YARGITAY İLGİLİ HUKUK DAİRESİNE
Sunulmak Üzere
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ HUKUK DAİRESİNE
TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURAN DAVALI:
VEKİLİ :
DAVACI :
VEKİLİ :
TALEBİN KONUSU : Adana Asliye Hukuk Mahkemesi-nin 16 sayılı, 12 Tarihli kararına yönelen istinaf başvurusunun Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından incelenmesi sonucunda kararının “1. kattaki sol taraftaki dairenin davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmekle yetinilmesi” yönündeki kararının BOZULMASI talebidir.
TEBLİĞ TARİHİ :
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Adana Asliye Hukuk Mahkemesi-nin 16 Sayılı, 12 tarihli kararı ile taşınmazın zemin katında 1/3 ve 1. katındaki sol dairenin davacı adına mülkiyetinin tespitine karar verilmiştir.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak “1. kattaki sol taraftaki dairenin davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmekle yetinilmesi” şeklinde hüküm kurulmuştur.
AÇIKLAMALAR :
Davacı 11 tarihli dava dilekçesinde;
1. Arsa ve zemin katta tarafların 1/3 oranında hak sahibi bulunduğunun tespitine,
2. Birinci katta sol taraftaki dairenin tamamen davacı tarafından yapıldığından bu dairenin mülkiyetinin davacıya aidiyetinin tespitine,
3. Hisse oranında tapu kaydının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Dava paydaşlar arasında mülkiyetin tespitine ilişkin olup tapu iptali ve tescil davasıdır. Mahkeme dava konusu taşınmazın birinci katta sol tarafta bulunan dairesinin davacı tarafından yapılmış olduğu kanıtlanırsa ancak bunun, yani o DAİRENİN DAVACI TARAFINDAN YAPILDIĞINI tespit edebilirdi. Oysa kanımızca bu konu ispat edilememiştir. Ayrıca DAVACI DAVASINDA BÖYLE BİR TALEPTE BULUNMAMIŞ MÜLKİYETİN TESPİTİNİ İSTEMİŞTİR. Davacı talep etmemişken 1. kat sol taraftaki dairenin davacı tarafından tespit edildiğinin hüküm altına alınması doğru değildir. DAVACI MÜLKİYETİN TESPİTİNİ, TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEP ETMİŞTİR.
Dava konusu taşınmaz bizzat davalı müvekkilimiz tarafından satın alındığı ve taşınmazın üzerindeki 1 zemin 1 normal kattan oluşan 4 daireli binanın davalı müvekkilimizce inşa ettirilmiş olduğu SENET SURETLERİ VE TANIK BEYANLARI ile sabittir.
Binanın inşaatında çalışmış olan işçilerin SSK kayıtları gereğince binayı inşa ettiren davalı müvekkilimizin işveren sıfatı taşıdığı açıktır.
Davacının ve dava dışı diğer hissedar X’in taşınmazın satın alındığı ve binanın inşa ettirildiği tarihlerde bina inşa ettirecek gelire sahip olamayacak kadar küçük yaşta oldukları tarafların ablası Y’nin beyanı ile sabit olmuştur.
Taşınmazın satın alınmasına ve inşaata katkısı bulunduğunu iddia eden davacı, senede karşı senetle ispat kuralının gereklerini yerine getirmemiş ve taşınmazın satın alınmasına ve binanın inşasına katkılarını kanıtlar nitelikte herhangi bir belge sunmamıştır. Dava konusu taşınmazın arsasının davalı müvekkil tarafından alınmış olduğuna dair senetler Mahkemeye sunulmuştur. Davacı bunun aksini yazılı bir belge ile ispatlayamamıştır.
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ E. 2006/9298 K. 2007/2156 T. 6.3.2007
ÖZET: Senede karşı ileri sürülen iddiaların tanıkla ispatı mümkün değildir.
KARAR: HMK’nın 290. maddesine göre senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler tanıkla ispat olunamaz. Taraflar kardeş olmalarına rağmen senet düzenlediklerinden, senede karşı ileri sürülen iddiaların anılan yasa hükmü uyarınca tanıkla ispatı mümkün değildir.
Yerel Mahkemece sadece davacı tarafın tanık ifadelerine itibar edilmek suretiyle hüküm kurulmuştur. Buna göre tarafların ve dava dışı X’in taşınmazın zemin katını ortak olarak yaptırdıklarını ve yine davacı ile dava dışı X’in 1. normal katı yaptırdığını hüküm altına almıştır. Oysaki davalı tanık ifadeleri hiç dikkate alınmamıştır. Davalı tanıklarından bina inşaatını yapan usta Y, bizzat binanın alt kısmını davalı müvekkilin yaptırmış olduğunu ve parasının da davalı müvekkilden aldığını; davacıyı ve dava dışı Z’yi hiç görmediğini beyan etmiştir. Davalı müvekkil hem taşınmazın arsasını kendisi satın almış hem de üzerindeki binanın zemin katını kendisi inşa ettirmiştir. Arsanın parasını bizzat ödemiş olmasına rağmen babasının ısrarı ve kardeşlerini koruyan kollayan bir ağabey olarak üç kardeş adına müşterek olarak tescil edilmiştir. O tarihlerde kardeşlerinden davacı Y asker olup dava dışı diğer kardeş Z ise küçük yaştadır. Davalı müvekkil Türk örf ve adetleri ve babasının da ısrarları üzerine büyük ağabey olmasının gereklerini yerine getirmiş ve kardeşlerini kollamışken davacı taraf bu iyi niyeti suistimal etmiştir.
Davacı tarafın tanıklarından Z davalı müvekkil ile davacının kardeşi olup davadan çıkan sonuca göre kendisi de çıkar elde edeceğinden tarafsız değildir ve tanıklığına itibar edilmemelidir. Diğer davacı tanıkları ise taraflarla hiçbir zaman komşuluk ilişkisi bulunmayan kişilerdir. Tanık ifadeleri kendi içinde çelişkili olup, görgüye dayalı tanıklıkları bulunmadığından itibar edilmemelidir.
Davalı müvekkilin tanıkları ise taşınmazın bizzat yapımına şahit olmuş olan tarafların ablası Y ve binanın yapım ustası C olup tanıkların dava sonucunda hiçbir menfaatleri ve çıkarları bulunmamaktadır. Tanık X’in beyanında arsanın 3 kardeş adına yapılması tabirini Mahkeme arsanın 3 kardeş tarafından alındığı şeklinde karara geçmişse de bu hatalıdır. Bu ifade davalı müvekkil tarafından tek başına satın alınmışsa da büyük ağabey olarak tapuda üçü adına paydaş olarak tescil ettirildiği anlamındadır. Mahkeme burada yanılgıya düşmüştür.
Paylı mülkiyette paydaşlar taşınmazın tamamı bakımından her yerinde hak sahibidirler. Paydaşlık giderilmeden ya da tüm paydaşlar arasında bir anlaşma olmadıkça paydaşların taşınmazın belli yerlerinde hak sahibi olmaları mümkün değildir. Bu nedenle Mahkemenin taşınmazın zemin katında 1/3 ve 1. katındaki sol dairenin davacı adına mülkiyetinin tespiti yanlıştır.
T.C. YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ E. 2005/2669 K. 2005/3880 T. 31.3.2005
ÖZET: Dava, mülkiyetin tespiti isteğine ilişkindir.
Paylı mülkiyetin söz konusu olduğu taşınmazda, paydaşların taşınmazın tamamı bakımından her yerinde hak sahibi olmaları asıldır. Aralarında tüm paydaşları kapsar şekilde bir anlaşma olmadıkça, bir ya da birden fazla paydaşın taşınmazın belli ve muayyen yeri üzerinde hak sahibi olmalarına yasal olanak yoktur.
BAM ise Yerel Mahkemenin mülkiyetin tespiti şeklindeki kararını yanlış bulmakla bozulması ve 1. kat sol taraftaki dairenin davacı tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesi gerektiği şeklinde hüküm kurmuştur. TAŞINMAZIN BELLİ BİR BÖLÜMÜNÜ KENDİSİNİN YAPTIRDIĞINI İDDİA EDEN TARAF SADECE BUNUN TESPİTİNİ İSTEYEBİLİR. OYSAKİ DAVACI DAVASINDA TAŞINMAZIN BİR BÖLÜMÜNÜN KENDİSİ ADINA MÜLKİYETİNİN TESPİTİ İLE TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİNDE BULUNMUŞTUR. DAVANIN BU ŞEKİLDE HÜKÜM ALTINA ALINMASI ZATEN MÜMKÜN OLMADIĞI GİBİ TALEP EDİLMEDİĞİ ŞEKİLDE 1. KATTA SOLDAKİ DAİRENİN DAVACI TARAFINDAN YAPILDIĞININ TESPİTİ DE MÜMKÜN DEĞİLDİR. DAVACI DAVASINDA BÖYLE BİR TALEPTE BULUNMAMIŞ MÜLKİYETİN TESPİTİNİ İSTEMİŞTİR.
T.C. YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ E. 2004/915 K. 2004/1479 T. 15.4.2004
ÖZET: Ortaklığın giderilmesi davasına konu olan taşınmaz üzerinde bina bulunuyor ise; ortaklardan herhangi birinin söz konusu binanın kendisine ait olduğunun tespiti için ayrıca dava açması mümkündür. Yanlar arasındaki uyuşmazlık bodrum katın davacı tarafından yaptırılıp yaptırılmadığı (meydana getirilip getirilmediği) yönünde toplanmıştır. Mahkemece toplanıp değerlendirilen delillere, hüküm yerinde gösterilen gerekçelere göre bodrum katın davacı tarafından yaptırıldığı kanıtlanmamıştır. Hal böyle olunca, taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davasına konu taşınmaz üzerindeki binanın “bodrum katının aidiyetinin tespitine” yönelik X tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
14 tarihli bilirkişi raporu da davacının keşif tarihinde 1. kat sol taraftaki dairede oturduğu, ancak dairenin davacı tarafından yapıldığına ait dosyada bir belgenin bulunmadığı yönündedir. Yani davacı davasını ispatlayamamıştır. Davacının talep etmediği gibi 1. Kat sol taraftaki dairenin davacı tarafından yapıldığının tespitine karar verilmesi gerektiği yönündeki istinaf kararını da hatalı buluyor DAVANIN TÜMDEN REDDİ gerektiğini düşünüyoruz.
Davacı davasını ispatlayamadığı gibi talep etmediği şekilde hüküm kurulması da doğru olmadığından BAM’ın “1. KATTAKİ SOL TARAFTAKİ DAİRENİN DAVACI TARAFÇA MEYDANA GETİRİLDİĞİNİN TESPİTİNE KARAR VERİLMEKLE YETİNİLMESİ” yönündeki kararına katılmıyor BOZULMASINI talep ediyoruz.
SONUÇ VE İSTEM: Yukarda açıklanan nedenlerle; yapılacak karar düzeltme incelemesi sonucunda BAM’ın “1. kattaki sol taraftaki dairenin davacı tarafça meydana getirildiğinin tespitine karar verilmekle yetinilmesi” yönündeki kararının BOZULMASINI arz ve talep ederiz.
Temyiz Talebinde Bulunan
Davalı Vekili