Türk Ceza Kanunu Madde 303

TCK 303. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 303. maddesi şu şekildedir:

Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar – Düşmanla işbirliği yapmak

Madde 303 – (1) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaş halinde olan devletin ordusunda hizmet kabul eden, düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silahlı mücadeleye giren vatandaş, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Düşman devlet ordusunda herhangi bir komuta görevi üstlenen vatandaş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(4) Savaş zamanında düşman devlet toprağında bulunup da bu devlet ordusunda hizmete alınmak mecburiyetinde kalan vatandaş hakkında, bu nedenle cezaya hükmolunmaz.


Başlık

TCK’nın 303. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler – DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar

Madde başlığı şu şekildedir: Düşmanla işbirliği yapmak


Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 303. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ

Madde 357. Madde, savaş halinde iken Devlete karşı silah kullananlarla Türkiye ile savaş halindeki yabancı devlet ordusunda hizmet kabul edenleri cezalandırmaktadır. Ancak madde, uluslararası savaşa ilişkindir; iç savaş halinde Devlete karşı silah kullananlarla ilgili özel hükümler mevcut bulunduğundan bu maddenin uygulanması söz konusu olmaz.

Uluslararası askeri ittifaklar nedeniyle Türkiye Devletiyle savaş halinde bulunan devlet ile aralarında savaş için ittifak veya iştirak olan bir devletin ordusunda hizmet kabul eden vatandaşın, Türkiye Devleti ile savaş halinde bulunan devlet ordusunda hizmet kabul etmiş gibi sayılması gerekecektir. Bu husus birinci fıkrada açıklanmıştır.

İkinci fıkra, kabul edilen hizmetin üst düzeyde komutanlık niteliğinde olmasını cezayı ağırlaştırıcı özel neden olarak kabul etmektedir. Ancak üst düzeyde komutanlıkla eş değerde bulunan diğer bir takım hizmetler, söz gelimi kuvvetlerin doğrudan doğruya yönetilmesi ve idare edilmesi, komutanlıkla eş değerde sayılmış ve aynı surette bir ağırlaştırıcı neden olarak kabul edilmiştir. Burada dikkat edilecek husus, dolaylı olarak yönetme ve idareye etkili olan hizmetlerin bir ağırlaştırıcı neden oluşturmamasıdır.

Savaştan evvel yabancı devlet topraklarında bulunup da, o devlet kanunlarının yüklediği bir hizmeti kabul etmek zorunda kalmış bulunanların cezalandırılamayacakları maddenin üçüncü fıkrasında açıklanmıştır. Gerçekten zorunlu olarak bir şeyi yapmaya zorlanan kimsenin bundan dolayı sorumlu tutulmaması, ceza hukukunda geçerli sübjektif sorumluluk ilkesinin gereğidir.

Maddenin dördüncü fıkrasında Türkiye Devleti tarafından tanınmış olmasalar bile Türkiye Devleti ile savaş halinde olan siyasal kümelerin yani grupların, bu maddenin uygulanması yönünden Türkiye Devleti ile savaş halinde devlet gibi sayılacakları ve dolayısıyla bunlarda görev alanların da birden üçüncüye kadar olan fıkralar hükümlerine tabi bulunacakları ifade edilmek istenilmiştir. Dolayısıyla bu fıkra bir tür yorum niteliğindedir. Gerçekten Türkiye Devletinin tanımadığı yabancı bir topluluk, grup Türkiye ile savaş halinde ise, bunun da savaş halinde bir devlet gibi sayılması ve bunlara katılan vatandaşların madde gereğince cezalandırılmaları uygun sayılmıştır. Siyasal kümeler, bu çeşit grupları ifade için bir terim olarak kabul edilmiştir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Madde metninde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaş halinde olan devletin ordusunda hizmet kabul etme veya düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silahlı mücadeleye girmek suç olarak tanımlanmaktadır. Bu suçun faili ancak vatandaş olabilir.

Uluslararası askeri ittifaklar nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin savaş halinde bulunduğu devlet ile aralarında savaş için ittifak veya iştirak olan bir diğer devletin ordusunda hizmet kabul eden vatandaşın, Türkiye Devleti ile savaş halinde bulunan devlet ordusunda hizmet kabul etmiş gibi sayılması gerekecektir.

İkinci fıkrada, düşman devlet ordusunda herhangi bir komuta görevi üstlenilmesi, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, düşman devletle savaş halinde olunması gerekmemektedir. Henüz savaş halinde olmamakla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı hasmane hareketlerde bulunan devlet, düşman devlet olarak kabul edilmelidir. Bu suçun faili de ancak vatandaş olabilir.

Bu suçun oluşması açısından dikkat edilecek husus, düşman devlet ordusunda, dolaylı da olsa, yönetme ve idareye etkili olma şeklinde bir görevin üstlenilmiş olmasıdır.

Bir veya ikinci fıkrada tanımlanan suçların işlenmesi sırasında örneğin kişiler öldürülmüş, kasten yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin üçüncü fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.

Savaştan evvel yabancı devlet topraklarında bulunup da, o devlet kanunlarının yüklediği bir hizmeti kabul etmek zorunda kalmış bulunanların cezalandırılamayacakları maddenin dördüncü fıkrasında açıklanmıştır. Gerçekten zorunlu olarak bir şeyi yapmaya zorlanan kimsenin bundan dolayı sorumlu tutulmaması, ceza hukukunda geçerli sübjektif sorumluluk ilkesinin gereğidir.


TBMM Kabul Metni

304 üncü maddeyi 303 üncü madde olarak okutuyorum:

Düşmanla işbirliği yapmak

MADDE 303. – (1) Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile savaş hâlinde olan devletin ordusunda hizmet kabul eden, düşman devletin yanında Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı silâhlı mücadeleye giren vatandaş, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Düşman devlet ordusunda herhangi bir komuta görevi üstlenen vatandaş, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.

(3) Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.

(4) Savaş zamanında düşman devlet toprağında bulunup da bu devlet ordusunda hizmete alınmak mecburiyetinde kalan vatandaş hakkında, bu nedenle cezaya hükmolunmaz.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir