Hak Koruma Yolları Nelerdir? Hukuken Hak Nasıl Korunur?

HAKLARIN KORUNMA YOLLARI

Hakkı tanımlarken ” kişilere sıkıya bağlı bulunan korunmaya değer sabit nitelik ve yararlar” ifadesini kullanmıştık. Kişi varlığının idâmesi (sürdürülmesi), ancak haklarının korunmasıyla kâimdir.

Hakların korunmasının ise iki yolu vardır: “Hak Sahibi Eliyle Korunma Yolu“; “Kamu Gücüyle Korunması Yolu

HAKLARIN HAK SAHİBİ ELİYLE KORUNMASI YOLU

Bu yol, meşru ve gayri meşru olmak üzere ikiye ayrılır:

Meşru Korunma Yolu

Hakların korunmasında temel ölçü adalettir. Adalet ölçütüne riayet etmek koşuluyla hakkı ihlâl edilen kişilerin bazı özel hallerde güç
kullanarak haklarını korumalarına müsâde edilmektedir. Bu haller, meşrû müdafaa ve “ıztırar hali“dir.

Meşrû Müdafaa (Yasal Savunma) Hali

Türk Borçlar Kanunu’nun 64/1 maddesinde, “Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulmaz” denilmektedir.

Bu madde hükmünden anlaşılmaktadır ki, meşru müdafaa hakkını kullanan bir kişi bu hakkı kullanırken, saldırgana verdiği zararları tazmin etme yükümlülüğü altına girmeyecektir.

Ancak, burada dikkat edilecek husus, savunmanın haklı sayılabilmesi için iki unsurun bir arada bulunması koşulu aranacaktır. Bu iki unsur, saldırının haksızlığı ile saldırının filhâl (ânında yani eş
zamanlı olarak) giderilmesi ve önlenmesi zorunluluğu unsurlarıdır.

Böyle bir durumda kişinin kendi gücüyle hakkını koruması da meşru sayılacaktır.

Iztırar (Zorda Kalma) Hali

Iztırar halini en özlü şekilde ifade eden hüküm, Mecelle’nin 21. maddesidir:

“Zaruretler;memtıû olan şeyleri mubah kılar.”

Borçlar Kanunu’nun 64/2-3 maddeleri, ıztırar hallerindeki “ızrar” ve “tazmin“konusuna açıklık getirmiştir: “Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim, hakkaniyete göre belirler.”

Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre, o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.”(TBK. md. 64)

Gayrimeşru Korunma Yolu

Bu yol, hak sahibi kişinin doğrudan kuvvet kullanarak hakkını bizzat korumaya kalkışması yoludur.

Bu yola Hukuk dilinde ” İhkâk-thak” adı verilir. Yukarıda zikredilen Borçlar Kanunu’nun 64. maddesindeki belirtilen istisna dışında “ihkâk-ı hak” yolunu kullanmaya hiçbir şekilde cevap verilemez.

HAKLARIN KAMU GÜCÜ ELİYLE KORUNMASI YOLU

Asıl olan kişi haklarının “Kamu Gücü” ile koruma altına alınmasıdır. Kuşkusuz ki, bireyin gücü, Kamu gücüne göre hiç mesabesindedir. Kamu Gücü, bir Devletin yurttaşlarının birleşik gücüdür. Söz
gelimi, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kamu Gücü, 75 milyon yurttaşının birleşik gücünü ifade eder.

Kayıtsız şartsız millete ait Kamu Gücü, Yasama, Yürütme ve Yargı olmak üzere 3 organ tarafından temsil edilir ve kullanılır. Bu üç organa “Egemenlik Organları” da denilir.

Gücünü Kamudan(milletten) alan üç Egemenlik Organı içinde mâfevk (üstün) konumunda bulunanı, hiç şüphesiz “Yargı Gücü” dür. “Yargı Gücü”ne “Yargı Erki” de denilir.

Yargı Erki, diğer iki Egemenlik Organının işine karışmaz, ama Hukuk ve Adalet kıstasını (ölçütünü) kullanarak onları denetler. Öncelikle belirtelim ki, hukuk âleminde “Hak” ile “Güç” arasında
adalet kavramı ile ifade edilen bir ölçü ve denge unsuru mutlaka bulunmalıdır.

Pacsal’ın dediği gibi, ” Hakka dayanmayan güç zorbalıktır; güce dayanmayan hak ise acizliktir”.

Üç Egemenlik Organının işlevlerini Ay, Dünya, Güneş benzetmesiyle daha iyi açıklamak mümkündür. Yasama, Ay’a; Yürütme, Dünya’ya; Yargı da Güneş’e benzer. Ay, Dünya ve Güneş kendi eksenlerinde dönerler ve işlevlerini yerine getirirler. Hiçbiri diğerinin işine karışmaz. Ancak, bunlardan Güneş, Ay’a da Dünya’ya da ışık verir. Ay ve Dünya Güneş’e muhtaçtırlar. Güneş olmazsa, Ay işlev görmez, Dünya ile birlikte karanlığa gömülür. Lâkin Ay ve Dünya olmasa da Güneş, varlığını sürdürür.

Yasama, Yürütme ve Yargı da böyledir. Yargı Erki olmazsa, Yasamanın da Yürütmenin de işi zora girer. Bilinmelidir ki, üç egemenlik organının da bu organlara vücut veren Kamunun da, Devletin de temel ölçütü “Hak” ve “Adalet” kıstaslarıdır.

Kişi haklarının korunması ve adaletin tesisi, Yargı Erki eliyle güvence altında olur. Yargı Erkinin en önemli birimleri, Bağımsız Mahkemelerdir.

Avukat Saim İNCEKAŞ – Adana Avukatlık ve Hukuk Ofisi

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir