Türk Ceza Kanunu Madde 4

Not: Bu sayfada yer alan “Türk Ceza Kanunu’nun 4. maddesi” direkt olarak “mevzuat.gov.tr” isimli Türkiye Cumhuriyeti kanunlarının paylaşıldığı resmi web sitesinde yer aldığı gibi aynen paylaşılmaktadır. Maddeyi etkileyen kanun değişiklikleri takip edilmekte ve tarafımızca güncellenmektedir.

Sayfa içeriği:

  7 Dakikalık Okuma

TCK 4. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 4. maddesi şu şekildedir:

TCK Madde 4:Temel İlkeler ve Tanımlar – Kanunun bağlayıcılığı

(1) Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.

(2) (Mülga fıkra)

Maddenin bağlı bulunduğu Türk Ceza Kanunu başlıkları şu şekildedir:

Birinci Kitap:Genel Hükümler
Birinci Kısım:Temel İlkeler, Tanımlar ve Uygulama Alanı
Birinci Bölüm:Temel İlkeler ve Tanımlar
Madde başlığı:Kanunun bağlayıcılığı

Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 4. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ

Madde 2. Kanunu bilmemenin mazeret sayılamayacağı, aslında ceza sorumluluğuna ve isnat yeteneğine ilişkin bir konu olmayıp kanunun bağlayıcılığı ilkesi ile ilgili bulunduğundan, söz konusu esasa Tasarının 2 nci maddesinde yer verilmesi uygun sayılmıştır. Kanunu bilmemenin mazeret sayılmaması ilkesi ile ceza hukukunda kasta dayalı sübjektif sorumluluk ilkesi arasında çelişki bulunduğunu ve uygulamada çıkabilecek problemlerin çözümünü kast kavramına bırakarak artık böyle bir hükme kanunda yer verilmemesini öne süren yazar ve hatta kanunlar vardır. Ancak söz konusu ilkenin Ülkemizdeki uygulamada şimdiye kadar fazla bir güçlük çıkarmadığı, öteden beri Yargıtay kararlarında kast ilkesine yollama yapılarak, doktrin ve yabancı kanunlarda belirtilen eğilimi karşılayan kararların verildiği ve uygulamaların yapıldığı, kaldırılmasının ise duraksamalara ve uygulama zorluklarına neden olabileceği düşünüldüğünden ilke olarak muhafazasının daha yerinde olacağı düşünülmüştür. Metinde geçen “kanun” deyimi usulü üzere yayınlanmış ve ihlali ceza uygulamasını gerektiren düzenleyici işlemleri de kapsar.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Tasarıda, kişinin bir fiilin hukuk düzenince yasaklandığına ilişkin kaçınılamayacak hatası dikkate alınmamaktaydı. Anayasamızda güvence altına alınan kusur ilkesiyle açık biçimde çelişen bu durumun düzeltilmesi zorunluluğu nedeniyle maddeye ikinci fıkra eklenmiştir.

Bu hükümle, kişinin işlediği fiilden dolayı kusurlu ve sorumlu tutulabilmesi için, bu fiilin bir haksızlık oluşturduğunu bilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Buna göre, kişi, işlediği fiilin hukuken kabul görmez bir davranış olduğunun bilincinde olmalıdır. Ancak, işlenen fiilin kanunlarda suç olarak tanımlanmış olduğunu bilmek gerekmez.

İşlenen fiilin hukuken kabul görmez bir davranış oluşturduğu hususundaki hatanın kaçınılamaz olması halinde, kişi kusurlu sayılamaz. Hatanın kaçınılamaz olduğunun belirlenmesinde ise, kişinin bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları göz önünde bulundurulur.

Hatanın kaçınılabilir olması durumunda kişi kusurlu sayılacak ve bu husus, temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.

TBMM Kabul Metni

4. maddeyi okutuyorum:

Kanunun bağlayıcılığı

MADDE 4. – (1) Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.

(2) Ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse cezaen sorumlu olmaz.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Türk Ceza Kanunu Tasarısının 4. maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi bildirmek üzere söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1926 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu, yetmişsekiz yıldır yürürlüktedir. O dönemde, İtalya Ceza Yasası bir bütün halinde alınarak, kabul edilmiştir. Zaman içinde, toplumun yaşantısındaki, anlayışındaki farklılıkları ve değişen dünya şartlarını karşılayabilmek için yeni bir ceza yasası yapma gereği ortaya çıkmıştır. 1940’tan beri, yeni bir Türk ceza kanunu yapmak üzere çalışmalar sürmektedir. Bu amaçla 1940, 1958, 1987, 1989, 1997 ve 2000 yıllarında çeşitli tasarılar hazırlanmış olup, mevcut hükümetin tasarı olarak Meclise sevk ettiği metin, 1985 yılından 2003 yılına kadar süren onsekiz yıllık uzun ve yoğun bir çalışmanın ürünüdür. Bu çalışmaya rahmetli Prof. Dr. Sulhi Dönmezer’in başkanlığında üniversitelerden ceza profesörleri, Yargıtaydan ve Askerî Yargıtaydan üyeler, Barolar Birliği temsilcileri ve bakanlık bürokratları katılmışlardır. Bu çalışmalar sonucunda, kendi içinde bütünlüğü olan bir taslak ortaya çıkmıştır. Hükümet, 2000 yılında hazırlanan bu taslağı, değişiklikler yaparak, 2003 yılında 502 maddelik bir Ceza Kanunu Tasarısı olarak Meclise sunmuştur.

Tasarı, Adalet Komisyonuna geldiğinde, bununla ilgili olarak beş kişilik bir altkomisyon kurulmuştur. Altkomisyon Ekim 2003’ten Mayıs 2004’e kadar yedi aylık bir süre içinde çalışmalarını tamamlamış; ancak, bu çalışma sonucunda, tasarıdan pek çok konuda uzaklaşılarak, âdeta yeni bir Türk Ceza Kanunu Tasarısı hazırlanmıştır. Hükümetin ve Adalet Komisyonu Başkanının talebiyle bu metin, Adalet Komisyonunda çok kısa bir süre içinde görüşülerek huzurunuza gelen metni oluşturmuştur. İşte, şu anda görüştüğümüz metin, yedi aylık bir sürede, altkomisyonca hazırlanan, komisyonumuzca da düzeltmeler yapılmış bulunan bir metindir. Altkomisyon üyeleri, bu metin için yoğun bir mesai harcamışlardır. Yine, komisyon üyelerimiz de değerli katkılarda bulunmuşlardır. Hazırlanan metinde önemli yenilikler de getirilmiştir. Kanunun sistematiği daha anlaşılır bir hale gelmiştir. Dilde, mümkün olduğunca anlaşılır bir Türkçe kullanılmıştır. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar ayrıca düzenlenerek, bunlara zamanaşımının uygulanmayacağı belirtilmiştir. İşkence ayrı bir bölüm halinde düzenlenmiştir. Hürriyeti bağlayıcı ceza tek tipe indirilmiş; ayrıca, güvenlik tedbirleriyle ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Cinsel suçlar, kişilere karşı işlenen suçlar bölümüne alınarak daha etkin biçimde düzenlenmiş, çocukların korunmasına yönelik önlemler getirilmiştir.

Tüm bu düzenlemeleri önemsiyoruz; ancak, böylesine önemli bir kanunun, bu kadar kısa süre içinde, yangından mal kaçırır gibi çıkarılmaya çalışılmasını da anlamak mümkün değildir. Altkomisyon metni hakkında üniversitelerin, Yargıtayın, Danıştayın ve baroların görüşleri yeterince alınmamış ve onlara, çalışmak, hazırlanmak için zaman da bırakılmamıştır. Altkomisyon çalışmalarının tamamlandığı günden tasarının asıl komisyonda görüşüleceği güne kadar olan yirmi otuz günlük süre içerisinde bu kadar kapsamlı bir konuda görüşlerini bildirmelerini istemek, katılımlarını sağlamaktan çok, göstermelik bir durum olmuştur. İşte bu nedenle, şimdiye kadar görüş bildiren akademisyenler, üniversiteler, Barolar Birliği ve tüm ilgililer, altkomisyonca hazırlanan metnin, onsekiz yıllık bir çalışmanın ürünü olarak hazırlanan ve tasarı olarak Meclise sunulan metinle bir ilgisinin kalmadığını belirterek, bu metnin yeniden tartışılmaya açılmasını talep etmektedirler; bu taleplerinde de haksız sayılmazlar. Nitekim, bu metnin yeterli olduğuna dair, toplumun hiçbir kesiminden bir destek de bulunmamaktadır.

Kanun metniyle ilgili çok mesafe alınmıştır. Bu metin, hiç olmazsa altı aylık bir dönem için, barolarda, Yargıtayda, üniversitelerde, sivil kitle örgütlerinde, vatandaşlar arasında tartışılmalı; bu tartışmalar değerlendirilerek, metin yeniden şekillendirilmelidir. Bu kadar önemli bir kanunda, toplumun her kesiminin katkısını almadan, iki partinin milletvekillerinin kısa bir dönemde karar alması yeterli değildir.

Altkomisyon ve komisyonda, metin üzerinde, yoğun çalışmalar neticesinde büyük ölçüde değişiklik yapılmıştır. Bu nedenle, görüşülmekte olan bu metnin, Meclise sunulan hükümet tasarısıyla fazla bir ilgisi kalmamıştır. Hükümetçe Meclise sevk edilen tasarı 502 madde olup, komisyonca kabul edilen metin ise 346 maddedir. Altkomisyonca hazırlanan metin, yaz döneminde yeterince tartışılamamıştır. Bu nedenle, metnin geri çekilerek, yeterince tartışıldıktan sonra, genel gerekçesi, madde gerekçeleri yeniden yazılarak, yeniden Meclise sevk edilmesi gerekir diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, ceza kanunları ve medenî kanunlar, bir ülkenin anayasası kadar önemlidir. Toplum hayatı için hayatî önem taşıyan, toplumu şekillendirmeye yönelik kanunun alelacele çıkarılmasını doğru bulmuyoruz. Eğer, Avrupa Birliğinden görüşme tarihi almak gerekçesiyle bir an önce çıkarılmak isteniyorsa, bu da yanlış bir tutumdur. AB’ye girip giremeyeceğimiz, gireceksek de tam olarak ne zaman gireceğimiz henüz belli değildir; ancak, çıkarılacak olan bu yasanın uygulamasına bir yıl sonra geçilecektir. Türk Toplumu için hayatî önemi haiz böylesine temel bir kanunun yeterince tartışılmadan acele olarak çıkarılması, toplumda karmaşa yaratacaktır.

Biz, bu yasayı, AB için değil, kendi toplumumuz için düzenlemekteyiz. Kaldı ki, Avrupa Birliği sürecinde Ceza Kanunumuz, daha demokratik, daha özgürlükçü bir yaklaşımla ele alınabilirdi. Bu nedenle taslak, AB Uyum Komisyonu tarafından da değerlendirilmeliydi; çünkü, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmeler çerçevesinde, uyum bakımından incelenmesi gerekirdi. Bu kadar önemli bir yasayı bir oldubittiyle yapıyor olmamızı, Avrupa Birliği hukukçularının da anlayışla karşılayacaklarını sanmıyorum.

Sayın milletvekilleri, aceleyle çıkarılacak bu yasa, uygulamada pek çok soruna da neden olacaktır. Cezalardaki alt ve üst hudutlar arasındaki açıklık nedeniyle, tüm davalar, lehe olan hükmün uygulanması için yeniden ele alınmak istenecektir. Prof. Dr Bahri Öztürk’ün deyimiyle, hızlandırılmış Türk Ceza Kanunu Tasarısı, hızlandırılmış trenin yarattığı faciadan çok daha büyüklerine neden olabilir. Bu yasayla, toplum, âdeta, af beklentisi içerisine girecektir. Tam olarak olgunlaşmadan çıkarılacak bu yasa, toplumda, giderilmesi mümkün olmayacak sorunlara neden olabilecektir.

