Türk Medeni Kanunu Madde 47

⚡ Bu yazımızda Türk Medeni Kanunumuzun 47. maddesini inceledik. Maddenin gerekçesini, uygulama alanını ve çözdüğü uyuşmazlıkları yazımızın devamında bulacaksınız.

47. maddede tüzel kişiliğin tanımı yapılmıştır.


Sayfa içeriği:

  3 Dakikalık Okuma

TMK 47. Madde

Türk Medeni Kanunumuzun 47. maddesi şu şekildedir:

Tüzel Kişilik

Madde 47 – Başlıbaşına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları, kendileri ile ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişilik kazanırlar.

Amacı hukuka veya ahlaka aykırı olan kişi ve mal toplulukları tüzel kişilik kazanamaz.

Başlık

TMK 47. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi: TÜZEL KİŞİLER

Konu başlığı:

Üst Başlık:

Madde başlığı: Tüzel Kişilik

Gerekçe

Türk Medeni Kanunu 47. maddesinin gerekçesi ise şu şekildedir:

Maddenin kenar başlığı “Tüzel kişilik” olarak sadeleştirilmiştir. 1984 tarihli Öntasarıdan farklı olarak birinci fıkradaki “kişi birlikleri” yerine “kişi toplulukları”, yine aynı fıkradaki “bağımsız malvarlıkları” yerine “bağımsız mal toplulukları” terimleri tercih edilmiştir.

Birinci fıkrada, hem “tüzel kişilik” kavramının tanımı yapılmakta, hem de tüzel kişiliğin nasıl kazanılacağı belirtilmektedir. Fıkraya, tüzel kişiliğin nasıl kazanılacağı konusunda tüm özel hukuk tüzel kişileri için geçerli olabilecek genel bir hüküm koymaktan özellikle kaçınılmıştır. Çünkü yürürlükteki metin, İsviçre Medeni Kanunundan (m. 51/1) esinlenmek suretiyle kişi ve mal topluluklarının “sicillerine kayıtlarını icra ettirmekle şahsiyet iktisap edeceklerini” belirtiyorsa da, bu hüküm pozitif hukukumuzda yalnızca vakıflar ve ticaret şirketleri ile kooperatif ortaklıklar açısından teyid edilmektedir. Serbest kuruluş, sistemine tabi olan dernekler açısından ise yürürlükteki maddenin ilk fıkrasındaki bu hükmün işlerliği söz konusu değildir. Bu nedenle, yeni düzenleme hazırlanırken bütün özel hukuk tüzel kişileri için geçerli olması amaçlanan bir genel hükümde, her tüzel kişi çeşidinin kendisi için getirilen özel hükümlerde kabul edilen sisteme göre kurulacağını belirtmekle yetinmenin daha doğru olacağı düşünülmüştür.

Öte yandan yürürlükteki metnin “tüzel kişilik” tanımı da yeni düzenlemeye aynen alınmamıştır. Bu yapılırken, kanunda tanımlanmak istenen hukuki bir kavramın kapsamına girecek kurumları tek tek saymaktan ziyade, bu kurumların ortak özelliklerini ortaya koyan açık bir ifade kullanılması gerektiği düşüncesinden hareket edilmiştir. Dernekler, vakıflar, ticaret şirketleri ve kooperatif ortaklıklar, kendilerini düzenleyen özel hükümlerde zaten ayrı ayrı tanımlanmaktadır.

Bu sebeple maddenin birinci fıkrasında, tüzel kişiliğin nasıl kazanılacağı açıklanırken verilen tanımda tüzel kişi türleri tek tek zikredilmemiş, tüzel kişilere has olan ortak unsurlar belirtilmiştir. Birinci fıkrada yer alan bu unsurlar ise,

a- Bir kişi veya mal topluluğunun bulunması,

b- Bu topluluğun belirli bir amaç için oluşturulması,

c- Bu oluşumun hukuk düzeninde başlıbaşına bir varlığa sahip olmak üzere, bir örgütlenme ile sağlanmasıdır.

Herhangi bir kişi veya mal topluluğunun tüzel kişilik kazanabilmesi için, onun ayrıca hukuk düzeni tarafından “hak ehliyetine sahip bir varlık” olarak tanınması gerektiği de açıktır. Yukarıdakilere eklenmesi gereken bu dördüncü unsur da birinci fıkrada yer almakta ve tanımda verilen özellikleri taşıyan toplulukların ancak özel hükümlerinde yazılı şartlar uyarınca tüzel kişilik kazanabilecekleri belirtilmektedir.

Maddenin ikinci fıkrasında, yürürlükteki metinden ve 1984 tarihli Öntasarıdan farklı olarak “Kanuna… aykırı” yerine “hukuka… aykırı” deyimi tercih edilmiştir. Böylece, yalnızca teknik ve dar anlamda “kanun”a değil, pozitif hukuktaki diğer yürürlük kaynaklarına aykırı amaç güden kişi ve mal topluluklarının da tüzel kişilik kazanamayacağı vurgulanmış olmaktadır. Diğer taraftan ikinci fıkrada, yürürlükteki metinden farklı olarak “kanuna ve ahlaka mugayir” ifadesi yerine “hukuka veya ahlaka aykırı” ifadesi kullanılmış ve böylece “ve” yerine “veya” sözcüğü tercih edilmek suretiyle sadece hukuka aykırılığın yahut da ahlaka aykırılığın varlığının, tek başına tüzel kişiliğin kazanılmasını engellemeye yeterli olduğu vurgulanmıştır.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir