TCK 260. Madde
Türk Ceza Kanunumuzun 260. maddesi şu şekildedir:
Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar – Kamu görevinin terki veya yapılmaması
Madde 260 – (1) Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması halinde cezaya hükmolunmaz.
(2) Kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.
Başlık
TCK’nın 260. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KİTAP: Özel Hükümler – DÖRDÜNCÜ KISIM: Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar
Madde başlığı şu şekildedir: Kamu görevinin terki veya yapılmaması
Gerekçe
Türk Ceza Kanunu’nun 260. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ
Madde 490. Madde, memurlardan en az üç kişinin aralarında aldıkları karar gereğince kanun hükümlerine aykırı olarak grev niteliğinde hareketlere girişmelerini cezalandırmaktadır. Memur sözcüğü 4 üncü maddedeki hüküm gereğince kamu hizmeti görevlilerini de kapsamaktadır. Ancak bunlar arasında işçi niteliğini taşıyanların grev hakları saklıdır.
Suçun maddi unsuru, memuriyeti terk yani memuriyetten bir daha gelmemek üzere ayrılmak, göreve gelmemek, gelip de görevi geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmamak veya yavaşlatmaktır. Suçun ön koşulu, memurların bu hususta önceden anlaşmış olmalarıdır.
Maddenin ikinci fıkrasında, anlaşma olmasa da başkaları tarafından alınan karara veya yayınlanan bildirilere uyulması da suçun oluşması için yeterli sayılmıştır.
Üçüncü fıkradaki fiiller, dernek veya vakıf veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları veya üst kuruluşları yöneticilerinin karar, bildiri veya diğer her türlü etkinlikleri üzerine gerçekleşmişse, adı geçenlerin bir yıldan üç yıla kadar cezalandırılacakları hükmünü getirmektedir. Böylece belirli bir iştirak şekli ayrıca cezalandırılmış olmaktadır.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
Madde metninde, kamu görevlilerinin toplu olarak görevlerini terk etmesi, görevlerine gelmemesi, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmaması veya yavaşlatması suç olarak tanımlanmıştır.
Bir hizmetin kamu adına yürütülmesine karar verilmesi, bu hizmetin düzenli ve aksamaksızın yürütülmesini gerektirir. Madde metniyle bir kamu hizmetinin aksamasına neden olacak toplu hareketler ceza yaptırımı altına alınmıştır.
Söz konusu suçun oluşabilmesi için maddede belirtilen hareketlerin toplu olarak gerçekleştirilmesi gerekir. Söz konusu hareketlerin toplu olarak yapıldığının kabulü için, en az dört kişinin birlikte hareket etmiş olması gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında, görevin toplu olarak ve kısa bir süre için terkinin kamu hizmetinin yürütülmesi açısından oluşturduğu haksızlığın azlığı göz önünde bulundurularak, verilecek cezada indirim yapma veya ceza vermeme konusunda mahkemeye takdir yetkisi tanınmıştır. Ancak, bu takdir yetkisinin kullanılabilmesi için, görevin kısa bir süre terkinin hizmeti aksatmaması ve münhasıran kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili taleplerini ifade amacıyla yapılması gerekir.
TBMM Kabul Metni
260 ıncı maddeyi okutuyorum:
Kamu görevinin terki veya yapılmaması
MADDE 260. – (1) Hukuka aykırı olarak ve toplu biçimde, görevlerini terk eden, görevlerine gelmeyen, görevlerini geçici de olsa kısmen veya tamamen yapmayan veya yavaşlatan kamu görevlilerinin her biri hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir. Kamu görevlisi sayısının üçten fazla olmaması hâlinde cezaya hükmolunmaz.
(2) Kamu görevlilerinin meslekî ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları hâlinde, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir.
BAŞKAN – Madde üzerinde, şahsı adına, Denizli Milletvekili Sayın Ümmet Kandoğan; buyurun.
ÜMMET KANDOĞAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 260 ıncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; sizleri saygıyla selamlıyorum.
260 ıncı maddenin birinci fıkrasıyla ilgili olarak söylenecek çok fazla bir şey yok; ancak, aynı maddenin ikinci fıkrasına bakacak olursak, bu düzenlemenin son derece antidemokratik olduğu, kurum içerisinde, haklarını, isteklerini, arzularını elde etmek için bir ifade şekli olarak bunu ortaya koymaya çalışacak olan kamu görevlileriyle ilgili getirilen düzenlemenin yanlış olduğu inancındayım.
Özellikle bu maddenin ikinci fıkrasındaki “verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir” gibi bir hükmün konulmasının da yanlış olduğu inancındayım. Eğer, bu konuyla ilgili olarak, bu görevlilerle ilgili bir işlem yapılması gerekiyorsa, zaten, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, 125 inci maddesinden başlayan disiplinle ilgili hükümleri mevcuttur, bu fıkrada da açıkça görülmektedir zaten;”mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları hâlinde…” Hizmeti aksatmayacağını yazıyoruz “geçici ve kısa süreli” ibaresini de kullanıyoruz ve sonra da “verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza da verilmeyebilir” gibi bir ucubeyi buraya yerleştiriyoruz. Kanun yapma tekniği açısından da yanlış olduğu inancındayım. Böyle bir hükmün, “ceza verilmeyebilir” gibi bir hükmün Ceza Kanununa konulmasının da yanlış olduğu inancındayım; eğer, böyle bir hükme karşı bir şey yapılacaksa, zaten 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun disiplinle ilgili hükümleri çalıştırılabilir. Getirilen hükümle, yeni bir kanun yapıyoruz, yeni bir reform getiriyoruz derken, içinden çıkılmayacak bir şekle dönüştürüldüğünü üzülerek görüyorum.
Biraz önce görüşülen 219 uncu maddede eski kanun maddesinin aynı şekliyle yerleştirilmesinin de ne kadar mantıksız, ne kadar yanlış olduğunu takdirlerinize bırakıyorum. Bir kere, bu tasarı yazılırken, dili, tekniği son derece farklıyken, bir tek 219 uncu maddenin 1926 yılının diliyle yazılmış olmasını hiçbir şekilde izah etmek mümkün değil. Avukatlar dahi -yeni kanun eğer bu şekilde yasalaşacak olursa- yanlarında bir sözlük, 219 uncu maddeye kadar gelecekler, 219 uncu maddede herkes sözlüğü açacak, acaba bu kanun ne söylemek istiyor, ne anlatmak istiyor şeklinde büyük bir sıkıntı içerisine girecekler. Ben, tekrar ifade ediyorum; yeni bir kanun, yeni bir reform derken, eski kanunun bir maddesinin noktasına ve virgülüne dokunmadan aynen yerleştirilmesinin de bir mantıklı izahı olması mümkün değildir. Adalet Komisyonu Başkanımız, ilk gün, çıktı “ben, bu kanunla hayatımın en mutlu anını yaşıyorum; bugün, şu yaşa geldim, büyük bir mutluluk içerisindeyim” şeklinde ifadelerde bulundu. Ancak, 1926 yılının Ceza Kanununun bir maddesinin, kelimeleriyle, cümleleriyle, noktasıyla ve virgülüyle bu kanun tasarısının içerisine yerleştirilmesinin reformla uzaktan yakından bir ilgisinin olmadığını da takdirlerinize ifade etmek istiyorum.
Yalnız, demin, benim konuşmamdan sonra, Sayın Adalet Bakanı, Malatya AK Parti İl Başkanlığından gelen yazının, beni, hâlâ AK Partideymiş zannederek gönderildiğini, alaylı bir tarzda, ima ederek söyledi. Ben, İktidar Partisinden ayrılarak muhalefet partisine geçtim; ancak, Sayın Adalet Bakanı, üç parti değiştirmiştir ve değiştirdiği bir partiden, seçime bir gün kala, iktidara gelmek üzere olduğu anlaşılan bir partiye geçmiştir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
BAŞKAN – Sayın Kandoğan, teşekkür ederim.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.