Türk Borçlar Kanunu Madde 631

TBK 631. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 631. maddesi şu şekildedir:

Adi Ortaklık Sözleşmesi – Ortaklar arasındaki ilişki – Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişki – Ortaklık işlerini inceleme

Madde 631 – Yönetim yetkisi olmasa bile, her ortağın, ortaklığın işleyişi hakkında bilgi alma, defter ve kayıtlarını inceleme, bunlardan örnek alma ve mali durumu hakkında özet çıkarma hakkı vardır.

Aksine sözleşmeler kesin olarak hükümsüzdür.

Başlık

TBK’nın 631. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: İKİNCİ KISIM: Özel Borç İlişkileri – ONSEKİZİNCİ BÖLÜM: Adi Ortaklık Sözleşmesi

Madde başlığı şu şekildedir: Adi Ortaklık Sözleşmesi – Ortaklar arasındaki ilişki – Yönetici ortaklar ile diğer ortaklar arasındaki ilişki – Ortaklık işlerini inceleme

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 631. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununun 531 inci maddesini karşılamaktadır.

Tasarının iki fıkradan oluşan 631 inci maddesinde, adi ortaklıkta, ortakların ortaklık işlerini inceleme yetkisi düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 531 inci maddesinin kenar başlığında kullanılan “2. Şirket işlerini tetkik” şeklindeki ibare, Tasarıda “2. Ortaklık işlerini inceleme” şeklinde değiştirilmiştir.

818 sayılı Borçlar Kanununun tek fıkradan oluşan 531 inci maddesinin her iki cümlesi de, ayrı konulara ilişkin oldukları göz önünde tutularak, Tasarıda iki fıkra halinde kaleme alınmıştır.

818 sayılı Borçlar Kanununun 531 inci maddesinin ikinci fıkrasında kullanılan “…batıldır.” şeklindeki ibare yerine, Tasarının 631 inci maddesinin ikinci fıkrasında, borçlar hukuku sözleşmeleri bakımından daha uygun düştüğü için, “kesin olarak hükümsüzdür.” şeklindeki ibarenin kullanılması tercih edilmiştir.

Sistematik yapısı ile metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Tasarının 602, 603, 604, 605, 606, 607, 608, 609, 610, 611, 612, 613, 614, 615, 616, 617, 618, 619, 620, 621, 622, 623, 624, 625, 626, 627, 628, 629, 630, 631, 632 ve 633 üncü maddeleri aynen kabul edilmiştir.

TBMM Kabul Metni

Yirmi ikinci bölüm 631’inci madde ila 649’uncu maddeyi kapsamaktadır.

Gruplar adına söz talebi vardır.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Rahmi Güner konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Güner. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAHMİ GÜNER (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, sayın milletvekilleri; gerçekten tarihî bir gün olarak bunu algılıyorum. Çünkü bu Borçlar Kanunu 4 Ekim 1926 tarih, 818 sayılı olarak kanunlaşmış ve Türkiye Cumhuriyeti’nde seksen dört senedir uygulanan bir borçlar kanunudur.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunun hazırlanmasında, yeni kanun tasarısının hazırlanmasında çok değerli bilim adamları çalıştı ve bu bilim adamlarıyla birlikte biz de hem alt komisyonda hem komisyonda beraber çalıştık. Bu kanunun sistematiği üzerinde belki bazı eleştiriler olabilir ama dilinin sadeleştirilmesi, hukuk terimlerinin yerleşmesi açısından çağdaş bir hukuk dilinin bu Borçlar Kanunu’nda uygulanmasını gerçekten önemli bir olay olarak kabul ediyorum.

Yine Türkiye’de karşılığı olmayan belki bazı çalışmaların, bazı hizmetlerin belirlenmediği bir kanun tasarısı da, kanun maddeleri de bu tasarıda uygulanmış. Bunların içinde en önemlisi ev hizmet kanunları şeklinde girmiştir. Bu sözleşmelerin gerçekten Türkiye’de bir boşluğu doldurduğu kanaatindeyim.

Yine kira kanununda bazı yenilikler getirilmiş ama biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bazı noksanların olduğunu da bu kira kanununda tespit ettik. İnşallah zamanla bu da düzeltilir düşüncesindeyiz. Çünkü kira kanunları daima mağdurun yanında uygulanacak olan kanunlardır.

Yine 6570 sayılı konut ve çatılı işyerleri hakkında uygulanan bir kanun vardı. Dikkat edilirse bu Kanun da maddeler arasına sokuşturulmuş ve şunu da söylemek istiyorum: Bunu biraz yadırgamış durumdayım. Çünkü 6570 sayılı Yasa ayrıca bu Borçlar Kanunu’nun dışında yürürlüğe girmiş ama birçok içtihatlara, birçok uygulamalara konu olmuş, uygulanmış olan maddelerdir. Bu Kanun’un bu şekilde bu kanun kapsamında maddeler arasına serpiştirilmesini de uygun bulmadığımızı belirtmek istiyorum.

Yine değerli arkadaşlarım, bu kanunda, gerçekten, hizmet akitleri gibi bazı akitler daha geniş kapsam alabilirdi çünkü çağımızın en büyük sorunlarından biri de hizmet akitleridir. Bu akitlerin uygulanmasındaki sorunlara ışık tutacak temel kanun Türk Borçlar Kanunu’dur.

Yine, bu kanunun çok önemli bir kısmının ben noksan olduğu görüşündeyim ve arkadaşlarımızla görüşümüz de aynı doğrultudadır. Bugün hukuk mahkemelerinde çok önemli yer teşkil eden konulardan biri de eser sözleşmeleridir. Dikkat ederseniz müteahhitlerle, taşeronlarla ve bu iş, eser sahipleriyle en büyük sıkıntılardan biri taahhüt edilen bu eserlerin yarıda bırakılması, tamamlanamaması gibi durumlardır. Dikkat ederseniz bu konunun, başlı başına bir hukuk sorunu olan bu eser sözleşmelerinin önemli bir şeyini teşkil eden İmar Yasası’dır. İmar Yasası’nın daha geniş kapsam bulabilmesi için, onun çok daha tatbikî şekilde olması için bu eser sözleşmelerinin Borçlar Kanunu’nda çok daha detaylı düzenlenmesi gerektiği görüşündeyim.

Yine değerli arkadaşlarım, elbette ki yeni çağa uyan sözleşmeler var, bu sözleşmelerin bugün İnternet sahasında uygulanması var, bunların bağlayıcı durumları, bağlayıcı olmayan durumları gibi birçok şey var ve bunlar bu Borçlar Kanunu’muzda düzenlenmiştir. Gerçekten, bunun uygulamalarda birçok ihtilafa, birçok soruna çözüm getireceği görüşündeyim.

Yine, bu Borçlar Kanunu’nda tatbikatta en büyük sıkıntı çekilen bir husus da adi ortaklık şeklindeki hükümlerdir. Değerli arkadaşlarım, adi ortaklık bugün iş sahasında, bilhassa esnaf arasında çok gündemde olan, uygulanan bir ortaklık şeklidir. Bu ortaklığın bir şekle bağlanmaması, bu ortaklıktaki bazı edimlerin, yükümlülüklerin belirtilmemesi de yine çözümde büyük sıkıntılar doğurmaktadır. Mahkemeler belki çok daha basit çözecek olduğu bu konuların uzun sürede çözümlenmesinde sıkıntı çekme durumlarındadır. Bu şekilde bazı noksanlıklar var.

Gerçekten bazı sıkıntılar doğuracak durumlar olmasına rağmen bir borçlar kanununun bu şekilde seksen dört senedir yürürlükte olan Borçlar Kanunu’nun yerine tatbike konulması ve bu konuda bugün 11/1/2011 tarihinde yüce Meclis tarafından bu kanunun kabul edilmesinin de iyi bir gelişme olduğu görüşündeyim. Birçok sorunların çok daha rahat çözülmesine yardımcı olacaktır ama bazı tatbikattaki sıkıntıların giderilmesinde de ayrıca madde madde yine bu yüce Meclise gelip onların da giderileceği görüşündeyim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu kanunun bu şekilde düzenlenmesine elbette ki taraftarız ama birçok noksanlıkların olduğunu da burada söylemek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunların çıkması, bu kanunların tatbik edilmesinin birçok hizmet dallarındaki sıkıntıların giderilmesi açısından çok yararlı olduğu görüşündeyiz. Şimdi, Borçlar Kanunu bugün geçiyor, şimdi Tebligat Kanunu geçecek, yine ondan sonra da Hukuk Muhakemeleri Kanunu gündeme gelecek, Ticaret Kanunu gündeme gelecek ve bu kanunların da Meclisten geçeceği görüşündeyim. Yalnız, şunu belirtmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, bugünkü hukuk mahkemelerinin yapılanmasında, bugünkü hukuk mahkemelerinin karar verirken birçok maddelerden, birçok uygulamalardan istifade edememesinin bazı gecikmelere neden olduğu görüşündeyim. Sadece ceza mahkemelerinde değil, hukuk mahkemelerinde de beş sene, on sene karar verilememe durumu vardır. O mahkemelerdeki sorunların çözülememesinden de o tarafların, davacı ve davalıların büyük sıkıntı çektikleri görüşündeyim. Ben bir hukukçu olarak mahkemelerde hep bu sıkıntıları çektik ve bugün de bu sıkıntılar devam etmektedir. Mahkemelerin çok daha iyi yürümesi için bugün hukuk mahkemelerinde de -inşallah usul hukukunda bu görüşülecektir- çok daha yenileşmenin, çok daha çağdaş uygulamaların gündeme geleceği görüşündeyim.

Değerli arkadaşlarım, bu kanunların uygulanmasında hiçbir zaman başka bir eyalet sisteminin, başka bir hukuk düzeni olan ülkelerin hukukundan yararlanılmamıştır. Bu kanun yapılırken bilim adamları bilir, bugün İsviçre’nin mehaz kanunlarından, Alman Borçlar Kanunundan, Fransız Borçlar Kanunundan ve Türkiye’deki bu kanunda görüşü olan doktriner görüşlerden istifade edilmiştir. Bir de yüce mahkemenin, Yargıtayın içtihatlarından istifade edilerek bu kanun yapılmıştır. Şunu söylüyorum: Bugünkü parlamenter sistemde, bugünkü üniter sistemde çıkacak bu kanun, Türkiye’nin en ücra köşelerinde yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına ışık tutacak bir kanundur. Gidip de Amerika’da tetkik edilen eyalet sistemi, federal sistemin hukuk yapısı değil, tamamen Türk bilim adamlarının ortaya koymuş olduğu sorunların çözülmesi için konulan, alınan kararlar ve görüşler doğrultusunda yapıldığı görüşündeyim ve ben, bu kanunun noksanlıkları olmasına rağmen tüm milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güner.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oktay Vural. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Vural.

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Borçlar Kanunu’nun son bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinize saygılarımı arz ediyorum.

Tabii 649 madde. Uzun yıllardan beri yapılmış bir çalışma. 22 Ocak 2008’de Başbakanlık tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş, 12 Ocak 2009’da da Komisyon bitirmiş. Dolayısıyla, iki yıldan bu yana Komisyonda, gündemde bekleyen Borçlar Kanunu Tasarısı’nın, bugün, partiler arasındaki bir uzlaşmayla geçmesi konusunda varılan bir mutabakat neticesi son bölümüne geldik. Aslında, Milliyetçi Hareket Partisi olarak elbette bu kanunun ilgili maddeleri konusunda çeşitli önerilerimiz ve görüşlerimiz var idi ama bu öneri ve görüşlerimizin, çoğunluk tarafından, bu kadar geniş bir süre içerisinde sağlıklı değerlendirilebileceğini ya da müspet değerlendirilemeyeceğini dikkate alarak, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, böyle bir kanun tasarısının Meclisten çıkmasında, daha sonra da bizim öngördüğümüz ilgili maddeler itibarıyla yapacağımız değişikliklerle bu kanunun daha iyileştirilmesi için bir imkân oluşacağını düşünerek, bu kanuna, bu yönüyle bir destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum. Bu kanunun yapılmasında emeği geçen, Komisyonda bu kanuna katkı sağlayan değerli milletvekillerine, başta Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna mensup değerli milletvekillerimize de çok teşekkür ediyorum.

Bununla ilgili bütün görüş ve düşüncelerimizi ifade ettik ama yıllardan bu yana çalışılan ve iki yıldan bu yana da Parlamento gündeminde bulunan bir kanun tasarısıyla ekonomik ve sosyal kesimlerin bir belirsizliğe de itilmemesi gerekiyor. Ne olacak bu kanun? İlişkiler ne olacak? Çünkü bu kanunla ilgili medya çeşitli yayınlar yaptı. Takdir edersiniz ki borçlar hukukunun tarafları da bu kanuna dayalı olarak gelişmeleri bekliyor. O bakımdan, bu kanunun geçmesi ve gecikmesinin getirebileceği birtakım tereddütlerin izale edilmesi gerekiyor.

Tabii, aslında, bizim burada kanunun teknik mahiyeti itibarıyla, içeriğiyle ilgili çok fazla bir şey söylememiz mümkün değil ama biz, her şeyden önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak eğer hukuku, hukukun üstünlüğünü temin etmek istiyorsak oluşturacağımız normların öncelikle iktisadi faaliyetlerle ve ilişkilerle uyumlu olması ve ayrıca sosyal faydayı kavradığı ölçüde ve yaklaştığı ölçüde de ahlakla uyumlu olması gerekir ancak böyle bir kanun üstün sayılabilir. Eğer egemenlik milletin ise, milletin egemenliğini ifade eden hukukunu üstün kılacaksak milletin ihtiyaçlarına göre bir hukuk yapmak lazım; milletin coğrafyasına, değerlerine uygun bir hukuk yapmak lazım; iktisadi gelişmeleri kavrayan bir hukuk yapmak lazım. Bunun yanında da elbette, şüphesiz sosyal fayda itibarıyla -biraz önce arz ettiğim gibi- ahlakla uyumlu bir hukuk yapmak ancak hukukun üstünlüğünü temin eder çünkü sadece bir maddeyi yazmakla hukuku üstün kılamazsınız. Bu bakımdan, genel mahiyeti itibarıyla da bozulan iktisadi ve ahlaki ortamın bu kanunların yürütülmesine önemli sıkıntı oluşturduğunu da bilmek lazım.

Bugün geldiğimiz bu noktada eğer vatandaşlarımız borçlarını yerine getiremeyecek bir iktisadi durumla karşı karşıya kalmışsa bugün Borçlar Kanunu’nun uygulanmasının çok fazla bir anlamı kalmamaktadır. Bugün Parlamentoda borçların yeniden yapılandırılmasıyla ilgili kanunları görüşüyoruz. O bakımdan, Borçlar Kanunu’yla ilgili bu tür normların sağlıklı çalışabilmesi için iktisadi açıdan uyumlu bir zeminin oluşturulması gerekmektedir. Bu kanunla ilgili olmamakla beraber, mesela çekini ödeyemediğinden dolayı hapis cezasına kalmış olanlar acaba bu üretim ya da ekonomik zincirlerin kırılmasının, iktisadi hayatın bozulmasının bu kişilerin edimlerini yerine getirmeye etki yapmamış olduğunu ifade edebilir miyiz? Bundan ari bakabilir miyiz meseleye? O bakımdan, eğer bir borçlar kanununun sağlıklı olmasını, insanların borçlarını yerine getirmesini, haklarını elde edebilmesini temin etmesini istiyorsak her şeyden önce bunu çevreleyen iktisadi hayatın da buna yardımcı olması lazım. Kâfi gelmez. Ahlaki değerlerde eğer yozlaşmanın önünü aşamazsanız, bu durumda -borç gibi edimlerin yerine getirilmesi- herkesin hakkını vermesini temin etmesi gereken bir borçlar kanununda tarafların bu konuda ahlaki açıdan da bu edimlerini yerine getirmekte sıkıntılarla karşılaşılır. O bakımdan, günümüzde ahlaki yozlaşmanın getirdiği birtakım sıkıntıların da bu kanunun işlemesinde tarafları etkilediğini dikkate almamız lazım. Hep beraber, birlikte, Mecliste, egemenliğin millete ait olduğu bu Mecliste bizlerin yapması gereken husus, her şeyden önce, bu ikili hukuk ilişkileri içerisinde yer alan ve bu ilişkiler çerçevesinde iktisadi hayatın ve aynı zamanda toplumsal ahlakın yozlaşmasını, iktisadi hayatın da genel olarak bozulmasını engelleyecek tedbirleri almak gerekmektedir. Bu bakımdan, burada, bu Borçlar Kanunu’yla ilgili kişiler çeşitli vesilelerle bu iktisadi ilişkileri tam manasıyla kavrayamadığından dolayı hukuku üstün kılmak da mümkün olmamış, değiştirmek gerekmektedir. Bu bakımdan, bugün geldiğimiz bu noktada, yeni iktisadi ilişkilerin, toplumun ve bireylerin kendi aralarındaki iktisadi ilişkilerine göre yeniden değerlendirilmesi ve tanımlanması doğru olmuştur ve bunların giderek bu çağdaş gelişmeler doğrultusunda devam etmesinde ve değiştirilmesinde de fayda mülahaza edilmektedir. Tabiatıyla, bu tip temel kanunları topyekûn ortadan kaldırırken toplumun hafızasını ve bundan önceki ilişkileri, bugüne kadar hukuk adamlarında, mahkemelerde, içtihatlarda biriken o bilgi birikimlerini, tecrübeleri de ortadan kaldırmamak lazım çünkü geçmişteki bu ilişkiler elbette bizim bu kanunun gelecekteki yorumlarına da önemli katkı sağlayacaktır. Bu münasebetle de şüphesiz kanunu yapıyoruz, temel kanunlardır bunlar, hepimizin aradığı adalettir. İkili borçlarda edimini yerine getirmek ya da bu edim için mukavele imzalayanlar arasında bile hakkı hak sahibine verebilecek bir adalet sistemini gerçekleştirmemiz lazım ama bugün geldiğimiz bu noktada maalesef adalet çizgisi yerine, maalesef adaleti, hakkı ve hakikati aramak yerine, maalesef kurumlar arasında çatışmayla, kurumların siyasileştirilmesiyle, adalet dağıtacak müesseselere olan güvenin zedelendiği bir ortama Türkiye sürüklenmektedir. Bunun millete faydası yoktur. Dolayısıyla, bugün geldiğimiz bu noktada vatandaşlarımızın hakkı ve hakikati aramak yerine, yargıya etki edecek güçleri aramasına imkân verecek bir zemin “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” düsturunu kökünden yok eder. Bu bakımdan, bugün geldiğimiz en büyük tehlikelerden biri budur ve bugün Türkiye’de yargı üzerindeki tartışmalar, yargı üzerindeki hususlar, adaleti dağıtacak hâkimin her şeyden önce tarafsız ya da bağımsız olmasını sağlayabilecek bir iklimden de uzaklaştırmaktadır, her şeyden önce bir davanın tarafı olanın onlar hakkındaki kanaati maalesef giderek adaletten uzaklaştıklarına ilişkin olarak yönlenmektedir. İşte, hukukun üstünlüğünü ve adaleti temin edeceksek bütün bu ortamları sağlıklı yapmamız lazım. Hiç kimse burada hâkimleri suçlayarak ya da yüksek yargı kurumlarını suçlayarak bundan bir adalet veya hak ve hakikat neticesi elde ettiğini düşünmesin. Bunlar hakka, hakikate, adalete ve bundan sonra verilecek kararlara da önemli etkide bulunmaktadır. Bu bakımdan, Borçlar Kanunu gibi iktisadi hayatın en önemli konularından biri olan, makroekonomideki bozulan ve istikrarsızlık içerisinde yürütülen bir ilişkiler manzumesinde Borçlar Kanunu’nun taraflarının da edimlerini yerine getirmekte sıkıntıyla karşılaşacağını ve bu vesileyle de ahlaki yozlaşmanın oluşturduğu bir ortam içerisinde de her şeyden önce borcunu yerine getirmek isteyen insanın borcunu yerine getirmesi konusunda tereddüde ya da zafiyete düşmesinde de bizim hazırladığımız bu sosyoekonomik ve ahlaki yapının etkili olduğunu da dikkate almak lazım.

Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri olarak biz bu kanunun, 649 maddelik kanunun çıkması için gerçekten önemli bir çaba sarf ettik, Sayın Genel Başkanımız da bu kanunların çıkması gerektiğini ifade etti. Bu kanunun her şeyden önce milletimize hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılarımı arz ediyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Vural.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Bozdağ.

AK PARTİ GRUBU ADINA BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz, Türk Borçlar Yasa Tasarısı’nı. Esasında, borçlar hukuku, toplumun bütün kesimlerini, 73 milyon insanımızın her birini doğrudan ilgilendiren bir kanun. Hayatımızın her alanında, alacak ilişkileri, borç ilişkileri, sözleşmeler ve akitler, her gün karşılaştığımız olaylar, sorunlar ve bunların çerçevesi ve bu noktada vatandaşın hakkının, hukukunun esasına baktığınızda, Borçlar Kanunu’nun bunun her tarafını detaylı bir biçimde düzenlediğini görüyoruz.

Bizim yürürlükteki Borçlar Kanunu’muz, 22 Nisan 1926’da kabul edilmiş ve 4 Ekim 1926’da da yürürlüğe girmiş. Esasında, kabul edilen Borçlar Kanunu, bir nevi aktarma bir borçlar kanunuydu. Yıl 1926, bugün 2011 yılındayız, aradan bu kadar zaman geçmiş, dünya, ekonomik anlamda, siyasi anlamda, pek çok alanda önemli değişimleri, dönüşümleri yaşamış. 1926’lı yıllara baktığınızda, Birinci Dünya Savaşı’nın arkasından yakılan, yıkılan dünyada yeni bir ekonomik anlayış, yeni bir alacak-borç ilişkisi anlayışı var ama daha sonra baktığınızda, sıcak, soğuk savaş dönemi, İkinci Cihan Harbi’nin dönemi ve yine baktığınızda, o dönemdeki yapılar, ekonomik anlayışlar, şunlar bunlar. Ama 1950’den sonra, Türkiye’de de önemli değişimler yaşanmış, dünyada önemli değişimler yaşanmış, iki kutuplu dünya yıkılmış, ekonomi ile ilgili her türlü anlayışlar değişmiş, hukuki anlayışlar da değişmiş, yaklaşımlar da değişmiş, insanların birbirine bakışları da değişmiş ama Türk Borçlar Kanunu hâlâ içinde yapılmış birtakım kısmi değişikliklerle beraber varlığını devam ettiriyor idi. 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu önemli bir adım oldu bu konuda ve onun ayrılmaz bir parçası olan Borçlar Kanunu’nun da esasında onun devamında yürürlüğe girmesi lazımdı ama çalışmaları neticelendirilemedi.

Bugüne geldiğimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, Türk hukukçularının, hem akademide hem Yargıtayda hem Adalet Bakanlığında hem de her alanda beceri, birikim sahibi olan Türk hukukçularının ortaya koyduğu bir ürünle, daha doğrusu millî bir yasayla karşı karşıyayız. Aktarma değil, tercüme değil; Yargıtayımızın, ilk derece mahkemelerimizin yıllardır süregelen tecrübelerinden süzülen bilgiler ve ürettiği çözümler, öte yandan, yaşanan sorunlar, üniversite hocalarımızın, üniversitelerde bu alanda çalışanların ürettiği bilgiler, birikimler, öte yandan, Türkiye’de gelişen ticaret hayatının, borç ilişkilerinin dünyaya entegrasyonu ve Türkiye’de aldığı vaziyet karşısında yaşanan değişimlerin tamamını gözlemleyen ve bu değişimleri ortak bir hukuk diliyle hem dünyadaki gelişmelere, değişmelere hem de Türkiye’deki gelişmelere uygun bir biçimde kanunlaştıran bir metin.

Ben, bu vesileyle, bugüne kadar Türk Borçlar Kanunu’na emek veren bizden önceki hükûmetlerdeki bütün sayın bakanlara -çünkü onların döneminde bunun startı verilmiş, hakkını teslim etmek lazım- bizim dönemimizde görev yapan adalet bakanlarına ve hâlihazırda görev yapan Adalet Bakanımız Sayın Sadullah Ergin Beyefendi’ye, Adalet Bakanlığımızın değerli bürokratlarına, Yargıtaydan katkı sunan değerli Yargıtay üyelerine, temsilcilerine, öte yandan, bu çalışmalarda hem bizim partimize hem de diğer siyasi partilere danışmanlık yapan akademisyenlere, görüşleriyle katkı sunan herkese, ayrıca, Adalet Komisyonunda bu yasanın görüşülmesi sırasında emek veren alt komisyon başkanı ve üyelerine ve daha sonra üst Komisyonun değerli Başkan ve üyelerine, her birine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabii, Türkiye’nin önemli bir konusu bugün burada yasalaştırılıyor. Burada bulunan, emek veren bütün milletvekili arkadaşlarıma da ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bir hakkı da teslim etmekte yine fayda görüyorum: Böylesi kapsamlı bir temel yasanın kısa bir sürede çıkması, Parlamentoda grubu bulunan siyasi partilerimiz arasında varılmış bulunan bir anlayış birliğinin, bir uzlaşmanın sonucudur. Ben, bu vesileyle, bütün siyasi partilerimizin gruplarına da ayrı ayrı teşekkür ediyorum, bu yasanın hayırlı olmasını diliyorum.

Sözlerime son verirken bir hususun da altını çizmek istiyorum. Tabii, bu yasa kapsamlı bir yasa, pek çok kesim veya ilgili kişiler detaylı bir biçimde okuma, değerlendirme imkânı belki bulamamış olabilirler ama yasanın yürürlüğü 1 Temmuz 2012 olarak belirleniyor. Bunun amacı da bir geçiş olsun diye. Zira kamuoyu, bu yasa artık yürürlüğe girecek diye… Belki bugüne kadar incelemeyen kesimler varsa onlar da yakinen inceleme imkânı bulacaklar. Bu arada, eksikler, yanlışlar varsa, yürürlüğe girmeden de düzeltme imkânı bulacağız. Eğer böyle bir şey olursa, elbette ki Parlamento duruma vaziyet edip gerekli eksiklikleri ve düzeltmeleri de yapacaktır.

Ben bu yasanın 73 milyon insanımıza, hukuk hayatımıza, herkese hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, katkı sunan herkese teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bozdağ.

Bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerin oylamasına geçiyorum.

631’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir