Özel Esasa Alınma İşleminin İptali Talebi

ADANA VERGİ MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

-Yürütmenin Durdurulması Taleplidir.-

DAVACI:

VEKİLİ:

DAVALI:

İDARİ İŞLEMİN TEBLİĞ TARİHİ:

KONU: Adana Vergi Dairesi Başkanlığı’nın 20/08/2020 tarihli özel esaslara alınma işleminin YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve İPTALİ istemidir.

Açıklamalar:

1- Müvellik A Akaryakıt Anonim Şirketi, uzun yıllardan beri Türkiye piyasasında petrol ve petrol ürünleri satan, ürünlerinin kalitesi ile bilinmekte olan saygın ve güvenilir bir akaryakıt şirketidir. Şirketin muhasebecisi 15.05.2020 tarihinde hiçbir hizmet ve satış olmaksızın yine aynı tarihli içeriği itibariyle yanıltıcı faturayı şirket yönetiminden habersiz düzenleyip B Süt ve Süt Ürünleri fabrikası yetkilisine vermiştir. Söz konusu bu sahte fatura müvekkil şirket yönetiminden habersiz düzenlenmiş olup hem şirketin hem de işlemin karşı tarafı olan B Süt ve Süt Ürünleri fabrikasının defterlerine işlenmiş. Müvekkil şirkette ihbar sonucu Maliye tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucunda şirket özel esaslara alınarak KOD listesine girmiştir. İşbu durum 20.08.2020 tarihinde şirkete tebliğ edilmiştir.

Maliye tarafından yapılan bu işlem hukuki temeli olmayan bir işlem olup aynı zamanda şirket yönetiminin haberi ve bilgisi dahilinde gerçekleştirilmemiştir. Şirket muhasebecisinin kendi kusurlu fiili sebebiyet verdiğinden şirketin herhangi bir fiili olmaksızın özel esaslara tabi tutulması da hukuka aykırıdır. Şöyle ki;

2- Müvekkil şirket bir anonim şirket olup TTK 365/1 ve 367/2 maddelerine göre eğer yönetim kurulu esas sözleşmeye koyduğu bir hüküm ve düzenlemiş olduğu bir iç yönergeye göre yönetimi kısmen veya tamamen bir veya birden fazla yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmemişse şirketi yönetmek yönetim kuruluna aittir.

Tacir tüzelkişilerin kanuna uygun defter tutma sorumluluğu da yöneticilere ve yönetim kuruluna aittir. Defter tutulması yani fiilen kayıtların işlenmesi kişiye bağlı bir görev ve yetki olmadığından kayıtların bizzat sorumlularca tutulması gerekmez. Çünkü defter tutma görevi TTK’nın 375. Maddesinin 1/f bendinde yer alan istisnalar dışında yönetim kurulunun devredilebileceği görev ve yetkiler arasında yer almaktadır. Ticari defterlerin kanuna uygun tutulmasının önemli bir şartı da defterdeki kayıtların belgelere dayanması gerekir. Dayanak belgelerden birisi de faturadır. Mal alımı veya satımında, mal üretiminde, hizmet görülmesinde, menfaat temin ettirilmesi şeklinde gerçekleşen ekonomik olayların deftere geçirilirken olayları kanıtlar nitelikteki faturaların da hukuka uygun olması gerekir. Faturanı eksik veya sahte olması ve bu tür faturaların deftere kaydedilmesi defterlerin kanuna uygun tutulmadığını gösterir.

Pay defteri, yönetim kurulu ve genel kurul karar defteri dışındaki yani devredilemez görev ve yetkiler kapsamına girmeyen defter tutma görevi profesyoneller tarafından yerine getirilebilmektedir. Bu durumda profesyoneller tarafından tutulan defterlerde, defter tutmadan kaynaklı sorumluluk da bu profesyonellere aittir. TTK’nın 557. Maddesine göre de yönetim kurulunun devrettiği görev ve yetkilerinden ötürü sorumlu tutulabilmesi için devredilen kişinin seçiminde makul özenin

gösterilememiş olması gerekir. Yönetim kurulu üyeleri, devredilemeyen görev ve yetkiler dışında kalan bir görev ve yetkiyi yasal koşullara uygun olarak devretmiş ise, yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu, sorumluluğu iddia edenin, yapılan devir işleminde, görev ve yetkiyi devir alan kişinin, seçiminde makul özenin gösterilmemiş olmasından kaynaklanmaktadır. Görüldüğü gibi, yasa koyucu, yönetim kurulunun devir işleminde yasalara uygun davranması ve seçimde makul kişiyi seçmesi diğer bir anlatımla seçimde özen göstermesi halinde sorumluluğu olmadığını kabul etmektedir. Üstelik TTK 557. maddesi farklılaştırılmış teselsülü getirdiğine göre, yönetim kurulunun müteselsilen sorumlu tutulmaları için, aynı somut olayda aynı kusuru birlikte işlemiş olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Aksi takdirde yönetim kurulunun sorumluluğu söz konusu olmaz.

3- VUK’un 10. Maddesinde tüzel kişinin vergi mükellefi olması halinde tüzel kişiliğe düşen görevlerin tüzel kişinin kanuni temsilcisi tarafından yerine getirilmesi zorunludur. Tüzel kişinin yerine getirilmemiş görevlerinden kanuni temsilcisi şahsi mal varlığı ile sorumludur. Bu konuda sorumlu tutulması gereken kanuni temsilcinin muhasebe düzeni ile görevlendirilen ve TTK’ya göre görev ve yetki devredilen profesyonelin olması gerekmektedir.

Bu durumda tüzel kişiliğin vergiye ilişkin görevlerinin yerine getirilmesi ve hatta vergi dairelerine karşısında temsili yönetim kurulunun devredilemez yetkileri arasında yer almadığından müvekkil şirket esas sözleşmesinin 60. Maddesine koymuş olduğu hüküm ve 36 sayılı iç yönerge ile serbest muhasebeci X’ı muhasebe düzeni ile görevli kanuni temsilci olarak atamıştır. Bu görev ve yetkisi YTTK 373/1 maddesi gereğince tescil ve ilan edilmiştir. Yetkili kılınmış olan kişi muhasebe ile ilgili mevcut mevzuat hakkında bilgi sahibi, maliye alanında eğitim almış profesyonel bir kişidir. Ancak bu kişi kendisine devredilen görev ve yetkiyi hukuka aykırı olarak kullanmış olup müvekkil şirket yönetim kurulunun haberi olmaksızın kendisinin ve B Süt ve Süt Ürünleri fabrikasının menfaatini gözeterek sahte fatura düzenleyip şirket defterine işlemiştir. VUK’un 333/3. Maddesine göre sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge, fatura düzenleme ve/veya kullanma fiillerin işlenmesi halinde bu fiilleri işleyenler sorumludur. Yönetim kurulu görev ve yetkinin devredileceği kişiyi alanında uzman, konunun eğitimini almış eğil kişiler içerisinden seçmiş olup bu seçimi yaparken oldukça titiz davranmış olup gerekli özeni göstermiştir. Müvekkil şirketin yönetim kurulunun devredilen kişiyi seçmede makul özeni göstermediğine dair de herhangi bir beyan,kanıt bulunmamaktadır. Görevli ve yetkili mali müşavir kendi kasti eylemi ile bu işleme sebebiyet vermiş olup sahte fatura düzenlenip şirketin özel esaslara girmesine sebep oluştur.

4- Özel esaslar, iade edilecek KDV tutarının gerçek olup olmadığının tespit edilmesini ve bu şekilde, Hazine’ye intikal etmemiş ve hayali olarak oluşturulmuş, gerçek bir yüklenime dayanmayan tutarların KDV iadesi sistemi içinde yersiz ve gereksiz olarak iadesini önlemeyi amaçlayan bir sistemdir.

Sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme fiiline iştirak eden mükellefler de dâhil olmak üzere sahte belge veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme ya da kullanma konusunda haklarında “olumsuz rapor” veya “olumsuz tespit” bulunan mükellefler bu kapsamda değerlendirilir.

Ancak, ne vergi idarelerinin ne de vergi denetleme kurullarının mükellefleri bu şekilde kategorize etmelerine imkan sağlayan idarenin yetkisi olmadığı gibi hiçbir yasal düzenleme yoktur. Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm bulunmamaktadır. Bu şekilde yasal dayanağı olmaksızın yapılan sınıflandırma hem vergi barışını bozucu etki yaratmakta hem de temel kişi hak ve hürriyetlerine aykırılık teşkil etmektedir.

Temel kişi hak ve hürriyetlerine aykırılık teşkil etmektedir çünkü ister gerçek kişi ister tüzel kişi olsun kendilerine ait her türlü kişisel veri kişilik hakkı ile ilgilidir. Sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlendiği veya kullanıldığı iddiasını mükellefin müşterilerine ve müşterilerinin müşterilerine

duyurulmasının, bu kişisel verinin depolanmasının, işlenmesinin ve hele de listenin dağıtılması hukuka aykırıdır. Bu niteliği ile bu verinin hukuka aykırı olarak işlenmesi, başkalarına duyurulması kişilik haklarına saldırı teşkil eder. Kişisel verilerin yasal yetki olmaksızın depolanması ve işlenmesi suç olup aynı zamanda da vergi mahremiyetinin ihlalini oluşturur.

Danıştay da özel esaslara tabi tutulma işleminin herhangi bir yasal dayanağını, hukuka aykırı olduğunu, anayasa ile güvence altına alınan temel kişi hak ve hürriyetlerine de aykırılık teşkil ettiğini gerekçe göstererek birçok bozma kararına imza atmıştır.

5- Adana Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından yapılmış olan özel esaslara alınma işlemi yetki unsuru bakımından sakattır. Bilindiği üzere idarenin görev ve yetkileri kanuni idare ilkesi gereğince yasalarla veya yasalara dayanılarak çıkarılan düzenleyici işlemlerle belirlenir. Yasalarla yetkili kılınmadıkça idare işlem yapamaz. Mevzuat incelemesi yapıldığında ne vergi idarelerinin ne de vergi denetleme kurullarının mükellefleri bu şekilde kategorize etmelerine ve özel esaslara tabi tutma imkan sağlayan yetkisi olduğunu gösteren hiçbir yasal düzenleme yoktur. Anayasa’da da buna izin veren bir hüküm bulunmamaktadır. Bu sebepledir ki vergi dairesinin yaptığı idari işlem YETKİ UNSURU BAKIMINDAN DA SAKATTIR VE İPTALİ GEREKLİDİR.

Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar ışığında mevcut olan vergi dairesi tarafından yapılan idari işlem yetki unsuru açısından sakat olup yaptırım sebebiyle müvekkil şirketin kişisel, güncel ve meşru menfaati ihlal edilmektedir. Diğer şirketler özel esaslara tabi olması sebebi ile müvekkille iş yapmamaktadır.

6-Mevcut özel esaslara tabi tutulma yaptırımının uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğabileceğinden ve vegi dairesince yapılan idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması sebebiyle sayın mahkemenizden müvekkilimin daha fazla zarar görmemesi amacıyla 2577 sayılı İYUK’un 27/2. maddesi uyarınca YÜRÜTMENİN DURDURULMASI KARARI VERİLMESİNİ TALEP EDİYORUM.

7- Yasal mevzuatta mükelleflerin özel esaslara alınarak tasnif edilebileceğine dair herhangi bir kural bulunmamakta olduğu gibi müvekkil şirket yönetim kurulunun söz konusu işlemin yapılmasında da herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Bu nedenle genel tebliğ düzenlemesi uyarınca tesis edilen özel esaslara alınma işlemi hukuka uygun değildir.

SONUÇ ve İSTEM: Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULARAK İPTALİNE, yargılama giderlerinin davalı idareye yükletilmesine karar verilmesini vekaleten arz ederim.

DAVACI VEKİLİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir