“Mahkeme Kararı”, mahkemece, davaya konu uyuşmazlığın usul ve esas yönüyle sonlandırılması amacıyla, hukuki gerekçeye dayandırılarak yapılan yargısal irade açıklamasıdır.
Karar, aslı Arapça olan bir sözcüktür. Sabit, sonuç anlamlarına gelir. Saklamayıp açıkça söyleme, bildirme, itiraf manasına gelen ikrar; durulma, kararlılık anlamına gelen istikrar; yerleşilen yer, durulan ve sabit olan nokta anlamına gelen müstakar kelimeleri de aynı kökten türemiştir.
Karar, hayatın her alanında sıkça kullanılan bir kelimedir. Karar için toplanıldı, müzakere edilerek karara bağlandı; nihayet bir karara varıldı; meclis bir karar vermek üzere toplandı; bir karar almadan oturum sona erdi; oybirliği ile karar verildi; itiraz edildi; bir türlü karar veremedim; kararsızım gibi cümleler günlük hayatta çokça duyduğumuz sözlerdir.
Mahkeme, hakim, muhakeme, deyimleri hemen karar kavramını çağrıştırır. Yargı Kararı, yargısal karar, mahkeme Kararı, yargıç kararı, Yargıtay kararı, gerekçeli karar, ara kararı”, nihai karar”, kesin karar, kesinleşmemiş karar, usule ilişkin karar, esasa ilişkin karar” gibi deyimler, hukukta sıkça karşımıza çıkar.
Mahkeme Kararının İçeriği
Bir Mahkeme Kararından söz edebilmek için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekir:
1) Ortada açılmış ve görülmekte olan bir dava bulunmalıdır.
2) Görülmekte olan davada uyuşmazlığın usul ve esastan sonlandırılması amaçlanmalıdır.
3) Uyuşmazlığı sonuçlandırma iradesi, görevli ve yetkili mahkeme hakiminden ya da (Tahkim Yargısında) seçilmiş hakem veya hakem kurulundan sadır olmalıdır.
4) Yargısal irade açıklaması, yargısal gerekçelere dayandırılmalıdır.
Mahkeme Kararlarının Gerekçeli Olmasının Önemi
Anayasamızın “Duruşmaların Açık ve Kararların Gerekçeli Olması” ara başlığı altında 141. maddesinin üçüncü paragrafı;
“Bütün Mahkemelerin her türlü kararları, gerekçeli olarak yazılır” hükmünü taşır. Anayasanın bu hüküm fıkrasını açarsak, şu unsurları içerdiğini görürüz:
1) BÜTÜN MAHKEMELER: Anayasa Yargısı ve Uyuşmazlık Yargısı ile Adlî Yargı, İdarî Yargı ve Askeri Yargı’nın ilk derece, ikinci derece ve üst derece mahkemeleri, “Bütün Mahkemeler” kapsamında yer alır. Hiçbir yargı mercii, bu kapsam dışında tutulamaz.
2) HER TÜRLÜ KARARLAR: İstisnasız olarak tensip kararları, ara kararları, nihai (son) kararlar, istinaf ve temyiz incelemesi kararları; onama ve bozma kararları bu kapsamda değerlendirilir.
3) GEREKÇELİ OLARAK: Gerekçeli olaraktan kasıt, yargısal kararların, (eski deyişle) esbâb-ı mucibeli (gerektirici nedenleri belirtilerek) verilmesidir.
4) YAZILIR: Kararlar yazılı olarak hazırlanır.
Anayasa’nın bu âmir (buyurucu) hükmü dışında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu da, (27. maddesinde), “Hukuki Dinlenilme Hakkı, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir” hükmünü sevk etmiştir.
Mahkeme Kararı Türleri
Yargısal mahkeme kararlarını; Tensip Kararları, Ara Kararları, Nihai Kararlar ve Kanun Yolu Yargısal Denetim Kararları olarak gruplara ayırıp inceleyebiliriz.
Tensip Kararları
Tensip Arapça bir kelime olup sözlükte “münasib görme”, “uygun bulma” anlamlarına gelir. Usûl Hukuku terimi olarak Tensip; davanın açılması ve “Esas”a kaydıyla birlikte, davanın görülmesini uygun bulma ve görülme sürecini başlatma tasarrufu anlamını taşır. Özel Hukuk Yargılama sürecine “Tensip Tutanağı” tanzimi ve bu tutanakta yer alan tensip kararlarıyla başlanır.
Açılan hukuk davası dilekçesi ve ekleri, ( 118 çerçevesinde yapılacak) tevzi (iş dağılımı) işlemi sonucu hangi mahkemeye düşer ise, o mahkemece Esas Defterine kaydedilir ve davaya bir Esas Numarası verilir “2015/541 Esas” gibi.
Kayıt işleminin akabinde “Tensip Tutanağı” altında ilk olarak bir takım kararlar alınır. Bu kararlara “Tensip Kararları” denilir. 6100 sayılı yeni HMK’na göre uygulamada tensip kararlarının oldukça detaylı yazıldığı görülmektedir.
Dava dilekçesinin tebliği, 2 hafta içinde davaya cevap verilmesi, verilmemesinin sonuçları, ilk itirazlar, ilk itirazların bildirilmemesinin sonuçları, ön inceleme aşamasında delil ile ilgili eksikliğin giderimi, cevap dilekçesindeki eksikliklerin 1 hafta içinde giderimi, giderilmemesinin sonuçları, cevaba cevapların, karşı delillerle ve varsa ilk itirazlarla birlikte tebliği, tebliğ giderlerinin gider avansından karşılanması; 2 haftalık süre içinde ikinci cevabın verilmesi ve tebliği; dava şartlarmda eksiklik varsa 2 hafta içinde tamamlattırılması; dilekçe teâtisinden sonra ön inceleme yapılması; ön incelemenin duruşmalı yapılabilmesi gibi hususlara ihtarlı olarak tensip kararlarında yer verilebilmektedir.
Ara Kararlar
Tensip kararlarından itibaren nihai karar verilinceye kadar devam eden sürece ilişkin kararlara, diğer bir deyişle yargılamanın sürdürülmesini temin eden kararlara Ara Kararlar denilir. Ara kararları, tahdidi değildir. Yargılamayı sürdürmeye yönelik pek çok ara kararı verilebilir.
Keşif kararı, bilirkişi raporu aldırtılması kararı, tanık dinlenmesi kararı, yetki itirazının reddi, bozma kararına uyulması, taraflardan birinin isticvap edilmesi kararı, istinabe kararı birer ara kararıdırlar.
Ara kararları, yargılamayı devam ettirmeyi sağlayan kararlardır. Hâkim, -usûlî kazanılmış hakları ihlâl etmedikçe-verdiği ara kararlardan dönebilir. Ara kararları, ancak nihâî kararla birlikte “Kanun Yolu”na götürülebilir.
Nihai Kararlar
Nihai (son) kararlardan maksat, yargılamayı sonlandıran “hüküm” lerdir. Yargılamayı sonlandıran nihai kararlar iki şekilde tezahür eder: Usule ilişkin Nihai Kararlar, Esasa İlişkin Nihai Kararlar.
Usule ilişkin nihai kararlar
Usule ilişkin nihai kararlar, davanın esası ile ilgisi bulunmayan kararlardır.
Davanın, esastan, “Kabul,” “Red”, “Kısmen Kabul”, “Kısmen Red” biçiminde sonlandırılması dışında kalan diğer her tür sonlandırılma kararları, usûle ilişkin nihâî kararlar sayılır.
Örnekler:
• Yetkisizlik Kararı.
• Görevsizlik Kararı.
• Gönderme Kararı.
• Usûl işlemlerini yerine getirmeme nedeniyle davanın açılmamış sayılması kararı.
• Konusuz kalma hallerinde karar verilmesine yer olmadığı kararı.
• Sulh olma halinde esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı.
• Dava şartları noksanlığı sebebiyle Red kararı.
Esasa ilişkin nihai kararlar
Bu kararlar, yargılamanın sonunda uyuşmazlığın esasına dair Mahkemece verilen esasa ilişkin son kararlardır. Yani, nihai hükümlerdir.
Esasa ilişkin nihai kararlar;
” Davanın Kabulüne” veya
“Davanın Reddine” veya
” Davanın Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine” biçiminde tezahür eder.
Bozma sonrası, mahkemenin verebileceği Direnme Kararları da, esasa ilişkin nihai karar niteliği taşır. Nihai kararlar, ara kararlarından farklı olarak, hakimin davadan ve yargılamadan “el çekmesi” sonucunu doğurur.
Bu “el çekme”, şu demektir: Bir hâkim, bir davanın esası ile ilgili olarak; “Davanın Kabulüne” ya da “Davanın Reddine” veya “Davanın Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine” veyahut da “Bozmaya Karşı Direnilmesine” biçiminde karar verirse, her ne suretle olursa olsun, bu kararından dönemez. Kararı açıkladıktan sonra, kararın yanlış/hatalı olduğunu düşünse bile, hiçbir şekilde bu kararından rücu edemez.
Kesin olmayan nihai kararlara karşı Kanun Yolu’na başvuru hakkı açıktır.
Yargısal Denetim Yolu (Kanun Yolu) Kararları
Bilindiği üzere, yeni Özel Hukuk Yargılama Sistemimizde iki kanun yolu vardır: İstinaf Kanun Yolu, Temyiz Kanun Yolu.
İstinaf kanun yolu kararları
İstinaf kanun yolu kararları, aşağıdaki dört karardan biri olabilir:
(1) İstinaf talebinin reddi kararı,
(2) İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılması ve dosyanın gönderilmesi kararı,
(3) İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kısmen ya da tamamen kabûlü kararı,
(4) İlk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddi kararı.
Temyiz kanun yolu kararları
“Temyiz Kanun Yolu”, Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri’nden verilen temyizi kâbil nihâî kararlar ile hakem kararlarının iptali üzerine verilen kararlara karşı başvurulabilen ve incelemesi Yargıtay’da yapılan olağan kanun yoludur. Yargıtay’ın temyiz yolu incelemesi sonunda verebileceği üç tür karar vardır:
(1) Onama Kararı,
(2) Bozma Kararı,
(3) Kısmen Onama, Kısmen Bozma Kararı.
Bozma Kararı, usule ilişkin olabileceği gibi, esasa ilişkin de olabilir. Yargıtay’ın Bozma kararına, alt derece mahkemesince uyulabileceği gibi, Direnme (ısrar) kararı da verilebilir. “Direnme Kararı” verilmesi halinde, inceleme, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nca yapılır (HMK.md.373/5). Hukuk Genel Kurul Kararı, herkes için bağlayıcı bir karardır (HMK.md.373/6).
Mahkeme Kararı Nasıl Olmalıdır?
1) Kısa Kararla Gerekçeli Karar Birbirine Aykırı Olmamalıdır
“Hakimin son oturumda tutanağa yazdırıp tefhim ettiği karar, esas karar olup, sonradan yazılan gerekçeli kararın bu karara aykırı olmaması gerekir. (21. HD. 25.01.2007-10365/578 (YKD 2007/6 sf. 1155))
“Kısa karar, gerekçeli karara aykırı olamaz. Gerekçeli karar kısa karar ile çeliştiğine göre, mahkemenin daha önceki kısa karar ile bağlı kalmaksızın yeni bir kısa ve buna uygun gerekçeli bir karar vermesi gerekir. (11. HD. 28.04.2008 3943/5576) (YKD 2009/9 sf. 1716)
2) Mahkeme Kararı Açık ve Şüpheden Uzak Olmalıdır
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HUMK m. 388, 389 da belirtilmiştir. Hükmün sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakları mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yani tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Denebilir ki, dava içinden dava doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller. (21. HD. 04.06.2009-10755/7881) (Terazi D. 2010/41 sf. 248)
3) Dava Konusuz Kalırsa Mahkeme Kararı Nasıl Olmalıdır?
“Bir davada asıl talebin konusuz hale gelmesi durumunda, fer’i nitelikteki diğer talepler hakkında yargılamaya devam olunarak bunlar hakkında bir karar verilmesi gerekir. Bir başka deyişle, davanın konusuz kalması halinde mahkemenin yargılamaya devam ederek, davanın açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit edip, o tarafı yargılama giderlerine ve vekalet ücretine mahkum etmesi gerekir. (HGK 21.12.2005-6/762-755 (YKD 2007/12 sf. 2187))
“Gerekçeli kararın, tefhim edilen kısa karara uygun olması gerekir. Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunması durumu 10.04.1992-714 sayılı İBK uyarınca mutlak bozma nedenidir. (18. HD. 19.03.2007-1075/2408) (Terazi D. 2007/10 sf. 226)
4) Mahkeme Kararında Talepten Fazlaya Hükmedilemez
“Davacı tarafından dava ıslah edilmediği halde, mahkemece bilirkişi raporuna dayanılarak davanın … lira üzerinden kabulüne karar verilmiştir. HUMK 74. maddesi gereği hakim tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup, ondan fazlasına veya başka bir şeye hükmedemez. Mahkemece talepten fazlaya hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. (13. HD. 22.05.2008-16160/7056) (Terazi D. 2009/31 sf. 244)
Mahkeme kararları çok güzel anlatılmış, teşekkür ederim.
Hukuk büro yönetimi ve sekreterliği öğrencisi olarak ödevimle ilgili gerekli cevapları alabildim, emeğinize sağlık.