TBK 29. Madde
Türk Borçlar Kanunumuzun 29. maddesi şu şekildedir:
Sözleşmenin içeriği – Önsözleşme
Madde 29: Bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir.
Kanunlarda öngörülen istisnalar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.
Başlık
TBK’nın 29. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – BİRİNCİ AYIRIM: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri
Madde başlığı şu şekildedir: Sözleşmenin içeriği; Önsözleşme.
Gerekçe
Türk Borçlar Kanunu’nun 29. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:
818 sayılı Borçlar Kanununun 22. maddesini karşılamaktadır.
Tasarının iki fıkradan oluşan 29. maddesinde, bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmelerin geçerli olduğu belirtilmekte ve önsözleşmenin şekli düzenlenmektedir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 22. maddesinin kenar başlığında kullanılan “IV. Akit yapmak vaadi” şeklindeki ibare, Tasarıda “IV. Önsözleşme” şeklinde değiştirilmiştir.
Metninde yapılan arılaştırma dışında, maddede 818 sayılı Borçlar Kanununa göre bir hüküm değişikliği yoktur.
ADALET KOMİSYONU RAPORU
– Tasarının 29 uncu maddesi aynen kabul edilmiştir.
TBMM Tartışma ve Kabul Metni
Madde 29’un başlığını okutuyorum.
Buyurun:
IV. Önsözleşme
Madde 29-
BAŞKAN – Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 29. maddesinin 2. fıkrasında yer alan, “ayrık durumlar” ibaresi yerine “istisnai durumlar” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal
Mehmet Şandır
İzzettin Yılmaz
Konya
Mersin
Hatay
Rıdvan Yalçın
Osman Ertuğrul
Ordu
Aksaray
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 29. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ayrık durumlar” ibaresinin “istisnalar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ
Mustafa Elitaş
Ali Bayramoğlu
Yozgat
Kayseri
Rize
Mehmet Sekmen
Nusret Bayraktar
İstanbul
İstanbul
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
321 Sıra Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 29. Maddesinin 2. fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Kanunlarda öngörülen ayrıklı durumlar dışında, önsözleşmenin geçerliliği ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.”
Ali İhsan Köktürk
Turgut Dibek
Metin Arifağaoğlu
Zonguldak
Kırklareli
Artvin
Rasim Çakır
Ali Rıza Öztürk
Edirne
Mersin
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Köktürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın görüşmekte olduğumuz 29. maddesinin ikinci fıkrasına yönelik değişiklik önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekillerim, görüşmekte olduğumuz Türk Borçlar Kanunu Tasarısı’nın uzun zamandır yürürlükte olan ve dili oldukça eskiyen Türk Borçlar Kanunu’nun dilini belli ölçülerde arılaştırdığını ve Türkçeleştirdiğini, olumlu yapılan arılaştırma ve Türkçeleştirme metinlerine bizim de olumlu baktığımızı, ancak yer yer dil özensizlikleri olduğunu daha önceki konuşmalarımızda ifade etmiştik. 29’uncu maddenin ikinci fıkrası da bu şekilde bir dil özensizliği içermektedir. Tasarının 29’uncu maddesi bir sözleşmenin ileride kurulmasına ilişkin sözleşmeler geçerlidir. Kanunlarda öngörülen ayrık durumlar dışında, önsözleşmenin geçerliliği, ileride kurulacak sözleşmenin şekline bağlıdır.” şeklinde bir düzenleme öngörmektedir. Maddeye baktığımızda, bu maddenin ikinci fıkrasında ifade edilmek istenen, istisnai durumlardır. İstisnai durumların Türkçe karşılığı ise Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Benzerlerine uymayan, kural dışı, ayrıklı.” şeklinde yer almaktadır. Bu nedenle, ikinci fıkrada yer alan “ayrık” sözcüğü yerine, Türk Dil Kurumu sözlüğünde yer aldığı biçimiyle “ayrıklı” sözcüğünün kullanılması ve fıkranın değişiklik önergemizdeki içeriğiyle kabul edilmesini arz ve teklif ediyoruz. Ancak değerli milletvekilleri, burada tabii ifade etmek istediğimiz başka hususlar da var.
İki hafta kadar önce yapılan Borçlar Kanunu görüşmeleri sırasında, Sayın Adalet Bakanı, 23. maddede söz alan Tunceli Bağımsız Milletvekili Kamer Genç’in konuşmalarına yanıt hakkını kullanmıştı. Sayın Kamer Genç bir hâkimin tayininden yola çıkarak Adalet Bakanının ve Adalet Bakanı Müsteşarının Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu üzerindeki baskısından, zorlamalarından söz etmişti. O gün kürsüye çıkan Sayın Adalet Bakanımız ise aynen -elimde var metin- şu sözcükleri kullanmıştı, diyor ki Adalet Bakanı: “Adalet Bakanının bir hâkim, bir savcı gönderme imkânı yok. Ayrıca, Bakanlık sadece bu işin sekretaryasını yapar, hazırlığını yapar, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruluna sunar, özgürce karar verme makamı Hâkim ve Savcılar Yüksek Kuruludur.” ve arkasından Adalet Bakanımız ekliyor, Sayın Kamer Genç’in Türkiye Büyük Millet Meclisini gerçek dışı iddialarla meşgul etmemesini ve bilgilenmesini istiyor. Tabii Sayın Adalet Bakanı burada olmadığı için bunu kendisine şifahen, yüzüne karşı aktaramıyoruz ama biliyorsunuz, Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulunda kararname oldukça gecikmişti. Bu geciken kararnameyle ilgili olarak, Sayın Başbakanın ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının basına yansıyan sözleri olmuştu. Hepiniz hatırlayacaksınız, Sayın Başbakan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu hadlerini aşmamaya davet ederek Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulundaki kararın Adalet Bakanlığından gelen taslağa uygun olarak çıkartılması gerektiğini ifade etmişti. Buna yönelik gazetelerde çıkan Başbakanın demeçleri şu an elimde mevcut.
Şimdi, o zaman sayın milletvekilleri, burada acaba bilgisiz olan, acaba gerçek dışı iddialarla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini işgal eden Sayın Kamer Genç midir yoksa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunu hadlerini aşmamaya davet eden ve Adalet Bakanlığından gelen taslaktakine uygun bir şekilde hâkim ve savcıların atamalarının, yer değiştirmelerinin yapılmasını talep eden Sayın Başbakan mıdır?
Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın başlangıç kısmında yasama, yürütme, yargı ilişkilerinin bir üstünlük ilişkisi olmadığı, karşılıklı bir saygı ilişkisi olduğu açıkça ifade edilmiştir. Anayasa’nın 138, 139, 140’ıncı maddelerinde hâkimlik teminatı, hâkimlik mesleğinin bağımsızlığı düzenlenmiş, 159’uncu maddesinde de hâkim ve savcı atamalarının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görevi olduğu, hakkı olduğu açıkça belirtilmiştir.
Şimdi, ben buradan yine sormak istiyorum. Sayın Bakan olsaydı kendisine buradan sormak isterdim. Anayasa’nın başlangıç hükümlerine rağmen, Anayasa’nın 138, 139, 140’ıncı maddelerine rağmen, Anayasa’nın 159’uncu maddesine rağmen…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun Sayın Köktürk.
ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) – …bu maddelere rağmen Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun bağımsızlığını hiçe sayıp üzerinde baskı kurmaya çalışılan bir yürütmenin bulunduğu, bir siyasal iktidarın bulunduğu, hukuk kurallarının saygın birimin insanlarına, aydın gazetecilere farklı, evet, dağdan inen teröristlere farklı uygulandığı ve Türk hukuk sisteminde hiç görülmeyen seyyar mahkemelerin oluşturulduğu bir hukuk sistemi bütün toplumun gözü önünde cereyan ederken, gerçekleşirken, burada yapmaya çalıştığımız Borçlar Kanunu’nun halkımızın üzerinde inandırıcı, onların duygularını tatmin edici, adalet ve hakkaniyet duygularını pekiştirici bir anlam ifade etmesi mümkün olabilir mi? Sayın Adalet Komisyonu Başkanımıza sormak istiyorum. Önemli olan sadece yasa yapmak değildir, yasaların eşitlik, adalet ve hukuk devleti normlarına uygun bir şekilde sağlanmasını gerçekleştirmek de hepimizin temel görevidir.
Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 29. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “ayrık durumlar” ibaresi yerine “istisnai durumlar” yazılmasını arz ve teklif ederiz.
Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Birleştirilmesi düşünülüyor mu Başkanım her iki önergenin?
BAŞKAN – Sayın Başkan, biz de orada o durumu mütalaa ettik kendi aramızda ama arkadaşlarımız söylediler…
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Birleştirilmesi uygun olursa ikisine birden katılacağım çünkü.
Şöyle izah edeyim efendim…
OKTAY VURAL (İzmir) – Birleştirilerek okunsun.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım, bir hususu izah edeyim, beyanda bulunacağım.
Şimdi, hem tasarıda hem Komisyon Raporu’nda “durumlar” deniyor. Aslında, burada bir durum değil, bir norm hâli vardır. Norm, kural… Onun için “istisnalar” denmiş olması lazımdır. Bu kayıtla birleştirilirse “durum” da ortadan kaldırılır ise ben hem partimin hem MHP’nin önergesine bu kayıtla katılıyorum. Katılıyorum değil, takdire bırakıyorum.
BAŞKAN – Hayır, biz arkadaşlarla konuştuk ama önerge sahiplerinin böyle bir şeyi olmadığı… Eğer derlerse ben müştereken alabilirim.
FARUK BAL (Konya) – Bu saatte pazarlık mı yapacağız?
BAŞKAN – Ben bu konuda bir şey demem çünkü biz, burada sizin dediğiniz gibi, ayrı ayrı olarak mütalaa ettik her iki önergeyi de. Onun için ikisini de ayrı ayrı görüşmeyi uygun gördük.
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Peki, tamam.
BAŞKAN – Takdire bırakıyorsunuz bu önergeyi.
Sayın Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂSN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılmıyoruz.
BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim.
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın İyimaya’nın iyi niyetli yaklaşımına teşekkür ediyorum ancak sonuçtan pek emin değilim. Çünkü bizim başından beri temel bir kanun olan Borçlar Kanunu’na ortak aklı yaratarak uzlaşmacı bir tavır ile bu kanunun olgunlaştırılarak çıkarılması çabamızı karşılıksız bıraktınız. Mahkemei kübrânıza da hitap etmemize rağmen, vicdanınıza da hitap etmemize rağmen, AKP’nin parmak demokrasisi kuralları galip geldi. Dolayısıyla, buradan bir yere gidiyorsunuz sayın milletvekilleri. Bu kanunu niye çıkarıyoruz? Hukukun bir parçası olsun diye. Niçin hukukun parçası olacak? Çünkü hukukun üstünlüğüne tabi bir rejimde yaşadığımız için. Ancak geldiğiniz yer –biraz sonra örneğini vereceğim- hukukun üstünlüğü kavramının uygulandığı bir yer değil, üstünlerin hukukunun yaratıldığı bir yerdesiniz. Üstünlerin hukukunu, yargı camiası içerisinde yaptığınız yanlışlar, bilerek, isteyerek veya ihmalen yaptığınız yanlışlar ile inşa ediyorsunuz ve bu inşa edilen üstünlerin hukuku bir zulüm, bir adaletsizlik ve bir nasfetsizlik olarak karşımıza çıkmakta. Bu da milletin mahkemei kübrâsında karşılığını bulacaktır.
Değerli arkadaşlarım, basına yansıyan iki temel konuyu bilgilerinize sunarak mukayese etmek istiyorum. Birincisi… Önce ifade edeyim ki Milliyetçi Hareket Partisi, her kim olursa olsun, hangi rütbede ve makamda bulunursa bulunsun kanunlara aykırı her ne işi yapmışsa kanunda gösterilen ceza ile cezalandırılması gerektiği düşüncesine inanır ve bunu uygular. Ümraniye olaylarıyla ilgili olmak üzere de her kim ki darbe yapmaya teşebbüs etmişse, her kim ki demokrasiye müdahale etmeye cesaret etmiş veya kalkışmış ise bunun kanunda gösterilen müeyyidesi ne ise onu yargı vermesi gerekmektedir. İnancımız bu olmakla birlikte yaşadığımız olayları beraber geriye doğru sayalım:
Bazı gazetelerin köşe yazarları, köşelerinde, vahiy ile, kimlerin ne zaman tutuklanacağını, kimlerin ne zaman gözaltına alınacağını, sıranın kime geldiğini, pehlivan tefrikası gibi köşesinde ilan etti mi? Etti.
İlan edilen bu vahiyler, pehlivan tefrikasına uygun bir şekilde gerçekleşti mi? Gerçekleşti.
Bu pehlivan tefrikaları, yandaş basın tarafından -tekrar ediyorum- AKP döneminde yaratılan yandaş basın tarafından sabah, öğle, akşam, ikindi, yatsı namazlarında, bir de araya kuşluk namazında, sanki bir farz imiş gibi tekrar tekrar verildi mi? Verildi.
Değerli arkadaşlarım, bunların yayınlanması yasaklandı mı? Mahkeme kararıyla yasaklandı. Bu yasaklara kim uydu? Kimse uymadı.
İşte, hukukun üstünlüğü dediğimiz kavram burada. Kanun varsa herkese, yandaşlar dâhil. Kanun varsa, mahkemenin kararı varsa, herkese, yandaşlar dâhil. Ancak, kanunun ve mahkeme kararının menettiği hususlar, yandaş tarafa uygulanmıyor. İşte bu, üstünlerin hukuku oluyor, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukuku oluyor.
Değerli arkadaşlarım, buna benzer bir dava daha var basından görebildiğimiz kadarıyla, içini bilmiyoruz. Bir Deniz Feneri davası var. Deniz Feneri davası ki inancımıza göre, fitrenin, zekâtın, sadakanın toplanarak fakire, fukaraya, yetime, garibe, gurebaya ulaştırılması gereken mübarek ve mukaddes bir hizmet. Bu hizmeti yapacağı iddiasıyla ortaya çıkan insanlar, asrın yardımlaşma dolandırıcılığı şeklinde bir yabancı mahkeme kararı ile tanımlanarak hüküm altına alınıyor ise ve Türkiye’de de bunların uçları araştırılsın diye o mahkeme tarafından bir tazyikte bulunuluyor ise bu mahkeme kararına muhatap olanların da Türk kamuoyu tarafından Ümraniye olayı kadar bilinme hakkı vardır. Niçin bundan hiç kimse…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurun.
FARUK BAL (Devamla) – Niçin bu asrın merhamet, asrın yardım dolandırıcılığı olarak tanımlanmış olan davadan hiç kimse bahsedemez? Çünkü bahsederlerse başlarına geleceği bilirler.
İşte, Aydın Doğan medyasının Milliyetçi Hareket Partisi ile ilişkisi sınırlıdır ve mesafelidir. Aydın Doğan gibi herkesin başına gelecekleri tahmin ederler, onun için bahsedemezler.
Değerli arkadaşlarım, bu devir geçicidir. Bu devir… Bugün iktidar olan, yarın muhalefet olur. Asıl olan hukukun üstünlüğüdür, asıl olan demokratik parlamenter sistemin yaşamasıdır. İşte yedi yıllık İktidarınızda yargı alanında ortaya çıkan vahim durum karşınızdadır.
Bu vahim durumu verdiğimiz önergemiz ile birlikte yüce heyetin takdirlerine arz ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 321 sıra sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 29 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ayrık durumlar” ibaresinin “istisnalar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Bekir Bozdağ (Yozgat) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek Kurulun takdirlerine bırakıyorum efendim.
BAŞKAN – Hükûmet?
BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI MUSTAFA DEMİR (Samsun) – Katılıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum Sayın Bozdağ.
Gerekçe:
Madde metninde anlatılmak istenen husus dikkate alındığında, istisnalar ibaresinin metne daha uygun olduğu düşünüldüğünden bu değişiklik önergesi verilmiştir.
BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.
Kabul edilen önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.