Türk Borçlar Kanunu Madde 32

TBK 32. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 32. maddesi şu şekildedir:

Sözleşme; İrade bozuklukları; Yanılma; Yanılma halleri; Saikte yanılma

Madde 32: Saikte yanılma, esaslı yanılma sayılmaz. Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması halinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.

Başlık

TBK’nın 32. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – BİRİNCİ AYIRIM: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri

Madde başlığı şu şekildedir: Sözleşme; İrade bozuklukları; Yanılma; Yanılma halleri; Saikte yanılma

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 32. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununun 24. maddesinin ikinci fıkrasını karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkradan oluşan 32. maddesinde, saikte yanılma düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 24. maddesinin kenar başlığında kullanılan “2. Hata halleri” şeklindeki ibare, Tasarıda “b. Saikte yanılma” şekline dönüştürülmüştür.

818 sayılı Borçlar Kanunundan farklı olarak saikte yanılmanın ayrı bir maddede düzenlenmesi uygun görülmüştür. Çünkü, “işlem iradesi” ile “açıklanan irade” arasındaki farklılığı ifade eden “açıklamada yanılma”dan farklı olarak, saikte yanılmada, işlem iradesi ile açıklanan irade birbirine uygun olup, iradenin oluşumunu sağlayan etkenlerde yanılma söz konusudur.

Maddede saikte yanılmanın esaslı yanılma niteliğinde olmadığı kuralı öngörülmekte ve bu kuralın istisnası niteliğinde olmak üzere, saikte yanılmanın esaslı yanılma sayılmasının koşulları düzenlenmektedir. Saikte esaslı yanılmanın kabul edilebilmesi için, yanılanın, karşı tarafça bilinebilir biçimde yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması koşullarının birlikte gerçekleşmesi aranmıştır. Aksi takdirde, saikte esaslı yanılma değil, sözleşmenin geçerli olarak kurulmasını engellemeyen, saikte adi yanılma (adi saik hatası) söz konusu olur. Maddede kullanılan “iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kuralları” şeklindeki ibare, geniş biçimde yorumlanmalıdır. Bu ibareden, iş hayatında sıkça karşılaşılan her türlü hukuki ilişkide geçerli olan dürüstlük kuralları anlaşılmalıdır.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Tasarının 32, 33, 34 ve 35. maddeleri aynen kabul edilmiştir.

TBMM Tartışma ve Kabul Metni

32. maddenin başlığını okutuyorum:

b. Saikte yanılma

MADDE 32-

BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 32. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

Gültan Kışanak

Özdal Üçer

İbrahim Binici

Diyarbakır

Van

Şanlıurfa

Sevahir Bayındır

Sebahat Tuncel

Ayla Akat Ata

Şırnak

İstanbul

Batman

Pervin Buldan

Iğdır

Madde 32 – Saikte yanılma esaslı yanılma sayılmaz. Ancak yanılanın karşı tarafça bilinebilir şekilde yanıldığı saiki sözleşmenin esası sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde, yanılma esaslı sayılır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 32. maddesinin ikinci cümlesinin “yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk

Ali İhsan Köktürk

Tayfur Süner

Mersin

Zonguldak

Antalya

Halil Ünlütepe

Rahmi Güner

Afyonkarahisar

Ordu

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 32. Maddesinin, madde başlığı ve metninde yer alan “yanılma” kelimeleri yerine “hata” yazılmasını,

Madde metninde yer alan “yanılanın, karşı tarafça bilinebilir biçimde yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde, yanılma esaslı sayılır.” cümlesinin, “hata edenin, hata ettiği saiki, karşı tarafça anlaşılabilecek şekilde sözleşmenin temeli sayması ve bunun iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına aykırı olmaması hâlinde, hata esaslı sayılır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal

Mehmet Şandır

İzzettin Yılmaz

Konya

Mersin

Hatay

Osman Ertuğrul

Beytullah Asil

Rıdvan Yalçın

Aksaray

Eskişehir

Ordu

Hasan Özdemir

Behiç Çelik

Gaziantep

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın 32. maddesinin değiştirilmesi için verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının “İrade bozuklukları” bölümünde, 30. maddenin “Yanılma hâlleri” başlığında ve madde metni içindeki “yanılma” kelimesinin değiştirilerek “hata” kelimesinin getirilmesini önermekteyiz. Bu değişiklikle, yaşayan Türkçede bulunan bir kelimenin, mevcut Kanun’daki hatayla yok edilmesini önlemek amaçlanmaktadır. İkinci olarak, değiştirilmesi teklif edilen cümlenin anlaşılmasının zor ve anlatımın bozuk olması hatasından dönülmesi amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, AKP İktidarı, milletimizin kendilerine verdiği görevi layıkıyla yerine getirememektedir. Ülkemizin dört bir yanındaki sorunlar 2002’den daha az değildir.

Nitekim, memleketim olan Gaziantep’te durum, bunlardan farklı değildir. Gaziantep, bugün, gelişmiş sanayisiyle, turizm potansiyeliyle, ticaret hayatının zenginliğiyle ve engin tarihiyle Türkiye’nin marka kenti olabilecek özelliklere sahiptir. Ancak bütün bu saydığım potansiyel özelliklerin uygulamaya geçirilebilmesi için, öncelikle eğitim sistemimizin verimli ve güçlü olması gerekmektedir. Ancak Gaziantep’in eğitim durumu bugün vahim bir tablo göstergesi içerisindedir.

Örneğin, 2009 öğrenci seçme sınavında, Gaziantep, sayısalda Türkiye 52.’si, eşit ağırlıkta Türkiye 53.’sü ve sözelde Türkiye 60.’sı olmuştur. Yine, ilköğretim öğrencilerinin ortaöğretime geçiş sınavı başarı sıralamasında ise Türkiye 67’ncisidir. Gaziantep gibi Türkiye’nin 6. büyük ili için bu, vahim bir tablodur.

Gaziantep’in eğitim alanındaki bu başarısızlığının en önemli etkilerini üç ana başlıkta incelemekte yarar vardır: Derslik kapasitesinin yetersizliği ve tekli eğitime tüm okullarda geçilememesi, öğretmen eksikliği ve yönetici eksikliğidir.

Gaziantep’te eğitimin en önemli sorunu derslik kapasitesinin yetersizliğidir. Gaziantep bugün nüfus artış hızı olarak Türkiye’nin en yüksek rakamlarına gelmiş ikinci şehridir. 2000 yılından bu yana, son açıklanan 2008 nüfus rakamlarına göre, yüzde 25’lik bir artış söz konusudur. Artışın önemli kısmı, göçle gelen nüfusla, görüyoruz, bu artış yıllık olarak yüzde 6’nın üzerine çıkmıştır. Bu tabloda Gaziantep’in en önemli sorunu, dediğim gibi, derslik kapasitesinin eksikliğidir.

Gaziantep’in eğitimdeki geri kalmışlığındaki derslik kapasitesinin yetersizliğiyle ilgili olarak geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürünün açıklaması dikkat çekicidir.

BAŞKAN – Sayın Özdemir, biraz önce Sayın Kışanak’a bir söz ifade etmiştim, “Konuyla ilgili… Fikirlerinize karışmıyoruz ama bu şekilde olsun.” demiştim. Şimdi sizi de burada Borçlar Kanunu görüşülürken ikaz etmek durumundayım, yoksa görevimi yapmamış olurum.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Sıramı kullanıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – “İlköğretimde Türkiye genelinde derslik başına 31 öğrenci düşüyor.” Bu rakam Gaziantep’te 49’dur. Rakamlardaki büyük farklılıkların benzerlerini okul öncesinde ve ortaöğretimde de görmekteyiz.

Şehrimizin imar planında özellikle okullar için arazilerin ayrıldığını görüyoruz. Gaziantep’te, bu araziler, maalesef, yüksek rantlar nedeniyle AKP belediyelerince okul inşaatı dışında amaçlarda kullanılmaktadır.

Derslik yetersizliği nedeniyle de okullarımızda artık çağdışı bir uygulama olan ikili eğitim sistemi uygulanmaktadır. Gaziantep’teki okullarda yüzde 85 oranında ikili eğitim verilmektedir. Kalan yüzde 15’lik oranın da büyük kısmı ilçe ve köylerdeki okullardadır, oralarda da eğitim ve öğretimin yeterli olmadığını bilmekteyiz.

Gaziantep’in eğitimdeki başarısızlığının nedenleri iç içe girmiş sorunlardan oluşmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Bunlara ayrı ayrı günlük çözümler üretmeye çalışmakla Gaziantep’in eğitim sistemi düzeltilemez, topyekûn bir yeniden örgütlenme ve düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Konuşmama burada son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 32. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

Madde 32 – Saikte yanılma esasta yanılma sayılmaz. Ancak yanılanın karşı tarafça bilinebilir şekilde yanıldığı saiki sözleşmenin esası sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması halinde yanılma esaslı sayılır.

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılmıyoruz.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Zaten katılmayacağınızı düşünerek önerge vermiştik.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Özdal Bey konuşacaklar.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Üçer. (DTP sıralarından alkışlar)

Evet, umarım yeni bir ikazla karşılaşmayız.

Buyurun efendim.

ÖZDAL ÜÇER (Van) – Değerli milletvekilleri, hepinizi en derin içtenliğimle saygıyla selamlıyorum.

Aslında eş anlamlı iki sözcüğün birbiriyle yer değiştirilmesine yönelik bir değişiklik önergesiydi. Tabii, burada yapılmak istenen daha önceki hatiplerin de yaptığı gibi Meclisin bir gerçekliğini vurgulamak amacıyla bir söz alma durumu vardı. Yasama faaliyetlerinin kalitesizliğinin bir göstergesi olarak da Meclisin halka hesap veren bir kurum olması niteliğiyle sorgulanması gereken bir çalışma taktiği açısından söz almış bulunduk çünkü kendi mecrasının dışında tartışılan birçok konu vardı. Bu Meclisin asıl görevi halkın sosyal, siyasal, ekonomik yaşamıyla ilgili herhangi bir konuda, konunun özüyle ilgili doğrudan önergelerin Meclise getirilmesi ve Mecliste milleti temsil eden milletvekillerinin özgür iradesiyle tartışabileceği bir ortamın sağlanması konusunda hepimiz sorumluluk sahibiyiz. Maalesef tarihin belli dönemlerinde Meclisin bu dönemki çalışmalarını değerlendirecek olan yeni nesiller bize bu konuda teşekkür etmeyecekler diye düşünüyorum, en azından yaşamış olduğumuz pratik açısından, eğer ki birtakım şeyleri değiştirmezsek.

Borçlarla ilgili değerlendirme yaptığımızda ise köylünün, esnafın, çiftçinin, memurun, işçinin, işsizin ve hatta yeni doğmuş çocukların borçlu olarak dünyaya geldiği ülkemizde Borçlar Kanunu’nun yeniden yapılandırılması konusunda bu kadar özensiz bir çalışmayı yüreğimize sindirmemiz bizim farklı bir sorunumuz olacaktır.

Evet, borçlarından dolayı insanlar intihar ediyor ülkemizde, borçlarından dolayı cinnetler geçirenler var, borçlarından dolayı mutsuz bir toplum var ve bu borçları yaşayanlar, bu borçlardan dolayı sıkıntıları yaşayanlar, aynı zamanda değişik partilere oy vermiş. Bu borç sıkıntılarını yaşayan yurttaşlarımızın bir kısmı AKP’ye, bir kısmı MHP’ye, bir kısmı CHP’ye, bir kısmı DTP’ye ve Meclise girememiş diğer partilere oy vermiş. Toplumun ortak sorunlarını giderme noktasında, herkesin ortak iradeyle hareket etmesi noktasında maalesef Meclisimiz sınıfta kalmıştır.

Ayrıca bu ülkede sadece Başbakanın damadı olduğu için düşük kredili borçlanabilenler de vardır. Bütün bunları dile getirebilmek, dile getirildiği takdirde bu sorunların çözümüne ortak irade geliştirebilmek bu Meclisi yüceltecektir, daha da yüceltecektir, yüce olan bu Meclisi daha da yüceltecektir. Ama maalesef, şairin dediği gibi, sınırsız bir zenginliğin gölgesinde koca bir halk küçüldükçe küçülmekte. Varılan kıyılarda birileri gemilerini kurtarabilmekte ama yoksul halkın derdini hiç kimse anlayamamakta.

Bu konuda Hükûmet birincil düzeyde sorumludur. Bunu söylerken sadece kuru bir muhalefet yapmak anlamında söylemiyoruz. Haksız kredilerin, haksız uygulamaların olduğu bir ülkede haksız borçlanmalardan dolayı mağdur olan yurttaşlar olacaktır ve bunun failleri kimlerse bunlar sorumluluk sahibidir. Şu an devletteki kurumsal işleyişin sorumluluğu Hükûmettedir. Hükûmet, tarihsel olarak bu sorumluluğunun hesabını hem muhalif partilere hem kendi oy tabanına hem de tüm Türkiye halklarına bu hesabı vermek sorumluluğundadır.

Memurlarımızın yüzde 2,5 oranında zamlarla daha da çok borçlanacağını, emeklilerimizin, işçilerimizin daha da çok borçlanacağını ve hangi kanunu getirirsek getirelim, özünde bu ülkenin çözülmemiş esas sorunlarından dolayı birçok yurttaşımızın yaşadığı ortak sorunların bunalımını hepimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim, konuşmanızı tamamlayınız.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Borç demişken, başka bir borçtan daha bahsetmek istiyorum. Bu yüce Meclisin, inanç grupları açısından, Müslüman’ı, Hristiyan’ı, Yahudi’si, Yezidi’si, Sünni’si, Alevi’si; etnik grupları açısından, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Ermeni’si, bütün yurttaşlarına olan bir borcundan yani tam demokratik bir sistemi kurmak borcundan bahsedeceğim. Bu borç hepimizin borcudur. Bu borcu ödeyebilmemiz, ancak bu ülkede özgür ve eşit paydada bir yaşamı tesis edebilmekle mümkündür. Bunu tesis edebilecek tek güç de bu yüce Meclistir. Umuyorum ki bu borcumuzu ödeyebileceğiz halkımıza karşı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız efendim lütfen.

Buyurun.

ÖZDAL ÜÇER (Devamla) – Gelecek yarınlarda çocuklarımızın eşit, özgür, mutlu bir yaşam sürdürebilmesi için gereken demokratikleşme adımını atabileceğiz ve bunun altına hepimiz ortak imzayı koyabileceğiz.

En derin içtenliklerimle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 32. maddesinin ikinci cümlesinin “yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır. Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek Genel Kurulun takdirlerine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Daha anlamlı ve anlaşılır hâle getirilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 32. maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir