Türk Borçlar Kanunu Madde 23

TBK 23. Madde

Türk Borçlar Kanunumuzun 23. maddesi şu şekildedir:

Genel işlem koşulları; Yorumlanması

Madde 23: Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır.

Başlık

TBK’nın 23. maddesinin ait olduğu bölüm başlık ismi şu şekildedir: BİRİNCİ KISIM: Genel Hükümler – BİRİNCİ BÖLÜM: Borç İlişkisinin Kaynakları – BİRİNCİ AYIRIM: Sözleşmeden Doğan Borç İlişkileri

Madde başlığı şu şekildedir: Genel işlem koşulları; Yorumlanması.

Gerekçe

Türk Borçlar Kanunu’nun 23. maddesinin gerekçesi şu şekildedir:

818 sayılı Borçlar Kanununda yer verilmeyen, “III. Yorumlanması” kenar başlıklı yeni bir maddedir.

Tasarının tek fıkradan oluşan 23. maddesinde, genel işlem koşullarının yorumlanması düzenlenmektedir.

Maddeye göre, açık ve anlaşılır olmayan veya birden çok anlama gelen genel işlem koşulları, düzenleyenin aleyhine ve diğer tarafın lehine yorumlanır. Bu esaslar, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kurallarının, genel işlem koşullarının yorumlanması bakımından özel bir uygulama alanı oluşturur. Gerçekten, düzenleyenden, sözleşme koşullarını dürüstlük kurallarının gerektirdiği önemi vererek hazırlaması beklenir. Sözleşmede açık olmayan veya duraksamaya sebep olan noktalar, düzenleyen aleyhine yorumlanacaktır. Sözleşme hükümlerinin düzenleyen aleyhine yorumlanması için, düzenleyenin o sözleşme bakımından uzman olması da gerekmez. Aksine bir çözüm tarzı, bir genel hukuk ilkesi olan, “çelişkili davranma yasağı”na (nemo audiatur propriam turpitudinem allegans) aykırı düşer. Sonuç olarak, bu tür genel işlem koşulları daima diğer taraf lehine yorumlanır.

Nitekim, Roma hukukundan gelen “in dubio contra stipulatorem” (Sözleşme, şüphe halinde düzenleyen aleyhine yorumlanır) genel ilkesinden de aynı sonuç çıkmaktadır. Bu genel ilke ve buna uygun olan madde, sözleşmeyi veya sözleşmedeki bir hükmü ya da bir sözcüğü kaleme alanın, onu istediği gibi ifade etme olanağına sahip bulunması sebebiyle, kaleme aldığı metnin kendi aleyhine yorumlanmasına katlanması gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Aynı şekilde, bir hükmü düşündüğü gibi yazmamış olan kişinin, “bu hüküm şöyle anlaşılmalıdır.” şeklinde, sonradan yapacağı yorum haklı sayılamaz. Alman Medeni Kanunun (BGB) 305c maddesinin ikinci fıkrasında benzer bir düzenlemeye yer verilmiştir.

ADALET KOMİSYONU RAPORU

– Tasarının 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26 ve 27. maddeleri aynen kabul edilmiştir.

TBMM Tartışma ve Kabul Metni

23. maddenin başlığını okutuyorum:

III. Yorumlanması, MADDE 23

BAŞKAN – Madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre de işleme alacağım.

Buyurunuz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk, Ali Rıza Ertemür, Abdulaziz Yazar, Ahmet Ersin, Bayram Meral, Kamer Genç

“Madde 23- Genel işlem koşullarının açık ve anlaşılır olmayan ya da birçok anlama gelen hükümleri düzenleyenin aleyhine yorumlanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Türk Borçlar Kanunu Tasarısı”nın 23. maddesinde yer alan, “Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa” ibaresi yerine, “genel işlem koşullarının yorumunda ihtilaf olduğunda” ibaresinin yazılmasını, “ve karşı tarafın lehine” ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Faruk Bal, Mehmet Şandır, İzzettin Yılmaz, Osman Ertuğrul, Rıdvan Yalçın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Faruk Bal konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Faruk Bal, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasanın dilinde ciddi sorunlar olduğunu daha önceki önergelerimizde ifade etmiştik. Mevcut hâliyle kanun tasarısı anlaşılmaz bir ifadeyi içermektedir. Dolayısıyla biz bu önergeyle bunu anlaşılır hâle getirmeye çalıştık. Önergeyi yüce Meclisin takdirine arz ediyorum.

Ancak Sayın Bakan tabii ki bizim âmâlarla ilgili ifade ettiğimiz hususların dışında zatıalinizin Hükûmetin bir üyesi olarak adalet hizmetlerinin yürütülmesinden siyasi sorumluluğunuz bulunmaktadır. Bu siyasi sorumluluk dünden itibaren ülkede yaşanan gelişmelere sizin yüce Mecliste cevap verme ya da bunları açıklığa kavuşturma yükümlülüğünüzü de birlikte getirmektedir. Dünden itibaren Mahmur kampından ve Kandil Dağı’ndan gelen insanlar törenlerle karşılanmıştır. Onları karşılamaya elbette ki bizim orada istihbarat gücümüz yok ama, gazetelerin yazdığına göre devletin İçişleri Müsteşarı gitmiştir, onları karşılamaya birtakım kamu görevlileri gönderilmiştir. En vahimi ise, Ceza Usul Kanunu’nun hangi hâllerde bulunduğu makamın dışına giderek yargı işlemini yürütmesi gerektiğine ilişkin kesin kurallar koymasına rağmen, savcılar ve hâkimlerin de gittiği görülmektedir.

Ceza Usul Kanunu’nda, bahsettiğiniz doğrudur, cumhuriyet savcısı gidebilir ancak bu gazetelerde hâkimin de gittiği yazılı. Eğer bu doğruysa sizin buna “doğru” demeniz lazım, yanlışsa niçin oraya, hangi hukuku nedenle gönderildiğini ifade etmek lazım.

Ceza Usul Kanunu’na göre hâkim keşif için makamından dışarı çıkar, otopsi için makamından dışarı çıkar, hasta bir hâlde bulunup da duruşmaya gelmesi mümkün olmayan kişi için de onun ayağına gider ama Ceza Usul Kanunu’nda PKK’lı teröristin ayağına gider diye bir hüküm yok Sayın Bakan! (MHP sıralarından alkışlar)

KADİR URAL (Mersin) – Onlar gider!

FARUK BAL (Devamla) – Sayın Bakan, ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Elbette ki kesin olarak doğru olduğunu biz de bilmiyoruz ama orada yaşanan gelişmeler, törensel bir havaya büründürülen mücrimlerin, suçluların yargıya teslimi sırasında onların nasıl himayeye mazhar olacağına dair işaretler daha gelmeden önce verilmişti. Hükûmetin işareti belliydi, iyi muamele görecekleri… İyi muameleden kastım, insani muamele değil kabul görecekleri yönünde, dağdan indirilip ovaya bırakılacakları yönünde, silahı bırakıp siyasete soyunacakları yönündeydi. Şimdi, bunun bir aşamasına daha gelmiş bulunuyoruz. Sizlerin yani AKP Hükûmetinin “açılım” adı altında millî birliği çözen projenizde yargıyı da görevlendirdiğinizi anlıyoruz. Oraya giden 2 tane hâkim, ifadeleri olduğu gibi, ne söylenmişse ayna gibi zapta yazması gerekirken, o zabıtların kendi işinin dışında olmak suretiyle, sanki sanığın avukatıymış gibi yol gösterir bir duruma düşmesi sizin uyguladığınız politikanın ürünüdür. Bu politika, hâkimi baskı altına alma, hâkimi yönlendirme şeklinde tezahür etmiştir. O ifadeyi alan hâkimler artık hâkim olmaktan çıkmış, sanığın müdafii konumuna gelmiştir.

Sayın Bakanım, “yargının siyasallaştırılması” derken bunu kastediyoruz, “hukukun üstünlüğü” derken bunu kastediyoruz. Şu yaşadığımız olay bize göstermektedir ki Türkiye, hukukun üstünlüğünü uygulayan bir ülke değil, üstünlerin hâkim olduğu bir ülke hâline gelmiştir. Bu üstünler de maalesef bu ülkenin üniter yapısına, millî bütünlüğüne ve millet olarak çözülmesine kastetmiş olan kişilerdir. Dolayısıyla “hukukun üstünlüğü” kavramının “üstünlerin hukuku” hâline dönüştürülmesinden siz siyaseten sorumlusunuz. Görüşülmekte olan bir davayla bu görüşmenin bir alakası yoktur. Siz mademki Adalet Bakanısınız, mademki Adalet Bakanı olarak bir yargı işleyişinin gidişatından siyaseten sorumlusunuz, burada bu soruların cevabını vermek durumundasınız Sayın Bakan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız Sayın Bal.

FARUK BAL (Devamla) – Hava raporlarını okurken genellikle bu işle ilgili spikerler şöyle bir ifade kullanırlar: “Marmara Bölgesi yer yer sağanak yağışlı.” Şimdi bizdeki kanun hâkimiyeti, “hukukun üstünlüğü” dediğimiz bir ülkenin Şemdinli’sinden Edirne’sine kadar, Sinop’undan Antalya’sına kadar, Kars’ın Digor’undan Marmaris’ine kadar eşit olarak uygulanması gereken kanun hükümleri acaba güneydoğuda “yer yer sağanak olarak” mı uygulanıyor?

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 321 Sıra Sayılı Türk Borçlar Kanunu Tasarısının 23. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Rıza Öztürk (Mersin) ve arkadaşları

“Madde 23- Genel işlem koşullarının açık ve anlaşılır olmayan ya da birçok anlama gelen hükümleri düzenleyenin aleyhine yorumlanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben konuşacağım Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Divan Kâtibi benim ismimi okumadı ama herhâlde ismimi okumak hoşuna gitmiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Borçlar Kanunu’nun 23’üncü maddesinden “ve karşı tarafın lehine” ifadesini çıkarmak istiyoruz yani bu tamamen bir… Türkçede “Eğer genel işlem konusunda yer alan bir hüküm açık ve anlaşılır değilse ve birden çok anlama geliyorsa düzenleyenin aleyhine yorumlanır…” denilir. En güzel ifade. Burada ayrıca “ve karşı taraf lehine yorumlanır…” Bu tamamen lüzumsuz bir ifade.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii bizim burada konuşmamıza en fazla üzülen AKP’liler. Burada konuşmamamız için her türlü tertibin içindeler. Ne kadar mükemmel bir kanun yaparsanız yapın, o memlekette yargı eğer bağımsız değilse, o memlekette hak, adalet diye bir şey yoktur.

Şimdi, Hükûmet sırasında oturan Sayın Milletvekili arkadaşımızla ilgili geçen dönem “Ali Dibo” diye bir sıfat kullanılıyordu. Şimdi bu “Ali Dibo” sıfatı nedir, çok şerefli bir sıfat mıdır, onu öğrenmek istiyorum. Çünkü, herhâlde çok şerefli bir sıfattır ki ondan sonra Tayyip Erdoğan dedi ki: “Ya siz ‘Ali Dibo’ dediniz, ‘Ali Dibo’ dediniz, biz Ali Dibo’yu getirdik Hatay’da liste başına koyduk, oylarımız arttı. Ondan sonra bu sıfat nedeniyle bu arkadaşımız geldi, milletvekili oldu, sonra Adalet Bakanlığının başına geldi.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, hayır yani diyorum çok şerefli bir sıfat mıdır? Manasını anlamak istiyorum ya, manasını anlamak istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ya, öğrenmek istiyorum, bu benim doğal hakkım.

Şimdi, bakın sayın milletvekilleri, Türkiye’de yargı o kadar tahrip ediliyor ki! Bugün gördünüz, Deniz Feneri olayında başrolü oynayan Zekeriya Karaman’dır. Zekeriya Karaman kim? Zekeriya Karaman’ın oğlu ile Tayyip Erdoğan’ın oğlu bacanak. Frankfurt’taki Vakıflar Bankasından 1 milyon 700 bin euro çekiliyor… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bununla alakası var, oraya getireceğim.

1 milyon 700 bin euro çekiliyor, bunun 400 bin eurosu Zekeriya Karaman’ın oğlunun hesabına, İstanbul’a gönderiliyor. 10 defa soru sordum, yahu bu 400 bin euro niye geldi? Bu Vakıflar Bankasından vatandaş gidip de 5 bin euro alamazken, şimdi bu Zekeriya Karaman’a nasıl gitti… Pardon Zekeriya Karaman değil de, Deniz Feneri yetkilileri nasıl bu 1 milyon 700 euro aldı? Şimdi, hiç ses yok.

BAŞKAN – Sayın Genç, önergeye geliniz lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, Deniz Fenerinde esas kaynaklar Zekeriya Karaman’a geliyor, Kanal 7 yani, Kanal 7’nin müdürüne geliyor ama kim talimat veriyor bu yargıya bunlar yargılanmıyor? Daha önceden bahane buluyor, ”Efendim, belgeler eksik…”

Arkadaşlar, bakın, burada çok büyük miktarda paralar geldi.

Şimdi, o kadar büyük adaletsizlikler var ki, mesela Sayın Bakana soruyorum: 15 veya 16. İdare Mahkemesinin Başkanını niye aldınız da Erzurum’a gönderdiniz? Çünkü İzmir’de yüzde 47 oy alan bir hanımefendinin rektör seçilmesi gerekirken, YÖK’ten de öyle geldi, Abdullah Gül yüzde 47 oy alan kişiyi seçmedi, getirdi, rektör atama niteliklerine sahip olmayan bir kişiyi rektör olarak atadı. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AYHAN YILMAZ (Ordu) – Sayın Başkan, ne alakası var bunun?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunun üzerine idare mahkemesine dava açıldı. İdare mahkemesi tuttu “Bu, yok işleminde bir hükümdür.” dedi, “Yoklukla maluldür.” dedi ve burada yürütmenin durdurulmasına karar verdi. Siz ne yaptınız Sayın Bakan? Tuttunuz, hakkaniyete ve adalete uygun karar veren o mahkeme başkanını Erzurum’a gönderdiniz. Üstelik de o zaman bu dava için duruşma belirlenmişti, gelen kişiler de duruşmayı da ertelediler.

Şimdi, memlekette o kadar keyfilikler var ki değerli arkadaşlarımız.

Şimdi, bu telefonlar dinleniyor, hâkimlerin telefonları dinleniyor. Yani sizin hoşunuza gitmeyen hâkimlerin telefonları dinleniyor da, sizin lehinize karar verenlerin niye telefonları dinlenmiyor?

Yine, Abdullah Gül’le ilgili olarak, yine sizin Başkanınızla ilgili olarak karar veren Sincan’daki Ağır Ceza Reisi’yle ilgili niye o kadar telefonları dinlediniz? Bu hâkim doğru karar verdi, dedi ki: “Herkes gitsin yargılansın.” Niye yargılanmaktan korkuyor ve bu kişiyi alıp başka yerlere tayin etmek için uğraştınız? Hâkimler ve Savcılar Kurulunu işlemez hâle koyuyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kuruluş Kanunu’nda aslında bir hüküm var, Adalet Bakanı ile Müsteşarının orada olması lazım ama Müsteşar orada olmayınca toplantı yapılmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözünüzü tamamlayınız ve konuya geliniz.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, bir dakika…

Şimdi, siz bakıyorsunuz, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna gidiyorsunuz, sizin istemediğiniz bir hâkimin tayini istemediğiniz bir yere gittiği zaman hemen Kurulu terk ediyorsunuz, Müsteşarınıza terk ettiriyorsunuz. Aslında bana göre oradaki Hâkimler ve Savcılar Kurulu burada bir içtihat teşkil etmeleri lazım. Siz ve Müsteşarınız terk ettiğiniz zaman yine yedekleri çağırıp bence karar vermeye devam etmeleri lazım. Çünkü yani siz fiilen Adalet Bakanlığı olarak o Kurulu işlemez bir duruma sokuyorsunuz ve Hâkimler ve Savcılar Kurulunda objektif, ülkesine, milletine doğru karar veren hâkimleri maalesef cezalandırıyorsunuz.

Ayrıca, devri iktidarınız zamanında yargı davalarla dolmuş, yüz binlerce dava. Gidin idare mahkemelerinin her birisinde yirmi bin-yirmi beş bin dava; vergi mahkemelerinde öyle, Danıştay’da öyle. O kadar çok hukuka aykırı işler tesis ediyorsunuz ki, mahkemeler işlemez duruma geldi. Yani, on yılda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyoruz: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkanım, Sayın Genç’in sözlerine istinaden 69’uncu maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz, kürsüye davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Üç dakika süre veriyorum, İç Tüzük 69’a göre.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan milletvekili arkadaşımız…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Ne arkadaşı! Ne arkadaşı!

ADALET BAKANI SADULLAH ERGİN (Devamla) – …22’nci Dönemde Parlamentoda şahsımla ilgili gündeme getirilen birtakım iddiaları gündeme taşıdı. Bu iddiaların tamamıyla ilgili yargı kararları alınmıştır, haberler tekzip edilmiştir, savcılıklara yapılan müracaatlar kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara bağlanmıştır, Sayıştay incelemeleri yapılmıştır. Hülasa, bütün bu bahsedilen konular yargı kararına geçerek bunların doğru olmadığı tespit edilmiştir. Şimdi, bugün burada Türk Borçlar Kanunu Tasarısı görüşülürken gündeme bu konunun taşınmasını doğru bulmuyorum. Sayın Hatip söylediği sözlerin içeriğinin doğru olduğunu bilmeden de söylüyor. Şöyle izah edeyim: “Ankara 15. İdare Mahkemesi Başkanını niye gönderdiniz?” gibi bir ifade kullanıyor. Adalet Bakanının bir hâkim, savcı gönderme imkânı yok. Ayrıca, Bakanlık sadece bu işin sekretaryasını yapar, kararname taslağını hazırlar ve Kurula gönderir. Sayın Genç’e benim önerim, Adalet Bakanlığının hazırlayıp Kurula göndermiş olduğu yaz dönemi kararnamesi içerisinde o bahsettiği İdare Mahkemesi Hâkiminin yer değişikliği teklif edilmiş mi, edilmemiş mi onu bir öğrensin, bir. Adalet Bakanlığı, söz konusu, Sayın Genç’in söylediği hâkimin yer değişikliğini teklif etmemiştir arkadaşlar ama Kurulun içerisindeki görüşmelerle ilgili bilgi veremiyorum. Bakanlık kendi yapmış olduğu taslakta bu yargıcın yerinin değiştirilmesini teklif etmemiştir, bunu söylüyorum. Bu yargıcın yerinin nasıl değiştiği de Kurul içerisindeki görüşmelerde bellidir. Bu açıdan, yalan yanlış haberler, havadisler, dedikodular üzerinden milletin bu kürsüsünü sürekli bu şekilde işgal etmekle maruf bir arkadaşımız hâline gelmiştir maalesef.

Ben, Genel Kurula olan saygım gereği bu bilgileri paylaşma ihtiyacı duydum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

IX.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) KANUN TASARI VE TEKLIFLERI (Devam)

2.- Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/499) (S. Sayısı: 321) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

Yazar Hakkında: Avukat Saim İncekaş

Saim İncekaş, Adana Barosu'na kayıtlı bir avukattır. 2016 yılından bu yana Merkezi Adana'da bulunan ve kurucusu olduğu İncekaş Hukuk Bürosu'nda çalışmaktadır. Yüksek lisans derecesi ile hukuk eğitimini tamamladıktan sonra bu alanda birçok farklı çalışma yürütmüştür. Özellikle aile hukuku, boşanma, velayet davaları, çocuk hakları, ceza davaları, ticari uyuşmazlıklar, gayrimenkul, miras ve iş hukuku gibi alanlarda uzmandır. Saim İncekaş, sadece Adana Barosu'nda değil, aynı zamanda Avrupa Hukukçular Derneği, Türkiye Barolar Birliği ve Adil Yargılanma Hakkına Erişim gibi dernek ve kuruluşlarda da aktif olarak görev almaktadır. Bu sayede, hukukun evrenselliği konusundaki farkındalık ve hukuk sistemine olan güveni arttırmaya yönelik birçok çalışmada yer almaktadır. Randevu ve Ön Görüşme İçin WhatsApp Üzerinden Hemen İletişime Geçin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir