Türk Borçlar Kanunu Madde 54

TBK 54. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 54. maddesi şu şekildedir:

Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri; Sorumluluk; Özel durumlar; Ölüm ve bedensel zarar; Bedensel zarar

Madde 54: Bedensel zararlar özellikle şunlardır:

1. Tedavi giderleri.

2. Kazanç kaybı.

3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.

4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.

Başlık

TBK’nın 54. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – İKİNCİ AYIRIM: Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri

Madde başlığı şu şekildedir: Haksız Fiillerden Doğan Borç İlişkileri – Sorumluluk – Özel durumlar – Ölüm ve bedensel zarar – Bedensel zarar

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 54. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununun 46. maddesinin birinci fıkrasını karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkraya bağlı dört bentten oluşan 54. maddesinde, bedensel zararlar düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 46. maddesinde kullanılan “b. Cismani zarar halinde lazım gelen zarar ve ziyan” şeklindeki kenar başlık, Tasarıda “b. Bedensel zarar” şekline dönüştürülmüş ve bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda uğranılan zararlar, dört bent halinde sayılmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrası, Tasarının 74. maddesinde düzenlendiği için, bu maddeye alınmamıştır.

Sistematik yapısı ile metninde yapılan değişiklik, düzeltme ve arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Tasarının 53 ve 54. maddelerinde, redaksiyon yetkisi kapsamında kanun yapım tekniğine uygunluğun sağlanması amacıyla değişiklik yapılmıştır.

TBMM Tartışma ve Kabul Metni

54. maddenin başlığını okutuyorum:

b. Bedensel zarar

MADDE 54-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır. Sırasına göre okutup aykırılıklarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 54. Maddesinin 2. bendinde yer alan “kaybı” kelimesinin yerine “zararı” kelimesinin, 3. ve 4. bentlerinde yer alan “kayıplar” kelimesinin yerine “zararlar” kelimesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal

Mehmet Şandır

Rıdvan Yalçın

Konya

Mersin

Ordu

Beytullah Asil

Akif Akkuş

Behiç Çelik

Eskişehir

Mersin

Mersin

Osman Ertuğrul

Aksaray

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Borçlar Kanunu Tasarısının 54. maddesinin,

“Madde 54- Bedensel zararlar özellikle şunlardır:

1. Tedavi giderleri.

2. Kazanç azalması.

3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zararlar.

4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar.”

şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk

Turgut Dibek

Ali İhsan Köktürk

Mersin

Kırklareli

Zonguldak

Kemal Demirel

İsa Gök

Atila Emek

Bursa

Mersin

Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Farklı bir seçenektir ama seçeneğimizin doğru olduğunu düşünüyoruz.

Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde Ali İhsan Köktürk, Zonguldak Milletvekili.

Buyurun Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 54’üncü maddesine yönelik değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ayrıca, geride bıraktığımız gün, hepimizin bildiği gibi, cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi varlığının aramızdan ayrılışının 71’inci yıl dönümüydü. Ben, bir kez daha, Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü bitmeyen sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.

Ayrıca, cumhuriyet meşalesinin ve Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin laik, demokratik, sosyal hukuk devletimizi sonsuza kadar aydınlatacağına olan inancımızı bir kez daha Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında tekrar etmeyi bir borç biliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu önergemiz, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın, tarihi itibarıyla dili oldukça eskiyen Türk Borçlar Kanunu’nun dilini arılaştırmaya, Türkçeleştirmeye yönelik iddiasına katkı sağlamaya, destek vermeye yönelik bir önerge. O nedenle, Adalet Komisyonu Başkanımız da önergemize destek verdi. Ben kendisine teşekkür ediyorum. Bu önergemizin amacı buydu. Bu nedenle, bu değişiklik önergemizin kabulünü yüce Meclisimizden arz ve teklif ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii burada değiştirdiğimiz, yasalaştırdığımız maddelerin, genel olarak Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın, aynen diğer kanunlarımız gibi, yani Türk Medeni Kanunu gibi, Türk Ceza Kanunu gibi amacına ulaşabilmesi için sadece burada yaptığımız normların adil olması, meşru olması, sosyal ve ekonomik gelişmelere paralel uyum sağlaması yeterli değildir. Bundan daha önemli olan hususlar vardır. Bu hususlardan bir tanesi, bu maddeleri uygulayacak yargı organının bağımsız olmasıdır.

Yine bunlardan bir diğeri, yargılamaya etki eden unsurların bağımsız ve tarafsız olmasıdır. Bu maddeye baktığımızda, bu madde, bedensel zararları tarif etmektedir. Tedavi giderleri, kazanç azalması, çalışma gücünün azalmasından bahsetmektedir. Bu maddenin uygulanabilmesi için bir bilirkişilik kurumuna ihtiyaç vardır. Yani bilirkişiler tarafından, tedavi giderlerinin miktarı, kazanç azalmasının miktarı ve çalışma gücünde meydana gelen kayıpların doğru, tarafsız ve objektif olarak saptanması gerekir ancak bilirkişi kurumunun, özellikle “Bilirkişilik” deyince en üst kurum olarak gördüğümüz Adli Tıp Kurumunun her gün yeni sansasyonlarla gündeme geldiği bir süreçte bunun nasıl gerçekleşeceğini burada Hükûmet Sözcüsünün önünde ve Adalet Komisyonumuzun önünde gündeme taşımak istiyorum.

Sayın Bakanım, Sayın Adalet Komisyonu Başkanım, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde NTV’de yayınlanan bir programda, Adli Tıp Kurumu Başkanı bir soruyla ilgili olarak yanıt istendiğinde kendisinden, aynen şu cümleyi kullanmış: “Biz, Adli Tıp olarak, hastanın yararı kadar toplumun bazı kesimlerinin de düşüncelerini düşünmek zorundayız.” demiş. Ancak Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 64’üncü maddesi bilirkişi kurumunun esaslarını ve yeminini düzenliyor. 64’üncü maddenin beşinci fıkrasına baktığımızda, aynen şu ibareyi içeriyor: Bu maddeye göre bilirkişiler, görevini adalete bağlı kalarak, bilim ve fenne uygun olarak, tarafsızlıkla yerine getireceğine yemin ediyorlar. Yani bu bilirkişilik yemini aynı zamanda bilirkişilerin hangi esaslara uygun olarak çalışmaları gerektiğini anlatıyor. Yani bu maddeye göre bilirkişiler öncelikle adalete uygun davranmak zorunda; daha sonra, bilim ve fennin esaslarına uygun davranmak zorunda ve nihayetinde, bu bilirkişiler, tarafsızlıkla görevlerini yerine getireceklerine dair yemin etmek zorunda.

Şimdi, Adli Tıp Kurumu Başkanının açıklamasına bakıyoruz, diyor ki: Biz rapor tanzim ederken, objektiflikle değil, bilim ve fennin esaslarına göre değil, toplumun bazı kesimlerinin hassasiyetlerine göre bu raporu düzenliyoruz. Yani dolayısıyla, böyle bir açıklamayla Adli Tıp Kurumu Başkanı, meslek ilkelerini değil toplumun bazı kesiminin düşüncelerini önemsediğini ortaya koyuyor.

Şimdi ben, bu açıklamaların ışığında, Sayın Hükûmet Sözcümüze sormak istiyorum: Adli Tıp Kurumu Başkanının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köktürk, lütfen toparlayınız.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – Çalışma prensipleri ve meslek ilkeleriyle bağdaşmayan bir anlayışı açıkça ortaya koyan Adli Tıp Kurumu Başkanının istifasını istemeyi düşünüyor musunuz?

Evet, yine diğer bir sorum: Böyle bir anlayışla çalışma ve raporlarını şüpheli hâle getiren Başkan ve onun yönetimindeki Adli Tıp Kurumunun çalışmaları ve düzenlemeleriyle ilgili olarak idari ve adli soruşturma açılması konusunda gereğini yerine getirecek misiniz? Çünkü, gerçeğe aykırı bilirkişi raporu düzenlemek, Türk Ceza Kanunu’nun yine 276’ncı maddesinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç. Dolayısıyla, böyle bir suçu dolaylı olarak ikrar eden bir Adli Tıp Kurumu Başkanını seyredecek misiniz? Yoksa, hakkında adli ve idari soruşturma açılması konusunda Hükûmetinizin görevinin gereğini yerine mi getireceksiniz?

Yine son bir sorum da şu: Bu anlayıştan yola çıkıldığında, şu an kamuoyunun gündemine taşıdığınız “ıslak imza” ile ilgili raporlar tanzim edilirken de bazı kesimlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – …özellikle “Ben Ergenekon savcısıyım.” diyen Sayın Başbakanın ve Türk Silahlı Kuvvetlerini…

SIRRI SAKIK (Muş) – Siz de avukatısınız Ergenekon’un!

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – …yıpratma amacıyla faaliyetini sürdüren birtakım tarikat ve cemaatlerin de düşünceleri nazara alındı mı?

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 54. Maddesinin 2. bendinde yer alan “kaybı” kelimesinin yerine “zararı” kelimesinin, 3. ve 4. bentlerinde yer alan “kayıplar” kelimesinin yerine “zararlar” kelimesinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Akif Akkuş.

BAŞKAN – Akif Akkuş, Mersin Milletvekili.

Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 54’üncü maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, çeşitli nedenlerle farklı olaylara bağlı olarak bedensel zararların ortaya çıktığı malumunuzdur. Herhangi bir olayda ortaya çıkan bedensel zarar, kişiye birtakım sıkıntılar verecektir. Bu sıkıntıların başında da bedensel zararın ortadan kalkması gerekecektir. Bunun için zaman zaman büyük miktarda tedavi giderlerine ihtiyaç olacaktır.

Bugün vatandaşlarımız o kadar fakirleşti ve yoksullaştı ki bedensel aksaklıklardan doğan masrafları ödeyebilmekten çok çok uzaklaştılar. Bu yüzden, bu tür sağlık giderlerinin karşılanabilmesi için ülkemizde yeşil kart uygulaması yapılmaktadır. Ancak yeşil kart uygulamasında birçok aksaklık söz konusudur ve bunların mutlaka hak hukuk çerçevesinde ele alınması, çözülmesi gerekmektedir.

Yeşil kartın alınması için birçok işlem gerekmekle beraber, bir kısım vatandaş buna kolayca sahip olurken bir kısmı güçlükle almakta, hatta alamamaktadır. Yani herkesin yeşil kart alması da bu manada söz konusu değildir.

Yine, bildiğiniz gibi, Çukurova, Antalya, Ege şehirlerimiz göçle, gelmiş vatandaşlarımızın herhangi bir mülkünün bulunmadığı şehirler. Belki kendisinin daha önce yaşadığı yerlerde anadan, babadan kalmış bir miktar mülkü de bulunabilir. Ancak, bu geldiği yerde olmamasından dolayı kolayca yeşil kart alabilirken, oranın yerlisi vatandaşlarımız, anne veya babasından 2-3 dönüm toprak kalmış… Ama “Ederi ne bunun?” derseniz, 3-4 milyar lira, bugünkü anlamıyla söyleyecek olursak. Bu kişiye zinhar yeşil kart verilmiyor. Niçin? Diyor ki: “Senin toprağın var, arazin var.” Yani, bu bakımdan yeşil kart edinimini dikkate aldığımızda diyebiliriz ki: Maalesef, vatandaşlarımıza çifte standart uygulanmakta.

Yeşil kart sayısının dokuz buçuk milyon civarında olduğu belirtiliyor. Hâlbuki, bu, vatandaşın malının miktarı hesap edilerek ortadan kaldırılabilecek bir aksaklıktır. Yani, 2 milyar lira, 3 milyar lira, 5 milyar lira değeri olan bir arsası var diye bu vatandaşlarımıza yeşil kart vermemekten mutlaka uzaklaşmalıyız, bunların da yeşil kartı olmalı. Çünkü, belirttiğim gibi, onun bir hastalığı, bir aksaklığı, bedensel bir aksaklığı o mal varlığından çok daha fazlasını gerektirebilecek durumdadır. Aksi takdirde, vatandaşlarımız buna gerçekten kafalarını takmakta ve son derece üzülmektedirler. Devlet vatandaşa sahip çıkmak zorundadır. Tedavi giderleri de bir şekilde karşılanmalıdır.

Bedensel zararlar aynı zamanda vatandaşın kazancının azalmasına yahut tamamen ortadan kalkmasına da sebep olabilir. Kazanç azalmasının veya ortadan kalkmasının da mutlaka ödenmesi veya tazmin edilmesi sağlanmalıdır. Genellikle bedensel zarardan ortaya çıkan kazanç zararları dikkate alınmaz ve bu bir şekilde ödenmeyen bir aksaklık olarak daima varlığını sürdürür. Zarara uğrayan kişi aynı zamanda ekonomik etkinliğini de kaybedebilir. Basın-yayın haberlerinde bunun birçok örneğiyle karşılaştığımız gibi çevremizde de bu şekilde bedensel zarara uğrayarak işini kaybeden ve ekonomik geleceği ortadan kalkan vatandaşlarımız bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanunların hazırlanması ve uygulamaya geçmesi aşamasında emek, zaman ve maddi birçok çaba harcanmaktadır ancak kanunlar daima aceleye getirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akkuş, lütfen tamamlayınız.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Ben buraya geleli iki seneyi biraz geçti. Bu süre içerisinde gördüğüm: Kanunlar aceleye getiriliyor. Muhalefetin düzeltme istekleri maalesef dikkate alınmıyor ve bu kanun uygulamaya sokulduğunda da bir müddet sonra yanlışlar ortaya çıkıyor. Neticede, tekrar tekrar bu kanunlar üzerinde değişiklik yapılıyor ve insanların kafası karışıyor. Bugün elimize bir kanunu alıp da bir maddesiyle vatandaşımızın herhangi birisinin bir problemini çözmemiz mümkün değil. Daha önceki çıkmış kanunları yahut da başka zamanda değerlendirilmiş ekleri mutlaka gözden geçirmemiz gerekiyor ki bu da tabii vatandaşın kanun karşısında hak arama isteğini önemli ölçüde zedeliyor, önemli ölçüde azaltıyor diye belirtebiliriz.

Biz bu önergemizde “kaybı” yerine “zararı”, “kayıplar” yerine de “zararlar” kelimesinin geçmesini istiyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Yazar Hakk覺nda: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir