Türk Ceza Kanunu Madde 344

TCK Madde 344

Türk Ceza Kanunumuzun 344. maddesi şu şekildedir:

Yürürlük

Madde 344 – (1) Bu Kanunun;

a) “İmar kirliliğine neden olma” başlıklı 184 üncü maddesi yayımı tarihinde,

b) “Çevrenin kasten kirletilmesi” başlıklı 181 inci maddesinin birinci fıkrası ile “Çevrenin taksirle kirletilmesi” başlıklı 182 nci maddesinin birinci fıkrası yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra,

c) Diğer hükümleri 1 Haziran 2005 tarihinde,

yürürlüğe girer.


Başlık

TCK’nın Geçici 1. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler – DOKUZUNCU BÖLÜM: Son Hükümler

Madde başlığı şu şekildedir: Son Hükümler


Gerekçe

Madde 501. Yürürlük maddesidir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Yürürlük

MADDE 344. (1) Bu Kanunun;

a) “İmar kirliliğine neden olma” başlıklı 184 üncü maddesi, yayımı tarihinde,

b) “Çevrenin kasten kirletilmesi” başlıklı 181 inci maddesinin birinci fıkrası ile “Çevrenin taksirle kirletilmesi” başlıklı 182 nci maddesinin birinci fıkrası, yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra,

c) Diğer hükümleri, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.

TBMM Kabul Metni

344 üncü maddeyi okutuyorum:

TÜRK CEZA KANUNU TASARISI

Yürürlük

MADDE 344.- (1) Bu Kanunun;

a) “İmar kirliliğine neden olma” başlıklı 184 üncü maddesi, yayımı tarihinde,

b) “Çevrenin kasten kirletilmesi” başlıklı 181 inci maddesinin birinci fıkrası ile “Çevrenin taksirle kirletilmesi” başlıklı 182 nci maddesinin birinci fıkrası, yayımı tarihinden itibaren iki yıl sonra,

c) Diğer hükümleri, 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Güneş; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugünkü müzakerelerimizde aslında olumsuz bir örnek oluşturuyoruz; yasama görevimiz açısından olumsuz bir örnek, yöntem açısından olumsuz bir örnek oluşturuyoruz. Bu örnek olmamalı aslında; bu, bugün bitmeli. Bazı tasarılarda tekriri müzakere yoluyla maddeleri değiştirdik. Eğer kabul ederseniz, kendimi hukukçu sayıyorum ve hiçbiri hakkında, nasıl, neyin yerine neyi koyduğumuz konusunda, detaylı, yeterli, beni tatmin eden bir bilgim yok. Yani, bunu, böyle, 10 dakika önceden getirip, 10 dakika içerisinde, 5 dakika içerisinde değiştirerek, çok önemli, çok temel yasalarda çok ciddî değişiklikler yaparak yasama görevimizi ciddiyetle yerine getiriyoruz diyemeyiz. Bu, bize haksızlık; bu doğru değil. Bu yasalara aylarımızı veriyoruz, hazırlıyoruz; sonra, işte bir gün, uyum adına ya da yeni yasalarla paralellik kurmak adına bir emrivakiyle karşılaşıyoruz. Bu doğru değil; bunu yapmamamız lazım.

Bilmiyoruz tam olarak. Sayın Bakanın, Sayın Komisyon Başkanının ve komisyon üyelerinin, bürokrat arkadaşlarımızın doğru yapacağını varsayarak götürüyoruz; ama, yasama görevi bizim; bizim yapmamız lazım, bizim bilmemiz lazım, bizim anlamamız lazım, neye el kaldırdığımızı neye el kaldırmadığımızı bilmemiz lazım. Bilmeden el kaldırıyorsak, bu bize yakışmaz, hiç birinize yakışmaz, bana da yakışmaz, yakışmıyor.

Bizi izleyenler, bizi ciddî adamlar olarak görüyorlar; eğer, biz, ciddî adam rolü yapmıyorsak, taklidi yapmıyorsak, onun gereğini yerine getirmeliyiz. Bu doğru değil!

Türk Ceza Yasası Tasarısını görüştük, son iki maddesine kadar geldik, geri çekildi Türk Ceza Yasası Tasarısı İçtüzüğün 88 inci maddesine göre. Bugün, bana sıra gelinceye kadar yapılan konuşmalarda, Türk Ceza Yasası Tasarısının iki maddesinin geri çekilmesi konusunda tatmin edici bir açıklama gelmedi, niye geri çekildiğiyle ilgili tatmin edici bir açıklama gelmedi. Öyle anlaşılıyor ki, işte, on gün önce geri çekildi, on gün sonra getirdik, kabul ediyoruz aynı Türk Ceza Yasası Tasarısını. Son maddede, şimdi benim üzerinde konuştuğum maddede bir değişiklik söz konusu; ki, bugüne kalmayabilirdi, on gün beklemeye gerek yoktu, on günlük bir iş değil o.

Niye geri çektik?! Niye aynen getirdik?! Öyle anlaşılıyor ki, anlamsızdı, gereksizdi, belki acemiceydi. Bir faydası olmadı, zararı oldu; bazı hesaplara göre, ciddî zararı oldu. Bu doğru değil; bu olmamış demek ki, yanlış yapılmış. Neden lafı dolaştırıyoruz. Yanlış yapmışız. Yanlış yapılmış demek, çok dürüst bir tavır olur. Yanlış olmuş; bunu geri çekmemeliydik. O gün, tam bir uzlaşma içinde, mutabakat içinde, maddeler üzerinde çok fazla tartışma yapılmadan, katkı yapılarak geçiyordu. O gün çıkabilirdi, çıkmalıydı; o günkü ile bugünkü arasında bir fark yok. Kaldı ki, o gün çıkınca, ertesi gün de yürürlüğe girmeyecekti zaten, bir yıl sonra yürürlüğe girecekti. Yanlış olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Komisyon Başkanı arkadaşım -o günkü tutanak benim de elimde- diyor ki: “Bunu, şunun için geri çekiyoruz: Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası, İnfaz Yasası, İstinaf Mahkemeleri Yasası ve görüşmekte olduğumuz Ceza Yasası bir bütünlük teşkil ediyor” doğru; “o bütünlük içinde tamamlamalıyız” doğru; “onun için geri çekiyoruz” peki… Geri çekme gerekçesi bu. Sonra…

FAHRİ KESKİN (Eskişehir) – O da bir taktik…

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) – Taktik olmaz. Yani, biz ciddî bir şey yapıyoruz; birbirimize taktik yapamayız, topluma…

Şimdi geldik, Sayın Komisyon Başkanımız diyor ki: “Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası ile İnfaz Yasasını, Hükümet Komisyondan geri çekti.” Ben eğer yanlış anlamıyorsam, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre, bu tür geri çekmelerde Genel Kurulun bilgilendirilmesi gerekir. Geriye hükümet çeker; geri çekme talebine karşı, Başkanlık onu geri verebilir, komisyon veremez. Başkanlık onu verirken de bize der ki “onu geri istediler, verdim.” Ben böyle bir duyuru almadım. Tabiî ki, Komisyon Başkanı doğruyu söylüyor; ama, en azından, bir usul, bir yöntem noksanı var.

Peki, on gün içinde ne oldu da geri çekildi?! Tatildeydik ayrıca; 16’sında bu söylendi, bugün 26’sı… Güzel olmadı; söylemek istediğim o; güzel olmadı, şık olmadı.

Ciddî bir şey yapıyoruz, bir ceza yasası çıkarıyoruz. İlk günlerde de söylemeye çalıştım; bizim, 1926’dan beri uygulanan bir Ceza Yasamız var. Bir hukuk reformu yaptık. Hukuk reformunu, 1926’larda kabul edilen yasaları, biz, Türk aydınlanma devriminin, aydınlanma devrimimizin bir boyutu olarak, bir ürünü olarak algılıyoruz. Öyle geldik seksen yıla yakın bir zaman içinde ve bugün onu değiştiriyoruz. Daha çağdaş, daha ileri, bugüne daha uygun bir ceza yasası yapmak iddiasıyla ortaya çıkıyoruz. Zaten, çağdaşlaşma yönündeki atılımlar, girişimler böyledir; sonsuzdur, bitmez. Bir çağdaşlaşma talebi gündeme geldiğinde, onunla ilgili bir girişim yapıldığında, o tamamlandığında, çağdaşlaşma doğrultusunda, onu yürüten, onu bütünleyen, onu yükselten yeni bir ödev gündeme gelir. Şimdi, bu Ceza Yasasını yapıp bitirdiğimizde bitmeyecek işimiz. Her gün, ileride, uyguladıkça, hem uygulayıcılarımız hem yasama görevi yapan kurullar onu daha yükseğe çıkaracak, geliştirecek bir çalışma içinde olacaklar. Uygarlaşma süreci, basamakları sonsuza dek yükselen bir merdiven gibidir ve her basamaktan sonra yeni basamağa dönük ödevle karşı karşıya kalırız; onu yapmak zorundayız, onu yapacağız. Bu yasamızı, Ceza Yasamızı bu anlayış içinde getirmeliyiz ve bunu yükseltmeliyiz; çünkü, aydınlanma sürecinin hangi noktasında olduğumuzun göstergesi, her toplum için olduğu gibi, bizim için de, hukuk düzenimizin bulunduğu durumdur, bulunduğu noktadır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi Ceza Yasamızı tamamlayacağız. Bu, sondan ikinci maddede, 344 üncü maddede bir değişiklik gündeme geldi. 16’sında görüştüğümüzde “bir yıl sonra yürürlüğe girer” şeklinde bir cümleden ibaretti, şimdi farklı bir madde olarak geldi. Hiç kuşkusuz, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre geri çekilen bir düzenleme böyle gelebilir. Bu, doğru bir yöntem; ama, orada benim itirazlarım var. Biri şu: Çevrenin kasten kirletilmesi ya da taksirle kirletilmesi konusundaki madde iki yıl sonra yürürlüğe girecek, yasadan iki yıl sonra yürürlüğe girecek; 184 üncü madde hemen yürürlüğe girecek, diğer maddeler bir yıl sonra yürürlüğe girecek. Şimdi, bir yasa yapıyoruz, bazı maddeleri hemen yürürlüğe giriyor, bazı maddeleri bir yıl sonra yürürlüğe giriyor, bazı maddeleri iki yıl sonra yürürlüğe giriyor.

İDRİS NAİM ŞAHİN (İstanbul) – Altı ay sonra.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) – Altı ay sonra yürürlüğe giriyor. Evet, o 1 Nisan 2005… Ama, farklı maddeleri farklı sürelerde yürürlüğe sokuyoruz, bir; çevreyle ilgili öneriniz Anayasaya uygun değil, iki. Bence, Anayasanın 56 ncı maddesini bir kere daha okuyun. Anayasanın 56 ncı maddesi, bize çok önemli bir çevre duyarlılığı görevi vermektedir. Onu gözardı ediyorsunuz, o doğru değil. Yani, yasayı böylece tartışılır hale getirmemizin anlamı yok. Bütün çevreciler, şimdi, bunun üzerinde yarından itibaren fikir beyan etmeye başlayacaklar, karşı çıkacaklar ve karşı çıkmakta haklılar. İki yıl içinde, çevreye dönük olan, işte -maddeyi okuyayım- teknik usullere aykırı olarak çevreye zarar verecek şekilde, atık ve artıkları toprağa, suya, havaya kasten veren kişiyle ilgili iki yıl içinde bir soruşturma yapamayacaksınız. Onlara iki yıl bu fiilleri yapmayı serbest bırakıyoruz.

FİKRET BADAZLI (Antalya) – Hayır Sayın Bakan, düzeltme fırsatı.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) – Yani, bu, o. Bu, o. Bu maddenin yürürlüğü iki yıl sonra diyorsunuz. İşte bugün kabul edersek, iki yıl sonra bu maddeyle… Taksirle olan da iki yıl sonra. Söylemek istediğim şu: Çevre konusunda hepimizin tek tek çok ciddî duyarlılığı olduğuna eminim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güneş, konuşma süreniz bitti; lütfen konuşmanızı tamamlayın.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (Devamla) – Tamamlayayım efendim. Bu defa hızlı geçti benim sürem nedense.

Evet, biz, gelecek kuşaklara temiz bir dünya bırakmak zorundayız. Bu düzenlemeyi doğru bulmuyorum. Birkaç cümleyle sözlerimi tamamlayacağım Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, ben, Ceza Yasamızı yeni şekliyle önemsiyorum. Bence, onda sözcük, kavram, cümle çelişkileri var. Onlar, bu bir yıllık, altı aylık süre içinde düzetilebilir; ama, Ceza Yasasını ondan sonra tamamlayacak yeni bir konsept geliştirmeliyiz. Mesela, hukuk sistemimizde kadın haklarıyla ilgili olan çağdışı tüm maddeleri ayıklamalıyız bu Ceza Yasasını gerçekten çağdaş bir çizgiye oturtmak istiyor isek. İki, çocuklara, gençlere dönük yeni bir anlayışı gündeme getirmeliyiz. 22 nci Dönem, bu şerefi taşımalıdır, bu şerefi hak edecek niteliktedir.

Gençleri ve çocuklarımızı, nüfusumuzun büyük kesimi olan gençlerimizi ve çocuklarımızı, şiddetin yönetim aracı olarak kullanıldığı olağanüstü dönemlerde, kriz dönemlerinde koruyamadık, birkaç kuşağı heba ettik. Şimdi, onlara karşı borcumuzu yerine getirmeliyiz. Gencin ve çocuğun, hukuk süjesi olmamış olan gencin ve çocuğun suç işlemezliği, ceza verilmezliği ilkesinden yola çıkarak, onlara dönük iyileştirici bir model geliştirmeliyiz. Bunu toplum bizden bekliyor. Ben de takdirinize sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güneş, çok teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Haluk İpek.

Bu ara, şahısları adına söz isteyen sayın milletvekillerimizin isimlerini okuyorum: Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan, Ağrı Milletvekili Sayın Melik Özmen, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan. Hasan Fehmi Beyin talebi vardı; ama, konuştu herhalde. Bu üç arkadaşımızın söz talebi var.

Sayın İpek, buyurun efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA HALUK İPEK (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; öncelikle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, yasanın yürürlük maddesi üzerinde söz aldık. Hukukçu olan, Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan sayın sözcüyü de dinleyince, sanki, yasanın (b) fıkrasını okuduğunuz zaman, yanlış bir iş mi yapıyoruz diye akla gelebilir; yanlış bir iş yapmıyoruz, doğru bir iş yapıyoruz. Bir kanunu ne kadar mükemmel hazırlarsanız hazırlayın, çok güzel ideallerle de birkısım hükümleri ortaya koysanız, bazen o günkü gerçeğe aykırı olabilir, gerçeklikle uyuşmayabilir, zamana bırakılması gerekebilir; geçmişte de yürürlük maddelerinde, bazı maddelerin yürürlük tarihlerinde, uygulamada, değişik tarihler verilmişti. Ben, sadece, tutanaklara geçmesi açısından, biz, yürürlük maddelerini niye böyle yaptık, bunu izah edeceğim; o zaman, zannediyorum, sayın sözcü de bize hak verecek.

Şimdi, imar kirliliğine neden olma” başlıklı 184 üncü madde yayımı tarihinde yürürlüğe girecek. Normalde, bu kanun, nisan ayının başında yürürlüğü girecek. Niye, peki, burada, bunu, yayımı tarihinde diye aldık; imar kirliliği, cumhuriyet kuruldu kurulalı, imarsız yapılanma ve gecekondular, bizim kökleşmiş, toplumsal çok önemli bir problemimiz. Peki, bununla ilgili başka düzenlemeler yok mu; var, Belediye Yasasında var, birçok yasada var, Çevre Kanunuyla ilgili yasalarda da var; ama, ilk defa ceza hukukunun, yani, Ceza Kanununun konusu haline geliyor; yani, görüntü olarak imar kirliliğine yol açan kişiler, buna izin verenler, bununla bağlantılı olanlar cezalandırılıyor; ancak, yasa nisan ayında yürürlüğe girerse, şöyle bir endişe dile getirildi; denildi ki: Kişinin elinde arsası vardır, yasanın da altı ay sonra yürürlüğe gireceğini anladığı takdirde, alelacele, altı ay içinde bir gecekondu yapımına başlayabilir ve bu şekildeki faaliyet, Türkiye’de, bu kanun nedeniyle, bu altı aylık süre içinde bir gecekondu patlamasına sebep olabilir. Dolayısıyla, bu görüntü kirliliği, imar kirliliğiyle ilgili bu maddeyi yayımı tarihinde yürürlüğe koyalım ki, bu yasadan beklenilen amacı sağlayalım.

Peki, çevrenin kasten kirletilmesi, çevrenin taksirle kirletilmesi; bu da, ceza hukukunda gerçekten ilk defa yer alan, olması gereken, bugüne kadar yapılmamış olan ve bu nedenle de çevre açısından bu mücadeleyi iyi yürütemediğimiz bir alan. Ancak, yasayı yaptığımız tarihten sonra, özellikle belediye başkanları dediler ki: Şu anda biz çöp topluyoruz. Bu çöpleri belli yerlere götürüp atıyoruz. Bugüne kadarki uygulama devam ediyor. Biz de bunu alıp oraya götürüyoruz. Bu çöp toplatılmasının çevreye zarar vermeyecek tarzda düzenlenebilmesi için bizim paraya ihtiyacımız var. Bu para şu an bizde yok. Bir proje geliştireceğiz, bu projeyi hayata geçirmek için kaynak bulacağız ve 21 inci Yüzyılın şartlarına göre bu çöpleri düzgün bir şekilde koyacağımız yerlerde bu projeleri gerçekleştireceğiz. Eğer bu tarihe kadar, biz bunu yapıncaya kadar, bu yasa yürürlüğe girerse, biz kimsenin evinin önünden çöp alamayız. Niye; aldığımız çöpü bir yere koyarsak o zaman suç işlemiş olacağız. Dolayısıyla böyle bir ihtiyaçtan dolayı, özellikle belediyelere, iki yıl içinde, standartlara uygun, bu çöple ilgili düzenlemeleri, bununla ilgili çalışmaları yapmak için süre verildi. İlk bakışta sanki, böyle, insanı tırmalıyor gibi; ama, ülkemizin gerçeğinden kaynaklanıyor.

Yine, kanunun nisan ayında yürürlüğe girmesiyle ilgili değişiklik oldu; bunun sebebi de -tabiî birçok ceza hukukçusu var, Cumhuriyet Halk Partisinden ceza avukatlığı yapmış olan arkadaşlar da var- kişiye ceza verilir, tutuklu hali vardır, savcılık aşamasındadır, ceza yeni kesinleşmiştir veya Yargıtaydadır. İşte böyle durumlarda sanığın lehine olan birkısım düzenlemeler olduğu takdirde bu düzenlemenin sanık için uygulanabilmesi yönünde hâkimlerin bir eğilimi, bir temayülü vardır. Kanun yürürlüğe girer, bir yıl sonra o dosyayla, o davayla ilgili bir karar verilecekse, hâkim o davalarla ilgili karar vermeyecektir, o dosyaları sürüncemede bırakacaktır veya Yargıtayda ise, bununla ilgili değişiklik kararları verebilecek veya o dosyaları sürüncemede bırakabilecektir. Dolayısıyla bir yıllık süreyi de aşağı yukarı altı ay, yedi ay gibi öne çektik. Bu konuda Adalet Bakanlığımıza biraz daha fazla iş düşecek; çünkü, özellikle yasayla ilgili olarak hâkimlerimizin, savcılarımızın eğitilmesi, yetiştirilmesi lazım. Adalet Bakanlığı, burada “biz, bu süreyi kısaltalım, kaos olmasın. Fedakârlığı biz üzerimize alalım, hâkimlerimiz de yoğun bir şekilde çalışsınlar, bir yıl sonra değil, biraz daha öne alalım” dediler.

Ben, tüm bu konuşmalarımı, özellikle, tutanaklara geçirmek için yaptım. Hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İpek teşekkür ederim.

Şahsı adına, Cumhuriyet Halk Partisi Niğde Milletvekili Sayın Orhan Eraslan; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN ERASLAN (Niğde) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygıdeğer üyeleri; Türk Ceza Kanunu Tasarısının 344 üncü maddesi üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, uzun süredir yapılan bir çalışmayla, bir temel yasa, bir önemli kot, ülkenin temel kotlarından birini gerçekleştiriyoruz ve bunun yürürlük maddesine kadar geldik, mutabakatla her şeyi götürüyoruz.

Sabahleyin Sayın Adalet Bakanımızın Özel Kaleminden aradılar ve yürürlük maddesinde bir değişiklik yapılması gerektiğini, Yargıtayla yapılan görüşmede de bu değişikliğin uygun görüldüğünü söylediler; altı aylık süreye indirmek istedikleri belirtildi -önergeyi gördük- 1 Nisan 2005’te kanun yürürlüğe girsin denildi. Makuldür, Yargıtay da o çerçevede bir dilekte bulunmuşsa olabilir. Biz, bu şekilde bir yürürlük maddesi değişikliği olacaktır derken -arkadaşlar, önerge elimizde, Bakanlıktan bize gönderilen buydu- bir başka önerge, hiç haberimiz olmayan bir şekilde, yukarıda, komisyonda geldi.

Bu önergeye göre, bu kanunun maddeleri, üç ayrı tarihte yürürlüğe giriyor. Bu temel kodun, imar kirliliğiyle ilgili 184 üncü maddesi hemen, kanun onaylanır onaylanmaz, Resmî Gazetede yayımlanır yayımlanmaz yürürlüğe giriyor; çevreyle ilgili 181 inci ve 182 nci maddeleri, iki yıl sonra yürürlüğe giriyor; diğer hükümleri de 1 Nisanda yürürlüğe giriyor.

Değerli arkadaşlarım, bir defa, bu düzenleme, dünyanın hiçbir ülkesinde, temel kot düzenlemelerine uygun değildir. Bu, çok kötü bir örnek teşkil eder; dünyada, hukuk açısından, temel kot açısından çok kötü bir örnek teşkil eder. Böyle bir sıkıntı, bana da dile getirildi; Sayın Grup Başkanvekilinin, Haluk Beyin izah ettiği gibi, imar kirliliğiyle ilgili sıkıntı vardır denildi. Biz, temel kot bozulmasın, hukuk literatürüne böyle geçmesin, Türkiye’nin Ceza Kanunu parça parça yürürlüğe girdi, taksit taksit Ceza Kanunu denilmesin diye, Hakkı Beyle onun üzerinde şöyle bir çalışma yapmıştık: Yürürlükteki Ceza Kanunumuza, 184 üncü maddeyi, altı aylık zaman dilimi için aynen eklememizde bir engel hal yok ve bunu bir hafta içerisinde de, mutabakatla, Parlamentodan çıkarabiliriz. Dolayısıyla, bizim temel kodumuz, Ceza Kanunumuz, taksit taksit Ceza Kanunu değil; bir bütün, kot; kot vakarına, kot ağırbaşlılığına uygun şekilde çıkabilirdi diye düşünüyorduk.

Daha vahimini söyleyeyim: Değerli arkadaşlarım, şimdi, çevrenin kasten kirletilmesiyle ilgili iki madde var; biri 181, biri 182. Bunlar, belediye başkanlarının çöp toplamasıyla ilgili değil; öyle değil arkadaşlar, öyle anlaşılamaz. Burada, evsel atıklar anlamında değil, kasten çevrenin kirletilmesi; yani, arıtmanız var, elektrik gidecek diye arıtmanızı çalıştırmıyorsunuz; bacanızda filtre var, masraf olacak diye filtreyi çalıştırmıyorsunuz ya da masraf olacak diye filtreyi koymuyorsunuz.

Şimdi, bu tür talepler, çevre duyarlılığı olmayan, yeni palazlanmaya çalışan kimi sanayiciler tarafından bize de getirildi. Doğrudur, sanayileşelim, istihdam alanı da yaratılsın; ama, Yatağan’daki insanlara da zehir solutmayalım, denizlerimizi kirlettirmeyelim. İki yıl, haraç mezat, buyurun, kirletebildiğiniz kadar kirletin, Yatağan’ın anasını ağlatın, denizlerin anasını ağlatın, salın kimyasal atıkları, yaptığınızı yapın, iki yıl ceza takibi yoktur noktasına getirmeyelim.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada -çok önemli bir konu- hiç düzenleme yapmasanız, hadi Çevre Kanunuyla idare edilebilir, edildiği kadar; ama, böyle bir şey, elinde kirli stoku bulunup da bir şey yapamayanlara “cezaî müeyyidesi yok, iki yıl içerisinde kirli stokunun icabına bak” demek anlamına gelir, yani onları teşvik anlamına gelir. Burada, işi evsel atıklarla karıştırmak… İşte, belediyelerin yoktur… Arkadaşlar, bir kere, belediyenin arıtması yoksa, orada suçun kasıt unsuru yok, taksir unsuru da yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Eraslan, lütfen, konuşmanızı tamamlayın.

ORHAN ERASLAN (Devamla) – Tamamlayayım Sayın Başkan.

Yani, bu maddeye girmesi söz konusu olamaz ya da var olan bir tesiste arıtma yapılmamışsa, orada suçun unsuru yok; burada asıl olan, uluslararası piyasada -rekabeti başka yerde bulamayıp- rekabet için, çevreye yapacağı harcamayı, yani arıtma tesisini çalıştırmamayı, yani filtreyi takmamayı çözüm gören anlayıştır. Bizim sanayicimiz de, bizim üreticimiz de uluslararası alanda rekabet etsin; ama, ülkemizi, çocuklarımızı, gelecek neslimizi, çevremizi koruyarak rekabet etsin, onları tahrip ederek değil. Bugün, çevre hakkı üçüncü kuşak bir insan hakkıdır. Bunun apaçık ihlalini öngörüyor. Bu açıdan, ben de, bu maddenin bu şekilde düzenlenmesinin Anayasanın çevrenin korunmasına ilişkin 56 ncı maddesine aykırılık teşkil edeceğini ve tahmin edemeyeceğimiz kadar sıkıntılı süreçler yaşayacağımızı… Yani, her söyleneni öyle kabul edivermenin, ilk bakışta doğru gibi gözükse de, nihaî olarak doğru olmadığını yaşayarak tecrübe edeceğiz. Ben diyorum ki, vakit geç değil. Sayın Adalet Bakanının sabahleyin gönderdiği “Bu Kanun 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girer” maddesini, yürürlük maddesi olarak, yine, mutabakatla koyalım, bu yürürlük maddesinden vazgeçelim. Bu yürürlük maddesi ülkemize ciddî sıkıntılar açar. Ayrıca, hukuk açısından da bizim kolay izah edemeyeceğimiz, dünyaya açıklayamayacağımız bir leke olarak, ayıp olarak her an karşımızda durmaya devam eder.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Eraslan.

Şahsı adına, Adalet ve Kalkınma Partisi Ağrı Milletvekili Sayın Melik Özmen; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET MELİK ÖZMEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türk Ceza Yasa Tasarısının 344 üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Benden evvelki konuşmacılar yürürlük maddesiyle ilgili gerekli şeyleri söylediler. Ben, tasarının geneliyle ilgili birkaç noktaya temas edip, fikirlerimi söylemek istiyorum.

1923’ten bugüne, cumhuriyetimizi kurduğumuz günden bugüne yasalar yapıyoruz, Türk Milletinin egemenliğini burada temsil ediyoruz. Türk Ceza Kanunu, İtalyan ceza hukukçusu Beccaria’dan esinlenerek yapılmış bir ceza kanunu ve tercüme idi, 1926’dan bu yana da ülkemizde temel kanun olarak uygulanıyordu. Türk Milleti olarak bugün gelmiş olduğumuz nokta artık kendi kanunlarımızı kendimizin yapabileceği noktadır ki, bu, çok sevindiricidir. O açıdan, Türk Milletini ve onun temsilcisi olan buradaki tüm üyeleri, hepinizi kutlamak istiyorum. Böylece rüştünü ispat etmiştir, cumhuriyet kendi meyvelerini verebilecek bir duruma gelmiştir; bu, çok önemli bir gelişmedir.

Ben, bir kural söylemek istiyorum. Ceza niçin gerekir? Kamuya karşı işlenen fiiller için ceza gerekir ve ceza kanunları düzenlenir. Can güvenliğine, mal güvenliğine, nesep güvenliğine, akıl güvenliğine ve devlete karşı işlenen suçlar için ceza kanunları düzenlenir. Şahıslara karşı olan fiiller için de, medenî kanunda hükümler icra edilir. Bana göre, bu tasarıda, özellikle nesebin korunması ve fücur konusu eksik kalmıştır; ama, önümüzdeki dönemlerde, mutlaka, buna dönük düzenlemeler yapılacaktır diye düşünüyorum. Bunu önemsiyorum; çünkü, nesep hakikaten önemlidir. Nesebin korunmasına yönelik bazı tedbirler vardır; fakat, maalesef, bu tedbirler bana göre yeterli olmamıştır.

Yasanın ne kadar başarılı olduğu, önümüzdeki süreçte ortaya çıkacaktır, uygulandıkça ortaya çıkacaktır. Yapmış olduğumuz kanunun ne kadar işlerliğinin olduğu, hâkimler kanunu uyguladıkça ortaya çıkacaktır, bunu da ayrıca belirtmek istiyorum.

Ayrıca, bu tasarı üzerinde birçok tartışma yapıldı, bu tartışmalarla ilgili olarak Sayın Genel Başkanım da çok suçlandı ve bazı ağır hitaplara da maruz kaldı; buna dönük de birkaç şey söylemek istiyorum. Türk Milleti, ulusal varlığının devamı konusunda üç tane çok önemli karar almıştır: Ortaasya’dan göç kararı, Dandanakan Savaşı, onun teyidi Malazgirt Zaferi, Kurtuluş Savaşı. Bugün, ülkemiz ve Türk ulusal varlığı hakikaten çok önemli bir dönemeçten geçmektedir. Bu dönemeç içerisinde, Türk Milletinin kendi iradesiyle başına getirmiş olduğu bir Başbakanın yapmış olduğu fiiller, izlediği strateji, bu stratejiyi uygulama adımları, en azından, anlaşılmaya çalışılmalı, anlaşılamıyorsa da köstek olunmamalıdır diye düşünüyorum. Bu manada, özellikle yaşanan son gelişmeler ışığında baktığımızda, maalesef, gerek içte gerek dışta konu anlaşılamamış, büyük tartışmalara sebep olmuştur. Ancak, ben burada bir lideri kutlamak istiyorum, Yunan Başbakanını. O, bu konuyu gayet iyi anlamış, Avrupa Birliği süreci içerisinde Türkiye’nin önemli mesafeler katettiğini ve Sayın Başbakanın, bu mesafeler içerisinde, hakikaten, önemli adımlar attığını anlamış ve bunu beyan etmiştir. Nitekim, mesele, Brüksel dönüşünde gayet açık ve sarih bir şekilde belli olmuştur.

Ben, tekrar, özellikle gerek Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna gerekse AK Parti Grubuna ve bu kanunun çıkmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özmen teşekkür ederim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, konuşma talebim vardı.

BAŞKAN – Şahsı adına iki arkadaşımız konuştu, herhalde farkındasınız. Biliyorsunuz, sadece iki arkadaş konuşabiliyor.

Sayın milletvekilleri, Ankara Milletvekili Sayın Önder Sav, Başkanlığımıza bir dilekçeyle müracaat etti, bir konu üzerinde açıklama yapmak istediklerini söylediler. Bu açıklamayı, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine uygun bir şekilde, bulundukları yerden, yapmalarını rica ediyorum.

Buyurun.

ÖNDER SAV (Ankara) – Sayın Başkan, konuşmamda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İnfaz Kanunuyla ilgili olarak, Komisyon Başkanının geri çektiğini duyduğumu söylemiştim. Ayrıca, Komisyon Başkanı, bunu, bugün yapılan müzakerelerde tutanaklara da geçirdi; ancak, İçtüzüğün 75 inci maddesi çok açıktır. Komisyon Başkanı, bir tasarının komisyon aşamasındayken çekilmesini sağlayamaz, çekilmesini de duyuramaz, çekme yetkisi hükümetindir. Hükümet, bu yetkisini ancak Genel Kurula bilgi vermek şartıyla yapabilir. O husus bugünkü görüşmelerde konu edildiği için, acaba, ben izleyemedim, kaçırdım mı, Sayın Başkanlık Genel Kurula bir duyuru yaptı mı, bunu öğrenmek için o tezkereyi göndermiştim.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Sav.

Madde üzerinde 1 önerge vardır; önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 664 sıra sayılı Türk Ceza Kanunu Tasarısının 344 üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Ümmet Kandoğan

Dursun Akdemir

Emin Şirin

Denizli

Iğdır

İstanbul

Edip Safder Gaydalı

Mehmet Tatar

Bitlis

Şırnak

Madde 344.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) – Sayın Başkanım, bu kanun, bir temel kanun; çok konuştuk, çok tartıştık. Yürürlüğe girebilmesi için, hâkim ve savcılarımızın bir eğitim sürecinden geçmesi gerekir. O sebeple, makul bir zamana ihtiyaç var. O nedenle, Sayın Kandoğan ve arkadaşlarının önergesine katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet önergeye katılıyor mu?

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Sayın Başkan, ben de Sayın Komisyon Başkanımızın gerekçelerine aynen katılıyorum; dolayısıyla, önergeye katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kandoğan, gerekçeyi mi okutayım, konuşmak mı istiyorsunuz?

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Önergeleri üzerinde, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun efendim.

ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yürürlük maddesiyle ilgili olarak bir değişiklik önergesi vermiştik; ancak, ben, bu önergeyle ilgili olarak sözlerime başlamadan önce, İçtüzüğümüzün 73 üncü maddesini okumak istiyorum.

“Hükümetçe hazırlanan kanun tasarıları bütün bakanlarca imzalanmış olarak ve gerekçesi ile birlikte Meclis Başkanlığına sunulur.

Gerekçede tasarının tümü ve maddeleri hakkında bilgiler, kaldırılması veya eklenmesi istenilen hükümlerin neler olduğu ve neden kaldırılması, değiştirilmesi veya eklenmesi gerekli görüldüğü açıkça gösterilmek lazımdır. “

Şimdi, Meclisin huzuruna gelen bu kanun tasarısında, ne hükümetçe gönderilen tasarıda ne de komisyonca kabul edilip Genel Kurula gönderilen tasarıda, yürürlük maddesi olan 344 üncü maddesiyle ilgili herhangi bir gerekçe var. Hemen şunu söyleyebilirsiniz: “Yürürlük maddesidir.” Ancak “yayımı tarihinde yürürlüğe girer” derseniz, belki bir gerekçe ileri sürmeyebilirsiniz; ancak, bir yıl sonra yürürlüğe girecek olan bir kanun tasarısının, gerek hükümetçe gerekse komisyonca Meclise sevk edilirken mutlaka niye bir yıl sonra yürürlüğe girmesi gerektiği çok açık bir şekilde gerekçede belirtilmesi lazım.

Ben, bunu inceleme fırsatını buldum, bu gerekçeyle ilgili herhangi bir hüküm burada yok; ancak, bunun mutlaka gerekçe içerisinde yer alması lazım.

Şimdi, ben, burada değişik konuşmacıları dinledim. Bir konuşmacı gerekçe olarak diyor ki; hâkim ve savcılarımızın eğitilmesi lazım. Bir diğer gerekçe, daha sonra bundan da vazgeçildi, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İnfaz Kanununun birlikte çıkması lazım. Tamam, hangisine itibar edeceğiz; Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İnfaz Kanunu bugün gelmedi, gerekçe buydu. O bakımdan, kamuoyunun ve Meclisin bilgilendirilmesi açısından bunun niye bir yıl sonra yürürlüğe gireceğinin açıklanması lazım. Şimdi, yeni bir önerge geldi, daha önce bir yıldı, ne oldu da altı aya indirdiniz, hangi gerekçeyle bunu altı aya indiriyorsunuz? Ama, bakın, bunun kamuoyunda çok kötü yansımaları olabilir.

Bakınız, daha bundan üç gün önce basında ve televizyonda izlediniz, bir ilimizde bir töre cinayeti işlendi. Şimdi, eğer, bu kanun bir yıl sonra veya altı ay sonra yürürlüğe giriyorsa, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra aleyhe gelecek hükümleri düşünerek insanlar bunu istismar edebilir, kötüye kullanabilir. Kötüye kullandığının bir işareti, üç gün önce bir ilde işlenen töre cinayetidir. Dikkatinizi çekmek istiyorum, altı aya kadar, altı ay içerisinde Türkiye’nin çok değişik yerlerinde, bu kanun yürürlüğe girdiğinde aleyhe taşıyacak hükümleri düşünerek birçok insan suç işleyebilir ve bunun da vebali, sorumluluğu bu Meclisin olur. Niye acele ettik o zaman? Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İnfaz Kanununu birlikte yapacaktık, yapamadık. Niye aceleyle Ceza Kanununu geçiriyoruz, yürürlüğünü de altı ay sonraya bırakıyoruz? Bugün, çok enteresandır, biraz önce konuşmacılar da ifade ettiler, yepyeni bir madde halinde önümüze geldi. Hadi 184 üncü maddeyi getirenleri tebrik ediyorum, kutluyorum. Bu imar kirliliğine neden olma meselesinin altı ay sonra değil de hemen yürürlüğe girmesi, ülkemiz açısından son derece önem arz etmektedir; bunun bir an önce yürürlüğe girmesinde fayda vardır. Bu değişikliği yapanları gönülden kutlamak istiyorum; ancak, 181 inci maddenin birinci fıkrasının, 182 nci maddenin birinci fıkrasının kanun yürürlüğe girdikten iki yıl sonra yürürlüğe girmesinin makul ve mantıklı bir açıklamasını yapamayız.

Ben, buradan, Sayın Çevre ve Orman Bakanına hitap etmek istiyorum. Eğer, o bakanlıkta bakan olarak oturuyorsanız, bu madde bu şekilde geçerse, derhal o bakanlıktan istifa etmeniz lazım. Evet, evet; çünkü, biraz önce de bahsettiler, Anayasanın 56 ncı maddesi çok açık arkadaşlar. 56 ncı madde şunu söylüyor: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.” Siz, bu değişiklikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kandoğan, lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

… çevreyi kasten kirletenlere, iki yıl boyunca çevreyi kasten kirletmeye devam edin, 70 000 000 insana, çok kötü sağlık şartları içerisinde, çok kötü bir çevrede yaşamaya devam edin diyorsunuz; ancak, hemen şunu da ifade etmek istiyorum: Sayın İpek burada ifade ettiler; belediyeler bu işi iki yıl içerisinde ancak yapabilirlermiş. Ben iddia ediyorum ve huzurlarınızda ifade ediyorum -arıtma tesislerinin maliyetini birçok arkadaşımız çok yakından bilirler- iki yıl sonra geleceksiniz, belediyeler bu konuda gerekli hazırlıkları yapamadılar, maddî imkânları yok, belediyeler borç batağı içerisinde, gelin, bunu iki yıl sonra, dört yıl sonra yürürlüğe koyalım diye, bir değişiklik maddesini yine bu Meclisin huzuruna getireceksiniz. Zaten, Türkiye’de çevre yeterince katledilmiş, yeterince kirlenmiş ve ben, korkuyorum ki, yarın, Avrupa Birliğinin, bu maddeden dolayı -bakın, altını çiziyorum, bu maddeden dolayı- yeniden, Türkiye’nin içişlerine karışma uğruna, bu maddenin Avrupa Birliği müktesebatına uymadığı, Avrupa Birliği şartlarını taşımadığı, böyle kötü bir çevrede yaşayan ülkenin Avrupa Birliğine girmeye hakkı olmadığı ve böyle bir Meclisten böyle bir kanun bu şekilde geçerse “iki yıl boyunca çevreyi kasten kirletmeye devam edin dediğiniz insanların bulunduğu bir ülkenin Avrupa Birliğine girmeye hakkı yoktur” şeklinde ifadelerle karşılaşırsak, hiç şaşırmayalım.

O bakımdan, gelin, bu maddeyi eski haliyle veyahut yeni şekliyle altı ay sonra yürürlüğe girmesi şeklinde -benim arzum hemen yürürlüğe girmesi şeklindeydi- düzeltelim.

BAŞKAN – Sayın Kandoğan, teşekkür ederim.

ÜMMET KANDOĞAN (Devamla) – Gelecek nesle yapılabilecek en büyük kötülük budur.

Bu konuda fikirlerimi ifade etmeye çalıştım. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Bağımsızlar sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon ve Hükümetin katılmadığı, önerge sahibinin üzerinde konuşma yaptığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

344 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum…

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Bakana, bu maddeyle ilgili soru sorabilir miyim?

BAŞKAN – Süre geçti, oylamaya geçtim.

344 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir