Türk Borçlar Kanunu Madde 26

TBK 26. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 26. maddesi şu şekildedir:

Sözleşmenin içeriği – Sözleşme özgürlüğü

Madde 26: Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.

Başlık

TBK’nın 26. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – BİRİNCİ AYIRIM: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri

Madde başlığı şu şekildedir: Sözleşmenin içeriği; Sözleşme özgürlüğü.

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 26. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununun 19. maddesini kısmen karşılamaktadır.

Tasarının tek fıkradan oluşan 26. maddesinde, sözleşme özgürlüğü ilkesi düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 19. maddesinin kenar başlığında kullanılan “E. Akdin Mevzuu / 1. Erkanı” şeklindeki ibareler, maddenin içeriğine uygun olarak, Tasarının 26. maddesinde, “F. Sözleşmenin içeriği / I. Sözleşme özgürlüğü” şeklinde değiştirilmiş; ikinci fıkrası ise, birinci fıkrada öngörülen sözleşme özgürlüğü ilkesinin sınırlarını açıklamaktan ibaret olan bir hüküm niteliği taşıması sebebiyle gereksiz görülerek, metinden çıkarılmıştır. Gerçekten, sözleşme özgürlüğü ilkesinin sınırlarının aşılmasının yaptırımı niteliğindeki Tasarının 27. maddesinin birinci fıkrasından, sözleşme özgürlüğünün sınırları belirlenebilmektedir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Tasarının 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26 ve 27. maddeleri aynen kabul edilmiştir.

TBMM Tartışma ve Kabul Metni

Madde 26’yı okutuyorum:

F. Sözleşmenin içeriği

I. Sözleşme özgürlüğü

MADDE 26-

BAŞKAN – Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 26. maddesinin; Madde alt başlığında yer alan “Sözleşme özgürlüğü” ibaresi yerine “Sözleşmenin konusunu belirleme serbestisi” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal

Mehmet Şandır

İzzettin Yılmaz

Konya

Mersin

Hatay

Rıdvan Yalçın

Osman Ertuğrul

Ordu

Aksaray

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısının 26. maddesinin kenar başlıklarının ve madde metninin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk

Metin Arifağaoğlu

Hüsnü Çöllü

Mersin

Artvin

Antalya

Turgut Dibek

Tansel Barış

Kırklareli

Kırklareli

“F. Sözleşmenin Konusu ve İçeriği

1. Sözleşme yapma özgürlüğü

Madde 26 : Sözleşmenin tarafları, bir sözleşmenin konusu ve içeriğini yasada öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, siz mi konuşacaksınız?

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, görüşülmekte olan Borçlar Kanunu Tasarısı temel bir hukuk metnidir. Bu temel hukuk metni burada görüşülürken, elbette ki hukuksal konular tartışılacaktır. Ancak bu hukuksal konuların tartışılması sırasında Hükûmeti temsilen burada hukukçu bir bakanın bulunmasından öte hukukla ilgisi olmayan Sayın Sağlık Bakanının burada bulunmuş olması, üstüne üstlük Türkiye’de domuz gribi fırtınasının estirildiği bir ortamda burada bulunmuş olması, AKP Hükûmetinin hukuka ne kadar saygılı davrandığının somut göstergesi olsa gerek diye düşünüyorum.

Sayın Bakan bizim önergemize katılmadı. Ancak Sayın Bakanın hangi hukuki bilgisiyle bu önergeye katılmadığını da anlayamadım.

Değerli arkadaşlarım, bu dönemde, tabii ki, hukukun takla attırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Hukukun yürütme organının önünde, siyasetin önünde diz çöktürüldüğü bir süreç yaşıyoruz.

Tabii ki, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Suat Kılıç sabahtan beri ve dün burada yapılan konuşmalarında meselenin usul meselesi olmadığını, üslup meselesi olduğunu söyledi ama bu kürsüde bir AKP Grup Başkan Vekili bir muhalefet milletvekiline hakaret edebilecek kadar ileri gidebildi. Üsluptan bahsedenlerin önce kendi üsluplarını düzeltmeleri gerekir. Dünden beri bu Mecliste yaşanan ve Meclisin çalışılamaz hâle getirilmesinin tek sorumlusu AKP’dir, AKP grup başkan vekillerinin bu tavırlarıdır.

Değerli arkadaşlarım, bir hukuksal anlayışla, çağdaş bir hukuk anlayışında yasanın tanıdığı bir hakkı kullandığı nedenle insanların suçlanması diye bir şey, olay söz konusu değildir. İnsanlar yasanın kendisine tanıdığı hakları kullanıyor diye suçlanan bir anlayış olsa olsa çağdışı, totaliter, otoriter, faşist diktatörlüklerde olur.

Anayasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde toplantı ve karar yeter sayısının nasıl olacağını söylemiş. Anayasa’mızın 96’ncı maddesi bu Meclisin en az üçte 1 sayıyla toplanabileceğini öngörmüş, bu da 184 milletvekili yapar. Karar alınırken de en az 139 milletvekiliyle karar alınabileceğini söylemiş. Bunlar Anayasa’nın hükümleri. Meclis İç Tüzüğü’müzün 57’nci maddesinin ikinci fıkrası 20 tane milletvekiline toplantı yeter sayısı olup olmadığını isteme hakkı tanımış. Yine bir milletvekiline karar yeter sayısı olup olmadığını isteme hakkı tanınmış. Şimdi, Anayasa’yla, Meclis İç Tüzüğü’yle güvence altına alınan ve yasanın tanıdığı bir hakkı kullanıyor diye milletvekillerinin suçlanması çağ dışı bir hukuk anlayışı değil midir? Bu hukuk anlayışı olsa olsa AKP’ye yakışır değerli arkadaşlarım, AKP’nin burada ahkâm kesen, Cumhuriyet Halk Partisine, MHP’ye, DTP’ye, kısacası muhalefete akıl veren, ancak kendi gruptaki milletvekillerini bu temel yasalar burada görüşülürken bir türlü hazır edemeyenlere yakışır. Burada öncelikle sorumluluk, bu Meclisin çalıştırılmamasında sorumluluk 139 tane milletvekilini dahi hazır edemeyen AKP Grubunundur.

AKP’liler alıştılar gece yarıları önergelerle yasa yapmaya. AKP Grup Başkan Vekili, Meclisin muhalefet milletvekillerine bu kürsüden hakaret edebilen Sayın Elitaş, acaba Meclis milletvekilleri Genel Kurulda olmadan mı yasa çıkartmak istiyor? Buna alıştılar tabii, milletvekillerinin haberi olmasın istiyor. Kendisi bu kürsüde konuşurken AKP sıralarında 44 tane milletvekili vardı.

Değerli arkadaşlarım, hukuka saygıdan bahsedenler önce hukuka saygıyı kendisi gösterecekler. Bugün hukuka saygı göstermeyenler yarın bu hukuksuzluk ortamında kendileri boğulacaklardır. Bugün iktidar olanlar yarın pekâlâ muhalefet olabilir. Üslupların, elbette ki doğru konuşulması lazım, elbette ki insanların birbirlerini kırmamaları lazım ancak, bu Meclis kürsüsünde AKP grup başkan vekilleri uzlaşmamayı bir ilke hâline getirmişlerse, AKP’nin uzlaşmadan anladığı muhalefet partisi milletvekillerinin AKP’nin dayattığı her öneriyi koyun gibi kabul etmek anlayışıysa, biz böyle bir uzlaşmadan yana değiliz değerli arkadaşlarım. Bakın, hukuk bu dönem çok yaralar alıyor, hukuk gerçekten zedeleniyor. Hukukun saygınlığına gölge düşürmememiz lazım. Parlamentonun saygınlığını yüceltmek demek, ikide bir Parlamentonun millet iradesinin tecelli ettiği organ olduğunu söyleyip durmakla olmaz, onun gereğini yapmakla olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, hakaret ediyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Ben kimseye hakaret etmem, benim üslubumda hakaret olmaz. Siyasi ve hukuki konuşurum ben.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu Meclis kürsüsünde bugüne kadar yapılan işlemlere bakın. Bugüne kadar bu Parlamentonun niye çalıştırılamadığının örneklerine bakın. Bugün halk, iktidar görevini, Parlamentoyu çalıştırma ve devlet gücünü kullanma yetkisini AKP’ye vermiştir. AKP kendi yanında olan yasaları yaparken kendi yandaşlarına çıkar sağlarken devlet gücünü kullanıyor da 338 milletvekili olmasına rağmen, bu Parlamentoda asgarisinden 139 milletvekilini niye hazır edemiyor değerli arkadaşlarım? Bunların sorumlusu muhalefet değildir. Biz -tekrar ediyorum bu kürsüden- AKP’nin hukuk dışı, hukuksuz anlayışlarına boyun eğmeyeceğiz, bunlara direneceğiz. Türkiye’ye sardığınız hukuksuzluk hastalığını bu Meclise bulaştırmayacağız değerli arkadaşlarım.

Çok açık ve net önergemiz; sözleşme özgürlüğü olmaz, sözleşme yapma özgürlüğü olur. Bunu herkes bilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ebedî muhalefet!

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla, getirdiğimiz değişiklik önergesi de sadece ve sadece cümlenin daha iyi anlaşılabilmesi, metnin daha sade, daha akılda kalır ve daha doğru olmasına yöneliktir. Mevcut tasarıda -baktığımız zaman- “sözleşme özgürlüğü” deniliyor ve “Bu sözleşmenin içeriği…” deniliyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, sözleşmenin konusuyla içeriği farklıdır. “İçerik” kelimesinin karşılığı kapsamdır, kapsamın karşılığı içeriktir; konu, “içerik” demek değildir. Dolayısıyla, bunlar birbirinden farklı şeylerdir. Hiç olmazsa, Türkçeyi bilmiyorsak 1 tane dil uzmanı getirelim, bu kanunlar yapılırken o dil uzmanından bari görüş alalım değerli arkadaşlarım.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyelerimiz arasında ihtilaf var. Elektronik cihazla oylama yapacağım.

İki dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 26. maddesinin; madde alt başlığında yer alan “Sözleşme özgürlüğü” ibaresi yerine “Sözleşmenin konusunu belirleme serbestîsi” ibaresinin yazılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Bakanın ve Sayın Komisyonun “Katılmıyoruz.” beyanı üzerine, niçin katılmadıklarını sorma hakkım yok buradan ama biraz sonra ifade edeceğim sebeplerle, ne kadar mantıksız bir sonuç ortaya çıktığını sanıyorum kendileri de takdir edeceklerdir.

Değerli arkadaşlarım, bu “özgürlük” kelimesi, her derde deva olan, her yerde kullanılan, ne anlama geldiği çoğu zaman fark edilmeyen…

Sayın Başkan, beni arkadaşlar dinleyecek mi ya da sohbet edeceklerse ben ineyim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen sükûneti sağlayalım.

Buyurun.

FARUK BAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu “özgürlük” kelimesi, her derde deva bir ilaç gibi, ilgili ilgisiz her yerde kullanılan, kullanıldığı çok yerde de içerdiği anlam yüklenemeyen özürlü bir kelime hâline gelmiştir. Bunun aslı, tabii bizim dilimizde çok beliğ bir şekilde, çok güzel bir şekilde kullanılmıştır. “Ne efsunkâr imişsin ey didar-ı hürriyet/Esir-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten” kelimesindeki hürriyet ile Borçlar Kanunu’nda görüştüğümüz maddedeki “özgürlük” kelimesi aynı anlamda kullanılıyor. Oysa, Namık Kemal’in şiirindeki özgürlük ile 26’ncı maddedeki özgürlük aynı mı? Değil. 26’ncı maddedeki özgürlük nedir? Sözleşmenin kapsamını belirleme serbestisidir. Maddeyi ben size okuyayım, Sayın Bakan ve Sayın Komisyon da, bunun özgürlük mü yoksa bir serbestî mi olduğunu bir daha tetkik etsinler.

Maddenin özü şu arkadaşlar: “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” Neyi belirliyor? Sözleşmenin içeriğini belirliyor. Neye göre belirliyor? Serbestçe belirliyor. O zaman, bu “özgürlüğü” kelimesini maddenin başına koymakla modern bir kanun mu yaptığımızı zannediyoruz? Borçlar Kanunu’nu yenilediğimizi mi zannediyoruz? 21’inci yüzyılda sosyal hayatın her alanında uygulanacak, her insanın biri diğeriyle yaptığı işlemin özünü teşkil edecek olan bu maddeye “özgürlük” kelimesini koymakla, 21’inci yüzyıldaki borç-alacak ilişkilerine çağdaş bir görünüm mü getirilmiş sayılıyor? Bunların hiç birisi değil. Dolayısıyla, burada bir abesle iştigal vardır, bu Meclis abesle iştigal etmez, abesle iştigal etmeyeceğini varsaydığımız Meclisimizin değerli milletvekillerinin mahkemei kübrâsına bu hususu takdim ediyoruz. Önümüzde bu yasayı uygulayacak yargıçlar, Yargıtay, bu konuyla ilgilenecek olan hukuk adamları, bu kanunun uygulanmasından borçlu veya alacaklı durumuna gelecek 70 milyonun hepsinin günahı, vebali sizin üzerinizdedir. Bunu tartacak da parmak işareti değildir. Her vekile Canabı Allah, yarattığı mahlukatın en şereflisi olarak, insan olarak bir mahkemei kübrâ vermiştir. İşte o mahkemei kübrâ vicdanınızdır. Talimatla değil, işaretle değil, parmakla değil, mahkemei kübrânıza danışarak karar verin diyorum, önergemizi mahkemei kübrânıza danışarak karar vereceğiniz vicdanınıza takdir ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir