Türk Ceza Kanunu Madde 31

TCK 31. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 31. maddesi şu şekildedir:

Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler – Yaş küçüklüğü

Madde 31 – (1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

(2) (Değişik fıkra: 29.06.2005 – 5377 S.K/Madde 5) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması halinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı halinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan onbir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası yedi yıldan fazla olamaz.

(3) (Değişik fıkra: 29.06.2005 – 5377 S.K/Madde 5) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde onsekiz yıldan yirmidört yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde oniki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte biri indirilir ve bu halde her fiil için verilecek hapis cezası oniki yıldan fazla olamaz.

Başlık

TCK’nın 31. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KİTAP: Genel Hükümler – İKİNCİ KISIM: Ceza Sorumluluğunun Esasları – İKİNCİ BÖLÜM: Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler

Madde başlığı şu şekildedir: Yaş küçüklüğü

Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 31. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ



1. fıkra


Madde 101. Madde, ceza sorumluluğu bulunmayan oniki yaşını doldurmamış ve suç işlemiş çocuklar hakkında ne gibi işlem yapılacağını göstermektedir.

Maddenin birinci fıkrasına göre söz konusu çocuklar hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması yapılmayacaktır. Ancak suçları, adı geçenlerin yasal temsilcilerine bildirilecektir. Madde bu bildirme görevini savcılara, kolluk yetkililerine ve okul görevlilerine vermiştir.

İlke olarak bu çocuklar hakkında herhangi bir işlem yapılmayacaktır. Ancak savcılar iki halde konu ile ilgilenmek ve problemli çocuklar hakkında 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ve diğer kanunların öngördüğü tedbirlere karar vermesi için çocuk mahkemesine başvurmakla yükümlüdürler. Bu hallerde çocuk mahkemesi sözü edilen kanunların öngördüğü hükümleri çocuk hakkında uygulayabilecektir. Halen Türk Medeni Kanunu dışında çocuk ve gençleri korumak bakımından bir kısım mevzuat vardır; ancak bunları ayrıca yeni hükümler getirerek tamamlamak gereklidir.

Yukarıda değinildiği üzere oniki yaşını doldurmamış çocuklar bakımından çocuk mahkemesinden tedbir isteminde bulunulmasını gerektiren birinci hal, maddenin ikinci fıkrasına göre “suçun belirli bir ağırlıkta olması”dır. Tasarı bu ağırlığı belirtmek bakımından, suçun cezasına dayalı bir ölçü getirmemiştir. Durum savcının takdirine göre belirtilecektir. Savcının bu değerlendirmesine göre tedbire hükmedip etmemek ise çocuk mahkemesinin takdiri içindedir.

İkinci hal ise çocuğun suçlarını tekrarlaması ve böylece adı geçen hakkında ceza niteliğinde olmayan koruyucu tedbirler alınması gereksiniminin ortaya çıkmış bulunmasıdır.

Her iki halde de, çocuk mahkemesi özel hukuk anlamında bir velayet veya vesayet makamı gibi hareket edecek ve tedbir alabilecektir. Görülen gerek çerçevesinde bu tedbirleri kaldırmak veya değiştirmek olanağı da vardır. Tedbirler yetkili hukuk mahkemesince de alınabilecektir.


2. fıkra


a) Madde 102. Madde, çocukların ceza sorumluluğunun tabi kılındığı ölçütü birinci fıkrasında açıklamaktadır. Dikkat edilmelidir ki, çocuğun sorumluluğu esasta, onun suçu işlediği sıradaki ahlaki ve ruhsal olgunluğuna bağlanmıştır. Söz konusu olgunluk adı geçenin eyleminin haksız niteliğini anlaması ve buna göre hareket edebilmesi için yeterli ise ceza sorumluluğu kabul edilecektir. Demek oluyor ki, sorumluluğun esası çocuğun eyleminin haksız niteliğini anlaması ve buna göre hareket edebilmesi yeteneğine sahip olmasıdır; bu yeteneğin varlığı ise çocuğun suçu işlediği sırada ahlaki ve ruhsal olgunluğa sahip olup olmadığının belirlenmesine bağlıdır.

Dikkat edilmelidir ki, Tasarı geleneksel temyiz gücü kavramına böylece yeni bir boyut getirmiş bulunmaktadır. Yine dikkat edilmelidir ki, cezaen sorumlu çocukta eyleminin haksız niteliğini anlamasını sağlayacak ruhsal ve ahlaki olgunluk yani idrak (algılama yeteneği) mevcut bulunacak ve ayrıca buna göre hareket edebilme yeteneği de eklenmiş olacaktır. Böylece çocuğun bu yeteneğe sahip bulunup bulunmadığı hususunda uzman hekimin görüşü yararlı ise de mutlak bir gerek değildir. Bu hususu çocuk mahkemesinin kendisi de saptayabilir.

Maddenin ikinci fıkrası ise söz konusu yeteneğe sahip bulunmadığı anlaşılan küçük hakkında mahkemece yerine getirilecek işlemi belirtmektedir. Mahkeme çocuğu öncelikle beraat ettirecektir. Ancak bununla yetinmeyecek ve çocuğun birinci fıkrada belirtilen olgunluğu elde edebilmesi için gerekli eğitici ve iyileştirici bütün tedbirleri alacaktır. Bu tedbirlere Türk Medeni Kanununun ve çocukları koruyucu diğer kanunların öngördüğü bütün tedbirler dahildir.

b) Madde 112. Maddede, 111 inci maddeye göre mahkemece çocuklara özgü hapis cezasına hükmolunması gerekli görüldüğünde, cezanın ne suretle saptanacağı gösterilmektedir. Ceza, maddenin (1) ve (2) numaralı bentlerinde gösterilen esaslara göre belirlenecektir.


3. fıkra


Madde 114. Tasarının suç işleyen küçükler hakkında kabul etmiş bulunduğu temel ilke, çocuklardan farklı olarak, bunlar hakkında esasta cezaya hükmedilmesidir. 116 ncı maddede öngörüldüğü üzere, bunlar hakkında suçtan dolayı tedbire hükmolunması istisnadır.

Madde, bu ilke çerçevesinde küçüklerin işledikleri suçlardan dolayı hapis cezasının ne suretle hesaplanıp belirleneceğini birinci fıkrasının (1) ve (2) numaralı bentlerinde göstermiş bulunmaktadır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Kişinin, fiziksel gelişimine paralel olarak, toplumun değer yargılarını, bunların anlam ve içeriğini algılama yeteneği gelişmektedir. Yine bu gelişim sürecinde algılama yeteneğinin yanı sıra, ayrıca toplumdaki ölçü davranış kurallarının gerekleri doğrultusunda hareketlerini yönlendirebilme (irade) yeteneği de gelişmektedir.

Suç oluşturan fiili işlediği sırada henüz oniki yaşını bitirmemiş olan çocukların ceza sorumluluğu bulunmamaktadır. Fiili işlediği sırada henüz oniki yaşını bitirmemiş olması, çocuk açısından kusurluluğu mutlak surette ortadan kaldıran bir neden olarak kabul edilmiştir.

İzlenen suç ve ceza politikasının gereği olarak, bu gruba giren yaş küçüklerinin ceza sorumluluğunun olmadığı normatif olarak kabul edilmiştir. Çünkü, bu çocuklar hakkında ceza yaptırımının uygulanması, cezanın özel önleme ve yeniden topluma kazandırma işlevi bakımından tamamen ters etki gösterecektir. Hatta, bu çocuklarla ilgili olarak ceza kovuşturmasına ilişkin işlemlerin yapılması, psikolojik gelişimleri üzerinde olumsuz etkiler meydana getirebilmektedir. Bu nedenle, suç yoluna sürüklenmiş olan bu çocuklarla ilgili olarak, sadece koruyucu ve eğitici nitelikte olan güvenlik tedbirlerine başvurulabilir.

Çocukluktan gençliğe geçiş sürecinde bulunan oniki yaşını doldurmuş ve fakat henüz onbeş yaşının tamamlamamış kişiler, genellikle işlediği fiilin bir haksızlık oluşturduğunun bilincinde olmakla beraber, bazı durumlarda fiili işlemekten kendini alıkoyamamakta ve bazı davranışlar açısından iradesine yeterince hakim olamamaktadır. Bu nedenle, suç oluşturan bir fiili işlediği sırada oniki yaşını bitirmiş olup da henüz onbeş yaşını bitirmemiş olan kişilerin, işlediği suç açısından davranışlarını yönlendirebilme yeteneğine sahip olduğunun belirlenmesi halinde, ceza sorumluluğunun olduğu kabul edilmiştir.

Bu grup yaş küçüklerinin ceza sorumluluğunun olup olmadığı, çocuk hakimi tarafından tespit edilir. Ancak, bu belirlemeden önce, yaş küçüğünün içinde bulunduğu aile koşulları, sosyal ve ekonomik koşullar ile psikolojik ve eğitim durumu hakkında uzman kişilerce rapor hazırlanması istenir. Çocuk hakimi, hazırlanan bu raporları, ceza sorumluluğunun belirlenmesiyle ilgili olarak yapacağı değerlendirmede dikkate alır.

Kusur yeteneği bulunmayan yaş küçüğü hakkında ceza tertibine yer olmadığına karar verilir. Ancak, bu kişiler hakkında koruyucu, eğitici ve yeniden topluma kazandırıcı nitelikte güvenlik tedbirlerine hükmedilir.

Çocuk hakimi, işlediği suç açısından ceza sorumluluğunun olduğunu kabul ettiği yaş küçüğü hakkında ise kural olarak indirilmiş cezaya hükmedecektir.

Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş ve fakat henüz onsekiz yaşını tamamlamamış gençler, normal koşullarda, gerçekleştirdikleri davranışların hukuki anlam ve sonuçlarını kavrama yeteneğine sahip olmakla birlikte; bu kişilerin, davranışlarını yönlendirme yetenekleri yeterince gelişmemiş olabilmektedir. Bu nedenle, suç yoluna girmiş olan gençlerin, işledikleri suçlar bağlamında irade yeteneğinin zayıf olduğu normatif olarak kabul edilmiştir. Azalmış kusur yeteneğine sahip bulunan gençler hakkında kural olarak indirilmiş cezaya hükmedilir.

TBMM Kabul Metni

31 inci maddeyi okutuyorum:

Yaş küçüklüğü

MADDE 31. – (1) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmamış olan çocukların ceza sorumluluğu yoktur. Bu kişiler hakkında, ceza kovuşturması yapılamaz; ancak, çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanabilir.

(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanların işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hâlinde ceza sorumluluğu yoktur. Ancak bu kişiler hakkında çocuklara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur. İşlediği fiili algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin varlığı hâlinde, bu kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan oniki yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde yedi yıldan dokuz yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların üçte ikisi indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası altı yıldan fazla olamaz.

(3) Fiili işlediği sırada onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında suç, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde ondört yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirdiği takdirde dokuz yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Diğer cezaların yarısı indirilir ve bu hâlde her fiil için verilecek hapis cezası sekiz yıldan fazla olamaz.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Gaye Erbatur; buyurun.

CHP GRUBU ADINA N. GAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Ceza Kanunu Tasarısının “Yaş küçüklüğü” başlığını taşıyan 31 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

“Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler” bölümünde yer alan bu madde, özetle ifade edilecek olursa, 12 yaşını doldurmamış çocuklara cezaî sorumluluk yüklememekte, 12-15 yaş arası çocuklar için belirli indirimler öngörürken, 15-18 yaş arasındakilere daha az indirim getirmektedir. Halen yürürlükte olan yasayla karşılaştırdığımızda, ceza sorumluluğu yaşının 11’den 12’ye yükseltildiğini görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ile bu sözleşmeye Ek İhtiyarî Protokole taraf bir ülkedir. Dolayısıyla, burada hep birlikte son şeklini vereceğimiz yeni ceza yasamızın çocuklarla ilgili maddelerinin bu uluslararası düzenlemelerle uyumlu olması gerekir. Temel anlayış, cezalandırmak değil, çocuklarımızı suçtan korumak olmalıdır. Olabildiğince çocuğun adalet sistemi dışında tutulması ve sisteme girmesinin zorunlu olduğu hallerde ise koruyucu ve telafi edici bir adaletin işlemesi gerekir. Ceza sorumluluğu olmayan çocuklar medenî hukuk kapsamında ele alınmalı ve güvenlik tedbirleri değil, koruyucu tedbirler öngörülmelidir.

Çocuğun yaşadığı çevrede onu suçtan koruyucu en etkili, tedbirli, uygulama olanağı sağlayan bir sisteme gereksinim vardır. Çocuk, koruyucu ve eğitici önlemlerle tehlikelerden uzaklaştırılmalıdır. Olması gereken, çocuğun yasalarla çelişik bir duruma girmesi halinde bu durumun çocuğa özgü bir yasa içinde ele alınmasıdır. Bunun ötesinde, çocuğa özgü düzenlemeler, önleyici tedbirler, yargılama süreci ve kararın uygulamaya konulması aşamalarını da kapsamak durumundadır. Bu nedenle, Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin 40 ıncı maddesi, çocuğa özel yasa, usul ve makamların oluşturulmasını taraf devletler için bir yükümlülük olarak belirlemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; buna göre, ideal olan, bu maddenin “yaş küçüklüğünün ceza sorumluluğuna etkisi ve kanunla ihtilaf halindeki çocuklara uygulanacak esaslar ve süreler çocuklara özel kanunla düzenlenir” şeklinde değiştirilmesi ve konunun Türk Ceza Kanununun dışına çıkarılmasıdır; ancak, bu, maalesef, mümkün olmamıştır; ama, hiç değilse, durumu biraz daha iyileştirmek için bazı değişiklikler yapılabilir. Bunların neler olabileceğini dile getirmek isterim.

Bu maddede kullanılan “ceza kovuşturması” kavramı yanlış anlamalara neden olmaktadır. Bu kavram, son soruşturma yapılamayacağı biçiminde yorumlanarak hazırlık soruşturması işlemi yapılmaktadır. Oysa, bir kimseye suç isnat edilerek hakkında hazırlık soruşturması yürütülmesi; ancak, ona aklanma, bağımsız, tarafsız bir yargılama makamına başvuru hakkı tanınmaması, adil yargılanma hakkına aykırı düşmektedir. Bu nedenle “ceza kovuşturması” ifadesinin değiştirilmesi; bunun yerine “ceza soruşturması” kavramı getirilmesi uygun olurdu.

Türk Ceza Yasası Tasarısında ceza sorumluluğu yaşı 11’den 12’ye yükseltilmiştir; ancak, bu, yetersizdir. Ceza sorumluluğu yaşı, medenî hukuktaki sorumluluk yaşıyla uyumlu hale getirilmeli ve ceza sorumluluğu taşıyan çocuklar arasında ikinci bir yaş ayırımı yapılmamalıdır.

Tasarıda -çocuk hakkında verilecek karara esas teşkil etmek üzere- öngörülen, işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayamaması veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmemiş olması hali nesnel bir ölçüt oluşturmaz. Böyle öznel bir ölçüt yerine, çocuğun fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminin araştırılması ve araştırma sonucunda ortaya çıkan durum çerçevesinde en uygun kararın verilmesi esası benimsenmelidir.

Ceza sorumluluğu olan çocuklar için karar öncesinde sosyal inceleme yapma olanağı tanınmalı, öncelikle koruyucu tedbirlere, sonuç alınamazsa güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, cezaya en son çare olarak ve çocuğun yararı gerektiriyorsa başvurma esası benimsenmelidir.

Ceza hükmedilecek haller, çocuğun ve eylemin özelliklerine göre ağır sayılacak fiiller ve tekerrür halleriyle sınırlı tutulmalıdır.

Çocuklarla ilgili maddelerde tekrar söz alarak zamanınızı almamak için birkaç noktaya daha çok kısaca değinmek istiyorum. Velayet hakkı, vasi tayini ve nafaka yükümlülüğü gibi konularla ilgili olarak da kaygı verici hususlar var. Kamu vasisi, çocuğun yerleştirildiği kurum olmamalı ve bu konu Türk Ceza Kanununun dışında düzenlenmelidir. Çeşitli suçların çocuklara karşı işlenmeleri halinde, bunun, suçu ağırlaştırıcı neden sayılması ve azmettirmenin ağır biçimde cezalandırılması da çocukları korumak açısından önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm bunlara karşın hukuk sistemimizde cezaî düzenlemelerde Avrupa Birliğiyle daha uyumlu bir biçimde iyileştirilecek pek çok madde içeren Türk Ceza Kanunu Tasarısını Cumhuriyet Halk Partisi olarak desteklediğimiz malumlarınızdır. Ben de bu görüşü içtenlikle paylaşıyorum; ancak, bu haliyle bu madde için olumlu oy kullanmak, içime sindirebileceğim bir davranış olmayacaktır. Burada, bugün yaptığımız görüşmenin ve ortaya konulan gerçeklerin maddenin biraz daha geliştirilmesine vesile olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbatur.

Sayın milletvekilleri, 31. maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir