketler hakkında bilgi edinebilmesinin beklenmesi akla uygun değildir.
Müvekkil şirket hakkında hazırlanan rapor 25.12.2015 tarihlidir. Bu süre içinde davalı, müvekkil şirketi uyarmamış, düzeltme yapmasına olanak dahi vermemiştir. Davalı idare 2010 yılından uzunca bir vakit geçmesine rağmen yapamadığı tespitlerini, muhtemel verginin ve cezanın sırf zamanaşımına uğramaması için eksik ve yanlı bir inceleme ile tarafımızı sorumlu kılmaya çalışması hukuka aykırıdır. Öyle ki hakkımızda düzenlenen rapor, iktisadi ve teknik konular araştırılmadan gerçek bir hesap incelemesi yapılmadan, işin mahiyeti ile ilgili hiçbir gerçek dikkate alınmadan yasal temellere ve gerçek deliller yerine ve hayali varsayımlara ve önyargıya dayalı olarak yazılmıştır. Raporun içeriğinde olayın özüne ilişkin bir tespitin yer almadığı da ordadır.
Vergi incelemesinde esas olan delildir. İnceleme aşamasında, aritmetik hesaplamalar, kaydı envanter, fiili envanter, emsal fiyat karşılaştırılması, randıman, kapasite, kullanım oranı, üretimde kullanılan araç ve ekipman ve bunların enerji giderleri, cari hesapların doğruluk testleri, işletme rasyoları, muhasebe kayıtları ile belgelerin uyumu ve bu bilgilerin mali tablolara aktarılması aşamasında olabilecek hata ve hilelerin tespiti, kişiler nezdinde yapılacak mutabakat, işletmenin fiziki durumu, kaydedilen genel giderlerin doğruluğu ve faaliyet için gerekliliği konularının gerçek anlamda araştırılarak tutanakla tespit edilmesi gerekir.
Sırf faturaları düzenleyen şirket hakkında ki vergi tekniği raporu mutlak doğru kabul edilerek şirketin yapmış olduğu tüm satışların sahte olduğundan hareketle, müvekkil şirket tarafından yapılan alımlar hakkında faturaların da sahte olduğu sonucuna varılarak, başkaca esaslı bir araştırma yapılmadan tanzim edilen rapor ve bu rapora dayalı olarak yapılan vergi ve vergi cezası tarhına ilişkin işlem hukuki dayanaktan yoksundur. Nitekim vergi müfettişi tarafından, müvekkil şirket kayıtlarında yer alan faturaların, faturaları düzenleyen şirketler hakkında, düzenlenen vergi tekniği raporları mutlak doğru ve kesin delil olarak kabul edilmiş ve bu raporlara dayanarak, müvekkilin yaptığı alımlara ilişkin faturaların da sahte olduğu sonucuna varılmıştır.
Vergi incelemesinden maksat, gerçek durumun tespiti olmasına karşılık müfettiş yardımcısı hesap incelemesine dair hiçbir işlem yapmadan daha önce karşı firmalar hakkında düzenlenmiş olan raporlara dayanarak KDV indirimimizi ret etmiş, alış faturalarımızın fiktif KDV indiriminde bulunmak amacıyla alındığı varsayımından hareket edilmiştir. Davalı idare sahte olduğu varsayımından hareketle rapor düzenlenmiştir. Davalı idarenin mal ve hizmet alımlarımız ile ilgili hiçbir araştırma ve tespit olmadığı halde cezalı vergi tarhiyatı önermesi Vergi Usul Kanunu’na aykırıdır. Oysa ki “Bir mükellefin beyanları hakkında VUK’nun 30. maddesinde sayılan re’sen tarhiyat nedenlerinin bulunması, tek başına vergi salınması sonucunu doğurmamaktadır.
Sadece anılan firmalar hakkında sahte fatura düzenlemekten dolayı inceleme bulunması nedeniyle bu firmanın düzenlediği faturalar yok sayılarak KDV reddi yapmak hukuka aykırıdır. Davalı idare bu şekilde suç ve cezaların şahsiliği ilkesine de aykırı hareket ederek, tarafımız hakkında usulsüz inceleme yapmış ve neticesinde de işbu ihbarnameleri düzenlemiştir. Bu nedenle düzenlenen ihbarnameler, ihbarname konusu vergi ve cezalar sebep ve maksat bakımından sakattır ve iptali gerekmektedir.
SONUÇ VE TALEP: Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul 3. Vergi Mahkemesi’nin 2016/1215 Esas – 2016/2677 Karar Sayılı Davanın Reddedilen Kısmı için verilen kararının incelenerek BOZULMASINA / KALDIRILMASINA ve idare tarafından düzenlenen vergi ve ceza ihbarnamelerin iptali İPTALİNE karar verilmesini vekaleten talep ederim.
Davacı Vekili
“>