Manevi Tazminatlarda Belirsiz Alacak Davası
Manevi tazminat davasının içeriği ile belirsiz alacak davası düşüncesi birbiriyle örtüşmektedir. Öyle ki kişi manevi tazminat isteminde bulunmakta fakat yargılamaya dönük henüz hiçbir işlem yapılmadığı için dava açarken talep ettiği miktarlar çoğu zaman hayali olabilmektedir.
Fakat kişi kayba uğramamak için hayali olarak nitelendirilen bu miktarları yargı önüne taşımaktadır. Durum böyle olunca yargılama masrafları da kişinin üzerinde adeta külfet oluşturmakta hatta hakimin takdir ettiği miktar talep edilen miktardan oldukça az olacağından kişinin maddi kayıplara uğraması da söz konusu olmaktadır.
Belirsiz alacak davasının açılabileceği durumlar düşünüldüğünde bu davada manevi tazminat talebinde bulunulması halinde bahsedilen bu sakıncaların önüne geçileceği açıkça ortadadır.
Manevi tazminat davasında tazminatı belirleyecek olan hakim olduğundan davacının talep sonucunu tam olarak belirlemesi kendisinden beklenemez.
Yargıtay’ın manevi tazminatın bölünmez olduğuna ilişkin kararları bulunmaktadır.
Belirsiz Alacak Davasında Manevi Tazminatın Belirlenmesi
Manevi tazminat miktarı maddi tazminat miktarı gibi net şekilde ortaya konulamamaktadır. Bu durumda ölçü olarak kabul edilebilecek kalemler de mevcut değildir.
Bu yönde doktrinde farklı görüşler ileri sürülmektedir. Örneğin, ölümlü trafik kazalarında destek payları üzerinden bir hesaplama veya oluşan
bedensel zarar derecesine göre değişen oranlara bağlı sigorta tazminatlarına benzer manevi tazminat hesaplaması yapılabilir denilmekte.
Bunun gibi birçok fikir ortaya atılmış ama uygulamada karşımıza çıkan kanun koyucunun koyduğu ya da içtihatlarla yerleşmiş ölçütler yoktur.
Yargıtay kararlarında sıkça değinilen 22.06.1966 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararındaki soyut tanımlamalar ölçü niteliği taşıması hususunda yetersizdir.
Bilindiği üzere açılan manevi tazminat istemli davalarda hakim manevi tazminat miktarını belirlerken kendisine tanınan takdir yetkisi çerçevesinde hareket etmektedir. Fakat takdir yetkisi kişisel bir olgu olduğu için keyfilik sorunu baş göstermektedir ve uygulamada iki farklı hakimin aynı olayda farklı miktarda manevi tazminatlara hükmetmesi sorunu ortaya çıkmaktadır.
Manevi zararın maddi zarar kadar kolay paraya çevrilememesi, matematik cetvellerle hesaplanıp kesin olarak belirlenememesi, onun parasal maddi denkleştirme işleminin bir parçası sayılmasına engel olmamalıdır.
Belirsiz alacak davasının yargılama aşaması tamamlandıktan ve tazminat hesap raporu verildikten sonra, belirlenen maddi tazminat tutarlarının azlığı ya da çokluğu göz önünde tutularak olayın özelliklerine davacıların haklılık ve davalıların sorumluluk derecelerine göre bir manevi tazminat ölçüsü bulunmalıdır.