Görevlilik Kararına İtiraz

YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA

SUNULMAK ÜZERE

ADANA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA

DOSYA NO           :

DAVALI              :

VEKİLLERİ        : 

DAVACI             :

VEKİLLERİ       :

DAVA KONUSU : Kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat.

TALEP KONUSU: Uyuşmazlık çıkarılması istemi hk.

AÇIKLAMALAR: Davacı yanın 27.01.2021 tarihinde açmış olduğu “Kamulaştırmasız el atma” davasına 03/03/2021 tarihinde sunulmuş olan dava dilekçesinde “Görev İtirazında” bulunulmuştur. Söz konusu görev itirazı 12/03/2021 tarihinde reddedilmiş ve bu red kararı 24.03.2021 tarihinde tarafımıza e-tebligat yoluyla tebliğ edilmiştir.

Adana İdare Mahkemesi tarafından verilen “Görevlilik Kararı” usul ve yasaya aykırı olup, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkındaki Kanunun 12. Maddesi uyarınca yasal süresi içerisinde uyuşmazlık çıkarılması talebinde bulunulması zaruri hale gelmiştir. Şöyle ki;

DAVANIN ÖZETİ

Davacı yan,  özetle; “Davacının Adana ili, Seyhan ilçesi, 1 Nolu Seyhan Mahallesi’nde tapunun 1923 ada 8 parsel numarasında kayıtlı taşınmazın (tamamına yakınına el atılıp geriye kalan 50,29 m2’lik konut alanın çekme mesafesi vb. Nedenlerle gereğince kullanılmayacak olması gözetilerek) tamamına kamulaştırmasız el atılması ve davacının taşınmazını yıllarca gereği gibi kullanamaması sebebiyle, fazlaya ilişkin talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ve tespit edilecek değerin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere 521.246,40 TL tazminat ödenmesi gerektiği” iddiasıyla işbu davayı açmıştır.

A-GÖREV YÖNÜNDEN İTİRAZLARIMIZ

Mülkiyet hakkına kamulaştırma süreci işletilmeksizin yapılan müdahaleler “kamulaştırmasız el atma” olarak tanımlanmıştır. Kamulaştırmasız el atma iddiası ile açılan ve konusu “hukuki el atma” olan dosyalarda Kamulaştırma Kanunun Geçici 6. Maddesinde düzenleme yapılmış idi. Fakat Anayasa Mahkemesinin 05/04/2019 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 20/12/2018 tarih ve E:2016/181, K:2018/111 sayılı kararı ile Kamulaştırma Kanununun ek 1. maddesinin ”Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir.” kısmının iptal edilmesi üzerine, hukuki el atmalardan kaynaklanan tazminat istemli davalarda görevli yargı yeri sorunu tekrar ortaya çıkmıştır. İşbu davalarda her ne kadar yargı yerinin tespitinde belirsizlik ortaya çıkmış gibi gözükse de söz konusu davaların niteliği gereği adli yargı mahkemelerinde açılmasının usul ekonomisine daha uygun olduğu açıktır. Şöyle ki;

1-)Anayasa Mahkemesi’nin İptalinden Sonra Yargıtay Tarafından Verilen Kararlarda “Kamulaştırmasız El Atma” Davalarında Yargıtayın Görevli Olduğuna Karar Verilmiştir

Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarih ve 2018/207 E. – 2019/13651 K. sayılı ilamında; idari yargıda dava açılabileceğine ilişkin kısmın Anayasa Mahkemesince iptal edildiğine vurgu yapılmış ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile HGK.nun 15.12.2010 gün ve 2010/5-662/651 sayılı kararına atıf yapılarak söz konusu durumda Adli Yargının görevli olduğu tespiti yapılmıştır. Söz konusu ilamda;“… uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı İdarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerekir. Kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği açıktır.

Bu itibarla taşınmaza davalı idarece fiilen el atılmamış ise de makul süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden kamulaştırmasız el atma olgusu gerçekleşmiş olup, taşınmazın aynına ilişkin bu davaya bakmak Adli Yargının görevidir.” şeklinde karar verilmiştir.

Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, sonraki tarihli kararlarında da bu görüşünü devam ettirmiştir. (Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 04.12.2019 tarih ve E:2019/8237, K:2019/19615 sayılı kararı.) Yargıtay bu içtihadıyla, hukuki el atmadan kaynaklı taşınmazın bedelinin ödenmesi istemiyle açılan davalarda 2013 yılı öncesindeki içtihatlarına dönüş yaparak adli yargının görevli olduğuna karar vermiştir. Söz konusu içtihatların duruma daha uygun olduğu görüş ve kanaatindeyiz.

2-)Adli Yargı Davalarında Taşınmazın Aynına İlişkin Karar Tesis Edildiği Fakat İdari Yargıda Taşınmazın Aynına İlişkin Karar Tesis Edilemediği Dikkate Alındığında, İşbu Davanın İdari Yargıda Görülmesi Hem Usul Ekonomisine Hem de Yargılamanın Sürüncemede Kalmaması İlkesine Aykırı Olduğu; Bu Nedenlede İşbu Davalarda Adli Yargının Görevli Olması Gerekir

Yapısı incelendiği zaman da görülecek üzere; kamulaştırmasız el atma davaları karma nitelikte davalardır. Bu sebeple davada verilecek hükmün tazminat ile birlikte taşınmazın terkini veyahut mülkiyetinin idare lehine tescilini de içermesi gerekir. Bir başka ifadeyle tazminatın yanı sıra taşınmazın aynına ilişkin de karar verilmelidir. Nitekim adlî yargı kararları bu yöndedir.

HMK. m. 2/I: Asliye Hukuk Mahkemelerinin Görevi – “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına (aynına) ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir.” şeklinde düzenlenmiştir. İdare Mahkemesinin taşınmazın aynına ilişkin karar veremeyeceği kanun gereğidir.

İdari yargıda görülen kamulaştırmasız el atma davalarında idarenin, kararın gereği olarak tazminatı ödemesinin ardından adlî yargıda açacağı ikinci bir dava ile taşınmazın tapu kaydının terkini veya idare adına tescilini sağlayabilecektir. Ancak, bu durum birtakım maddi külfetlere ve gecikmelere sebep olacağı, bu sebeple usul ekonomisine de uygun olmayacağı hususu izahtan varestedir.

3-)Dava Sonunda İdari Yargının Vermiş Olduğu Karar Taşınmaz Üzerinde Üçüncü Kişilerin Hak Tesis Etmesini Önlememekte Olup, Bu Durum İdarenin Bedeli Ödediği Halde Hak Kaybına Uğrama İhtimaline Sebebiyet Vereceği Açıktır

Kamulaştırmasız el atma nedeniyle idarî yargıda tazminat ödemesine hükmedilen mahkeme kararından sonraki bir tarihte ve henüz idare adına taşınmazın tescili gerçekleşmeden önce

“Tapu kaydına güvenerek iyi niyetli olarak ayni hak edinen üçüncü kişinin kazanımı” durumu tartışmalıdır.  TMK. m. 1023 hükmü çerçevesinde, bu durumda taşınmaz üzerinde mülkiyet veya sınırlı ayni hak elde eden iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımının korunacağı kuşkusuzdur. Dolayısıyla idarî yargıda verilen tazminat, taşınmaz üzerinde ayni hak edinen iyiniyetli üçüncü kişiyi bağlamayacaktır. Buna karşın idare, taşınmazı edinmekten bağımsız olarak hükmedilen tazminat miktarını İYUK. m. 28’e göre otuz gün içinde tazminle yükümlüdür. Bu durumda kanaatimizce hem idare tazminat ödemekle yükümlü olacak, hem de iyi niyetli üçüncü kişinin kazanımı korunacaktır. İşbu durumda gözetildiği zaman söz konusu davaların İdari Yargıda görülmesinin büyük bir hak kaybına neden olabileceği açıktır.

4-)Kamulaştırmasız El Atma Davalarında “Zararın Kapsamı” Hem Adli Yargıda Hem de İdari Yargıda Aynı Esaslar Çerçevesinde Belirlenmekte Olup, Söz Konusu Davaların İdari Yargıda Açılmış Olması Durumunda İdareler İkinci Bir Tescil Davası Açmak Zorunda Olup Bu Durum Yargı Makamları Arasında Eşitsizliğe Neden Olmaktadır

İdarî yargıda açılan kamulaştırmasız el atma dolayısıyla tazminat talebiyle açılan bu tür davaların tescile ilişkin ortaya çıkan hukuki sorunun ciddiyeti açıkça ortadadır. İdare tarafından taşınmaza fiilen müdahale edilip edilmemiş olması görevli yargı yolunun tayininde belirleyici olduğu halde, gerek adlî yargıda gerekse idarî yargıda “zararın kapsamı” aynı esaslar çerçevesinde belirlenmektedir.

Nitekim Danıştay 6. Dairesi bir kararında, imar kısıtlılığı nedeniyle mülkiyet hakkının kullanılamaz hale gelmesinin ve buna rağmen taşınmazın kamulaştırılmamasının mülkiyet hakkının ihlaline sebep olduğu, bu durum karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu m. 15 hükümleri çerçevesinde oluşturulacak bilirkişi heyeti tarafından kamulaştırma bedeli yerine geçecek miktarda tazminat bedelinin aynı kanun m. 11 esasları doğrultusunda tespit edilerek hak sahibine ödenmesi gerektiğine hükmetmiştir. Görüldüğü üzere idarî yargıda verilecek tazminat da -tıpkı adlî yargıda olduğu gibi- “Kam. K. m. 11 çerçevesinde taşınmazın kamulaştırma bedeli” olacaktır. Bir başka ifadeyle gerek adlî yargı gerekse idarî yargıda taşınmaz malikine ödenecek tazminat miktarı aynı esaslara göre belirlenecektir. Dolayısıyla, idarenin taşınmaza fiilen müdahale edip etmediğinden yola çıkılarak yapılan görev ayrımına rağmen her iki yargı yolunda da tazminatın kapsamı ve miktarı aynı esaslara göre belirlenecektir. Fakat idari yargıda görülen davalarda, dava sonunda ikinci bir tescil davası daha açılması gerektiği için söz konusu davaların İdari Yargıda görülmesi idarenin maddi – manevi zarara uğramasına neden olacağından hem usul ekonomisine hem de adil yargılanma hakkına aykırıdır.

5-)Hem Hukuki Hem De Fiili El Atma Olduğu İddia Edilen Dosyalarda Adli Yargı Görevli İken, Yalnızca Hukuki El Atma Olduğu İddiasıyla Açılan Davalarda İdari Yargının Görevli Olması Usul ve Yasaya Aykırıdır

T.C. Uyuşmazlık Mahkemesi – Hukuk Bölümü 2016 / 160 E. –  2016 / 207 K. Sayılı,  11.4.2016 tarihli ilamında özetle; “Davacıya ait 50 metrekarelik taşınmazın imar planında ‘Devlet Demir Yolu Alanı’ olarak belirlenmesine rağmen kamulaştırılmaması sebebiyle, mülkiyet haklarından mahrum kalındığından bahisle, fiili el atmanın söz konusu olduğu 2 metrekarelik kısmı dışındaki 48 metrekarelik kısmı için belirlenen miktarın faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davanın; fiili el atmanın mevcut olduğu kısım yönünden tefrik edilen davada, işin esasına ilişkin karar verilmediği gözetilerek; ADLİ YARGI YERİNDE görülmesi gerektiği” hakkında karar verilmiştir.

Uygulamada hem fiili hem hukuki el atma iddiasıyla açılan davalarda adli yargıda görüleceği uygulaması istikrar kazanmıştır. Bu durum halihazırda olayın özüne de daha uygundur. Yukarıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere işbu davaların hepsinde adli yargının görevli olması gerektiği açıktır. Bu nedenle istikrar kazanan bu görüşte dikkate alınarak açılan işbu davanın adli yargıda görülmesi uygulamada birliğin sağlanması açısından da oldukça önemlidir.

6-)İdare Mahkemelerinde Açılan Kamulaştırmasız El Atma Davalarında “Fen Bilirkişi” Raporu Alınmaması; Alındığı Takdirde de Tescil İçin Açılan Davalarda Fen Bilirkişi Raporları Arasında Uyuşmazlık Olması Durumuna Uygulamada Oldukça Karşılaşılmakta Olup, Bu Durum Sağlıklı Bir Tescilin Gerçekleşmesini Engellemektedir

Uygulamada İdare Mahkemelerinin bir çoğunda Fen Bilirkişi Raporu alınmamaktadır. Bu durum taşınmazın niteliği belirlenirken eksik ölçümler dolayısıyla yanlış tespitlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Taşınmazın konumu, ölçümleri hakkında hiç karar verilmemesi değer tespiti açısından büyük bir problem olduğu gibi uyuşmayan kararlar verilmesi de büyük sorunlara yol açmaktadır. İdare Mahkemelerinde alınan Fen Bilirkişi Raporları ile Asliye Hukuk Mahkemelerinde alınan Fen Bilirkişi Raporları arasında çelişki olması da uygulamada birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu nedenle söz konusu davaların Adli Yargıda görülmesi daha isabetlidir.

7-)İdare Mahkemeleri Tazminat Hesaplarken Taşınmazın Semerelerini Davacının Kullanıp Kullanmadığını Dikkate Almamaktadır

İdare Mahkemeleri taşınmaz hakkında tazminat hesabı yaparken taşınmazın semerelerini davacının kullanıp, kullanmadığı ile alakalı bir tespit yapmamaktadır. Bu şekilde yapılan hesaplamada davacı hem taşınmazdan yararlanmakta hem de kullanmış olduğu taşınmaz nedeniyle tazminata hak kazanmaktadır. İşbu durum haksızlığa neden olmakta olup bedel ödemek zorunda kalan davalının ödediği tazminatta herhangi bir indirimle karşılaşmasını engellemektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, söz konusu “Kamulaştırmasız El Atma” Davalarının hepsinin adli yargıda görülmesi gerektiği açıktır. İşbu nedenle, uyuşmazlık çıkarılması talep edilmesi zarureti hasıl olmuştur.

HUKUKİ SEBEPLER: Anayasa, Kamulaştırma K., HUMK, İYUK, Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği, İmar Kanunu sair mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER: Emsal kayıtlar, meclis kararları, Adana İdare Mahkemesi’nin …….. Sayılı dosyası, imar planları, imar durumu, kadastro kayıtları, tapu kayıtları, keşif, tanık, bilirkişi incelemesi, yargı kararları ve yasal her tür delil.

SONUÇ VE İSTEM     : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

A)Uyuşmazlık çıkarılması talebimizin kabulü ile dosyanın UYUŞMAZLIK MAHKMESİ’NE GÖNDERİLMESİNE,

B)Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya TAHMİLİNE, karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz. 03.04.2021

EKLER:

-Onaylı Vekaletname

Davalı Vekili

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir