Trafik Kazası Tazminat İstinafa Cevap Dilekçesi (Davacı)

ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ İLGİLİ HUKUK DAİRESİ SAYIN BAŞKANLIĞINA

SUNULMAK ÜZERE

X ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYIN HAKİMLİĞİNE

DOSYA NO :

İSTİNAF DİLEKÇESİNE CEVAP VEREN DAVACI :

VEKİLLERİ :

DAVALI :

VEKİLLERİ :

KONU : İstinaf Başvuru Dilekçesine karşı cevap dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

I. UYUŞMAZLIĞIN VE YEREL MAHKEME KARARININ ÖZETİ

1. Müvekkilin murisi X tarihinde davalı X sevk ve idaresinde bulunan ve mülkiyeti davalı X Kooperatifine ait X plaka Halk Otobüsünün çarpması sonucu vefat etmiştir. Ölüm ve cismani zarar sebebiyle X tarihinde 1.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat istemli dava açılmıştır.

2. Kaza ile ilgili açılan ceza ve hukuk davalarında mahkemelere sunulan Bilirkişi raporlarında yer alan tespit ve bilgilere göre; “Olay mahalli yerleşim yeri içinde, gündüz sabah saat 07:34’de, trafik yoğun, hava açık, orta refüj ile bölünmüş 2 şeritli 9 mt. genişliğinde asfalt yol ve yol sathı kuru, sürücü X’in sevk ve idaresindeki otobüsün hızının 38.9 km olduğu ve müteveffa X’e çarptıktan sonra 30 metre yol aldığı ve sonrasında durabildiğini, çarpma anında fren yapmadığı, fren yapmış olsa idi, 40 km/saat hızla giden bir aracın kuru zeminde 11 mt. sonra durabileceği belirtmiştir. Ayrıca sürücünün dikkatsiz ve tedbirsiz olduğu, kazanın oluşmaması için yayaları sesle ikaz etmediği ve vaktinde frene başvurmadığı, 2918 sayılı KTK’nın 52/a maddesini ihlal ettiği” ifade edilmiştir.

3. Kazanın meydana gelmesinde, sürücü …’nın ve yaya …’nun kusur oranlarının tespiti ve neticesinde maddi tazminat hesaplaması yapılması için dosya bilirkişiye tevdii edilmiş ve müvekkil maddi tazminat talebini … tarihli Bilirkişi Raporu neticesinde, 55.384,00 TL olarak ıslah etmiştir. Yerel Mahkeme, kazanın meydana gelmesinde sürücü ve yayayı eşit derecede kusurlu kabul ederek, davalı taraf lehine 46.153,00 TL maddi tazminat, 60.000 TL manevi tazminata hükmetmiştir.

II. İSTİNAF TALEBİNİN REDDİNİ GEREKTİREN NEDENLER

4. Davalı taraf istinaf dilekçesinde, yerel mahkemelerce alınan bilirkişi raporları arasında çelişkiler olduğu, kusur durumları bakımından çelişkiler giderilmeden Mahkemece karar verildiği, kazada sürücü …’nın herhangi bir kusurunun olmadığı iddia edilmiştir. Ancak; Kaza sebebi ile açılan davalar, mahkemelerce alınan ATK ve Bilirkişi raporlarında kusur durumları;

1.1 Asliye Ceza Mahkemesi …E. sayılı dosyasında sunulan

-22.11.2015 tarihli bilirkişi raporu

-05.01.2016 tarihli bilirkişi raporu

-10.08.2017 tarihli bilirkişi ek raporu

Bilirkişi raporlarında, kazanın meydana gelmesinde, sürücü… ile müteveffa ..’nun asli ve eşit derecede kusurlu olduğu,

-….tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda ise, kusur oranları belirtilmeden, kazanın meydana gelmesinde, sürücü ….’nın tali kusurlu, müteveffa …’nun asli kusurlu olduğu,

1.2 Asliye Hukuk Mahkemesi …. E. Sayılı dosyasında sunulan

-22.10.2018 tarihli bilirkişi raporu

-12.08.2019 tarihli bilirkişi raporu

Bilirkişi raporlarında, kazanın meydana gelmesinde, sürücü …ı’nın %50 oranında asli kusurlu, müteveffa …’nun %50 oranında asli kusurlu olduğu,

1.3 Huzurdaki Mahkeme kararı ile hazırlanan

– 25.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda ise; kazanın meydana gelmesinde, sürücü ….’nın %60 oranında kusurlu olduğu, yaya müteveffa …’nun %40 oranında kusurlu olduğu, ifade edilmiştir.

1.4. Kazanın meydan gelmesinde, kusur durumlarının tespiti için, üç ayrı mahkemede, 1 adet ATK raporu, 6 adet de bilirkişi raporu hazırlatılmıştır. Bilirkişi raporlarında, sürücü ….ı’nın kusur oranı %50 ve üzeridir.

25.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda ise; sürücü ….ı’nın kusur oranı %60 olarak belirlenmiştir. Fakat Mahkeme kararında, kusur oranları %50 olarak kabul edilerek müvekkil lehine daha az maddi tazminat hesaplanmıştır.

1.5. Netice olarak; 6 adet bilirkişi raporu ortada iken, yerel mahkemenin de bu raporlarda, müvekkil aleyhine en düşük kusur oranı %50 üzerinden tazminat belirlemesine rağmen; Davalı tarafın karara itiraz etmesi ve ilaveten yeni bir bilirkişi raporu daha istemesi iyi niyetle bağdaşan bir talep değildir.

5. Ayrıca davalının sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; maddi tazminat hesabında, yaya müteveffa X’in aylık ücretinin tanık beyanında 1.200,00TL olarak ifade edildiği, ancak en son almakta olduğu net ücretin 2.213,00 TL kabul edilerek tazminat belirlendiği, müteveffanın aldığı ücret he-saplanamadığı için asgari ücret üzerinden hesap yapılarak tazminatın belirlenmesi gerektiği iddia edilmektedir.

Müteveffa X aylık ücretinin tespitine dair, Yerel mahkemenin 27.05.2019 tarihli yazısı ile İstanbul SGK İl Müdürlüğünden “müteveffa …’nun ölmeden önceki aylık gelirine ilişkin maaş bordrosu var ise son bir aylık maaş bordro suretinin gönderilmesi” istenilmiştir.

31.05.2019 tarih ve E…. sayılı SGK yazısı ile gönderilen hizmet kaydı ve hizmet dökümü üzerinden müteveffanın ölmeden önceki son aylık net ücretinin 2.213,00 TL olduğu tespit edilmiştir.

SGK’nın bildirdiği ücret üzerinden maddi tazminat hesabı yapılmıştır. Davacının istinaf dilekçesinde yer alan itirazının geçerli bir mesnedi yoktur.

6. Davalı istinaf dilekçesinde SGK tarafından müvekkile bağlanan ölüm aylığının, hesaplanan maddi tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Fakat, Davalının iddiası, Yargıtay’ın bu konudaki kararlarına aykırıdır.

Yargıtay 06.03.1978 gün 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararın içeriğinde; “5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunu’nun 129.maddesinin, (506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 26.) sosyal güvenlik kurumunun ilgili maddelerine göre sigortalının hak sahiplerine “ölüm sigortası” dalından bağlanan aylıkların destekten yoksun kalma tazminatından indirilmeyeceği şöyle açıklanmıştır:

“Haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir.”

“Tazminat ödemekle yükümlü olan kişi (ölüm dalından bağlanan aylıkların) destekten yoksun kalma tazminatından indirilmesini isteyemez” denilmiştir.

Benzer Yargıtay Kararları (bknz.) (HGK.31.01.1986, E.1985/9-853 – K.1986/67);

(4.HD.15.01.2008, E.2007/10817 – K.2008/85),

(4.HD.09.10.2008, E.2008/9289-K.2008/11575)

7. Davalı taraf, mahkemece hükmedilen 60.000 TL manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu iddia etmiştir. Bu iddianın herhangi bir hukuki mesnedi yoktur. Müvekkilin 100.000 TL manevi tazminat talebine mukabil mahkeme tarafından 60.000 TL takdir edilmiştir.

8. Davalı, istinaf dilekçesinde, ıslah dilekçesi ile artırılan maddi tazminat talebimizin zamanaşımına uğradığı iddiası da tamamen yersiz ve hukuken mesnetten yoksundur. Şöyle ki; Davalı ıslah dilekçesi ile artırılan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin talebin zamanaşımına uğradığı itiraz etmiş olsa da, Nitekim Yargıtay’ın bu konuda görüşü, yasada değişik süre olsa da, mahkemenin verdiği süre içerisinde yapılan ıslah geçerli kabul edilmelidir yönündedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas 2015/3666 Karar 2018/244 Tarih 21.02.2018)

9. Ayrıca, yerel mahkemenin gerekçeli kararında maddi tazminatın reddedilen bölümü için davalı lehine hükmedilen 4.080.00 TL vekalet ücreti hatalı olup hatanın düzeltilmesi gerekmektedir.

Islah ile artırılan maddi tazminat talebimiz 55.384 TL’nin kabul edilen kısmı 46.153 TL olup, reddedilen kısım olan 9.231 TL üzerinden hesaplanan maddi tazminat vekalet ücreti 1.384,00 TL’dir. Bu durumda Yerel mahkeme kararında, 4.080,00 TL olarak yanlış hesaplanan tutarın, 1.384,00 TL olarak düzeltilmesini talep etmekteyiz.

10. Sonuç olarak, yukarıda açıkça ve ayrıntısıyla izah edildiği üzere, haksız ve yersiz id-diaların reddedilerek davalı tarafça sunulan hukuki dayanaktan yoksun istinaf talepleri-nin reddine, ayrıca maddi tazminatın reddedilen kısmı için davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin 1.384,00 TL olarak düzeltilmesine, davacı müvekkil yönünden karar verilmesini talep ediyoruz.

NETİCE VE TALEP : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

– X Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında verilen …. Karar sayılı verilen hükmün istinaf başvurusunun reddine, Yerel Mahkeme kararının onanmasına,

– Yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına;

Karar verilmesini, saygılarımızla vekâleten arz ve talep ederiz.

DAVACI VEKİLİ

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir