Türk Ceza Kanunu Madde 26

TCK 26. Madde

Türk Ceza Kanunumuzun 26. maddesi şu şekildedir:

Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler – Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası

Madde 26 – (1) Hakkını kullanan kimseye ceza verilmez.

(2) Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.

Başlık

TCK’nın 26. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KİTAP: Genel Hükümler – İKİNCİ KISIM: Ceza Sorumluluğunun Esasları – İKİNCİ BÖLÜM: Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler

Madde başlığı şu şekildedir: Hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası

Gerekçe

Türk Ceza Kanunu’nun 26. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

HÜKÜMETİN TEKLİF ETTİĞİ METNİN GEREKÇELERİ


Madde 27. Maddeyle getirilen hukuka uygunluk nedeni aslında Anayasanın 137 nci maddesine dayanmaktadır. Maddede, kanunun hükmünü icra edenin herhangi bir suçtan dolayı sorumlu tutulamayacağı açıklanmıştır. Maddede yetkili bir merciden verilen ve memurun görevi gereği yerine getirmek mecburiyetinde bulunduğu emrin icrası halinde de sorumlu olmayacağı belirtilmiştir. Ancak, Anayasanın 137 nci maddesinin ikinci fıkrasındaki hüküm gereği konusu suç teşkil eden emri verenin de suçtan dolayı sorumlu olacağı şüphesizdir.

Verilen emrin konusunun açıkça suç oluşturduğunun bilinmemesi ve anlaşılamaması halinde, memurun işlenen suçtan dolayı, hata nedeniyle, sorumlu olmayacağı meydandadır. Bu takdirde emri veren suçtan dolayı sorumlu olacaktır.

Anayasal ve kanuni düzenlemeye göre, amirin emrini icra eden kişi, emrin “yetki”, “konu” ve “şekil” açısından kanuna uygunluğunu denetlemekle yükümlüdür. Değinilen denetlemeyi yapmadan hukuka aykırı emrin yerine getirilmesi, emri yerine getiren kişiyi sorumluluktan kurtarmaz. Buna karşılık, belirli gereksinmeler nedeniyle, emri icra etmekle yükümlü kişinin, emri yerine getirmek konusunda kanun denetimini yapmasını engelleyen ve her durumda emrin uygulanmasını öngören kanun düzenlemeleri vardır.

Örneğin, 22/5/1930 tarihli ve 1632 sayılı Askeri Ceza Kanununda ve 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda, bu türden hükümler bulunmaktadır.

Bu durumda, emrin hukuka aykırılığını denetleme olanağı bulunmayan bir kişinin, emri yerine getirmesi irade dışı bir davranıştır. Buna karşın bu kişinin hukuka aykırı bir emri yerine getirmesi nedeniyle sorumlu tutulması “ceza sorumluluğunun kişiselliği” kuralına aykırı olur. Belirtilen durumda, suç oluşturan hukuka aykırı eylemin işlenmesinden, sadece emri verenin sorumlu tutulması yerinde görülerek, Tasarının bu maddesine, “Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesi, kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden sadece emri veren sorumlu olur.” hükmü eklenmiştir.

Mevzuatta, söz gelimi askeri kanunlarda, memurun kendisine verilen emri yerine getirmeye mecbur tutulduğu hallerdeki istisnalar, elbette ki saklıdır. Bu gibi hallerde, 3 üncü maddede yer alan özel kanunlarla Ceza Kanunu arasındaki ilişkiyi düzenleyici hüküm dolayısıyla özel kanundaki hüküm uygulanacaktır. Bu bakımdan Anayasanın 137 nci maddesinin son fıkrasındaki istisna saklı kalacaktır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

Hükümet Tasarısının “Kanunun hükmü ve amirin emri” başlıklı 27. maddesinin iki ve üçüncü fıkraları değiştirilmiştir. Hiyerarşik yapı içinde amirin verdiği emrin hukuka uygun olması halinde, verilen bu emrin yerine getirilmesi de hukuka uygun olacaktır. Amirin emri, hukuka aykırı olmasına rağmen, bu emir emredilen açısından bağlayıcı olabilir. Anayasamıza göre; kamu görevlileri, görevlerini ifa ederken amiri durumundaki kişilerden aldıkları emirleri hukuka aykırı bulmaları halinde, bu emri “yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir”ler. Ancak, emir hukuka aykırı olmakla beraber, amir “emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz” (madde 137, fıkra 1). Bu durumda emri yerine getiren açısından bir hukuka uygunluk nedeni değil, bir sorumsuzluk nedeni söz konusudur. Yerine getirme zorunluluğu, esasen hukuka aykırı olan emri hukuka uygun hale getirmez. Ancak, hiyerarşik yapı dolayısıyla, emri yerine getiren sorumlu olmaz. Bu durumda sorumluluk, emri verene aittir. Hükümet Tasarısındaki hükümde, bu durumda emri verenin de sorumluluktan kurtarılmasına yönelik bir ifadeye yer verilmişti. Yapılan değişiklikle bu yanlışlık düzeltilmiştir.

Emir, hukuka aykırı olmanın yanı sıra, ayrıca suç da teşkil edebilir. Anayasamız, konusu suç teşkil eden emrin yerine getirilmesine “hiçbir surette” izin vermemektedir (madde 137, fıkra 2). Bu durumda emri “yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz”. Maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklikle Anayasanın söz konusu hükmüyle paralellik sağlanmıştır.

TBMM Kabul Metni

24 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Ceza Sorumluluğunu Kaldıran veya Azaltan Nedenler

Kanunun hükmü ve amirin emri

MADDE 24. – (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.

(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.

(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.

(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hâllerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

BAŞKAN – 24 üncü madde üzerinde, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Güneş; buyurun.

HASAN FEHMİ GÜNEŞ (İstanbul) – Bu kadar sık huzurunuzu işgal etmenin beni sevimsizleştirdiğinin farkındayım; halbuki, ben, sevimli görünmek niyetindeyim; onun için, istismar etmeyeceğim; bu maddede de durumu arz edeyim.

Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, aslında, arz etmek istediğim husus 24 üncü maddeden çok ikinci bölümle ilgilidir. İkinci Bölüm “Ceza Sorumluluğunu Kaldıran ve Azaltan Nedenler” başlığı altındadır. Halbuki, burada, bu başlığa uygun düzenleme yok; çünkü, kanun hükmünü yerine getirme, amirin emrini yerine getirme, meşru savunma, zorunluluk hali, hakkın kullanılması, ilgilinin ya da mağdurun rızası, ceza sorumluluğunu kaldıran değil, fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran, bertaraf eden nedenlerdir. Bunlara, genel olarak, hukuka uygunluk nedenleri denilebilir; o nedenle, bu başlık altında düzenlenmesi çok doğru olmamıştır.

Aynı başlık altında yer alan şiddet, tehdit, hata gibi müesseseler, kusurluluğa etki eden, onu ortadan kaldıran veya azaltan nedenlerdir. Bu şekilde yaklaşmak doğru olur.

Yine, aynı başlık altında düzenlenen yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik, sarhoşluk, uyuşturucu madde etkisinde olma gibi müesseseler ise, isnat yeteneğini kaldıran ya da azaltan nedenlerdir.

Söylemek istediğim, bu bölüm başlığı, bölümün içeriğini yansıtmamaktadır, bölümün içeriğine uygun değildir.

Bunu arz etmek istedim; çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güneş.

24 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir