Özet: Vekilin davranışının yetki sınırlarını aştığı ispat edilmedikçe vekil eden yapılan işlemden sorumludur.
Davacının, vekil seçtiği davalı I’ye verdiği genel vekâletnamede açıkça, istihkaklarının, gerçekleşmiş olsun olmasın, temliki yetkisi de verilmiş bulunmaktadır.
O halde Borçlar Yasasının 32’nci maddesi hükmünce vekili, ile davacı arasındaki iç ilişkide vekile tanınan yetkinin kullanılmaması yolunda ona bir irade ulaştırıldığını ispatı gerekir. Bu ispatlanmadıkça vekili bu işlemden sorumlu tutulamayacağı gibi vekil ile müvekkil arasındaki iç ilişki itibariyle yetkisinin sınırlandırıldığı, vekilin temlik ettiği kişiye de ulaştırılmış olduğu saptanamazsa üçüncü kişi de bu işlemden sorumlu tutulamaz.
Kural bu olmakla beraber davacı esasen böyle bir sınırlandırma bulunduğunu ileri sürmeden, vekilin yetkisini kötüye kullandığını açıklayarak gereksiz temlikte bulunduğunu bildirmiştir. O halde ortada vekil tarafından sınırlandırılmış bir yetkiye rağmen müvekkil adına yapılmış bir sözleşmenin varlığını kabule mümkün olmadığı gibi, vekilin davranışlarının Borçlar Yasasının 390’inci maddesinde belirtilen kural ve sınırları da aştığını ispatlamamış olmasına göre, faydalandırıcı tasarrufun temlikin geçersizliği için bir neden bulunmamış olması itibariyle davanın reddedilmiş olası doğru değildir. Hükmün BOZULMASINA karar verildi (Y. 4. HD. 28.3.1969 T. 9499 E. 2945 K.).
0 Yorum