Hukuk yargılaması usulümüzde vatandaşları ve avukatları zor durumda bırakan konulardan birisi de dilekçenin içeriğinde “tanıklar şahittir”, “Allah ve çevremdekiler şahittir”, “Ahmet bu olayı gördü” gibi beyanlar kullanarak tanık dinletilip dinletilemeyeceği hususudur. Normal şartlarda davacı veya davalının dilekçesinin “deliller” kısmında tanık deliline dayanması beklenir. Peki deliller kısmında dayanmayıp da yukarıda izah ettiğimiz beyanlarda bulunulması mahkemenin tanık dinlenmesine karar vermesi için yeterli olur mu?
Bu sorumuzun cevabı 2021 yılı itibariyle evettir. Öncesinde birçok aşırı şekilci yaklaşımlarda bulunulmuş ve tanıkların şahit olduğunu niteleyen ifadelere rağmen tanık dinlenmediği görülmüştür. Nitekim dilekçede yazılı olduğu halde delil listesinde özellikle tanık deliline dayanılmış olmasının aranması, ciddi hak kayıplarına neden olacak fazla şekilci bir uygulama olacaktır.
Zira günümüzde gerek uygulamada gerek vicdanen dilekçede yer alan “tanıklarım olaya şahittir, tanık Ahmet durumu gördü, tek şahidim Allah ve kullarıdır” gibi ifadeler tanık dinlenmesi için yeterli görülmüştür. Hatta ve hatta hakimin dilekçede anlaşılmayan hususları aydınlatma görevi vardır. Bu çerçevede uygulamada bazı hakimlerin tanığa bizzat “dilekçende tanığım var demişsin, kim bu tanıklar” vs. gibi sorular yönelterek aydınlatma görevlerini ifa ettikleri görülmektedir. Bu noktada hakimlerin avukatlara daha katı, vatandaşlara ise daha esnek davrandığı görülmektedir.
İzah ettiğimiz durum çerçevesinde mahkemece ilgili tarafa tanık listesi sunması için kesin süre verilip tahkikat aşamasına geçilecektir.
Özet olarak tanık dinletilebilmesi için dilekçede tanık ibaresinin geçmesi yeterli görülmektedir.