Tasarının geneli hakkında görüşlerimizi kısaca belirttikten sonra, şimdi de, tasarının 4 üncü maddesi hakkında görüşlerimizi bildireceğim.

Tasarının 4. maddesi “Kanunun bağlayıcılığı” başlığı altında düzenlenmiştir. Birinci fıkrasında “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz” denilmektedir. Yürürlükteki 765 sayılı Ceza Kanununun 44 üncü maddesinde “Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” denilmektedir. Tasarıyı eleştiren birkısım akademisyenler, bu düzenlemeye göre, Ceza Kanunu dışındaki diğer kanunların bilinmemesinin mazeret sayılabileceği ve sorumluluğu kaldırabileceği gibi bir yanlış anlamaya neden olabileceğini belirtmektedirler. Bu nedenle, mevcut yasada olduğu gibi “Kanunu bilmemek mazeret sayılmaz” hükmünün korunmasında yarar olacağını düşünmekteyiz. Kaldı ki, maddenin gerekçesinde, ceza kanunlarından değil, genel olarak hukuk düzeninden ve kanunlardan söz edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Size, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Yürürlükteki düzenlemeden farklı olarak, maddeye eklenen ikinci fıkrada da “ancak sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse cezaen sorumlu olmaz” hükmü yer almaktadır. Benzer düzenlemeler, tüm modern hukuk sistemlerinde, Alman, Avusturya ve İsviçre Ceza Kanunlarında da, anlatım farklarıyla yer almıştır. Bu düzenlemedeki husus, şahsın kanunu bilmemesiyle ilgili olmayıp, haklı olduğu inancıyla, hukuksal yanılma durumunda cezadan sorumlu olamayacağı şeklindedir.

Metinde anlatım bozukluğu mevcuttur. Bu nedenle, Galatasaray Üniversitesinin görüşünde olduğu gibi, Fransız Ceza Yasasının 123. maddesi metnindeki gibi “Kaçınamayacağı bir hukukî hata nedeniyle fiili işlemesinin meşru olduğu inancıyla hareket ettiğini haklı gösteren kimsenin ceza sorumluluğu yoktur” düzenlemesi yapılmalıdır diye düşünmekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıç.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) – Yasa tasarısının bu maddesini, yukarıda belirttiğimiz çekincelerle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak olumlu buluyor ve olumlu oy kullanacağımızı belirterek, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kılıç.

Madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Hasan Fehmi Güneş.

Sayın Güneş, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Güneş, süreniz 5 dakika efendim.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) – Efendim, 5 dakikayı da kullanmayacağım sanıyorum.

Benim de söylemek istediğim, bu maddenin ikinci fıkrasındaki ifade -bana göre- bozukluğudur. “Sakınamayacağı bir hata nedeniyle kanunu bilmediği için meşru sanarak bir suç işleyen kimse cezaen sorumlu olmaz” deniliyor. “Cezaen” kelimesine baktım, Türk Dil Kurumu sözlüğünde böyle bir kelime yok, Türk hukuk lügatine baktım orada da yok “cezaen” diye. Yani, şimdiye kadar, benim bildiğim çerçeve içerisinde “cezaen” yasa diline uygun bir sözcük değil. Onun yerine “kimse cezalandırılamaz” demek, belki, yeterli olabilir. Bu, yasa açısından bu yasada farklı bir tonlama yapıyor ve bunun yasa dili olmadığını düşünüyorum. Bunu dikkatinize sunmak istedim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güneş.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İlgili Kanunlar

  • Türk Medeni Kanunu

Yargıtay Kararları

  • Güncellenecek.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir