TBK 36. Madde
Türk Borçlar Kanunumuzun 36. maddesi şu şekildedir:
Sözleşme; İrade bozuklukları; Aldatma
Madde 36: Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.
Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması halinde, sözleşmeyle bağlı değildir.
Başlık
TBK’nın 36. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – BİRİNCİ AYIRIM: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri
Madde başlığı şu şekildedir: Sözleşme; İrade bozuklukları; Aldatma
Gerekçe
Türk Borçlar Kanunu’nun 36. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
818 sayılı Borçlar Kanununun 28. maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 36. maddesinde, taraflardan birinin ve üçüncü kişinin aldatması sonucunda kurulan sözleşmenin bağlayıcı olmadığı durumlar düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 28. maddesinin kenar başlığında kullanılan “II. Hile” ibaresi, Tasarının 36 ncı maddesinde, “II. Aldatma” şeklinde değiştirilmiştir.
Aynı maddenin ikinci fıkrasında, üçüncü kişinin aldatması sonucunda kurulan sözleşmenin bağlayıcı olması ve olmaması olasılıklarının hukuki sonucu, iki cümle halinde belirtilmişse de, bu hukuki sonuç, Tasarının 36 ncı maddesinde, üçüncü kişinin aldatması sonucunda kurulan sözleşmenin bağlayıcı olmadığı olasılık göz önünde tutularak, tek cümlede açıklanmıştır.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
– Tasarının 36. maddesinin birinci ve ikinci, 37. maddesinin ise birinci fıkrasında yer alan “o” ibareleri, gereksiz görüldüğünden redaksiyon yetkisi kapsamında fıkra metinlerinden çıkartılarak maddeler kabul edilmiştir.
TBMM Tartışma ve Kabul Metni
Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (x)
BAŞKAN – Sayın Komisyon? Yerinde.
Hükûmet? Yerinde.
Geçen birleşimde 35. madde kabul edilmişti. Şimdi 36’ncı maddenin başlığını okutuyorum:
II. Aldatma
MADDE 36-
BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesinin 1. fıkrasının “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa; yanılması esasta olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk
Ali İhsan Köktürk
R. Kerim Özkan
Mersin
Zonguldak
Burdur
Turgut Dibek
Rasim Çakır
Şevket Köse
Kırklareli
Edirne
Adıyaman
Halil Ünlütepe
Afyonkarahisar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 36. Maddesinin, madde başlığındaki “aldatma” kelimesi yerine “hile” kelimesinin yazılmasını,
Madde metninde yer alan; “aldatması” kelimesinin yerine “hilesi”, “yanılması” kelimesi yerine “hatası”, “aldatmayı” kelimesinin yerine “hileyi” kelimelerinin yazılmasını,
Metnin 2. fıkrasında yer alan “sözleşmenin yapıldığı sırada” ibaresinden önce gelmek üzere “ancak” kelimesinin eklenmesini,
“karşı tarafın” ibaresi yerine “sözleşmenin karşı tarafının” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal
Mehmet Şandır
İzzettin Yılmaz
Konya
Mersin
Hatay
Osman Ertuğrul
Beytullah Asil
Rıdvan Yalçın
Aksaray
Eskişehir
Ordu
Behiç Çelik
Osman Durmuş
Mersin
Kırıkkale
(x) 321 S. Sayılı Basmayazı 7/10/2009 tarihli 3’üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Durmuş, buyurun efendim.
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Türk Borçlar Kanunu’nun 36’ncı maddesinin madde başlığındaki ve metindeki “aldatma” kelimeleri yerine “hile” kelimesinin yazılmasını, madde metninde yer alan “aldatma” kelimesinin yerine “hatası”, “aldatmayı” kelimesi yerine “hileyi” kelimelerinin yazılmasını, metnin ikinci fıkrasında yer alan “sözleşmenin yapıldığı sırada” ibaresinden önce gelmek üzere “ancak” kelimesinin eklenmesini, “karşı tarafın” ibaresi yerine “sözleşmenin karşı tarafı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
Değerli milletvekilleri, konu Borçlar Kanunu olunca, “tarım arazisine uygulanan kira”, “ecrimisil” ve “zilyet” kavramları ile “sahiplik” kavramı arasında bir illiyet kurmak istiyorum.
Saygıdeğer milletvekilleri, Kırıkkale’nin Kılıçlar beldesini geçen hafta ziyaret ettim. Hani, sizin belediyesini gırtlağına kadar borç batağına batırıp sonra da kapattığınız belediyelerden biri. Belediye Başkanının telefonlarının hacizli, elektriğinin kesik olduğu bir yer. Danıştay düzeltti, biz de milletin oyuyla bu belediyeyi sizden aldık.
Belediye Başkanının hâlen makam arabası yok. Bir yerli arabası var, onunla devletin işini görüyor. Ancak yakıt parasını ödemekte, kendi cebinden verdiği için, ciddi sıkıntı yaşıyor. Eğer elinizde imkân varsa, gümrükten 2-3 milyar liraya kullanılabilecek bir aracı bize yönlendirirseniz biz bu Başkanımıza alırız.
Gelelim asıl konumuza. Kılıçlar’da yetmişlik Mehmet Ali Eken amca ağlamaklı dileğiyle diyor ki: “Osman Bey, babamdan kalan yirmi beş yıllık araziyi işliyorduk. Bir gün Maliyeden geldiler, ‘Bu bizim arazimiz, şimdiye kadar kullandığın süre için ecrimisil vereceksin.’ dediler, ödedim. Her yıl farklı bir ücreti talep ettiler ve geçen yıl kıtlık oldu, ödeyemedim. Yirmi beş yıldır kullandığımız araziyi kullanamıyorum. Yetmiş yaşındayım, köyümü terk etmiyorum. İnsanlarımızın çoğu aç kaldı, Ankara’ya gitti. Artık orada gıda paketi mi alıyorlar, kömür çuvalı mı alıyorlar, ona girmeyeceğim. Böylece nüfusumuz azaldı. Belediyeyi elimizden aldılar. Allah Danıştaydan razı olsun, belediyemizi geri verdi. AKP Hükûmetine söyleseniz, beş yıl tarımda kullanacağım bu tarlayı icarsız verseler de borçlarımı ödesem. Beş yıl sonra Allah kerim.”
Saygıdeğer milletvekilleri, 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Yasası ile “Gecekondulara ecrimisil ve arsa kullanım bedeli tahakkuk ettirilmez ve alınmaz.” diyor. Yine 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2’nci maddesi sonuna eklenen ve 3373 sayılı Kanun’a eklenen fıkra ile “Satış işlemleri tamamlanıncaya kadar ecrimisil alınmaz.” deniyor.
Karnını doyurmak için -soyadı “Eken” ama ekebildiği arazisi yok- ekip biçip üretim yapan çiftçiye sahip çıkmalıyız. Beş yıl süre için ekonomik olarak bitmiş olan çiftçimize bir nefes aldırsak diyorum. Kırıkkale tabiriyle, yazıda boş duracağına Mehmet Ali Eken amcam eksin biçsin. Sulakyurt’ta da durum aynı. Burası rantiye değil, arsa değil. Gücümüz yalnızca yoksula, çiftçiye, köylüye, küçük esnafa yetiyor. “Yoksulun sırtından soyan soyana, yiğit muhtaç olmasın kuru soğana.” Kılıçlar, soğan üreten ve pırasa yetiştiren bir beldemiz. Bu kış şartlarında domuz gribi virüsü kol geziyor, bugünlerde bol C vitamini almalıyız. Pırasayı bol zeytinyağlı pişirip içine limonunu sıkmalıyız ve böylece de vücudumuzun direncini oluşturmalıyız diyorum.
KADİR URAL (Mersin) – Aşı var, aşı!
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Tabii bu arada Gazipaşalılar diyor ki “Çekirdeksiz narımız var, onu da söyle.” Akdenizliler diyor ki “Bizim greyfurtumuzu…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Narenciye…
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …narenciyemizi söyle, onlar da faydalı.” Diyor, onları da söylüyorum.
Değerli milletvekilleri, üzülerek size bir baas rejimi baskısı altında olan Türkiye sağlık kurumları ile ilgili bilgi vermek istiyorum: Balıkesir Devlet Hastanesinde endokrin uzmanı Doktor Hüseyin Demirci aşı yapıldığı için ateşi yükseldi, terlemeye başladı, başı döndü. Hastane yetkilileri kendisine istirahat verdiler, evine gitti. Sayın Demirci nefes darlığı, takipne, hava açlığı yaşadı.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sabaha kadar sıkıntı çektiğini ifade ediyor. Biraz evvel kendisini aradım. Geçmiş olsun dileklerimi buradan kendisine iletiyorum.
Sakarya Araştırma Hastanesi, Verem Savaş Dispanseri Başhekimine ulaşıyorum, Başhekim Yardımcısına ulaşıyorum ama Verem Savaş hemşiresinin adını alamıyorum. Bursa Orhaneli Devlet Hastanesinde aşı yapılan hemşire, o hastanede bırakılmıyor, Çekirge Hastanesine gönderiliyor, şu anda yoğun bakımda yatıyor.
Değerli milletvekilleri, yine Sakarya Devlet Hastanesindeki hemşireden bilgi alamıyorum ama nöroloji doktoru “Refleksleri kayboldu.” diyor. Biraz evvel doktorun ifadesini söyledim. Buradan şunu söylüyorum: Bu aşı sinir felci yapıyor. Eğer solunum kaslarına yapmışsa o doktorumuzun yaşadığı apne, hava açlığı hissi oluyor. Eğer sizin volüm respiratör diye basınçlı oksijen verecek bir cihazınız yoksa, ön hazırlığınız yoksa, ona tüp takacak doktorunuz yoksa o hastaları kaybedebiliriz. Onun için aşı yapılan yerler…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Durmuş, efendim, konunun da dışına çıktık. Lütfen konuyu tamamlayınız.
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım…
BAŞKAN – Efendim?
OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Başkanım, buradan tüm Türkiye’yi uyarıyorum: Aşı yapılan yerlerde ciddi… Hastaneye yakın olmalı, volüm respiratörü olmalı. İnsanlar bir aşıyla ölüp giderler. Sıkıntı var ve Türkiye’nin her yerinde hastanelere ciddi baskı yapmışlar.
AKP’liler sizden rica ediyorum, vilayetlerinizi arayın. Bana MHP’li diye bilgi vermiyorlar. Aşıdan dolayı rahatsız olanların hakkında bilgi alın ki siz de kendinize göre tavır belirleyin diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUHARREM VARLI (Adana) – Başkanım, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım.
Evet, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.
Birleşime beş dakika ara veriyorum.
Kapanma Saati: 17.22
DÖRDÜNCÜ OTURUM
Açılma Saati: 17.32
BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL
KÂTİP ÜYELER: Fatih METİN (Bolu), Murat ÖZKAN (Giresun)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.
Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.
321 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
36’ncı madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 36. maddesi 1. fıkrasının “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.
Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun efendim.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 36’ncı maddesi üzerinde verdiğimiz değişiklik önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Öncelikle böylesine temel bir kanunun görüşülmesi sırasında Sayın Adalet Bakanımız teşrif etmiş olduğu için kendisine teşekkür ediyorum, hoş geldiniz diyorum. Kendisine sorularımız olacak bol bol ama şimdi hemen hoş geldin sorusundan başlamayalım, biraz hukuk yapmaya karar vermiştik.
Evet, değerli arkadaşlarım, şimdi görüşülmekte olan tasarının 36’ncı maddesinde “Sözleşmenin yanlarından birisi, öteki yanın aldatması üzerine bir sözleşme yapmışsa; yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı olmaz.” şeklinde değiştirilmesini teklif ettik. Bunu okuduğunuz zaman, mevcut tasarı maddesinde okuduğunuz zaman, metni okuduğunuz zaman hangisinin daha anlamlı, hangisinin cümle dizilimlerinin daha doğru olduğu hususunu takdirlerinize sunuyorum, o nedenle bunu söyledim. Zaten bu Borçlar Kanunu Tasarısı’nın en büyük zorluklarından birisi de tasarıda kullanılan dilin birbirleriyle anlam bütünlüğünü sağlayacak şekilde olmamasından kaynaklanmaktadır.
Dün Sayın Komisyon Başkanımız burada “hükümsüzlük” ve “butlan” kelimelerini açıklarken, hem bir yandan AKP Grup Başkan Vekili arkadaşımız Bekir Bozdağ, aslında Türk Medeni Kanunu’yla bu Borçlar Kanunu arasında bir uyum birliği olmasından söz etti, ancak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na baktığımız zaman bunun 145’inci maddesinde başlayan başlık “Batıl Olan Evlenmeler” şeklinde kullanılmış ve madde metninde ise “butlan” sözcüğü korunmuştur. Yani Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunu arasındaki aslında çatışma bu Borçlar Kanunu’nda getirilmektedir.
Şimdi, Sayın Komisyon Başkanımız buradaki açıklamalarında “butlan” kelimesiyle “kesin hükümsüzlük” kelimelerini, birbirini tanımlarken bunların aslında aynı anlama geldiği şeklinde -yanlış anlamadıysam- beyanda bulundular.
Değerli arkadaşlarım, burada, bu kanun tasarısında her ne kadar “butlan” kelimesi “kesin hükümsüzlük” kelimesi kullanılmış ve gerekçesinde “butlan” kelimesinin yerine “kesin hükümsüzlük” kelimesi yazıldığı belirtilmiş ise de bunun doğru bir tercih olmadığını Sayın Komisyon Başkanımız çok iyi bilirler çünkü borçlar hukukunda sözleşmelerin geçersizliğini ifade eden bir üst kavramdır “hükümsüzlük” kavramı. Bunu Sayın Başkanımız çok iyi bilir. Bu “hükümsüzlük” kavramı bir üst kavram olduğuna göre bu geçersizlik ya “butlan” şeklinde olabilir ya da “iptal” şeklinde karşımıza çıkabilir. Bunları göz ardı ederek, butlanın aslında hükümsüzlüğün en ağır şekli olduğunu gözden uzak tutarak bunları aynıymış gibi değerlendirmenin hukuksal bir dayanağı olmadığı çok açıktır. Yine bu tür sözleşmelerin aslında hem Medeni Kanun’da hem Borçlar Kanunu’nda batıl sözleşmeler olduğu ve öyle adlandırıldığı bilinmektedir.
Değerli arkadaşlarım, bunu açıklama gereğini Sayın Komisyon Başkanımızın söylediği söz üzerine yapmış bulunuyorum.
Değerli arkadaşlar, yapılan yasanın hem toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir işlevi olması lazım, yani toplumdaki temel ihtiyaçları ve beklentileri karşılamaya yönelik olması lazım, hem yasalara uygun olması lazım hem de bu yasanın sürdürülebilir olması lazım, yani uzun yıllar sürdürülebilir olması lazım. Tabii, bu konudaki, bu yasanın sürdürülebilirliğine ilişkin kuşkularımızı ve bu hazırlanması sırasındaki zorlukları anlatacağız.
Şimdi, bu Borçlar Kanunu Tasarısı konuşulurken de Çek Kanunu’nu görüşmeden edemeyiz, çünkü her ne kadar Sayın Bakan -daha doğrusu Adalet Bakanı değil ama- ekonomiden sorumlu Bakan ve bazı kişiler çekin ekonominin temel enstrüman ve argümanlarından olduğunu belirtmekte iseler de çek aslında temel bir argüman değildir, çek aslında ödeme aracıdır.
Dün, burada, Sayın Cemil Çiçek konuşmasında “Evet, karşılıksız çek keşide etme suçundan mağdur olanları koruyalım, ama bunun öbür tarafı da alacaklılardır, onları da koruyalım.” dedi. Bu doğru bir tanımlama değildir, hukuki bir tanımlama değildir, çünkü bunun, karşılıksız çek keşide etme suçunun tarafı olmaz; karşılıksız çek keşide etme suçu kamu hukuku alanına çekilmiştir, bu kamu hukukunu ilgilendiren bir konudur. Zaten, bugün, hem Türk toplumunda, bilim çevrelerinde hem de siyasette karşılıksız çek…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – …keşide etme suçunun kaldırılması gerektiğini ileri süren kişiler, tamamıyla özel hukuk alanında düzenlenmiş, böyle bir düzenlemenin kamu hukukuna çekilmiş olması noktasındadırlar.
Değerli arkadaşlarım, çekin böyle ticari alacakları garanti etmeye yönelik bir fonksiyonu yoktur. Yani çekin babası padişah değildir.
Çek, bono, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş bir kambiyo senedidir, bononun hukuksal değeri ve önemi ne kadar ise çekin de o kadar önemi vardır. O zaman, siz devlet olarak, çeke bağlanan alacakları tahsil etme konusunu düşünüyor iseniz, bu alacaklıları düşünüyor iseniz, o zaman neden bonoya bağlı alacaklıların alacaklarını düşünmüyorsunuz? Hatta hem çekten hem bonodan daha kuvvetli bir belge niteliğinde olan mahkeme ilamlarına bağlanmış olan alacaklıların alacağının tahsilini niye güvence altına almıyorsunuz? Çek, aslında Türk Ticaret Kanunu’nun 695’inci maddesinde tanımladığı üzere, vadeli bir alışverişin, taksitli bir alışverişin aracı değildir. Bu bonodur. Çek tümüyle bir ödeme aracıdır.
Düşüncelerimizi açıklamaya devam edeceğim.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.