Türk Borçlar Kanunu Madde 7

TBK 7. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 7. maddesi şu şekildedir:

Sözleşmenin kurulması – Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi

Madde 7: Ismarlanmamış bir şeyin gönderilmesi öneri sayılmaz. Bu şeyi alan kişi, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü değildir.

Başlık

TBK’nın 7. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – BİRİNCİ AYIRIM: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri

Madde başlığı şu şekildedir: Sözleşmenin kurulması – Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 7. maddesinin gerekçesi ise şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, “Ismarlanmayan bir şeyin gönderilmesi” kenar başlıklı yeni bir maddedir.

Tasarının iki fıkradan oluşan 7. maddesinde, ısmarlanmayan şeyin gönderilmesi düzenlenmektedir.

Maddenin birinci fıkrasında, ısmarlanmamış bir şeyin gönderilmesinin öneri sayılmadığı ve bu şeyi alan kişinin, onu geri göndermek veya saklamakla yükümlü olmadığı belirtilmektedir. Böylece, bu tür taşınırları posta kutusunda veya kapısının önünde bulan ya da başka bir yolla alan kişilerin, bunları geri göndermemesi, saklamaması hatta kullanması sebebiyle, taraflar arasında örtülü irade açıklaması sonucunda bir sözleşme ilişkisinin doğmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.

Maddenin son fıkrasında ise, ısmarlanmamış bir şeyin yanlışlıkla gönderildiği açıkça anlaşıldığı takdirde, onu alan kişinin, dürüstlük kurallarının bir sonucu olarak, uygun bir sürede, durumu gönderene haber vermesi gerektiği öngörülmüştür.

Maddenin düzenlenmesinde 5 Ekim 1990 tarihli Federal Kanunla kaynak İsviçre Borçlar Kanununa 6a maddesi olarak eklenmiş olup, 1 Temmuz 1991 tarihinden beri yürürlükte olan düzenlemeler göz önünde tutulmuştur. Kaynak İsviçre Borçlar Kanununda üç fıkradan oluşan söz konusu maddenin, ilk iki fıkrası birleştirilerek, iki fıkra halinde Tasarıya alınması uygun görülmüştür.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Tasarının 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13 ve 14. maddeleri aynen kabul edilmiştir.

TBMM Tartışma ve Kabul Metni

7. maddenin başlığını okutuyorum:

4. Ismarlanmayan şeyin gönderilmesi

MADDE 7-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sıralarına göre okutup sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 321 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının (7) nci Maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Mustafa Elitaş

Ali İhsan Köktürk

Halil Ünlütepe

Kayseri

Zonguldak

Afyonkarahisar

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Mersin

Kırklareli

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutup -aykırı olanı- işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 7. maddesinde yer alan “öneri” ibaresinin yerine “teklif” ibaresinin eklenmesini,

ikinci fıkrasında yer alan “onu alan kişi, uygun bir sürede gönderene haber vermek zorundadır.” ibaresi yerine “onu alan kişi, kendisi için ağır bir külfeti gerektirmiyorsa, uygun bir sürede gönderene haber vermek zorundadır.” ibaresinin yazılmasını,

2. fıkranın devamına, “Alan kişi, yanlışlıkla gönderilen şeyi korumak ve haber vermek için yaptığı masrafları talep etme hakkına sahiptir. Bu masraflar kendisine ödeninceye kadar hapis hakkı kullanabilir” cümlesinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal

Mehmet Şandır

İzzettin Yılmaz

Konya

Mersin

Hatay

Osman Ertuğrul

Rıdvan Yalçın

Aksaray

Ordu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

FARUK BAL (Konya) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Faruk Bal, Konya Milletvekili.

Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madde iki fıkradan ibarettir. 7’nci maddenin birinci fıkrası, günlük olarak karşılaştığımız, ısmarlama hâlinde, ısmarlanmamış olduğu hâlde adrese gönderilen eşyaların kabulüyle ilgilidir. Bu madde, dolandırıcıların, insanların hulus ve saffetinden yararlanarak çıkar sağlamak isteyen organize kuruluşların sıkça kullandığı ve Türkiye’nin dört bir tarafında insanları mağdur ettiği bir konuyu kanun olarak düzenlemek suretiyle buna engel olmaya çalışmaktadır.

Elbette ki böyle bir düzenlemenin gereği vardır ancak mevcut düzenleme eksiktir. Niçin eksiktir? Maddenin ikinci fıkrasında “Ismarlanmamış bir şeyin yanlışlıkla gönderildiği açıkça anlaşılırsa, onu alan kişi, uygun bir sürede gönderene haber vermek zorundadır.” denilmektedir.

Yanlışlıkla alan kişi bunu aldıktan sonra gönderene haber vermek mükellefiyeti ile sorumlu tutuluyor ise, bu takdirde, doğal olarak bunu gelip alınmasını da beklemek suretiyle bir külfete de tabi tutulacaktır. Yani, ısmarlanmamış bir şeyi yanlışlıkla alan kişi gönderilmiş olan eşyayı saklamakla da mükellef olacaktır. Hiçbir kusuru, hiçbir kabahati olmadan, kendisinin belki de maddi yönden birtakım imkânlarından yararlanmak isteyenlerin başvurmuş olduğu böyle bir düzene muhatap olan kişi böyle bir mükellefiyete tabi kılınır ise, o takdirde buradan kendisine bir hak da doğması gerekmektedir. İşte doğması gereken hakkın, o ısmarlanmamış eşyayı gönderme veya saklamayla ilgili yaptığı masrafların üzerinde hapis hakkı kullanılmak suretiyle yerine getirilmesi icap etmektedir. Bu, hak ve mükellefiyetin dengelenmesi ilkesine uygundur. Bu dengelenmeyi, hakkı ve mükellefiyeti dengelemeyi bundan önceki maddelerde iktidar partisinin sayın milletvekilleri reddettiği önergelerle pek yerine getiremedi, burada yerine getireceğini ümit ediyoruz çünkü bu madde dolandırıcılığa karşı, postayla soyguna karşı, insanlarımızın gönderilen tencere, tabak, kitap, kaset gibi eşyalarla soyulmasına karşı, soyguna muhatap olacak kişilerin elde edebileceği bir hapis hakkıyla ilgilidir. Bu hapis hakkının tanınması hukukun doğal sebebidir. Bu sebebi yerine getirmek, yüce Meclisin görevidir. Bu görevi yerine getirebilmek için bu önerge verilmiştir. Yüce Meclisin takdirini biraz sonra göreceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutup işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 321 Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının (7) nci Maddesinin 2. fıkrasının madde metninden çıkartılmasını arz ederiz.

Mustafa Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek heyetin takdirlerine bırakıyorum efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Elitaş, önerge üzerinde söz istiyor; buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türk Borçlar Yasası’nı konuşuyoruz, uzun zamandır Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olan, Adalet Komisyonundan geçmiş. Çalışma sürecine baktığımız zaman on yılı aşkın bir süredir değiştirilmek üzere karar oluşturulmuş, ancak bugünlere kısmet olan bir süreci yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu yasayı görüşürken, muhalefet partisi milletvekillerinin burada bu kürsüde görüşlerini ifade ederken yasa üzerinde “teknik bir yasa olduğunu, toplumda büyük bir kesimi ilgilendirdiğini, bu teknik yasayı yaparken, daha önce de yaptığımız temel yasalarda olduğu gibi gelin birlikte ortak bir uzlaşma komisyonu kuralım, bu önergelerle birlikte değerlendirme yapalım” şeklinde önermeleri oldu. O zaman burada komisyon sırasında oturan Sayın Bakan ve Grup Başkan Vekili olarak ben, muhalefet partilerinden milletvekili arkadaşlarımıza dedik ki: “Biz, genel kabul görmüş hukuk deyimlerini, terimlerini değiştirmenin belki uygulayıcıları açısından farklılıklar… Bunlar mecburiyetten dolayı, mesleklerinden dolayı zorluklarla karşılaşırlar, ama aşarlar, ama sadece başına geldiğinden dolayı bunu bilen, bunu hatırlayan insanların zorlanmasından, genel kabul görmüş hukuk terimlerinin değiştirilmesi konusunda biz de karşıyız dedik. Nitekim, Sayın Ünlütepe’nin, birlikte imzaladığımız önergesini tartıştık, Komisyon Başkanımızla, yetkililerle tartıştık, uygun olduğu kanaatine vardık.

Değerli milletvekili arkadaşlarımıza, Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna gittik. “Deyimler ve terimler konusunda uzlaşma, anlaşma yapmamız gerekir. Perşembe günü bir heyet oluşturalım, salı gününe kadar bunu gerçekleştirsinler, bu deyimi yapalım.” dedik. Sayın Bal ilk etapta kabul etti, arkasından dedi ki… Bana bir yazı verdi, bu yazıda “Madde numaralarını da değiştirmemiz lazım. Madde numaralarını değiştirmediğimiz takdirde cinayet olur” şeklinde bir hukuk adamının söylediği bir konuyu gündeme getirdi. Kendisine şunu söyledik, dedik ki: “Mevcut Yasa, şu anda yürürlükte olan Yasa 550 madde, bizim yapmaya çalıştığımız yasa da 650 madde. Bu yasada, diyelim ki 110’uncu maddeden sonra bir değişiklik oldu. Ne diyeceğiz? 110/A diyeceğiz; 130’da oldu, 130/A veya 130/B diyeceğiz.” Değerli arkadaşlar, yeni yapılan bir hukuk sisteminin 110/A’sı, 110/B’si olmaz. Bununla ilgili “Eğer biz bu süreci yaparsak, bu süreç, içerisinden çıkılmaz hâle gelir.” dedik. Sayın Bal ve arkadaşları, bize on beş günlük süre verin, biz bunu yapmaya çalışalım… Ama kelimeyle ilgili kısımda, sözcüklerle ilgili olan kısımda biz Adalet Bakanlığına teklif ettik: “Bunu yapalım, genel kabul görmüşü ortadan çıkarmayalım. Medeni Kanun’a, 2001 yılında bu Parlamento tarafından onaylanmış Medeni Kanun’a paralel olarak yapılan düzenlemelere bağlı kalmak kaydıyla, Türk Borçlar Yasası’ndaki kavramları korumaya gayret edelim.” dedik. Şimdi, bununla ilgili nasıl ki 57’nci Hükûmet döneminde yapılmış Türk Medeni Kanunu’na paralelliği sağlama mecburiyetimiz varsa, o dönemde yapılan -ki sekiz yıldır uygulanan- bir kanun artık kabul görmüş hâle geldiğinde, tekrar sekiz yıl öncesine dönüp o kelimeleri ve kavramları yeniden öğretmemek, yeniden kavram kargaşası ortaya çıkarmamak için bütün yasanın temelini yapalım dedik.

Sayın Bal, haklı olarak şunu ifade ediyor olabilir: İcap ve kabul… Bu, uzun yıllardır kabul edilen, uzun yıllardır olan ama “icap”ın Türkçedeki karşılığının olmadığını, vitrindeki bir malla ilgili etiketin icap sayılacağını, benim de bir müşteri olarak, bir tüketici olarak onu kabul ettiğim anda, mağaza sahibinin, benim vardığımda onu vermek mecburiyetinde olduğunu okuduk, gördük, uygulamada da böyle olduğunu biliyoruz ama karşılamadığını ifade ediyor. Ne demişiz? “Öneri” demişiz. Sayın Bal, teklif olarak ifade ediyor.

Arkadaşlar, ikinci kısmın 3’üncü maddesi “icap ve kabul”ü “öneri ve kabul” hâline getirmiş. Artık bundan sonra, Genel Kurul bunu “öneri” olarak kabul ettikten sonra, diğer maddelerde de teklif hâlinde iddia etmenin, ısrar etmenin bir anlamı olmadığını kabul ediyorum. Hâlâ açık yüreklilikle söylüyoruz: Eğer genel kabul görmüş madde metinleri kavramları üzerinde halk tarafından, uygulayıcılar tarafından birlikte yapabileceğimiz bir şeyimiz varsa onu değerlendirelim, yapalım, gayret edelim. Neye bağlı? Şarta bağlı. Sizin zamanınızda, 2001 yılında çıkan Türk Medeni Kanunu’ndaki deyimlere bağlı kalmak üzere bunu da yapalım diyoruz. Bu konuda teklifimiz açık. Nitekim, Sayın Ünlütepe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen toparlayınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubundan Sayın Ünlütepe ile iki konuda mutabık kaldığımızı ifade ediyorum. Bakın, bu 7’nci maddede, bilgimiz dâhilinde olmayan, bize gönderilen mallar var ya, eskiden Kanun’da sekiz gün içerisinde itiraz etmediğiniz takdirde kabul etmiş sayılırdınız ve ödemek mecburiyetindeydiniz. Şimdi, bunu, kötü niyetli olan insanların, kötü niyetlerinden dolayı bu işlemlerinin kendilerine haklı bir kazanç elde etmesini engellemek, iyi niyetli ama kanunu bilmeyen… Hani “Kanunu bilmemek mazerettir, değildir.” diye bir hüküm var ya, “Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” ilkesi; arkasından da “Kanunu bilmemek mazeret değildir.” ilkesi… İşte, biz, ondan dolayı, mağdur olan insanların korunması amacıyla, ısmarlanmamış bir malın yanlışlıkla gönderildiği konusunda, bunu iade etmeyen, hukukta, makamlarda, yargıda ihtilafın ortadan kalkmasını sağlamak amacıyla, artık ısmarlanmamış bir malı birine gönderirken şirketlerin, kurumların daha ciddi olmaları, daha ciddi davranmayı düşünmeleri amacıyla ikinci fıkranın kaldırılması konusunda birlikte bir karar verdik.

Önergemizin kabulünü rica ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önce, bir hatip konuşurken, hatibi uyararak “önergeyle ilgili konuşun” dediniz ama beş dakika boyunca bir başka milletvekiline sataşmada bulunan ve maddeyle, önergeyle hiç ilgili olmayan bir konuşma hakkında en ufak bir uyarınız olmadı.

BAŞKAN – Buyurun… Siz uyardınız Sayın Başkan…

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, tutumunuzda parti yandaşlığının mı, yoksa aynı yörenin milletvekili olmanızın mı etkili olduğu konusunda tereddüt oldu.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Oktay. Böyle bir usul yok.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bundan sonraki durumlarda, lütfen, iktidar partisi de olsa aynı uyarıda bulunun.

BAŞKAN – Ben gereken uyarıyı yapıyorum.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, Sayın Hatip biraz önce konuşurken, ismimden de bahsederek gerçek olmayan hususları ifade etmiştir. Onu düzeltmek için söz istiyorum.

BAŞKAN – Neyi söyledi, Sayın Bal? “Gerçek olmayan husus…”

FARUK BAL (Konya) – “Yazılı olarak…”

OKTAY VURAL (İzmir) – İsmini zikretti.

BAŞKAN – Sayın Vural, Sayın Bal’a müsaade eder misiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ediyorum. Buyurun.

BAŞKAN – Sayın Bal’a soruyorum: Neyi ifade etti? Yani bunu da mı sormayalım!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sorun…

BAŞKAN – Soruyoruz… Bir saniye…

FARUK BAL (Konya) – Beni dinliyorsunuz Sayın Başkan!

BAŞKAN – Cevap versin Sayın Bal.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dinlemediniz ki önergeyi!

FARUK BAL (Konya) – Şu anda beni dinliyorsunuz Sayın Başkan. Beni dinliyorsunuz…

BAŞKAN – Ama sizi dinletmiyor, Sayın Vural müdahale ediyor. Onun için…

FARUK BAL (Konya) – Onun konuşması bitti, beni dinliyorsunuz şu anda.

Sayın Hatip ismimden beş defa bahsederek gerçek olmayan hususları ifade etmiştir. Gerçekleri izah edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

IX.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi, esasında bir güven kurumudur, milletvekillerinin birbirleriyle konuşurken, birbirlerine güvenmesi gereken bir kurumdur. Konuşmaların yanlış bir şekilde Meclis Genel Kuruluna aktarılması da güvensizliğin eseridir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok doğru… Tutanaklara bakalım, konuştuklarımız belli.

FARUK BAL (Devamla) – Şimdi, bizim, bu kanunun olgunlaştırılmasına ilişkin MHP Grubu olarak ciddi bir katkımız olmuştur, olmasını da arzu ettik. Dolayısıyla, yasanın dili ve maddelerinin bütünlüğünün bozulmasının yanlış olduğunu ifade ettik. Sayın Elitaş da olabilir ama pek çok, AKP Grubuna mensup milletvekilleri bunların doğru olduğunu söylediler. Bu doğru olan hususlarda bir ortak akılla sonuç alalım konusu da ifade edilmiştir. Buraya kadar doğru ama ben hiç kimseye “On beş gün süre verin, biz bu…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız, buyurun.

FARUK BAL (Devamla) – “…işi hallederiz.” demedim, bir. İki: “Bana yazılı olarak verin.” şeklinde bir ifadede bulunmadım. Bizim yaptığımız işin tamamı bu kanunu olgun hâle getirebilmek için muhalefet olarak üzerimize düşen görevi yerine getirmekti. Nitekim, Sayın İyimaya ve bu tasarıya katkıda bulunmuş olan sayın hukuk fakültesi öğretim üyeleriyle beraber Hâkimevi’nde bir toplantı yapılmıştır. Bu toplantıda da düşüncemizi açık olarak ifade ettik, daha sonra da CHP Grubuyla bir toplantı yapılacaktı, nasıl bir toplantı yapıldığından da haberdar değiliz.

Şimdi, bütün bunları alıp bu eksikliklerin, bu yanlışlıkların bu şekilde kabul edilmesinin gerekçesini bizimle görüşmenize bağlıyorsanız Sayın Elitaş, bu, güven yaratan bir durum değildir.

Bu durumu yüce heyetin bilgisine sunmak istedim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Karar yeter sayısı istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Milletvekili burada, güvenilmez biri olduğumu ifade ederek…

FARUK BAL (Konya) – Öyle bir şey söylemedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakınız, sayın grup başkan vekiliyle birlikte yaptığımız konuşmayı, güvenilmez biri olduğumu ifade etmeye çalıştı. Ben, hem kendileriyle hem Sayın Şandır’la yaptığım konuşmaları ifade ediyorum. Adalet Bakanımız da böyle bir şeyin yapılmasını “Orada, Türk Medeni Kanunu çerçevesinde hangi sözcükler, hangi deyimler geçtiyse ona paralel olarak -bir şeyi yapmamızı iddia ederek- yapalım, çalışma yapalım.” dedi.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nitekim, bununla ilgili yaptık. Onunla ilgili de hâlâ yapacağımızı da ifade ediyoruz ama geçmiş olan meseleleri, farklı olan şeyleri tekrar gündeme getirmenin güvenle alakası yoktur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Tutanaklara geçti sözleriniz Sayın Elitaş.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLIFLERI (Devam)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Başkan, karar yeter sayısı istemiştik.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istemiştik, biz kale alınmıyor muyuz?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, duymadım inanın ki.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Öyle mi?

BAŞKAN – Evet.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Biraz daha yüksek sesle söyleyeyim o zaman.

BAŞKAN – Hayır, elinizi kaldırdığınızı gördüm ama ne söylediğiniz duyulmadı.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Tamam, ben biraz daha yüksek sesle söylerim.

BAŞKAN – İyi olur.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir